#1
|
|||
|
|||
Mesnevi'ye farklı bir bakış
SIR
Bedensel ben-yüksek ben bağlantısı ne kadar güçlü ise başka türlü ifadesiyle “vicdan kanalı” ne kadar açık is), sezgi, ilham şeklinde yüksek benden bilgi akışı o kadar bol ve sürekli olur. Çünkü varlık sanki bedenli haldeyken ruh olarak yaşamaktadır. Bu bilgi akışı ezoterik ve inisiyatik gelenekte “sır” olarak adlandırıla gelmiştir. Bu tür “sır” nitelikli “derinliği olan bilgiler” avama olduğu gibi aktarılmaz. Yani her bilgi, herkesle, olduğu gibi paylaşılmaz. “Derinliği” olan “sır” nitelikli bilgilerin bir yüzeysel anlamı vardır, bir de içsel anlamı. Bu içsel anlam da kat kat derinleşir gider. Örneğin, “âlemler için bir öğüt”(Zümer 23, Bakara 1) olan Kur’an 7 kat derinlikte anlaşılır. “Sır” nitelikli bilgiyi ehil olmayan kişiye en derin anlamıyla vermek, hiçbir işe yaramayacağı gibi, tohumları “çalılıklara atmak” ya da “incileri domuzların önüne atmak” kadar yersiz ve abes olur. İnisiyatik adap ve realiteye saygının gereği olan bu durumu yüce Mevlana Celaleddin şöyle dile getirmiş: “Dostun sırrını kapalı tutmak gerekir. Gerisini hikâyeden anlatmak uygun olur.” M. Celaleddin’in “yüksek ben”(“dost”) kavramını dile getirdiği başka dizelerine geçmeden, yukarıdaki dizesinde gördüğümüz “dostun sırrı” ifadesini, “akılla anlaşılabilir âlemin bilgileri” olarak da anlayabiliriz, zaten de öyledir. Dünyasal ya da yüzeysel(pek derinliği olmayan) bilgilere “duyularla anlaşılır/algılanır”, hatta fizik ortamda kısaca “duyulur âlem” denir; fizik ötesine de “akledilir âlem”… Esasen “duyulur âlem” “akledilir âlem” den dolayı vardır. Bunlara “görünen” ve “görünmeyen” âlemler demekte olası ve esasen “görünmeyen”, görünürün içinden geçerek tezahür eder (VARLIKSAL İLKELER, Ruh ve Madde Yayınları). Felsefede Yeni Eflatunculuk’taki “ideler âlemi” de “akledilir” yani “görünmeyen” âleme karşılıktır. Akledilir âlemin bilgileri çoğunluk için “sır” niteliklidir, yani “gayb” durumundadır ama M. Celaleddin gibi akıl-gönül sahibi bilge insanlar için bu bilgiler sır olmaktan çıkmıştır. Onlar bu bilgileri alırlar ve sembolik ifadelerle M. Celaleddin’in dediği gibi, “hikâyeleştirerek” halka aktarırlar. Bu tutum, biliyor olmanın gereğidir. Kime, neyi, nasıl vereceğini bilmek de ayrı bir inisiyatik adap ve incelik gerektirir. Bu inceliğe ve adaba dikkat etmemek, “kaş yaparken göz çıkarmak” gibi istenmeyen bir duruma neden olabilir. Esasen “sır” nitelikli bilgiyi, akıl-gönül sahibi olmayan birey anlamaz; ne kadar gayret etsek de anlamaz… Ona, onun realite düzeyinden hitap etmek gerek; bu yapılamıyorsa sözü uzatmanın anlamı yoktur. Yüce M. Celaleddin bunu da şu şekilde şiirleştirmiş: “Ben sözü uzatsam doğru değildir. Çünkü dost ile dost olmayan ne anlar.” |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
yıldıznameye farklı kişi baksa sonuç farklı mı çıkıyor? | Gencali | Sorularınız | 4 | 12.08.21 08:19 |
Farklı yüzler farklı gözler görüyorum, rüyalarım çıkıyor | Busraatkk19 | Sorularınız | 10 | 29.07.21 22:09 |
Yoga'ya Genel Bir Bakış | Tuana | Meditasyon ve Yoga | 0 | 20.05.20 19:04 |
Bakkal ve Papağını hikayesi - Mesnevi'den | mubertrzon | Sizden Gelenler | 1 | 02.11.19 23:51 |
Yıldız Sembolüne Bakış | hello4me | Parapsikoloji & Spiritüalizm | 0 | 27.08.17 05:05 |