Adiyat Suresi Açıklamalı Tefsiri - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Kuran-ı Kerim > Kuran-ı Kerim Tefsiri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 02.07.18, 11:53
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 28.04.15
Bulunduğu yer: Nefes Aldığım Yerde
Mesajlar: 15,058
Etiketlendiği Mesaj: 884 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Adiyat Suresi Açıklamalı Tefsiri

100-ADİYAT:

1. "Vav", kasemdir. "Adiyat" hızla koşmak, seğirtmek mânâsına "adv"den ism-i fail cem-i müennes salimdir. Şu halde at, deveye diğer koşanların hepsine söylenebilir. "Kamus" sahibinin "Besâir"de beyanına göre bu "adv" maddesi, esasında tecavüz mânâsında kullanılır. Kâh yürüyüş itibarıyla düşünülür, ona "adv" yani seğirtmek denilir. Ve kâh kalbi olarak düşünülür, ona adavet ve muadat yani düşmanlık denir Kâh da adalet bozmak itibarıyla düşünülür ona da udvar, yani zulüm ve adaletsizlik denilir. Ve kâh da mekan ve yer itibarıyla düşünülür, ona da adva yani sivayet denilir. Diğer mânâlar bundan türemiştir. "Ğaniy" vezninde "adiy" ve sariye vezninde "âdıye" daima harp ve kıtale koşup hücum eden topluluğa denir. Bazıları "adîy", piyade saldırganlarına; "âdiye", süvari (atlı) saldırganlarına mahsus olduğunu söylemiştir. Burada Hz. Ali'den rivayet edilerek Arafat'a giden hacıların develeriyle tefsir edildiğine dair bir rivayet nakledilmiş ise de, İbnü Abbas'dan rivayet edildiği üzere süvarilerin atları olmak âyetlerin mefhumuna göre açıktır ve tefsircilerin pek çoğu bunu tercih etmişlerdir. Zira DABH atların koşu esnasındaki nefeslerinin sesleridir ki, "sahil" denilen kişnemek değil, yemi ve sahibini gördüğü zaman yaptığı gibi hamhame (genizden ses getirme) denilen sesi de değil, hızlı nefes sesi olan bir harıltı ve hohlamadır. Denilmiştir ki "dabh", bir at bir de köpek koşarken olur. Kelamın takdiri veya "dâbihât", mânâsındadır.

2. Sonra "Kadh", çakmak çakmak, yani hızla çarpmak çakmakla ateş çıkarmaktır. Bu da atların koşarlarken hızlarından tırnaklarıyla çarptıkları taşlardan çakmak gibi ateşler çakarak gitmelerinde görülür. Ki bu geceleyin görüleceği ve hız eseri olduğu için onların hem kuvvetlerine, hem de geceleyin koştuklarına işaret eder. En açık olan mânâ da budur.

Bununla beraber bunu daha diğer mânâlarla açıklayanlar da olmuştur:

1- Bir kısım tefsirciler demişlerdir ki: Gerçi bu âyetlerden maksat atlardır. Fakat ateş çıkarmaları, sahipleriyle düşmanları arasında harbi kızıştırmaları, harp ateşini tutuşturmalarıdır. Nitekim "Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa." (Maide, 5/64) buyurulmuştur. Ve harp kızıştığı zaman "fırın kızıştı" denilmek de darb-ı meseldir.

2- Bunlar geceleyin ihtiyaçları ve yemekleri için ateş yakan gazilerdir, "gazilerden bir topluluktur" denilmiş, nitekim "âdiyat"i hacıların develerine yoranlar da Arafat'tan geceleyin Müzdelife'ye, Meş'ar-i Haram'a gelip orada ateş yakan hacılar demişlerdir.

3- Ağır, heyecanlı sözler söyliyerek düşmanlık ateşi çalıp tutuşturan diller, denilmiş ki, bu mânâda "kadhan" dil ile düşmanlığa yorumlanabilir.

4- Mekr (aldatma) ve hud'a (hile) ateşi çıkan fikirlerdir, denilmiş, bu mânâ da İbnü Abbas'dan rivayet edilmiştir. Zira "Ben sana bir çakmak çakayım, sonra bir ateş çıkarayım da gör!" denilir ki, bir hile yapayım, başına bir iş çıkarayım da gör, demektir.

5- İkrime demiştir ki: süngüler, silahlardır. Buna göre zamanımızın ateş saçan silahları hiçbir mecaz düşünmesine hacet kalmaksızın bunda öncelikle dahil olmuş bulunur. Özellikle sûrenin Mekkî olması rivayetine göre, o zaman müslümanlarda ne at, ne de silah olmadığı için bu âyetler bütün geleceğe ait demek olacağından bu mânâ ve şümul daha açıktır. Bu şekilde burada sonradan peyderpey ortaya çıkacak böyle ateşler saçan silahlarla geleceğin harp güçlerine de işaret edilmiş olmakla buna göre yalnız atlara değil, harıl harıl süratle hücüm eden motorlu akın vasıtalarının da hepsini içine almış bulunur. Bu âyetlerde tamamen tercemesi mümkün olmayan kelimelerin özelliklerine ve cemiyetlerine dikkat edilir ve bunların aralarında peyderpey tertip ifade eden "fa"larla geldikleri de düşünülürse, bunlar sadece bir seriyeye değil, her zamanın peyderpey gelişecek taarruz araçlarına işaret eden âyetler olduğu takdir olunabilir.

6- Nihayet bir de yani işi başarmış: İstediklerini bulmuş, harp veya Hac her ne ise isteklerinde başarılı olmuş olanlar diye tefsir edilmiştir. Zira ihtiyacını bitirmiş, işinde başarılı olmuş kimseye "o çakmağını çaktı" denilir ki, muradına erdi demektir. Bu şekilde münciha (maksadına eren) cemaatinin vasfı olup "muradına eren toplum" mânâsına râcî olur. Yahut atların süvarilerinin vasfını açıklama olur. Bu mânâda Cerir "Ezd kabilesini en iyi atlara sahip ve çakmağı çaktıklarında en çok murada ermiş kimseler bulduk." demiştir. Bir de derler ki: "Filan çakmağı çakınca yandırır, ihsan edince de kandırır?", yani tam suya doyurur demektir. Bu mânâlardan birincisi doğrudan doğruya hakikat, diğerleri mecaz olmak hasebiyle en açık olan birincisidir. Ancak bugün silahların ateş çakması mânâsı da bir hakikat olduğu unutulmamak gerekir.

3. Sözlükte akın etmek, yani süratle gitmek veya baskın yapmak, talan etmek mânâlarına; bir de "ğavra" yani engin araziye girmek mânâsına gelir ki, dilimizde de olduğu üzere akın, garet, en fazla baskın ve talan mânâsında bilinmektedir. Deveye yoranlar, hacıların sabahleyin Mina'ya süratle gelmeleri mânâsında anlamak istemişlerse de, düşmana baskın için akın eden süvariler olmak daha önce akla gelir. Bunun sabah vakti yapılması da hem geceleyin düşmanın vakıf olamayacağı bir şekilde tertibat alarak hazırlanmak, hem de yaptığını, yapacağını iyi görüp bir yanlışlığa meydan vermemek üzere hücumu sabahleyin göz göre göre yapmak çoğunlukla daha sağlam olması hasebiyle baskınlarda alışılmış bulunmasındandır. Harp tarihlerinde gece baskınlarının da yerine göre başarılı olduğu yok değilse de, tehlikesinin daha çok olduğu da inkar edilemez.

4. Derken o dem, bir toz duman savurmuşlardır. Bu fiil cümlesi, önceki isim-i faillerin delalet ettikleri fiiller üzerine atfedilmiştir. Zira ism-i failler üzerindeki (elif-lâm)lar, ism-i mevsul olanlarından sılaları fiil mânâsındadırlar. Onun için mânânın özeti "Harıl harıl koşan atlar, ayaklarından ateş saçtılar, sabah baskını yaptılar, tozu dumana kattılar." demektir. Ancak bunun burada sarih fiile dönüştürülmesi bir nükte ister ki, o da maksadın bu anda tahakkukuna işaret olmalıdır. Tercih etme, başlama ve inceleme mânâlarına 'den olmak da mümkün ise de severan ettirmek (üzerine atılmak), yani heyecanlandırıp savuşturmak mânâsına isare 'den olarak tefsir edilmiştir. Açık olan da budur. zamiri, sabah vaktine racidir.

NAK'AN lügatta toz ve birikmiş su ve haykırmak veya kayırtmak ve öldürmek mânâlarına gelir. Burada en çok gubar yani toz mânâsında tefsir edilmiştir ki, akın esnasında savrulan toz, duman demektir. Bu daha önce koşu esnasında savrulmuş ise de "îrâ" gündüz görülmeyip gece göründüğü gibi, bu da gece görülmeyip gündüz görünmüş olduğu için sabah vakti zikredilmiştir. Bu şekilde önceki "kadh" (hızla çarpmak) ve "îrâ" (çakmak çakma)nın da gece vakti olduğuna işaret olunmuştur. Bundan başka bu toz sonradan bozulur keşfine de işaret olabilir. Bununla beraber "nak'an" çeşitli mânâlarına göre hücum esnasındaki feryatlara, dökülen terlere ve kanlara da delalet ve işaretten uzak değildir.

5. Derken onunla (yani o haykırış ile yahut o anda) bir topluluğu ortalamışlardır. Bir düşman toplumunu, ordusunu tam ortasından vurup içine dalarak, yahut çevirip ortaya alarak mağlup ve perişan etmişlerdir.

6. Böyle yapan kuvvetlere kasem olsun ki o insan, birtakım fertleri itibarıyla insan cinsi, Rabbine karşı çok nankördür. Üzerindeki nimetinin hakkını tanımaz, şükrünü eda etmez. Yahut gördüğü nimetlerini, ulaşmış olduğu feyizlerini hesaba almaz, ona karşı görevini yapmaz, unutur da hep uğradığı musibetleri ve müşkülleri anarak şikayet ve itiraz eder durur. Kâfir, çıfıttır.

"KENÛD kelimesi "anûd" vezninde "kefûr", yani nimetleri çok inkâr eden demektir. Çok kötüleyen ve küfreden inkarcı mânâsına da tefsir edilmiştir. Birşey bitirmeyen verimsiz araziye ve kocasının haklarını ve iyiliklerini inkar eden nankör karıya ve yemeğini misafirden sakınarak yalnızca yiyen cimriye ve kazanmışa ücretini vermeyen kötüye ve mutlaka cimri ve pintiye ve inadına isyankar ve günahkara, kölesini, uşağını çok döğen kimseye "kenud" denilir. Burada çoğunlukla insan tabiatına ait olmak üzere çokları "nimeti inkar eden" demişlerdir. Zeccâc, kâfir demiş; Hasan-ı Basrî kötülükleri sayar, nimeti unutur paylayıcı demiş; İbnü Cerir, Ebu Umame (r.a.)'den şöyle bir hadis de rivayet etmiştir: Demiş ki: Resulullah (s.a.v.): "Muhakkak insan Rabb'ine karşı çok nankördür." dedi. "Yani öyle nankör ki, yalnız başına yer, kölesini döğer ve vergisini vermez."

7. Ve kendisi de buna şahittir. Buradaki zamirde de iki vecih vardır: Taberi gibi bazıları "Rabbe" göndererek, "Allah ona şahittir, görüp duruyor", mânâsını vermişlerdir. Bu, kötülüklerden vazgeçmeye zorlamak için bir tehdit ve korkutma demek olur. Zamirin yakınına atfedilmesinin asıl olması kaidesine göre de bu vecih daha uygun gibi görünür. Fakat kelâmın konusu insan olmak ve bundan sonraki zamir de ona raci bulunmak hasebiyle bunun da insana atfı nazmın düzgünlüğüne daha uygundur. Onun için çokları: Hem o insan kendisi o nankörlüğüne şahittir, demek olmasını tercih etmişlerdir. Yani başkaca delil ve ispata ihtiyaç yoktur. İnsan öyle olduğuna kendisi şahitlik eder. Zira o nankörlük eseri onun üzerinde o kadar aşikardır ki kendi hallerini kalp gözü (basiret) ile inceler ve kölesine, uşağına ve idaresi altında olanlara karşı muamelesini bir düşünürse, kendinin Rabbine çok nankörlük etmekte bulunduğunu inkâr edemez, kendi vicdanında ikrar eder. Yahut dünyada etmezse biraz sonra açıklanacağı üzere ahirette kendi aleyhine şahitlik edip, günahlarını itiraf edecektir. Bu mânâda "vâv" atıfa olduğundan bu da kasemin ikinci cevabı demektir.

8. Üçüncü; Ve gerçekte o insan, dünya malını çok sevdiği için pek katıdır. "Hayır", Kur'ân'ın "Eğer bir hayır bırakacaksa." (Bakara, 2/180) gibi birçok âyetlerinde mal mânâsına ve özellikle çok mal, servet mânâsına geldiği gibi, burada da genellikle "mal" diye tefsir edilmiştir. Mala, "hayır" denilmesinin sebebi insan yaratılışının ona meyledici olmasından, dünya menfaati bulunmasından dolayı çoğu insanların onu mutlaka hayır gibi zannetmeleridir ki, burada o zannetme kötülenmiştir. "Şedid" de cimri veya güçlü mânâsına olmak üzere iki vecih ile açıklanmıştır. Yani mal ve serveti mutlaka "hayır" sanarak sevdiği için cimridir, sıkıdır. Allah için o malın hakkını vermek, hayıra sarfetmek, genel menfaatlara hizmet etmek istemez, kıskanır. Yahut malı ve dünya menfaatini sevmekte çok kuvvetlidir. Onu kazanmak, eline geçirip toplamak hususunda güçlüdür, hırslıdır. Fakat onun hakkını, şükrünü ödemeye, Allah için kulluk etmeye gelince zayıflığını ileri sürerek on para vermek istemez, kaçınır da kaçınır, nankörlük eder. Rivayetler bu iki mânâ üzerindedir. Bununla beraber "hayır", bilinen mânâsında, "şedid" de sıkıntılı olup sıkılmak mânâsına şiddetten olmak üzere "Keşşaf" üçüncü bir mânâ daha söylemiştir ki daha açık görünür. Şöyle ki: O insan hayrâta, hayır işlere sevgi beslemez, geniş olmaz, sıkıntılı olur, canı sıkılır, mal ve bedene ait bir teklif yapılınca hoşlanmaz, zoruna gider, sertleşir, sertleşir ama

9. Ya sonra "bilmeyecek mi?". Sonucu hatırlatmak suretiyle korkutmak ve tehdittir. Yani öyle servet hırsı, dünya menfaati sevdasıyla cimrilik, pintilik, nankörlük yapmakla ne fena hareket etmiş, kendi gerçek menfaatinin nasıl tersine gitmiş olduğuna bugün şahitlik etmiyorsa sonra da anlamayacak, itiraf etmeyecek, onun azaplarını çekmeyecek mi sanıyor? O zelzele, o kıyamet günü yerin ağırlıklarını çıkardığı ve kabirlerde gömülenler deşilip fırlatıldığı (İnfitar Sûresi'nde "Kabirlerin içi dışına getirildiği zaman." İnfitar, 82/4. âyetin tefsirine bkz.),

10. Ve o sinelerdekiler toplandığı, neticesi alındığı zaman. Yani gönüllerde saklanan bütün gizli sırlar, niyetler, gayeler, olgun ürün gibi derilip toplanıp bütün neticesiyle meydana konduğu zaman muhakkak o nankör insanlar dünyada neler ettiklerini anlayacaklar.

11. Çünkü o gün, o Rabbleri onlardan, o nimetlerine karşı nankörlük ettikleri âlemlerin Rabbi, o insanlara onların bütün varlıklarıyla, bütün yaptıklarından elbette haberdardır. Hiçbir zerresinden gafil değil, içlerini, dışlarını, hepsini bilir, önce de bilir, sonra da bilir. Fakat o gün hepsini kendilerine bildirecektir. Onlar unuttuysalar da o bilir. "Allah, onların yaptıklarını sayıp tesbit etmiştir, onlar ise bunu unutmuşlardı." (Mücadele, 58/6) O hakları ödenmeyen malları, servetleri, o hırsla biriktirilerek gömülen hazineleri, defineleri o gün çıkaracak. "O gün cehennem ateşinde bunların üzeri kızdırılır, bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır: "İşte kendiniz için yığdıklarınız" (denir)." (Tevbe, 9/35) âyeti delaletince cehennem ateşinde kızdırılarak onlarla alınları, yanları, belleri dağlanacaktır. Bunun dünyada başlıca bir misali, bu sûrenin başındaki kasemlerle haber verildiği üzere ateşler çakarak, gelip toplulukları perişan eden harp akınları altında kalanların halleridir. Bu münasebetle burada Enfal Sûresi'nde geçen "O düşmanlara karşı gücümüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz." (Enfal, 8/60) mefhumu üzere Allah yolunda kuvvet hazırlamak için seve seve mal sarfederek hayra çalışmak ve ferdî servet hırsıyla cimrilik ve nankörlük etmemek gereği hatırlatılmış ve aynı zamanda dünya istilalarında ölümle kurtulmak mümkün olduğu halde, kabirdekilerin deşildiği ve sinelerdekilerin derildiği ve zerresine varıncaya kadar hayır ve şer amellerin cezası görüleceği gün yönelecek olan ebedî azaptan kurtulmak mümkün olmayacağı anlatılarak insanlar Allah için hayır yapmaya sevkolunmuştur. Râzî der ki: Burada ögüt hissesi şudur: Ey insan, sen dünya menfaati hırsıyla hak ve hayra karşı gelmek için sinende türlü hisler besler, faydasız şeylere hazırlanır, kabirler bina eder, tabut satın alır, kefen dokur biçersin. Bunların ise hepsi kurtların hissesidir. Hani Rabbin, Rahmân'ın hissesi nerede? Bir kadın bile hamile olduğu zaman çocuğuna giyecek hazırlar, ona senin çocuğun yok bu hazırlık nedir? denilecek olsa yarın karnımdaki deşilip çıkacak değil mi? der, Rabbine de sana; bu yerin karnındakilerin hepsi deşilecek değil mi? Hani hazırlık?" diyor.

Bunun üzerine o kabirdekiler deşilip o, sinedekiler derilirken hepsinden haberdar olan Rabb'in huzurunda neticenin ne olacağı anlatılmak üzere de bunu aşağıda gelecek Kâria Sûresi takip edecektir.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 23.09.18, 11:20
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 11.10.17
Bulunduğu yer: Fransa
Mesajlar: 655
Etiketlendiği Mesaj: 21 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun hocam
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 14.10.19, 15:09
Arma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 20.08.19
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 378
Etiketlendiği Mesaj: 13 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

ADİYAT SÜRESİ VE DUASI VE İNANİLMAZ ****************SIRLARI************""

Rivayet Edildi ki:
korunmak. tüm .korkularımızdan emin olmak icin

3 defa okuyan, nazardan korunur.
Her gün okuyanın rızkı artar.
Bu sureyi yazıp da üzerinde taşıyan kimse, korkularından emin olur ve kendisine Rızık kapıları açılır.
Uykusunda korkan kişi, yatmadan önce 7 kere okumalıdır.

Bismillahirrahmânirrahîm.
1- Vel adiyati dabha
2- Fel muriyati kadha
3- Fel muğırati subha
4- Fe eserne bihı nak'a
5- Fe vesatne bihı cem'a
6- İnnelinsane li rabbihı le kenud
7- Ve innehu ala zalike le şehıd
8- Ve innehu li hubbil hayri le şedıd
9- E fe la ya'lemü iza bu'sira ma fil kubur
10- Ve hussıle ma fis sudur
11- İnne rabbehüm bihim yevmeizin le habir

Adiyat suresinin Anlamı:
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- O harıl harıl (savaşa) koşanlara,
2- (Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara,
3- Sabahleyin akın edenlere,
4- Tozu dumana karıştıranlara,
5- Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki,
6- Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.
7- Ve kendisi de buna şahittir.
8- Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.
9- Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak.
10- Ve sinelerin içindekiler derlenecek.
11- O gün Rableri onların bütün yaptıklarından haberdardır.
Adiyat Suresi’nin Fazilet ve Sırları
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Adiyat suresini okursa, kendisine Müzdelife’de sabahlayan ve orada bulunan topluluğa şahid olan kişilerin sayısınca on hasene verilir.”
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Adiyat suresi, Kuran’ın yarısına denktir.“

Adiyat suresi kuranı kerimde sıralamada 100. sırada ve nüzul sıralamasında ise 14. sure olan mekki bir suredir. Adiyat kelimesinin analamı ise koşan atlar demektir. Allah yolunda savaşmak üzere yola çıkan atların koşmasından ve bu atlara binereke Allah yoluna çıkan insanların faziletinden bahsedilmektedir. Hiç şüphesiz kitabımızın her ayeti faziletler ve bilgi hazineleri ile doludur çünkü bu ayetler ancak ve ancak Allah kelamıdır. İnanç ile ve Allah'tan samimiyetle isteyerek edilen Dualar makbuldür.**
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 14.10.19, 17:56
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 09.04.19
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 717
Etiketlendiği Mesaj: 19 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun
Çok güzel bir paylaş8m
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
aciklamali, adiyat, adİyat, suresi, tefsiri

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Nuh Suresi Açıklamalı Tefsiri Havasokulu Kuran-ı Kerim Tefsiri 1 06.01.20 01:27
Tin Suresi Açıklamalı Tefsiri Havasokulu Kuran-ı Kerim Tefsiri 4 30.06.19 23:16
Asr Suresi Açıklamalı Tefsiri Havasokulu Kuran-ı Kerim Tefsiri 2 30.08.18 21:18
Ma-un Suresi Açıklamalı Tefsiri Havasokulu Kuran-ı Kerim Tefsiri 1 31.07.18 08:24
Mü-min Suresi Açıklamalı Tefsiri Havasokulu Kuran-ı Kerim Tefsiri 2 03.07.18 01:19


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:41.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147