(BAZI) CİNCİ HOCALAR VE MUSALLATLAR HAKKINDA
Son zamanlarda, özellikle internetin de hayatımıza girişiyle birlikte, sağda solda musallat ve cinci vakalarını çok duyar olduk. Uzun zamandır bu konuyla ilgili düşüncelerimi yazmak istiyordum ve yazmıştım da ancak tam paylaşacakken anlam veremediğim bir biçimde tüm yazım silinip gitti. Haliyle sinir oldum elbette anca şeytan inatçıysa bende inatçıyımdır.
Cinci, bakımcı, muskacı, üfürükçü ve hak etmeseler de hoca gibi sıfatlarla isimlendirilen zevatın çok büyük çoğunluğunun sahtekâr olduklarını söyleyerek gireyim konuya. Elbette sahtekâr dahi olsalar normal insanların alışkın olmadıkları bir takım yeteneklere sahip olabilirler ancak bu yetenekleri, onların diğer insanları sömürdükleri gerçeğini değiştirmez. Sosyal medyanın ve teknolojinin de gücünü arkalarına alan bu kimseler yarım yamalak bilgileriyle millete hocalık, doktorculuk, evliyalık taslarlar… Oysaki emin olun ( bunlardan bir çoğu) sizden üstün kimseler değildirler. Dertleri ALLAH rızası için sahip oldukları ilmi insanlık yararına kullanmak değil, (sadece) kendi menfaatlerini tatmin etmek üzerinedir. Bu tür kimselerin iletişim kurdukları cinleri olabilir. Bir takım numaralar sergileyebilir sizleri şaşırtabilirler ama yapıp yapabilecekleri bundan fazlası değildir. Yani kolu kopan bir insanda yeniden kol çıkaramazlar, ya da bir kanser hastasını iyileştiremezler veya bir körün gözlerini açamaz, kötürümü yürütemezler. Böylesi bir güç tarih boyunca bilinen bir tek İsa Aleyhi selama bahşedilmiştir.

PEKİ NE YAPAR BU SÖZDE BAKIMCILAR?
Hemen söyleyeyim. Sizi manipüle ederler. Zaten kendilerine gelen insanlar umut arayışı içerisinde iradeleri düşük bir şekilde gelirler. Başlarına gelen hadiselerden dolayı çaresiz ve şaşkındırlar ve bu psikolojilerinden de çok iyi faydalanır bu cinci hocalar. İnsanlara umut verirler ve kendilerini önemli kimseler gibi hissettirirler karşılarındakilere. Manipüle güçleri kişinin aklı ve ruhu üzerinde çalışır. Birkaç da illüzyon numarası bilirler ayrıca. Hatta hipnoz ve mentalizm yeteneklerine de sahip olabilirler. Hatta bazılarının çalıştığı cinleri de olabilir. Ve o varlıklar sayesinde kendilerine gelen kimselere şaşırtıcı numaralar çekebilirler. Sonuç olarak bu kimselerin numaralarını besleyen asıl kaynak, onlardan medet bekleyen kimselerin çaresizliği ve cahilliğidir. Ve hemen hemen hepsinin sizin için kuracağı ilk cümle “sende musallat var “ demek olur. Oysaki bu bilinmesi matah bir bilgi değildir çünkü zaten hepimiz musallat altındayızdır.

NEDİR MUSALLAT?
Musallat, en basit tanımıyla bir kimsenin bıktırılması, canından bezdirilmesi durumudur. Her zaman söylediğim bir söz vardır. “ Herkes musallat altındadır ve iki tür musallat vardır. Ağır ve Hafif musallat...
Hafif olanına halk arasında bilinen adıyla VESVESE de denilir. Şeytanların yegâne görevi zaten insana vesvese bulaştırmaktır. Bu, neredeyse onlar için bir yaşam amacıdır. İnsanların düşüncelerinin arasına gizlenir ve kendi fikirlerini BEN yani bizmişiz gibi saklar. Ve biz onların bize düşündürttüğü olumsuz düşünceleri kendimize ait sanırız. Eskilerin “ şeytana uydum “ sözünün çıkış noktasıdır aslında bu durum. Tabi bu da “bizim suçumuz yok o halde, hep şeytanın yüzünden” demek değildir çünkü insana aklı bahşeden yüce ALLAH, o aklı layığıyla kullanma iradesini de bizim elimize bıraktığı için bizim suçu şeytana atıp yırtmamız diye bir durum olmayacaktır. Kısaca vesvese diye bildiğimiz şey aslında hafif musallat durumunun ta kendisidir ve bu durumdan tüm insanlar etkilenmektedir.
Ağır olanına gelince… Ağır musallat da vesvesenin ilerlemiş safhasıdır. Kişinin iradesi düşmüş, çareyi başkalarında arar olmuş ve asıl sığınması gereken mercii unutmuştur. Ağır musallat altında ki kimse kendini çaresiz ve zayıf hisseder. Ne yapacağından emin olamaz. Her türlü manipülasyona açık durumdadır ve kişinin bu halinin sürekliliğinin sağlanması sıklıkla korkutulmakla olur. Şeytanlar, zaten zayıflamış ve neredeyse kaybolmak üzere olan iradesinden de faydalanarak o kimseyi adım adım bir felakete doğru sürüklerler. Bu nokta da onların korkutma araçları en etkili silahlarıdır çünkü korku, dengeli bir akla vurulan en güçlü darbedir. Beraberinde umutsuzluğu ve onun ardında da teslimiyeti sağlar… Ve şeytana teslim olmuş bir irade de kişiyi ya akıl hastanesine ya da cinnete götürür.
Velhasıl kelam yıllardır gözlemlediğim ve araştırdığım kadarıyla bu konunun özeti yukarıda anlattığım şekildedir.

İYİ DE NE YAPACAĞIZ O ZAMAN?
Yapacağınız ilk şey kendinize inanmak olmalı. Havlayan köpek ısırmaz diye bir tabir vardır bilirsiniz. İşte insanlarla uğraşan süfliler havlayan köpeklerden başka bir şey değildir. Sizin kolunuzu bacağınızı kıramazlar, yolunuzu kesemezler, evinize icra gönderemezler yani size fiziki bir zarar veremezler. Onların tüm yetenekleri insan aklı üzerindedir ve o aklımızın sorumluluğu da bize aittir. AKLINIZI KULLANIN. Ezbere bildiğiniz Fatiha suresinde ki gibi “ iyyake nestain “ dediğinizi hatırlayın. Yani yardımı ALLAH’tan dileyin. Haklarında hiçbir halt bilmediğiniz üfürükçülerin peşine takılmayın kendinizi kullandırtmayın. Ve asla ama asla hiçbir bakımcıyı gözünüzde büyütüp de benliğinizi onun ellerine bırakmayın. Asla güvenmeyin. Zaten kendilerine karizmatik ve gizemli bir hava katmaya çalışan ve sanki evliya ayakları yapan, sanki özel ve seçilmiş insan tavırları sergileyen bu kimselerin aslında kendilerine bile faydaları olmadıklarını gözlemleyin. Cinleri düşünüp durmayın ve hatta onları küçümseyin. Falanca size büyü mü yapmış; kafanıza takmayın ve ALLAH’a dua edin. Eğer siz iradenizi düşürmez ve ALLAH’a sığınırsanız ALLAH’ta kendisine sığınanları geri çevirmez zaten.

-ibrahim Hakkı Öztürk- yazısıdır...
(İfritin Diyeti filmi Senaristi ve Yazar)

Bu yazı Gerçek ilim sahipleri için yazılmamıştır. Söz bu işin şarlatanları içindir...