Vakti zamanında ermişin biri sürekli yanında bir taş taşırmış. Taşla her gün konuşurmuş, onla yatarmış ve sürekli taşla ilgilenirmiş. Taşa o kadar büyük bir ilgi gösterirmiş ki, en nihayetinde halktan biri bu deli dervişe, taşa gösterdiği ilginin nedenini sormuş. Derviş; “Eğer bu cansız sandığımız taşı bile sevmeyi öğrenirsem, belki o zaman tam anlamıyla insanları da sevmeyi öğrenebilirim” diyerek yanıtlamış. İşte bu süreç, tüm kainatın her zerresini sevmeye giden yoldur.
Eski tasavvuf dergahlarında kişiye koşulsuz sevgiyi öğretmek için ‘Ya Vedud’ esmasının zikri öğretilirdi.
Eğer bu zikri düzgün yaparsanız, belli bir süre sonra tüm kalbinize muhteşem bir ilahi aşkın dolduğunu hissetmeye başlarsınız. Bu sevgi o kadar ilahi ve yoğundur ki çevrenizdeki her şeyi sevmeye başlarsınız. Gördüğünüz bir taşı, ağacı, o sırada çevrenizde olan insanları, kısaca gördüğünüz her şeyi… Bu aşk-sevgi o denli saf ve yoğundur ki sanki bir anlığına tüm kainatı kalbinizde hissederseniz. Kalbiniz kainatın koşulsuz sevgiyi barındıran kalbiyle aynı ritimde atmaya başlar. İşte bu gerçek aşkın yani koşulsuz sevgi deneyiminin biz insanların yaşayabileceği küçük bir kısmıdır. Ya Vedud esmasının zikrindeki en büyük sır, esmayı ağızla değil gönülle zikretmektir. Bunun için önce esmayı ağızdan zikretmeye başlar sonra yavaşça kalp çakranıza indirir ve kalben esmayı zikretmeye başlarsınız. İşte bu kalben zikretme sürecinde ilahi aşkın tezahürünü yaşayabilirsiniz.
|