Üveysilik hakkında - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 13.04.16, 07:19
Manevi
 
Üyelik tarihi: 07.04.15
Mesajlar: 1,147
Etiketlendiği Mesaj: 53 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Üveysilik hakkında

Tasavvuf kaynaklarında zaman zaman Üveysî, Uveysîlik veya Üveysî-l
meşreb gibi bir takım tabirlere rastlanır. Görüldüğü gibi bunlar, Veysel
Karânî kuddise sırruhu’l-azîzin adından yapılma terimlerdir. Bunların ilk
defa ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemekle beraber, yazılı olarak
ilk kullanıldığı yerlerden birisi de, Ferid’ud-din Attar’ın Tezkiretü’l-
Evliya’sıdır.842
Üveysî demek, Allah Teâlâ’nın delaletiyle doğrudan doğruya Hz.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem veya bir velinin ruhaniyetinden feyiz
alan velî demektir. Yoksa tasavvufçuların Üveysî demeleri, üstâdı yoktur
demek değildir. Çünkü üveysî demek, onun yetişmesinde rûhâniyâtın da
hizmeti olmuştur demektir. Bu rüyada bir şekilde onu görüp talimatını almak
suretiyle olur. Bazen bu iki kişi arasındaki zaman farkı bazen yüzyıllarla
ifade edilebilir. Anlaşılıyor ki bir mürşid-i kâmil Hakk’a yürüdüğü tarihten
sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir. Kendi ruhaniyetinden yardım
isteyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder. Büyüklerin
çoğu bu yolla terbiye görmüşlerdir. Üveysiyyet yoluyla terbiye olunanların,
kendisini terbiye eden mürşidi görmesine gerek yoktur. Bu yolla kemale
ulaşanlar çok yüksek kabiliyet sahibi olanlardır. Bütün büyükler bu yolla
terbiye olmayı önemli bir husus olarak saymışlardır.
Yapılan incelemeler neticesinde tasavvuf tarihinde Üveysî denildiği zaman
sûfîyi şu beş gruba ayrıldığı görülmüştür.
1—Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin veya büyük nebilerden
birinin ruhaniyetinden nasip alanlar; Veysel Karâni Hz. Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem Efendimizin ruhaniyetinden terbiye görmüşlerdir.
2—Abdullah el-Yemenî, Yasir el-İstanbulî, Abdurrahman el-Halebî
kuddise sırrumulhu’l-azîz gibi Veysel Karânî kuddise sırruhu’l-azîzin ruhaniyeti
ile irşat olunanlar.
3—İlk dört halifeden birinin ruhaniyetinden feyz alanlar;
Ebu’n-Nasr-ı Sâmânî ve Abdurrahman el-Halebî, Hz. Ebûbekir
radiyallâhü anhdan; Muhammed Sâdık ve Habib-i Kaşgâri, Hz. Ali
kerremallâhü veche’den; Taceddin Muhammed ed-Dihlevî, Hz. Osman
radiyallâhü anhdan; Hüseyin Fazl el-Kaşgâri, Hz. Ömer radiyallâhü anhdan
irşad olunmuşlardır.
4—Herhangi bir büyük şeyhin veya kutbun ruhaniyetinden irşat edilenler,
Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhu’l-azîz (Hakk’a yürüdüğü tarih Miladi:
1389) kendisinden iki yüz yıl önce Hakk’a yürümüş olan Abdulhâlik
Gucdüvnânî kuddise sırruhu ile görüştüğü ve O’ndan feyz alarak terbiye
olmuştur.
5—Muhyiddin b. Arabî kuddise sırruhu’l-azîz gibi bizzat Hızır
Aleyhisselâmın aracılığıyla velayet mertebesine erişenler.
Görüldüğü gibi bu beş grupta da ortak olan nokta, “daha önce yaşamış birinin
ruhaniyetinden feyiz almak” tır. Sûfîlere göre cismanî sohbet olduğu
gibi ruhanî sohbet de vardır. Fakat bu, çok zor olup nadir kişilere nasip olan
bir durumdur.
Mutasavvıflar arasında Üveysîliği hiç kabul etmeyenlerin bulunduğu da
görülmektedir. Ancak şeyhsiz yola çıktıklarını söyleyenler eninde sonunda
bu tehlikelere maruz kalacaklardır. Çünkü “şeyhi olmayanın şeyhi şeytan’dır”
843prensibi bütün eğitim yollarında geçerli olmaktadır. Bu tezi savunanların,
kendi içlerindeki bölünmelere engel olmak endişesiyle hareket
ettiklerini düşünebilir. Bir kişinin tarîkat ehli ile bağlantısı koparırsa, o
düşük olarak bilinir.
Kâmil Mürşidin manevi mirasçısı Veled-i Kalb 844 dir.
Bir şeyh-i arif ve mürşid-i kâmile intisab edip, hem söz ve hem de icraat
bakımından onun emrine itaat edip, kendini ona teslim edip, ona gerekli hizmeti
yaparsa, o da onu, ananın çocuğunu beslediği gibi rûh-i sultanînin gıdası olan,
evrâd, ezkâr, ilim ve ma’rifet ile beslerse, kâh muhabbet, kâh celâl ile, mânevî
yolculukta onu kötü fiillerden vazgeçirip şeytanın hortumundan ve iblis yüzlü
kimselerden muhafaza edip, irşâd ederek o kimseyi Allah Teâlâ’nın sırlarını
bilme mertebesine ulaştırır.
Fahri Kâinat Efendimizden alınan Mâye-i Muhammedî ve nefesi
Ahmedî’yi, mürşidler, devri teslim ederek el’ân devam ettirmektedirler. Kıyamette
İsrafil aleyhisselâmın sûr’a üfürmesiyle bütün ölülerin tekrar dirileceği
gibi, mürşid-i kâmillerin nefesi de ölü hükmünde olan rûh-i sultaniyi uyandırır
ve ona zindelik verir. Veliyyullah’ın (Allah dostlarının) nefesleri, İsrafil’in
sûr’u gibidir. Rûh-i sultanîyi uyarmanın bundan başka yolu yoktur.
Ey sâlik!
Mürşidânda olan rûh-i sultanî, erkek menzilesindedir. Sâlikte, ölü hükmünde
olan rûh-i sultanî, kadın menzilesinde olup, mürşidde olan nefs-i âlî,
cevher (öz) menzilinde olup, o mürşid-i kâmil, nefs-i âlî olan cevheri, sâlikin ya
ağzından ya da kulağından ilkâ eylediğinde, müridde ölü hükmünde olan rûh-i
sultanî hâmile olur. Müridin isdi’dadına göre, üç seneden on iki seneye kadar
ondan, (mânevî) bir çocuk doğar ki mürşidler buna “kalp çocuğu” (Veledi
Kalp) derler. O kalp çocuğu da, ya erkek, ya da dişi olabilir.
Eğer, doğan çocuk erkek olursa, o mürid ilerde “şeyh-i arif ve mürşid-i
kâmil” olup irşad sahibi olur. Yani, başkalarını da irşad eder. Zîra ehl-i tarik
arasında “ilm-i ledün” ve “ilm-i bâtın” dedikleri şey, kalp çocuğunun ilmi ve
kelâmıdır (konuşmasıdır). Ve meşâyihin kalbinden doğan tulûat-ı mezkûrâtın
eserleridir. O (mânevi) kalp çocuğunun erkek olarak doğması, müridin isti’dâdı
ve mürşidin himmetiyle olur.
Eğer kalp çocuğu, kız olursa, o kimsenin ancak kendisi irşada kadîr olup,
başkasının irşadına kadîr olamaz. Ve başka kimseler de ondan feyiz alamaz.
Meşâyihin de olur olmaz kimseye bey’ât vermesi caiz değildir. Zira intisab
edecek kimsede kabiliyet ve isti’dat (yeterli ve becerikli olma) şarttır. İsti’dâdı
ve kabiliyeti olmayan kimseye, meşâyihin bey’ât vermesi ayn-î hatanın ta kendisidir.
845
Kişi manevi istidat sahibi olmasa, zahir babası veli olsa bile velayeti çocuğuna
intikal etmez. İllâ ki kabiliyet gereklidir. Taklit ile mürşid babadan
kalan irşat seccadesine oturmak haramdır. Kan bağı dünyada geçerlidir. Gerçek
halifelik, istidattan istidada olandır. Bu şekilde birbirine eklenerek manevi
silsile altın halkalı zincir gibi kıyamete kadar devam eder.
Buraya kadar anlatılanlardan manevi silsile ve ona olan ihtiyacın ne olduğu
anlaşılmaktadır. Görülüyor ki manevi silsilenin başı ölümsüz olandan
yani Allah Teâlâ’dan alınmaktadır. Maddi silsile ise böyle değildir. Onlar
ölüden ölüyedir.
Burada unutulmayacak bir husus vardır ki, Maruf el Kerhi buyurur ki;
“Kamil insanlar, insanların irşadına haristirler. Bilhassa kendisine intisap
eden herkesi hilafet seviyesine yükseltmek ve görevlendirmek ister”
Silsileye girebilmek için ise mürşidin külli nefes-i ve teveccühü olması
gereklidir. Her ne kadar mürşitler istek sahibi olsalar da, hilafet konusunda
son söz Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme aittir.
Çünkü irşat makamında olanlar, kavmin Efendisidir. Kavmin Efendileri
tertemiz olmalıdırlar. Her hal sahibi irşada kâdir değildir. Belki de kendi bir
mürşide ihtiyacı olan mürittir. Bu nedenle çoğu kimseler, hem kendilerini
hem de başkalarını dalâlete sürüklediler. Bazıları kendilerine isnat bulamasa
bile bu üveysiliği kullanarak kendini silsileye dâhil etmişlerdir.
Silsilelerde isnat için yeterli bir keyfiyeti var mıdır, gibi bir soru akla gelirse,
her şeyden önce kişinin yoldaki kabullenilmişliği, mânevî işaretler,
istikâmet ve doğruluk aranmalıdır. Eğer bir türlü şüphe varsa veya kişisel
işaretler herkes tarafından kabul edilmesi gereği yoktur. Çünkü bu yol bazılarına
açık iken diğerlerine kapalı kalır. Neticede şeriatın ince çizgisi hepsini
kapsar ve sorunları bertaraf eder.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 19.06.22, 17:20
Acemi
 
Üyelik tarihi: 26.10.20
Bulunduğu yer: Dünya üzerinde
Mesajlar: 20
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

hak üveysilik gerçekten cok güzeldir. tabi günümüzde üveysilik denince lap önünüze bir zikir konuyor kadın erkek karışık bulunuluyor vs vs. yoldan çıkmış olanlar çok maalesef. hakiki üveysiler çok güzeller, ruhaniyetleri insanı rahatlatıyor..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
uveysilik

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Hurufu Mukatta Hakkında Müfessirlerin 10 Görüşü RvP Kuran-ı Kerim 5 28.03.23 11:37
Rabbimiz hakkında en son ne zaman bir soru sorduk? Gercek ALLAH (c.c) 2 07.09.22 17:39
Üveysilik zikri bir tuzak! Oyuna gelmeyelim Allah Var Zikir 13 12.02.22 19:30
Gece başıma gelen olaylar Han349 Sorularınız 62 30.12.21 06:14
Theosophie (teozofi) — tasavvuf. Islâm tasavvufu. Celil Parapsikoloji & Spiritüalizm 0 29.12.19 22:28


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 18:49.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147