Avam nedir? Havas nedir? Bişey bilmeyen ben gibiler nedir? - Sayfa 3 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #21  
Alt 01.07.21, 16:11
Kgumus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 14.05.21
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 980
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
ben ne bileyim alim olurmusun olamazmısın tünel mi geçiyorsun
Bu cevap muhteşemdi

Espirili yanıt için
Yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Gülümsettiniz Rabbım de sizi Gülümsetsin
__________________
Dünya Bir Kazan. Nasibi kadar kepçedir İnsan
Kg
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 01.07.21, 17:04
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,659
Etiketlendiği Mesaj: 201 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Değerli Erzurumlu kardeşim Seyyidü_taife olarak anılan ve kendisinden sonra tasavvufa ana rengini verenlerin başında gelen Cüneyd-i Bağdadi tasavvuf nedir diye soran birine verdiği cevapta ‘’Rasulullah’a ve şeriatına uymak’’ (Kelabazi, et-Tasavvuf,sayfa 9) demiş; Seriy es-Sekati de ‘’Kitab ve Sünnet’in zahiriyle çelişin batını ilmi konuşmamayı’’ esas saymıştır.
Zunnun el Mısrı ‘’Allah’ı sevenin Allah’ın sevgilisine tabi olması gerektiğini’’ söylerken Ebu Hafs Haddad da ‘’Bir kimse hal ve fiillerini sürekli olarak Kitap ve sünnete göre ölçüp biçmezse adı defterin ‘’Allah’ın adamları’ ’bölümünden silinir’’ demektedir. (Prof. Dr. Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yayınları 2013 Sayfa 68). Sehl b. Abdillah et-Tüsteri daha açık ifade ederek şöyle demiştir.’’Bizim usulumuz altı şeydir: Allah’ın kitabına bağlanmak, Rasulullah (s.a.v)’ın sünnetine uymak, helal yemek, eziyetten uzak durmak, günahlardan kaçınmak, tevbe ve hakları yerine getirmek.’’ (Ebu Nuaym, Hilye, X, 190)
Fakat sonradan bazı kırılmalar yaşadı en önemlisi günümüzde bazı Tarikatlar ve Cemaatlerin, insanların ahlaki gelişimi, toplumda hoş görünün yerleşmesi, birlik ve dayanışmanın güçlenmesi birlikte yaşama kültürünün desteklenmesi, farklılıkların zenginlik olarak görülmesi gibi özelliklere sahip tasavvuf geleneği, temsil edemedikleri görülmektedir. Hatta günümüzde dini cemaatleşmelerin ve tarikat örgütlenmelerinin tasavvufi çerçeveyi zorladığını, insanların vicdanlarında meşruiyetlerini kaybederek ticari ortaklıklara dönüştüğü noktasında ciddi eleştiriler yapılmaktadır.


Maalesef siz bu noktaya geldiğini düşünüyorsunuz. Ben ise çıkış noktasının ibnül arabi olması hasebiyle zaten o noktada olduğunu düşünüyorum. Sevgili Yusufiyeli ağabeyi hüccete hüccet gerekir. Bizim hüccetimiz Kur'an azimmüşşan ve Sünnettir. Ben sünnette göremediğim bir şeyi bağdadi de görsem çok çok güzel bir amel olsa da bid'atı hasenedir der geçerim üstünden. Kaldı ki onun da talebesi ortada.. Her ne ise... Fakat sorulması gereken soru şu;
Tasavvuf batıni bir irfandır. Bu bağlamda şeriatta bağlayıcılığı yoktur olamaz. Şeriat zahiridir.
Şimdi bu tasavvufun öğretileri işlerine geldiği şekilde mi kategorize ediyorlar? 3. Sorumuzda "siz anlamazsınız sırdır sır" -) diyenler şeriattır bizim ölçümüz nasıl der? Yarın biri çıksa dese ki "bilader ben ledun ilmine sahibim Allah bana verdi bunu aha da çocuğunu öldürdüm senin" dese sana sen kısas edersin bu adamı. Sahiden ledun ilmi olsa bile.
Hele şu tasavvufla sünneti biraraya Bi getirmekten, dahası sünnetten tasavvuf çıkarmaktan Bi uzak duralım. Göz var izan var nerde sünnet, nerede ben keşf keramet ehliyim diyen herhangi bir şeyh. Buna bağdadi de dahil arabi de dahil geylani de dahil. Ben hiçbir yerde okumadım peygamberin "Medett ya Muhammet deyin ben size hemen yetişirim, ahirette size şefaat ederim. Yada ben 8 yaşındayken sağımdan solumdan melekler yürür, allahın resulüne yol açın" filan gibi kelamlarını?

Hiç bir Allah Resulünün böyle bir iddiası yok, olmamış ama gel gör ki tasavvufun fikir babaları hemde utanmadan sünnete yaslanıp şirk dolu kelamlarla tüm tuhaf, abuk subuk düşüncelerine zemin oluşturmuşlar.

Yahu ibnül arabi fütuhatı mekkiyesini diyor ki "bu kitap bana peygamber tarafından verildi." bu ne demek? Benm bu eserim tartışılmaz bir makamdan geldi. Eserim de bende tartışılmaz durumdayız. Varsa izahı buyrun?
Aynı ifadeler bediüzzaman ın risalelerinde de var aynı sözlerim onun içinde geçerli.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 01.07.21, 17:09
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,659
Etiketlendiği Mesaj: 201 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Hal böyle olunca bunların yaptığı ayrım, bizim anca komiğimize gider..
Bilal r.a. Köle idi. Avam idi. Tırnağı olabilen buyursun havas olsun...
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 01.07.21, 18:55
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,148
Etiketlendiği Mesaj: 189 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hal böyle olunca bunların yaptığı ayrım, bizim anca komiğimize gider..
Bilal r.a. Köle idi. Avam idi. Tırnağı olabilen buyursun havas olsun...
Değerli kardeşim konu oldukça uzun ve geniş izahata muhtaç Kur’an ve sünnet muarızı hiçbir eylemi şahsen ben kabul etmem yazdıklarında haklı yönler de mevcut ben ana hatlarıyla şunu ifade etmeye çalışıyorum. Gerek kelam ve akaidin ortaya koyduğu inanç dizgesi, gerekse fıkhın tanzim ettiği ibadet sistemi insanın Allah ile insan arasında sivil ve samimi bir ilişki kurmasına elverişli olmadığı gibi, günümüzde umumiyetle resmi din görevlileri tarafından yürütülen vaaz ve irşad faaliyetlerindeki bilindik jargonun da böyle bir ilişkiye pek imkân tanımadığı şüphesizdir. Çünkü söz konusu jargon, Allah’ı her şeyden önce mutlak güç ve kudretinden önlenemez hışım ve gazabından korkulması gereken, insandan hesap sormak için hazır bekleyen totaliter bir varlık olarak tasvir etmekte ve bu tasvir şekli özellikle avam-ı nasın Allah’la ilişkisinde korku, kaygı ve endişe gibi duyguların güven sevgi ve hissiyata galebe çalması gibi menfi bir sonuç vermektedir.
Sonuç olarak Allah ile insan arasında sevgi, saygı, güven ve şükran temelinde bir sivil ilişki kurmak gerçekten arzu edilen bir şeydir. Bütün bunlar bir yana, ilmihal ve hukuk bilgisine indirgenmiş fıkhın terminolojisinde ibadet, belli bir takım formel kalıplar çerçevesinde, hatta vazife hissiyle zorunlu olarak eda edilen, dolayısıyla borç gibi ödenmesi gereken bir dizi ritüelden ibarettir denebilir ve buna bağlı olarak fıkhi anlamda ibadetin ubudiyette amatör ruhluluğu ilga, profesyonelliği ihya ettiği söylenebilir. Çünkü fıkıhta her ibadet matematiksel biçimde düzenlenmiş, Allah’a saygı ve şükran ifadesi olan yükümlülükler salt birer vecibe/vazife olarak tarif edilmiş ibadette eksikliğin telafisi ise -namazın kazası, ıskat, devir gibi örneklerde olduğu gibi-kemiyete indirgenerek aritmetik hesaplama yoluna gidilmiştir. Bütün bunların ötesinde hile-i şer kavramı İslam fıkhında kendine yer bulabilmiş ve bu konuda zengin bir literatür üretilmiştir. Halbuki ibadet, özü itibariyle ahlaki olup gönüllülüğü muciptir. Gönüllülük ise bir bakıma amatör ruhluluk demektir. Amatör ruhluluktan maksat da Yunus’un ‘’Cennet cennet dedikleri…’’ sözünde saklı olsa gerekir.
Tam bu noktada Muhammed Hamidullah’ın şu itiraflarını aktarmak çok manidar olacaktır.
‘’Benim yetişme tarzım rasyonalisttir. Hukuki çalışma ve incelemeler bana inandırıcı bir şekilde tarif ve ispat edilemeyen her şeyi reddettirmiştir. Muhakkak ki ben namaz, oruç vesaire gibi İslami vazifelerimi tasavvufi sebeplerle değil, hukuki sebeplerle ifa ediyorum. Kendi kendime diyorum ki, Allah benim rabbimdir, sahibimdir. O bana bunları yapmamı emretmiştir. O halde yapmalıyım. Bundan başka hak ve vazife birbirine bağlıdır. Allah bunları ben istifade edeyim diye bana emretmiştir; şu hâlde ben O’na şükretmekle vazifeliyim. Batı toplumunda Paris gibi bir muhitte yaşamaya başladığım zamandan beri hayretle görmekteyim ki Hıristiyanların İslamiyet’i kabulü onları İslam’ı kabule sevk eden ne Ebu Hanife ne de İmam Maturidi’dir. Fakat Muhyiddin Arabi’dir. Bu konuda benim de şahsi müşahedem olmuştur. İslami bir konuda benden bir izah istendiği zaman benim verdiğim akli delillere dayayan cevap soranı tatmin etmiyordu; fakat tasavvufi izah meyvesini vermekte gecikmiyordu. Bu konuda tesir gücümü gittikçe kaybettim. Şimdi inanıyorum ki Hulagu’nun yakıp yıkan istilalarından sonra Gazan Han zamanında olduğu gibi bugün en azından Avrupa ve Afrika’da İslam’a hizmet edecek olan ne kılıç ne de akıldır; fakat kalp ve tasavvuftur.’’ (Mustafa Kara, Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri, İstanbul 2002 sayfa 512)
Daha uzun yazmakta zorlanıyorum okumaya meraklı olduğun anlaşılıyor bu arada sana Dr. Akif Dursun’un Tasavvuf ve Fıkıh İlişkisi adlı kitabını tavsiye ederim. Nuh yayıncılık tarafından piyasaya bu yıl içinde neşredildi.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 01.07.21, 19:11
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,659
Etiketlendiği Mesaj: 201 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Değerli kardeşim konu oldukça uzun ve geniş izahata muhtaç Kur’an ve sünnet muarızı hiçbir eylemi şahsen ben kabul etmem yazdıklarında haklı yönler de mevcut ben ana hatlarıyla şunu ifade etmeye çalışıyorum. Gerek kelam ve akaidin ortaya koyduğu inanç dizgesi, gerekse fıkhın tanzim ettiği ibadet sistemi insanın Allah ile insan arasında sivil ve samimi bir ilişki kurmasına elverişli olmadığı gibi, günümüzde umumiyetle resmi din görevlileri tarafından yürütülen vaaz ve irşad faaliyetlerindeki bilindik jargonun da böyle bir ilişkiye pek imkân tanımadığı şüphesizdir. Çünkü söz konusu jargon, Allah’ı her şeyden önce mutlak güç ve kudretinden önlenemez hışım ve gazabından korkulması gereken, insandan hesap sormak için hazır bekleyen totaliter bir varlık olarak tasvir etmekte ve bu tasvir şekli özellikle avam-ı nasın Allah’la ilişkisinde korku, kaygı ve endişe gibi duyguların güven sevgi ve hissiyata galebe çalması gibi menfi bir sonuç vermektedir.
Sonuç olarak Allah ile insan arasında sevgi, saygı, güven ve şükran temelinde bir sivil ilişki kurmak gerçekten arzu edilen bir şeydir. Bütün bunlar bir yana, ilmihal ve hukuk bilgisine indirgenmiş fıkhın terminolojisinde ibadet, belli bir takım formel kalıplar çerçevesinde, hatta vazife hissiyle zorunlu olarak eda edilen, dolayısıyla borç gibi ödenmesi gereken bir dizi ritüelden ibarettir denebilir ve buna bağlı olarak fıkhi anlamda ibadetin ubudiyette amatör ruhluluğu ilga, profesyonelliği ihya ettiği söylenebilir. Çünkü fıkıhta her ibadet matematiksel biçimde düzenlenmiş, Allah’a saygı ve şükran ifadesi olan yükümlülükler salt birer vecibe/vazife olarak tarif edilmiş ibadette eksikliğin telafisi ise -namazın kazası, ıskat, devir gibi örneklerde olduğu gibi-kemiyete indirgenerek aritmetik hesaplama yoluna gidilmiştir. Bütün bunların ötesinde hile-i şer kavramı İslam fıkhında kendine yer bulabilmiş ve bu konuda zengin bir literatür üretilmiştir. Halbuki ibadet, özü itibariyle ahlaki olup gönüllülüğü muciptir. Gönüllülük ise bir bakıma amatör ruhluluk demektir. Amatör ruhluluktan maksat da Yunus’un ‘’Cennet cennet dedikleri…’’ sözünde saklı olsa gerekir.
Tam bu noktada Muhammed Hamidullah’ın şu itiraflarını aktarmak çok manidar olacaktır.
‘’Benim yetişme tarzım rasyonalisttir. Hukuki çalışma ve incelemeler bana inandırıcı bir şekilde tarif ve ispat edilemeyen her şeyi reddettirmiştir. Muhakkak ki ben namaz, oruç vesaire gibi İslami vazifelerimi tasavvufi sebeplerle değil, hukuki sebeplerle ifa ediyorum. Kendi kendime diyorum ki, Allah benim rabbimdir, sahibimdir. O bana bunları yapmamı emretmiştir. O halde yapmalıyım. Bundan başka hak ve vazife birbirine bağlıdır. Allah bunları ben istifade edeyim diye bana emretmiştir; şu hâlde ben O’na şükretmekle vazifeliyim. Batı toplumunda Paris gibi bir muhitte yaşamaya başladığım zamandan beri hayretle görmekteyim ki Hıristiyanların İslamiyet’i kabulü onları İslam’ı kabule sevk eden ne Ebu Hanife ne de İmam Maturidi’dir. Fakat Muhyiddin Arabi’dir. Bu konuda benim de şahsi müşahedem olmuştur. İslami bir konuda benden bir izah istendiği zaman benim verdiğim akli delillere dayayan cevap soranı tatmin etmiyordu; fakat tasavvufi izah meyvesini vermekte gecikmiyordu. Bu konuda tesir gücümü gittikçe kaybettim. Şimdi inanıyorum ki Hulagu’nun yakıp yıkan istilalarından sonra Gazan Han zamanında olduğu gibi bugün en azından Avrupa ve Afrika’da İslam’a hizmet edecek olan ne kılıç ne de akıldır; fakat kalp ve tasavvuftur.’’ (Mustafa Kara, Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri, İstanbul 2002 sayfa 512)
Daha uzun yazmakta zorlanıyorum okumaya meraklı olduğun anlaşılıyor bu arada sana Dr. Akif Dursun’un Tasavvuf ve Fıkıh İlişkisi adlı kitabını tavsiye ederim. Nuh yayıncılık tarafından piyasaya bu yıl içinde neşredildi.


Evet..
İnsanın Allah ile ilişkisini, tasavvufda neredeyse dün gece Allah geldi oturup çay içtik boyutuna çekmiştir, itiraz bunadır.
Güzel yakalamışsınız.
Fakat fıkıh, kelamcıların üslubu belki yanlış belki doğru bilmem amma bir hücceti var, kuran.
Tasavvufun ise kerameti kendinden menkul..

Allah zülcelal'e iman "Eşhedü" ile başlıyor ve kendisi tarafından bu şekilde kabul görüyorsa tasavvufun, sır, batın, cevizin içi dışı meseleleri zırvadır.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 01.07.21, 19:31
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,148
Etiketlendiği Mesaj: 189 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet..
İnsanın Allah ile ilişkisini, tasavvufda neredeyse dün gece Allah geldi oturup çay içtik boyutuna çekmiştir, itiraz bunadır.
Güzel yakalamışsınız.
Fakat fıkıh, kelamcıların üslubu belki yanlış belki doğru bilmem amma bir hücceti var, kuran.
Tasavvufun ise kerameti kendinden menkul..

Allah zülcelal'e iman "Eşhedü" ile başlıyor ve kendisi tarafından bu şekilde kabul görüyorsa tasavvufun, sır, batın, cevizin içi dışı meseleleri zırvadır.
İyide kardeşim bilhassa Haris el- Muhasibi ve Cüneyd_i Bağdadi'den itibaren kendini güçlü bir şekilde hissettiren ve bütün dini konular ve kavramlara nass merkezli tanımlar getiren müesses sünni tasavvuftan bahsediyorum zırva mırva gibi sivri yazı yazmana gerek yok ben sana adam gibi uslub kullanıyorum. Burada Tasavvufi ekol içinde olan bir yığın üye var en azından onlara saygın olsun. Şunu da belirteyim ben şahsen herhangi bir tarikat mensubu değilim her konuyu tetkik ve tahkik ederim.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 01.07.21, 19:47
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,148
Etiketlendiği Mesaj: 189 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bir daha benim yorumuma yorum yazma benimle münasebetini kes
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 01.07.21, 20:32
Kgumus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 14.05.21
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 980
Etiketlendiği Mesaj: 12 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Erzurum Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hal böyle olunca bunların yaptığı ayrım, bizim anca komiğimize gider..
Bilal r.a. Köle idi. Avam idi. Tırnağı olabilen buyursun havas olsun...
yerden göğe haklısın
Utanmasalar bize şeyhliği peygamber verdi diyecekler. Birde gıdısının gıdısının gıdısı olup torunuyum seyit im diyecek kadar ileri gitmeleri kendilerine bir kalkan örüp kendilerinden başkasını küçük alaycı görmeleri. Sorsan kur'anı meal tefsir edemezler gel görki işte
__________________
Dünya Bir Kazan. Nasibi kadar kepçedir İnsan
Kg
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 02.07.21, 13:27
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,659
Etiketlendiği Mesaj: 201 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir daha benim yorumuma yorum yazma benimle münasebetini kes
Benim seninle ne münasebetim var ki kesim?
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 02.07.21, 13:39
 
Üyelik tarihi: 26.08.19
Bulunduğu yer: Mukaddes Vatan Ötüken
Mesajlar: 1,659
Etiketlendiği Mesaj: 201 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Kgumus Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
yerden göğe haklısın
Utanmasalar bize şeyhliği peygamber verdi diyecekler. Birde gıdısının gıdısının gıdısı olup torunuyum seyit im diyecek kadar ileri gitmeleri kendilerine bir kalkan örüp kendilerinden başkasını küçük alaycı görmeleri. Sorsan kur'anı meal tefsir edemezler gel görki işte


Ben bu sitede çoğu zaman kendimi züğürt ağa filminde ki ağayı yenip sevinen pehlivan gibi hissediyorum. Karşı çıkanların hepsi de ağadan ziyafet uman marabalar..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Polifenol nedir? Mideye faydası nedir? Lady Alternatif Tıp ve Bitkiler 0 03.03.22 18:01
Varlık Nedir? Ruh Ölümlü müdür? Metafizik Nedir ?? Och Metafizik 8 17.12.20 09:53
Karabasan nedir? Uyku Felci tıbbi ve bilimsel olarak nedir? SiLence Gizemli Olaylar ve Mekanlar 4 25.09.19 17:00
Havas nedir ? Mercan Sorularınız 2 22.11.16 07:32


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 14:41.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147