Hiç inanasın gelmiyor değil mi?
Bu hayatın birgün biteceğine ve bir yüzleşmenin olacağına hiç inanasın gelmiyor. Doğumunla yakana iliştirilmiş inancını hiç zahmete girmeden, yaşamına çok da dahil etmeden bu güne kadar taşıdın.
Ama işte bir şekilde karşına dikiliyor gerçekler ve sen her defasında yine kaçıyorsun!
Sen kaçtıkça o şakaklarında beliriyor, olmadık yerde pat diye bir ezan başlıyor, bir bakıyorsun ramazan geliyor, bir bakıyorsun bir cenazeye katılman gerekiyor, bir bakıyorsun bir komşun sana Allahı hatırlatıveriyor, bir bakıyorsun bir musibet peydah oluyor sığınacak kimse kalmıyor...
Sense köşe bucak kaçıyor ve kulaklarını ellerinle sıkı sıkıya kapatıyorsun. Rahat bir nefes alayım, her günü keyfimce yaşayayım bitsin, önü sonu olmasın, düşünmeyeyim istiyorsun.
Sırf bu yüzden yabancı, uzak ve bir kenarda duruyorsun. Ödün kopuyor biri sana Allah'tan bahseder, "haydi namaz kılalım" der diye.
İçindeki bu şey uzaklık değil, bir uçurumun iki yakasında birbirinden ayrı kalmışlık. Bu durumdan o kadar memnunsun ki gözlerden uzakta durmak kaçışının amentüsü âdeta.
Mecbur kaldığın kadar yaşıyorsun inancını; insanlar arasında gerektiği kadar, ya da zor zamanlarda olabildiğince...
Kimseye eyvallahın da yok farkındayım. Kimseyi hayatına karıştırmazsın, kimseden akıl da almazsın, senin hayat tercihlerin sana özgüdür ve çok kıymetlidir. Herşeyini sen tırnaklarınla kazıyarak elde etmişsindir...
Yerine ve insanlara göre mânevi olan ne varsa askıya alabilirsin. Bu bazen bir arkadaş ortamı olur, bazen bir tatil yöresinde olur, bazen işyerinde olur. Hâşa Allahı hayat düzenine, uykuna, uyanıklığına karıştırmazsın, biliyorum.
Herkes seni böyle kabullensin, zorlamasın, ailen bile senin istediğinden daha fazlasını yaşamasın istiyorsun.
Birkez olsun bilinçsizce ve bencilce savruluşlarının kenarından, duruşuyla ve sözüyle sana seslenenleri duy, onlara tutun. Bir kez olsun dikkatle bak hayatının aktığı hedefe!
Bir kez olsun bak, n'olur!
