İNSAN kendi KADERİNİ kendisi mi ÇİZER ? Ya da KADERİNE boyun mu EĞER
insan kendi kaderini belirler çünkü insanın zaten tek sahip olduğu şey özgür iradedir bunun dışındaki hiçbirşeye sahip değildir maddi olan herşey allahın emri altındadır kolumuzu biz hareket ettirmeyi arzularız ama bunu yapan kaslar gibi görünsede aslında allah (c.c) dır ancak bazı zamanlar sınav gereği hayatımıza müdahalede bulunulabilir hastalık sağlık para yoksulluk gibi sınavlar dünyaya gönderilmemizin gereğidir kader konusunda en sık sorulan soru ise madem yapacağımız herşey belli niye yaşıyoruz benim ezelde cehennme gitmem kararlaştırılmış ise ben ne yapsam fayda vermez gibi düşünceler dir ancak bu kaderin en yanlış anlaşılmış bölümüdür evet levhi mahfuzda yaşayacağımız herşey yazılıdır ama bu allahın ilmi ile bilmesi ile olmuştur yani biz mecbur bırakılmamış öyle olmayı kendimiz seçmişizdir bunu şöle açıklayalım astronomlar bir göktaşının uzayda ne tarafa gideceğini 10 yıl saonra nereden hangi kavisle geçeceğini biliyorlar biz bu astronomlara nasılki göktaşını onlar yönetiyor diyemiyorsak aynı şey kader içinde geçerlidir allah(c.c) zaman dilimi içinde yer almaz çünkü zamanı o yaratmıştır bir şeyi yoktan var etmek için onun dışında olmanız gerekir allah (c.c) kullarının ne yaşayacağını ilmi ile bilmiş ve bunu kader tayin etmiştir.
kader önceden yazılmış yaratan tarafından... ama Allah(c.c.) insana diğer canlılardan farklı olarak akıl ve irade vermiş iyiyi kötüden güzeli çirkinden ayırabilsin diye... ve günahı sevaptan ayırabilsin diye... insan kaderini bi nev'i kendi belirler bu doğrultuda... iradesini ne yöne kullanıyorsa o şekilde yönlenir haliyle
Unlu Ronesans dusunuru Niccolo Machiavelli bu konuya soyle yaklasir: Kader, onun icin buyuk bir nehir gibidir. Pek cok yan kolu, derin ve sig bolumleri, hizli ve yavas akan, ya da guvenilir ve tehlikeli yerleri vardir. Insanlarin bu nehir ile olan iliskileri hayatlarini belirler. Yani bir insan erdemli ise, dogru zamanda dogru kararlar veriyorsa genellikle nehrin tehlikeli yerlerinde bogulmaz ve sig yerlerinde karaya oturmaz.
Rüzgarın önünde bir yaprak mıyız?
Dikkat edilirse, kaderi bahane ederek, “Benim ne suçum var.” diyen kişinin, iradeyi yok saydığı görülür.
Eğer insan, “rüzgarın önünde sürüklenen bir yaprak” ise, seçme kabiliyeti yoksa, yaptığından mesul değilse, o zaman suçun ne manası kalır? Böyle diyen kişi, bir haksızlığa uğradığı zaman mahkemeye müracaat etmiyor mu?
Halbuki, anlayışına göre şöyle düşünmesi gerekirdi:
“Bu adam benim evimi yaktı, namusuma dil uzattı, çocuğumu öldürdü, ama mazurdur. Kaderinde bu fiilleri işlemek varmış, ne yapsın, başka türlü davranmak elinden gelmezdi ki.”
Demek ki Allah yazdığı için biz yapmıyoruz, bizim yapacağımız şeyleri bilerek Allah yazıyor. İşte buna kader diyoruz.
Teşbihte hata olmasın, Allah da, bizim ömrümüz boyunca yapacaklarımızı “ezeli kamerasıyla “Levh-i Mahfuz” denilen bir banda alıyor. Fakat biz o filmde neler bulunduğunu asla bilmiyoruz. Bu tespit hareketimize, niçin tesir etsin! Gerçek bu olunca, mesuliyet elbette bizimdir. Hür irademizle kötüyü seçip, günah işlediğimiz için suçlanıyoruz, başka şey için değil. “Kaderimde yazılıysa suçum ne?” demeye hiç hakkımız yok. İsteyerek suç işlemek “suç” değilse, suç ne peki?
Bize düşen, günahımıza tövbe etmek, affı için yalvarmak ve güzel ameller işleyip cezadan kurtulmaya çalışmak. Suçu kadere yüklemeye çalışmakla ancak kendimizi aldatabiliriz, Allah'ı, asla...
Dünyanın En Büyük Havas ve Gizli ilimler Sitesi