|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
hristiyan bayramı diye kutlamıyoruz, yeni yılı karşılıyoruz !
Şehrin merkezinde caddeler ışıl ışıl. Kavşaklarda süslenmiş ağaçlar, caddeler boyu uzayıp giden yılbaşı ışıklandırmaları var. Mağaza vitrinleri, alışveriş merkezleri ve daha bir çok mekana yansıyan bir coşku hakim... Televizyon kanallarında neşeyle dolu bir telaş var. Her reklam müziğinde o meşhur çan melodileri var...
Bunca ışıltıdan, süsten ve sesten kim etkilenmez ki! Hangi çocuk, hangi kadın, hangi erkek etkilenmez bu kuşatıcı renklerin ve seslerin cazibesinden? Üstelik hayat yükünün olanca ağırlığıyla omuzlarımızdan bastırdığı bu zamanlarda, sevinçli neşeli olmaya bir bahane bir vesile arıyor insanlar. Yeni yılın gelişinin insanların zihnindeki karşılığı belki çocukça bir sevinç, belki yeni bir başlangıç, belki de olumsuz giden şeylerin değişme ihtimaline olan beklentileridir... Herkes bu kadar hevesle yarın akşama içten içe hazırlık yaparken, hristiyan inancına göre yılbaşı çamının dikenli yapraklarının Hz İsa'nın başına geçirilen dikenli tacı, çam ağacındaki kırmızı süs toplarının da Hz İsa'nın çarmıha gerilirken akan kanının damlalarını temsil ettiğini kime nasıl anlatalım şimdi? Ve daha bir çok simgesel detay kimin umrunda! Hem "biz hristiyan bayramı diye kutlamıyoruz, yeni yılı karşılıyoruz" diyor herkes, gerçekten de öyle belki de. Oysa batının her adımında, bize dayattığı ne varsa neredeyse her detayında dini tercihlerin hakim olduğunu nasıl anlatalım şimdi? Anlatamıyoruz, kendi gönlümüze dahi söz geçiremiyoruz! Kendi bayramlarımızı bu kadar çoşkuyla, hevesle, bu kadar güçlü duygularla karşılamıyor oluşumuzdan, böylesine kapsamlı hazırlıklar yapmıyor oluşumuzdan belki de... Saat gece yarısına ulaştığında patlayan havai fişekleri çocuklar görmesinler diye odalarının perdelerini çekmek, sesleri duymasınlar diye erkenden uykuya göndermek işe yaramıyor yaramayacak... İman ediyor oluşun neşesine, coşkusuna muhtacız! Çok muhtacız! Yoksa dünün aynısı olan bir güne uyanır ve adına da "yeni" demeye, renklerin, seslerin, ışıltıların, beklentilerin insanlara vadettiği o çocukça sevinçlerin bir gecede nice günah fiillerle ve nazarlarla nasıl kirlendiğine de şahit olmaya devam ederiz!
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
#2
|
|||
|
|||
"Yılın sonu için hazırlık tamam..
Yolun sonu için hazırlık ne durumda?... 🤔" |
#3
|
|||
|
|||
Yorum yapacak. Ne hal ne de yüzümüz var. .
Zor zaman da olduğumuz . Hep ayan beyan |
#4
|
|||
|
|||
Bu kutlamalar bana, başka bir şeyi de hatırlatıyor.
Kendi bayramlarımızda sadeliğin ve ağırbaşlılığın güzelliği, ruha ve bedene olan ihtiyacın, "bayram vesilesiyle" karşılanması var. Misâl, bayram hazırlıkları bile bir ubûdiyet içinde geçer. Alışverişlerimiz, sadaka; aile ziyaretleri ve ikramlar, ibadet bilinciyle yaşanır. Taşkınlık, şaşkınlık yoktur bizim bayramlarda.. Ruhumuz sükûnet bulur, bedenimiz doyar ve her halükarda Allah'a hamdederiz. Kandil kutlamalarında da ibadet etmenin, insan sevindirmenin, paylaşmanın, uhrevî hayatı güzelleştirme umut ve çabası dolar yüreklere. İnsan gibi davranmanın nahifliği, bayram yaşamanın tatlı sevinci yansır yüzlere. İstisnalar kaideyi bozmaz. Kıyas edilmeyecek ilahî bir güzellik bahşeder bizim dinimiz. Ama bu karşılaştırma bile neyin ne olduğunu anlatır bize. Biz, kurbanda kesilen koyunun tırnağını bile israf etmezken, onların kutlamasının sınır tanımaz israf ve rezalette oluşu, bayramların nitelik ve niceliğini gösteriyor. Bizim, bayram gecelerini dua ve ibadetle geçirme gayretimize, uyanık olma hallerimize inat onların zil zurna sarhoş ve kendi dinlerinde dâhi haram olan cürümleri işlemesi, bu bayramın, başka bir bayram olduğunun işareti değil mi?! Bizim kültürümüzde, bayram israfı, kutlama çılgınlığı yoktur. İstemem de. Ama dozunda eğlence, Kararında mutlu olmak için helâl dairesi keyfe kâfidir. Şimdi birileri, bu sözümü ya saraya ya da "İslami" diye yapılan düğünlere getirebilir ama benim veya bizim ölçümüz onlar değil. Müslümanın yanlışı İslam'a mâledilemez. Müslümanın, müsrifliği İslam'ın emri gibi gösterilemez. Dinimiz itidal/orta dindir. Yeri geldiğinde harcarsın ama savurgan olmazsın. Eğlence yaparsın ama harama dalmazsın. "Haramda mutluluk arayana, mutluluk haram olur." diye buyuran Ömer (Ra), ne kadar da haklı... Batıl ve hurafe olan dinler, ya ifrat ya da tefrit sınırlarını zorlar. Dikkat edince bunlar bile müslümana ip ucu ve irşad olabilir. "Biz ne yapıyoruz yahu?!!" dedirtebilir. Ayrıca bu eğlencelere karşı bakış açısı da önemli. Seçim zamanı her tarafa asılan parti bayraklarına kimse iyi gözle bakmaz ve "devletin parası çar-çur ediliyor" diye, haklı olarak fevaran ederken, Boğaziçi köprüsünün ışıklarını eleştirirken, Yılbaşında yıkılan çamların hesabını soran yok. Aydınlatma dışında, eğlence olsun diye yapılan ışıklandırmaların elektriği sanki uzaydan geliyor. O gecenin güvenliği için görevlendirilen polis vs. milletin gözüne batmıyor. Alkol ve diğer cürümlere değinmiyorum bile... Ertesi gün dip bucak temizlik yapmalı. Günah lekesine bulanmış, derbeder olmuş kalplere... Anlayan anlamıştır ne demek istediğimizi... Anlamayan da konuyu başka yerlere çekip dursun. Çoğunluk yaptı diye bir şey mübah olmaz. "Eğlence ve bayram dediğin böyle kutlanır" diye bir dayatma da olamaz. Bu yaşananlar algıda seçicilik. Başka bir şey değil. Ve bizim algılarımız da gittikçe daha çok kendi kontrolümüzden çıkıyor. Topuğuna sıkan bir millet olarak evrilmeye başladık... Allah, sonumuzu hayretsin. Konuşturdunuz gene üstat. Allah iyiliğinizi versin. |
#5
|
|||
|
|||
Yine de erkenden uyumak iyidir.
Yatsi dan sonra uyumak her zaman önemli bu gece daha önemli |
#6
|
||||
|
||||
İmâm-ı Rabbâni hazretleri şöyle bir hadiseyi anlatıyor:
“Bizim bir komşumuz vardı, Müslüman olmasına rağmen bazı yanlışları vardı. Vefat etmek üzereydi, komşuluk hakkı üzere beni çağırdılar. Gittim ve gördüm ki komadadır. Kendini kaybetmiş olarak onu gördüğümdendir ki teveccühte bulundum, mânevî bir yönelişle kendisine yanaştım. Kalbine nazar ettim (baktım), zifiri karanlık bulutlar çökmüş, iman nuru sönecek bir mum gibi kalmış olarak gördüm. Komşuluk hakkını mülâhaza ederek ne yapabileceğimi düşündüm. Karanlıkları dağıtmak amacıyla teveccüh ettim, dua ettim lakin zerre kadar karanlık açılmadı, dağılmadı. Bunu bir iki kere denedim ama fayda yok. Üçüncüde de olmayınca: -- Yâ Rabbi! Acaba bende mi bir kusur var bugün’ diye düşündüm. ‘Bu kadar Sana müracaat ettim ama hiçbir faydası olmadı’ diye niyâz ederken tam o esnada kalbime bir nida: -- Ey İmam! Eğer sen bu teveccühlerini dağlara yapmış olsaydın, senin hürmetine ve teveccühün bereketine dağları yerinden sökerdim. Ama bu adamdan sen bir karanlık açamazsın, çünkü bunun karanlığı bazı amel noksanlıklarından değil, bazı günahları işlediğinden değil, dinsizlerin ve müşriklerin Hindu’ların şirk merâsimlerine katılmasındandır. Burada şirk vardır ve bu nedenle senin teveccühüne iltica edilmiyor’ diye bir ilham geldi. O zaman Hindistan’da şirk bayramlarında boyalı, renkli pilav pişirip birbirlerine bunu hediye ediyorlarmış. Bu Müslüman adam da onlardan etkilenmiş aynı günde aynı şekilde pilav pişirip yiyor, dağıtıyor ve de kutluyormuş. (Mektubat-ı İ. Rabbâni 1/266.)
__________________
Nesimi'ye sormuşlar; O YAR ile hoş musun? Hoş olayım olmayayım o YAR benim Kime Ne! |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Çocuğu olmayanlar için manevi reçete | Huni | Rukye ve Tedavi | 3 | 12.03.24 17:51 |
Hz isa ve Nuh a.s'ın oğlu Sam | Skoda | Peygamberler | 0 | 20.03.21 02:13 |
Hz. insan olmak.. | Hal | Tasavvuf Sohbetleri | 0 | 01.03.21 02:13 |
Kelime-i Şehadeti Söylemenin 4 Şartı Vardır | Skoda | Tasavvuf Sohbetleri | 0 | 24.02.21 02:13 |