Araştırmaya göre, genç erkekler uzaylılara daha çok inanırken, kadınlarda oran daha düşük. Araştırmaya katılan erkeklerin %22’si, kadınların ise, %17’si uzaylılara inandığını söylüyor. Yaş ortalaması yükseldikçe, uzaylılara inanan kesim de azalıyor.
Coğrafik olarak baktığımızda, başı Hindistan çekiyor. Ardından Çinliler, Japonlar ve Koreliler geliyor. Avrupa’da İtalya önde. Amerika ise İtalya’nın hemen arkasından geliyor. Türkiye’de uzaylılara inanma oranı %13.
Peki neden Hindistan uzaylılara en çok inanma oranına sahip?
Hindistan’ın bilinen tarihi antik çağlara uzanıyor. Şu anki teknoloji ise antik çağlardan ötesini ölçümleyemiyoruz zaten.
Bundan 4 yıl önce, Vesim Han öncülüğündeki bir ekip tarafından, Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinin Hoshangabad bölgesinde şaşırtıcı bir mağara resmi keşfedildi. Han, çizimin normal bir görüntüde olmadığını, bir uzaylıyı çağrıştırdığını belirtmiştir.
2009’dan beri History Channel’da devam eden belgesel serisi Antik Uzaylılar’ın bir bölümü Hindistan’da geçiyor. Vinamas adındaki efsanevi uçan makineleri konu alan bölümde, aslında bu uçan makinelerin günümüz ufo’larına nasıl da benzediğini görüyoruz. Antik çağda uzaylılar teorisyenleri, dünya dışından gelen astronotların eski çağlarda gezegenimizi ziyaret ettiğini söylüyorlar.
Mayalar, mistisizm efsanelerinde en büyük rolü oynayan uygarlıklardan biri.
2012 yılında Maya kehanetlerinden yola çıkarak dünyanın sonunun geleceğine inanan bir çok insan vardı. 7. Yüzyılda bugünün Meksika’sının güneyinde varolmuş bu uygarlık geriye, antik uzaylılarla ilgili bir çok kanıt bıraktı aslında.
antik uzaylılar
Bir zamanlar, Mayaların başkenti Palanque’yi yöneten Büyük Pacal’ın lahit odası, bir piramidin içine gömülü olarak bulunmuştur. Belgesel serisinde, antik çağda uzaylılar teorisyenleri, bu lahitten sık sık bahsediyorlar. Yazıtlar piramidinin içinde yer alan bu lahitte, Maya sanatının zirvesini gösteren, kabartmalar ve hiyeroglifer görüyoruz. Bu kabartmalardan birinde, Pacal, kalkmakta olan bir uzay gemisinin içerisinde resmedilmiş. Kabartmaya dikkatli baktığımızda, sırtında bir oksijen tüpü olduğunu, bir elinin kontrol panelinde, bir ayağının ise pedalda olduğunu görebiliyoruz.
Antik çağda uzaylıların bizi ziyaret etmiş olabileceğine dair en bilinen kanıtlardan biri, Peru’daki çizgiler. Hiçbir tarihçinin neden ve nasıl yapılmış olduğunu açıklayamadığı bu çizgiler, sadece havadan bakıldığında anlam kazanıyor. Çizgilerin şekillerini tam anlamıyla görebilmek için, uçan bir cismin içerisinde olmanız gerekiyor. Peru’da yaşamış böylesine eski bir toplumun, bu tarz çizimler yapabilmesi çok da mantıklı gelmiyor.
Arkeologlar tarafından bir gemi batığının içerisinde bulunan antik bir bilgisayar, yine açıklayamadığımız eserler arasında. Bu bilgisayar, astronomik işaretleri ve koordinatları çözebilmek için tasarlanmış. Günümüz saatlerinin sahip olduğu, karmaşık dişlilere ve parçalara sahip.
Gelelim kendi topraklarımıza.
Her yıl milyonlarca insan tarafından ziyaret edilen, tarihi toprağımız Kapadokya’daki yer altı şehirlerinin nasıl yapıldığı da hala açıklanamayan konular arasında. Kapadokya’da yaklaşık 200 tane yer altı şehri bulunuyor. Bu şehirlerin kimler tarafından ve ne amaçla yapıldığını bilmiyoruz.
Belgeselin bir bölümünde, teorisyenler Derinkuyu’daki antik şehirleri ziyaret ediyorlar. Mimari harikası olarak nitelendirdikleri bu yer altı şehirleri, hava bacaları ve su depoları, kanalizasyon sistemi, dışarıdan gelecek saldırılara karşı kalın süngü taşları, erzak depoları, yatak odaları, mezarlar, şarap mahzenleri, kilise, okul ve şarap üretim odalarına sahip. Bunların hepsi, yerin 40 ila 70 metre altına oldukça dengeli bir şekilde inşa edilmiş. Bu yeraltı şehirlerinin tarihi ise, 5. Yüzyıla dayanıyor.
Ellerinde böyle şehirler inşa edecek teknoloji olması kulağa hiç mantıklı gelmiyor. Bu yeraltı şehirlerinde yaşayan yaklaşık 100.000 insan kimden kaçıyordu? Kendilerini neden yeraltına hapsettiler? Böyle bir teknolojiyi nasıl geliştirdiler? Bunların hiçbirine mantıklı cevaplar veremiyoruz.
Gezegenimiz, insanlık ortaya çıktığından beri hatta daha öncesinde bile yabancılar tarafından ziyaret ediliyor olabilir. Antik yazıtlarda, duvar resimlerinde, yeraltı şehirlerinde bir çok ipucuna rastlamak mümkün. Antik çağlardan beri, bizi izleyen, gözlemleyen, ve belki de bizlerle temas kuran bu yabancı astronotlar tamamen ortaya çıkmak için neyi bekliyorlar?
eski mısır tarihiyle ilgili tüm kayıtlar bir zamanlar bu yörenin yoğun olarak ''dünya dışı varlıkları'' tarafından ziyaret edilmiş olduğunu göstermektedir… örneğin eski mısırlılar, kendi semalarında ortaya çıkan uzay gemilerini ''gökyüzünde seyreden güneşin kayıkları''olarak isimlendirmişlerdir.
konunun ilginç bir başka yanı da , yine eski kayıtlarda açıkça yazıldığına göre ; büyük piramidin yapımı sırasında bu ''güneş kayıkları''dan bir tanesi yapının içinde bir yere gömülmüştür.
akhenaton

mısır kökenli kaynaklarda dünya-dışı astronotlar sorunu daha belirgin olarak karşımıza çıkmaktadır. menfis’de firavunu ziyaret eden tanrı ptah , uçan bir gemi kullanırdı. güneş tanrısı ra için , ''yıldızlarla ay arasında dolaşırsın… gökyüzü ile yeryüzü arasında aton’un gemisini yönetirsin…''der eski bir yazıt.
yakutlar’ın cenazesinde okunan bir duada''ışıldayan arabalarıyla yıldızlardan inen ruhlar…''dan söz edilir. çok eski bir geçmişte nil ülkesine üstün bir varlığın geldiği ve oradaki insanlara uygarlık aşıladığı mısır’da hala söylenir. bu üstün varlık, mısırlılara seslerle, fikirleri kaydedebilmeleri için simgeler gösterdi. müzik çalabilsinler diye ellerine arp verdi. yıldızları gözleyip , krokilerini çıkarmasını , rakamlarla sayı saymasını , şifalı otlar ve ilaçlarla hastaları iyi etmelerini öğretti. mısırlılar bütün bunları öğrenince , yabancı , onlara veda ederek, göklere uçtu gitti. adı tanrı thot’ tu.
eski mısırlıların güneşle ilgili bir inanca bağlı oldukları da çok iyi bilinen bir gerçektir. eski krallığa ait piramit yazıları, firavunun tanrılar ve gemileri aracılığıyla göklerde tanrısal gezintilere çıktığından söz eder. bunlara göre güneş tanrısı ra göklerde gemisiyle yolculuk yapardı. yine bu yazıtlarda gökyüzünü gemilerle aşan yüce yaratıklardan söz edilmektedir.
sen, yıldızların ve ayın altında dolaşansın. sen, aton gemisini yorulmak bilmeden dönen yıldızlar ve kuzey kutbundaki batmayan yıldızlarla yeryüzü arasında sürensin. ve bir piramitten alınan bir bölüm: sen, güneş gemisini milyonlarca yıl yönetensin.
nefertiti

mısır’daki resim ve destanlar, tanrıların yıldızlardan geri gelerek, iyi korunmuş gövdeleri yeni bir hayata uyandıracaklarını söylerler. mezar odalarından çıkan mumyaların gövdelerinin kusursuz bir biçimde muhafaza edilmiş olması ve mezarın ötesindeki bir hayata ulaşma inancı da buradan gelir. eski mısır’ın incil’i olarak kabul edilen 3500 yıllık ölüler kitabı’nda ise birtakım insanların bilgileri sayesinde uzaya sıçrayabildiklerinden söz edilmektedir, hatta yıldızlarda yaşayan varlıklardan bahsedilir. tanrı thot, nil halkına tıp, edebiyat, matematik ve fen’in esaslarını öğretmiş bir kültür taşıyıcıdır; görevini bitirdikten sonra yıldızlı göğe doğru yükselip gitmiştir.
mısırlılar yıldızlara da özel bir ilgi göstermekteydiler. köpek yıldızı da denilen ikili yıldız sirius’un hanedanlar dönemi mısır’ın erken gelişim ve kültüründe büyük rol oynadığı bilinmektedir. eski mısırlılar sirius’u dünyanın gelişiminde evrimsel bir anahtar olarak görmüşlerdir. amerikalı bilim adamı robert temple, sirius gizemi adlı kitabında yeryüzünün binlerce yıl önce sirius sisteminden gelen varlıklar tarafından ziyaret edildiği varsayımını ortaya atmış ve m.ö. 4500-3400 tarihleri arasında eski mısır’da gerçekleşen ilkellikten yüksek kültür standartlarına doğru gerçekleşen bu ani sıçramayı bu varlıklarla yapılan doğrudan temasın bir sonucu olarak nitelemiştir. temple, mısır ve sümer kayıtlarından bilgiler sunarak hanedanlık dönemi mısır’ın yükselişinden önce dünya dışı varlıkların ortaya çıktığına dair ikna edici bir tez öne sürmektedir.
eski mısırlılar, tanrıların tapınaklarda yaşadığına inanmakta ve tapınakları yaratılışın merkezi olarak görmekteydiler. tapınakların bu sembolik rolü, gerek konumlarıyla gerekse dizayn ve iç dekorasyonlarıyla ifade edilmiştir. eski mısır tapınaklarının duvarları ve tavanları, bazıları diğerlerinden daha ilginç ve dikkate değer pek çok resimle süslenmiştir.
firavun seth’in mezarında bulunan hiyerogliflerde “tanrı’nın gemisinde dinlendiği” yazılmaktadır ve bu yazıya bir “uzay gemisi” figürü eşlik eder.
abydios tapınağında bulunan bir duvar panosunda ise bu şekillerin yanısıra başka uçan cisimler de resmedilmiştir. kahire’deki bir müzede bulunan eski çağlardan kalma küçük planör modeli ve yine mısır’da ve güney amerika’da bulunan diğer uçak modelleri de aynı ölçüde merak uyandırıcıdır.
bu veriler ışığında şunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz ki, ya geçmişte dünya üzerinde teknolojik açıdan çok gelişmiş uygarlıklar yaşamış ve daha sonra yok olmuşlardır; ya da dünyamız dünya dışı varlıklar tarafından eski çağlarda da ziyaret edilmiştir.
Kanada Savunma Bakanı Açıklaması
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Kameralara yakalanan görüntüler
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
"they live" (1988) filminden
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]