Üstadımdan Notlar #4 (Tevhit Nedir, Tevhidin Anlamı, Tevhidin Sırları) - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler > Tasavvuf Sohbetleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 20.06.21, 00:22
Gayretli üye
 
Üyelik tarihi: 14.10.17
Bulunduğu yer: LEVH-i MAHFÛZ
Mesajlar: 695
Etiketlendiği Mesaj: 255 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Üstadımdan Notlar #4 (Tevhit Nedir, Tevhidin Anlamı, Tevhidin Sırları)


Tevhidin Sırları İslamiyet’in apaçık davası,
tevhittir.Yüce Allah (c.c.) peygamberleri bu dava
için göndermiştir. Tevhidin pek çok sırrı vardır.
İslami hayatta tevhidin sırrı, Allah’tan başka ilah
yoktur, gerçeğinde gizlidir.
İslamiyet, insanların temel hak ve özgürlüklerini bu
tevhit davası ile karşılar. İnsanları bir ana ve
babanın evlatları gibi toplumda, kanunlar
karşısında bir ve eşit tutar. Tevhit nurunun
çözemeyeceği toplumsal bir sorun yoktur.
Toplumda gerçek manasıyla huzur ve sükûn tevhit
nuruyla sağlanır.
Kuran-ı Kerim’in hükümlerine tam olarak
bağlanmadan İslami tevhidin gerçekleşmesi
mümkün değildir.
Tevhidin sırları tasavvufi hayatla başlar.
Tasavvufi hayatta tevhidin sırrı,Allah’tan başka
varlık yoktur, gerçeğinde gizlidir.
Nefis, başlangıçta Allah’ın varlığını kabul etmez,
inkâr eder. Tasavvuf yolundaki sofiise kelime-i
tevhit zikrine Allah’tan başka varlık yoktur anlamını
yerleştirir. Böylece nefis yavaş yavaş değişmeye
başlar. Kişi Allah’ın varlığı dışında başka bir varlık
kabul etmez hale gelir. Kendi varlığı da fena
yolunu tutar.
Fenafillâh, tasavvufi hayattakitevhitle meydana
gelir.
Bir insan bin yıl boyunca kelime-i tevhidi zikretse
ama tasavvufi anlamını gözetmese nefsini fenaya
ulaştıramayacaktır, dolayısıyla nefsinde pek az bir
değişiklik olacaktır. Nefsi hiçbir zaman fena fillâha
eremeyecektir.
Nefy ü ispat zikri, kelime-i tevhidi tasavvufi
anlamına uygun olarak zikretmekten ibarettir. Bu
zikirde nefes tutmanın, kafayla vücut üzerinde ters
lam harfi çizip başı kalbe vurmanın anlamı, Allah
dışında bütün varlık âlemini ve kendi nefsini yok
kılıp Allah’ın (c.c.) varlığını ispat etmektir.
Vahdaniyet murakabesi ise, kısacası nefyü ispat
zikrini,dolayısıyla kelime-i tevhidi düşünce ve
duygu boyutuyla yaşamaktır. Bu murakabe nefsi
yağ gibi eritir, kısa zamanda dönüştürür. Ondaki
kötü huyları yok kılıp Allah’ın ahlakı ile
ahlaklanmasını sağlar.
Nasıl mecazi bir aşkın kıskacındaki bir kişi aşkını
ispat sadedinde canına kıyabiliyorsa ilahi aşkta da
durum böyledir. Nefisten geçmek ancak kelime-i
tevhide tasavvufi anlamı vermekle, bu yöntemle
zikretmekle olur.
Yüce Allah (c.c.), bütün varlık âlemini Kendi güzel
isim ve sıfatlarının tecellisine bir ayna olarak
yaratmıştır. Her şey, yüce Allah’ı (c.c.) bize
tanıtmaktadır. O’nu tanıtmayan hiçbir şey yoktur.
Bahçedeki çiçek, O’nun güzel olduğuna ve güzeli
sevdiğine bir işarettir. Zalimin zulmü yüce Allah’ın
(c.c.) ahrette kâfirlere büyük bir ceza vereceğine
küçük bir misaldir.
Bizler dünyaya geldiğimizde dünyanın nimetlerine
çok bağlıyızdır. Nefis on iki yaşlarına kadar, yenilen
nimetlere çok büyük önem verir. Bunlarsız hayatı
düşünemez. Bu yaşlarda meyvelerin, yemeklerin
tadı üst seviyede algılanır. Sonra buluğ çağından
itibaren karşı cins gözde büyür. İnsanlar genellikle
bu noktada takılıp kalırlar. Çok güzel, zengin, iyi
karakterli birisi ile evlenmek için yanıp
tutuşurlar.Hayatınen birinci hedefinin bu olduğunu
düşünürler. Şehvet iptilası bazılarını yoldan
çıkararak hak yolu görmesine mani olur. Orta
yaşlardan sonra para, makam, şöhret tutkuları
değer kazanır.İnsanla rgenellikle bu putların
esaretine girerler. Ölünceye kadar da bunlardan
kurtulamazlar. İşte tevhit bütün bunlarla mücadele
etmeyi,nefsi bu tuzaklara saplanıp kalmaktan
kurtarmayı sağlar.İnsan nefsine uyduğunda
hayvanlar gibi bir hayata razı olur. Tevhit
aydınlığında ise tüm bu nimetler birer araca
dönüşür. Amaç yüce Allah’ın rahmetine ve rızasına
ermektir.
Elbette yüce Allah (c.c.) nefsi bu dünya
nimetlerden haz alacak bir şekilde yaratmıştır.
Bunlarda helal haram çizgisi belirlemiştir. Bizim
üzerinde durduğumuz husus, bunlara saplanıp
kalmadır. Bunlara saplanıp kalma Allah’ın rızasına
aykırıdır. Yüce Allah (c.c.) insanların bu nimetlerle
Kendisini tanımasını murat etmiştir. En azından
ahret hayatlarını cennette geçirmelerini istemiştir.
Meyveler ve yiyecekler üzerinde yüce Allah’ın (c.c.)
pek çok güzel ismi ve sıfatı tecelli eder. O
Rezzak’tır (Kişiyi besleyen, yediren,içirendir).
Kerim’dir (cömerttir).
Karşı cinsi yaratmakla ve onunla helal yoldan
birlikte olmakla yüce Allah’ın (c.c.) pek çok güzel
ismi ve sıfatı tecelli eder. Yüce Allah (C.C.) el-
Vedud’dur (seven). Kul da eşini bu sıfatın tecellisi
ile sever. El-Cemil (güzel) güzel ismi en çok karşı
cinsin güzelliğinde insanı hayranlığa sevk eder.
Yüce Allah (c.c.) insana eşini yardımcı olarak
yaratmıştır: El-Muin. İnsan evlenmekle eşi ile bir
sözleşme yapar ve hayatı boyunca da buna uymak
zorundadır: es-Sadıku’l-Va’d. Eşlerin birbirlerine
hastalıkta, kötü zamanlarda destek olmaları
Allah’ın er-Rahman, er-Rahim (acıma, esirgeme) ve
er-Rauf (şefkat duyma) güzel isimlerini
düşündürür. Çocuklar, yüce Allah’ın (C.C.) yaratma
ile ilgili güzel isimlerini tefekkür ettirir: El-Halık, el-
Bari, el-Musavvir. Kısacası evlilikte Allah’ın pek çok
güzel ismi ve sıfatı tecelli eder. Onun için evlilik
hadis-i şerifte belirtildiği üzere en büyük salih
ameldir. Kişi evlilikle dinini tamamlar. Evlilik yüce
Allah’ı (c.c.) yakinen tanımayı sağlar.
Para, makam, şöhret de haddizatında büyük
nimetlerdir. Para aşağı yukarı her nimeti satın alır.
Onun için nimetlerin nimetidir. Onda yüce Allah’ın
(c.c.) en bariz görülen güzel ismi el-Malikü’l-Mül
k’tür (malın mülkünsahibi). Ayrıca para yüce
Allah’ın pek çok güzel ismine ve sıfatına da
tercümanlık yapar. Makam ve şöhret, Allah
yolunda pek çok hizmete kapı açabilir. Bunlarda
Allah’ın (C.C.) pek çok büyüklük, yücelik sıfatları ve
güzel isimleri tecelli eder.
Koca koca insanlar oldukları halde yeme içmeye,
aşka, paraya, makama, şöhrete hayatlarının en
birinci meselesi gibi önem veren çevremizdeki pek
çok kişi hemen gözlerinizin önüme gelecektir.
Hâlbuki hayatın amacı ölümdür. Ölümden sonraki
hayattır. Çünkü istesek de istemesek de öleceğiz.
Öyle ise ölümden sonraki hayata hazırlık yapmak
akıl ve mantığın gereğidir.
Ölümden sonraki hayata ise tevhit nuru ile hazırlık
yapılır. Kabir ancak tevhit nuru ile aydınlanıp huzur
veren bir köşk haline gelebilir. Nefsin bu tür
tuzaklarına takılıp kalma kabir azabına, hadis-i
şerifte belirtildiği üzere kabrin cehennem
çukurlarından bir çukur olmasına neden olabilir.
Allah (C.C.), bizleri bundan korusun. Âmin.
Tevhit İslami boyutu ile tüm insanları Allah’ın dini
ile kardeş yapmak üzere gelmiştir. Bu kardeşlikte
ehl-i kitaba özgürlük de tanınmıştır.
Tevhit tasavvufi boyutu ile insana özünü aydınlatır.
Ona gerçek manası ile özgür olma yolunu gösterir.
Nefis ve şeytanla mücadelesini gösterir. Ruhunun
özgür olabilmesi için insanı büyük bir savaşıma
çağırır.
Her insanın içerisinde en az bir şeytan vardır. Bu
husus hadis-i şerifle sabittir. Bu şeytanlar nefsin
eğilimlerini ve içgüdülerini kullanarak insanları
günahlara, dolayısıyla Allah’a (c.c.) isyana
sürüklerler. Tasavvufi anlamdaki kelime-i tevhit
hem nefsin hem de şeytanların üzerine bir kılıç
gibi iner. Onlara adeta savaş açar. İşte tam bu
sırada bazı insanlar ‘Eyvah benim içime cin,şeytan
girdi diye bir yaygaraya başlarlar. Hâlbuki girenler
zaten eskiden beri oradaydı ama şimdi tevhit
kelimesinin nurundan rahatsız olmaya başladılar.
Eskiden çobanın koyunları güttüğü gibi insanları
nefsinin elinde oyuncak kılmışlardı. Tövbe edip
günahlardan uzaklaşıp ibadet hayatına sahip
olduktan sonra bu kişi bir de bir Allah dostundan
zikir ve rabıta dersleri almışsa şeytanlar şimdi
bundan büyük bir rahatsızlık duymaya
başlamışlardır. Temel problem budur. Şeytanlar
insanlara sonsuz bir kinle, hasetle düşmandırlar.
Bir insanın cenneti ve Allah rızasını kazanmasına
veya bu yola girmesine hiç tahammülleri yoktur.
Yüce Allah (C.C.), insanı öyle güçlü kılmış ki
onlardan zerre kadar korkmaya gerek yoktur.
Tevhit nuru ruhun gelişmesine büyük bir katkı
sağlar.Ruh nur ve feyzile olgunlaşır. İnsan
günahlarının kıskacında iken ruhu nefsin elinde
esirdir. Günahlara tövbe edip hak yola girince
ruhun varlığı sezilmeye başlar. Ama normal bir
Müslüman’ın ruhu daha çok zayıftır. Tabiri caizse
bir ot gibidir. Meyvesi olmadığı gibi bir insanın eli
ile koparacağı bir şey kadar zayıftır. Mürşid-i
kâmilin ruhu ise çok olgunlaşmıştır. Tıpkı bir ceviz
ağacı gibidir. Yani hem güçlü kuvvetli hem de
meyve gibi faydalı bir şeye de sahiptir. İşte
rabıtanın sırrı da bunda gizlidir. Yani kimse
alınmasın diye ben kendi hesabıma benzetmeyi
yapıyorum. Rabıta sayesinde kendi ot
mesabesindeki ruhumu mürşid-i kâmili hayal yolu
ile bir ceviz ağacı gibi büyütüp meyveli bir hale
getirmem mümkündür. Rabıtada mürşidden gelen
feyz, kalpve letaif bölgelerinde hissedilince ruhun
suyunu ve yemeğini aldığı anlaşılmış olur.
Rabıtaya karşı olanlar şu gerçeği anlamak
istemiyorlar: Her insanın ruhu aynı oranda ve
nitelikte değildir. Bazı insanların ruhları
olgunlaşmıştır. Bu olgunlaşma ancak tasavvuf yolu
ile mümkündür.Onlar bu olgun ruhları ile
başkalarına büyük bir yardımda bulunabilirler.
İnsanların ruhlarını kendi ruhlarına benzetebilirler.
Mürşid-i kâmilin temel vazifesi de budur.
İnsan kendi başına zikir yolu ile yani kelime-i
tevhidi tasavvufi anlamıyla zikrederek seyr ü
suluğunu gerçekleştiremez mi? Tasavvuf yolu çok
çetin ve zorludur. İş sadece zikirle bitmemektedir.
Nefsin makamları aşması kolay bir şey değildir.
Rabıta bu yolda önemsenmezsenefsi çilelerle
kırmak gerekir. Bu da yalnız başına olacak bir iş
değildir. Başta bir mürşid-i kâmili yine gerekli
kılmaktadır. Zira yolda nefis ve şeytanlar kol
gezmekte, en ufak bir açıklıkta kişiyi uçuruma
düşürmektedirler.
Çocuk oyunlarında çok büyük hikmetler vardır.
İlginç olanı dünyadaki bütün çocuk oyunlarının
birbirine benzemesidir. Çocuklara bu oyunları Hz.
Hızır Aleyhisselam mı öğretti? Yoksa onlara bu
oyunlar, bozulmamış fıtratları ve temiz ruhları ile
yüce Allah’ın (c.c.) Elest bezminde içlerine koyduğu
yaratılış amacından mı mülhem oldu bilemiyorum.
Ama çocuk oyunları çok büyük ilahi mesajlar
içermektedir. Bu oyunlarda tevhit nuru hemen
kendisini göstermektedir.
Körebeyi misal olarak veriyorum: Körebe olarak
adlandırılan oyuncunun gözleri bir mendil veya
eşarpla bağlanır. Ebe etrafını göremez hale gelir.
Diğer oyuncular körebenin etrafında dolaşırlar.
Ona dokunurlar. Körebe onları yakalamaya çalışır.
Körebe birini yakalarsa hemen adını söylemelidir.
Eğer yanlış ad söylerse oyun tekrar başlar ve
körebenin ebeliği devam eder. Şayet yakaladığının
adını doğru söylerse yakalanan ebe olur.
Körebe olmak, hem gözlerin bağlı olması hem de
insanların dokunmaları ile rahatsız edici bir
durumdur.Birçeşit cezadır.Kimse körebe olmak
istemez.Körebenin yakaladığı kişinin adını doğru
söylemesi bir iç görüdür. Bizler ruhlar âleminden
bu dünyaya imanla imtihana tabi tutulmak üzere
gönderildik. Aslında iç gözlerimiz (basiretimiz)
kapalıdır. Her birimiz birer körebe durumundayız.
Körebenin gözlerinin mendil veya eşarpla
kapanması gibi basiretimiz de dünya imtihanı
gereği böyle bir bağlanma hadisesi nedeniyle imani
mevzuları ilk anda algılayamamaktadır. Hâlbuki
yeryüzünde yaratılan veya insanların icat ettikleri
her şey imani mevzulara açıklık getirmek, onlara
işaret etmek üzere yüce Allah (C.C.) tarafından halk
edilmiştir. İman konularına hizmet etmeyen hiçbir
şey yoktur. Yaratılmamıştır. Çünkü yüce Allah (C.C.)
abes şeyleri yaratmaktan uzaktır. Daha doğrusu
insanların abes olarak niteledikleri şeyler de imani
konulara hizmet etmek için yoktan yaratılmıştır.
Ama bizler elimize ‘ekmeği’ alırız ve yanlış bir ad
söyleyen bir körebe gibi ona sadece ‘ekmek’ deriz.
Ekmeği yüce Allah’ın (C.C.) bir nimeti olarak
algılamayınca oyunu kaybetmiş oluruz.
Körebeliğimiz sürer gider. İnsanların büyük
çoğunluğu, işte böyledir. Her gün üç öğün yüce
Allah’ın(c.c.) ekmek nimetini yer de bir gün bile
basiret gözü ile onu göremez ve yüce Allah (c.c.)
ile irtibatlayamaz. Bu kadar nankördürler.
Çağımızda insanların büyük çoğunluğu farkına
varmadan hak mezhepler karşısında sapkın bir
fırkanın kurucusu olan Mutezile gibi düşünürler:
İnsanları eylemlerinin yaratıcısı olarak görürler.
Dolayısıyla böylelerinin kadere inançlarıda yoktur.
Bir körebe gibi yakaladığı her olayın yaratıcısını
insanlara atfederler. Yüce Allah’ın (C.C.) gizli elini
göremedikleri için olaylar karşısında derin bir
hikmete de ulaşamazlar. Olaylar onlara bir şeyler
anlatamaz. Her şey bir tesadüf olarak
değerlendirilir. Böyleleri ömür boyu körebe
rolünde kalıp olayların, insanların maskarası olup
giderler. Yüce Allah’ın (C.C.) nimetlerle, bela ve
musibetlerle onlara verdikleri mesajları bir türlü
algılayamazlar. Hayır ve şerri hep insanlardan
bilirler. Bu yüzden insanlara sonsuz teşekkür
ederler, yine insanlara sonsuz kin duyarlar. Bir gün
şapkayı önlerinekoyup da hadiselerin, insanların
üzerine çıkıp hayrı ve şerri asıl yaratanın,yüce
Allah’ın gözlerden az çok gizli olan kader sırrını
görmek, tanımak istemezler. Böylelikle yüce
Allah’ın (C.C.) onlar sağırdırlar, kördürler,
dilsizdirler sınıfına girerler (bk. Bakara suresi, Ayet
1
Hâlbuki hak mezheplere göre her olayın yaratıcıs
ıyüce Allah’tır. Güç ve kuvvet sadece yüce
Allah’ındır. İnsanlarda herhangi bir güç kuvvet,
yaratma olayı yoktur. İnsanlar örfe göre şunu
yaptım,bunu ettim derler, ama gerçekte yapan,
eden yüce Allah’tır. İnsanlar niyetleri nedeni ile
yaptıklarını, ettiklerini sandıkları şeylerden hem
şeriat önünde hem de ahrette mesul tutulurlar. Bu
tevhit nurunun anlaşılması ve insanların
basiretlerinin açılması için bilinmesi ve inanılması
gereken temel itikadi bir bilgidir. Maalesef
çağımızda nefsi şişiren hayat felsefeleri, bu itikadi
bilgiyi gözlerden saklamakta, insanların imanlarına
olumsuz yönde tesirler kılmaktadır.
Süpermen, Örümcek Adam gibi çocukların severek
izledikleri filmlerde işlenen temel konu, nefsin ilah
sıfatını kazanmasıdır. Normalde insanların yaptığı
günlük hareketleri bile yüce Allah’ın yarattığına
inanmak gerekirken bu filmlerde ancak yüce
Allah’ın (C.C.) yapabileceği işleri bir insan nefsi
yüklenmektedir: Yıkılmakta olan bir köprüden
geçen treni kurtarmak için film kahramanı köprüyü
sırtıyla kaldırır, devrilmek üzere olan bir apartmanı
elleriyle düzeltir. Bunlarla saf çocukların beyinleri
yıkanarak kahramanların birer ilah oldukları fikri
aşılanır. Çocuklar bu filmlerin tesirleri ile
nefislerini şişirmeye başlarlar. Küçük birer ilah
olarak büyürler.
Körebe oyununun verdiği saf ve güzel mesaj
nerede,bu tür filmlerdeki insanın itikadını bozan
felsefi mesaj nerede. Bu türfilmlerin felsefeleri ile
büyüyen çocukların hakkı kavramaları, tevhidin
nuruna ulaşmaları ise pek güçtür. Çocuğu
hastalanmasın diye ağza takılan ve mikroptan
koruyan şeyleri çok görmeye başladık sokaklarda
ama bu filmlerdeki itikada dönük tehlikelerden
dolayı çocuklarını koruyan ebeveyn yoktur sanırım.
Tevhit bir nurdur. Işık gibi sönebilir. Onu korumak
gerekir. Hele çocukların dünyasında bu iş daha
büyük önem arz etmektedir.
Sonu iyilik ve güzelliklerle biten masallar geride
kaldı. Bu masalların sonunda iyiler mükâfat alırdı,
kötülerde cezalandırılırdı. Bu ilahi bir yasadır.
Kuran-ı Kerim özellikle kıssaları ile hep bu ilahi
yasayı işlemiştir. İnsanlara bu konuda ikazlar
yapmıştır. Elbette bu dünyada kötülerin cezası
bazen ahrete tehir edilebilmektedir. Ama yüce
Allah (C.C.) hikmeti gereği kötülere bu dünyadada
çoğu kez ceza vermekte, ilgili ilahi yasasını bu
dünyada da genellikle tecelli ettirmektedir. Bunu
insanların, özellikle çocukların iyi bilmeleri
gerekmektedir. Doğru eğitilmeleri için bu şarttır.
Yoksa günahlarda, kötülüklerde bir güç tasavvuru,
tevhit nurunu söndürebilir. Hele çocukların buna
çok yakinen inanmaları gerekir. Aksi taktirde
hayata yanlış bir düşünce ve felsefe ile başlayarak
kötülükleri işleyenlerin yaptığının yanına
karkaldığını sanabilirler. Maalesef masalların yerini
dolduran çizgi filmler, bu konuda çok yanlış bir
düşünce vefelsefe ile çocukları eğitmektedir. Hayatı
bir mücadeleden ibaret göstermektedirler. Akıllı ve
zeki olanın, güçlü olanı yenebileceği düşüncesi bu
çizgi filmlerde özellikle işlenmektedirler. Bu da
tabii Darwinist, Durkheimci bir yaklaşımın
ürünüdür.Oysa İslam’a ve tevhit düşüncesine göre
bizler hayata birbirimizle savaşmak ve mücadele
etmek için değil imtihan için gönderildik. Zeki veya
güçlü olmak sadece birer imtihan
konusudur.Önemli olan hakka uygun olarak
yaşayıp Allah’ın rahmetine ve rızasına ulaşmaktır.
Kötüler muhakkak cezalandırılacaktır. İyiler de
ödüllendirilecektir. Bu ilahi yasa imtihan gereği bu
dünyada kısmen gözlerden saklı bir şekilde
işlerken ahrette her şey meydan çıkacaktır.
İnsanlar bu ilahi yasayla ebedi hayatlarını cennet
veya cehennemde geçireceklerdir.
Çizgi filmlerle büyüyen çocuklar anne babalarına,
öğretmenlerine adeta savaş açmaktadırlar,
büyüdüklerinde de topluma,millete karşı gelmekte,
sürekli çatışma halinde bulunmaktadırlar. Oysa
edep ilimden önce gelir. İnsan insanlığını edeple
elde eder. Çocukların İslami bir ruhla, tevhit
nuruile yetişmeleri için tekrar masallar dünyasına
döndüremiyorsak bari çizgi filmlere bir çeki düzen
vermek, toplum ve devlet olarak bunlara el atmak
gerekir.
İslam dünyası o kadar gasp edilmiş,ezilmiş, yağma
edilmiş, sömürülmüş ki işler, içleracısı bir durum
arz etmektedir. Tevhit nuru çocukların
dünyalarında söndürülmüştür.Bir ebeveynin bunun
için bu konularda çok ciddi bir şekilde bazı
tedbirleri almasını gerekli kılmaktadır. Aslında
sorun toplumsal bir hale ulaştığı için devlet
çapında tedbirlere gerek duyulmaktadır.
Tevhit nuru çocukken sönerse ileriki yaşlarda onun
tekrar canlanması çok zordur.
Yüce Allah (c.c.) bizlere, evlatlarımıza tevhit nuru
ve iman nasip eylesin. Küfrün karanlıklarından
korusun. Âmin.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 20.06.21, 00:46
imas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Bilgili Üye
 
Üyelik tarihi: 18.01.20
Bulunduğu yer: her yer
Mesajlar: 13,896
Etiketlendiği Mesaj: 2860 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Celil Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Tevhidin Sırları İslamiyet’in apaçık davası,
tevhittir.Yüce Allah (c.c.) peygamberleri bu dava
için göndermiştir. Tevhidin pek çok sırrı vardır.
İslami hayatta tevhidin sırrı, Allah’tan başka ilah
yoktur, gerçeğinde gizlidir.
İslamiyet, insanların temel hak ve özgürlüklerini bu
tevhit davası ile karşılar. İnsanları bir ana ve
babanın evlatları gibi toplumda, kanunlar
karşısında bir ve eşit tutar. Tevhit nurunun
çözemeyeceği toplumsal bir sorun yoktur.
Toplumda gerçek manasıyla huzur ve sükûn tevhit
nuruyla sağlanır.
Kuran-ı Kerim’in hükümlerine tam olarak
bağlanmadan İslami tevhidin gerçekleşmesi
mümkün değildir.
Tevhidin sırları tasavvufi hayatla başlar.
Tasavvufi hayatta tevhidin sırrı,Allah’tan başka
varlık yoktur, gerçeğinde gizlidir.
Nefis, başlangıçta Allah’ın varlığını kabul etmez,
inkâr eder. Tasavvuf yolundaki sofiise kelime-i
tevhit zikrine Allah’tan başka varlık yoktur anlamını
yerleştirir. Böylece nefis yavaş yavaş değişmeye
başlar. Kişi Allah’ın varlığı dışında başka bir varlık
kabul etmez hale gelir. Kendi varlığı da fena
yolunu tutar.
Fenafillâh, tasavvufi hayattakitevhitle meydana
gelir.
Bir insan bin yıl boyunca kelime-i tevhidi zikretse
ama tasavvufi anlamını gözetmese nefsini fenaya
ulaştıramayacaktır, dolayısıyla nefsinde pek az bir
değişiklik olacaktır. Nefsi hiçbir zaman fena fillâha
eremeyecektir.
Nefy ü ispat zikri, kelime-i tevhidi tasavvufi
anlamına uygun olarak zikretmekten ibarettir. Bu
zikirde nefes tutmanın, kafayla vücut üzerinde ters
lam harfi çizip başı kalbe vurmanın anlamı, Allah
dışında bütün varlık âlemini ve kendi nefsini yok
kılıp Allah’ın (c.c.) varlığını ispat etmektir.
Vahdaniyet murakabesi ise, kısacası nefyü ispat
zikrini,dolayısıyla kelime-i tevhidi düşünce ve
duygu boyutuyla yaşamaktır. Bu murakabe nefsi
yağ gibi eritir, kısa zamanda dönüştürür. Ondaki
kötü huyları yok kılıp Allah’ın ahlakı ile
ahlaklanmasını sağlar.
Nasıl mecazi bir aşkın kıskacındaki bir kişi aşkını
ispat sadedinde canına kıyabiliyorsa ilahi aşkta da
durum böyledir. Nefisten geçmek ancak kelime-i
tevhide tasavvufi anlamı vermekle, bu yöntemle
zikretmekle olur.
Yüce Allah (c.c.), bütün varlık âlemini Kendi güzel
isim ve sıfatlarının tecellisine bir ayna olarak
yaratmıştır. Her şey, yüce Allah’ı (c.c.) bize
tanıtmaktadır. O’nu tanıtmayan hiçbir şey yoktur.
Bahçedeki çiçek, O’nun güzel olduğuna ve güzeli
sevdiğine bir işarettir. Zalimin zulmü yüce Allah’ın
(c.c.) ahrette kâfirlere büyük bir ceza vereceğine
küçük bir misaldir.
Bizler dünyaya geldiğimizde dünyanın nimetlerine
çok bağlıyızdır. Nefis on iki yaşlarına kadar, yenilen
nimetlere çok büyük önem verir. Bunlarsız hayatı
düşünemez. Bu yaşlarda meyvelerin, yemeklerin
tadı üst seviyede algılanır. Sonra buluğ çağından
itibaren karşı cins gözde büyür. İnsanlar genellikle
bu noktada takılıp kalırlar. Çok güzel, zengin, iyi
karakterli birisi ile evlenmek için yanıp
tutuşurlar.Hayatınen birinci hedefinin bu olduğunu
düşünürler. Şehvet iptilası bazılarını yoldan
çıkararak hak yolu görmesine mani olur. Orta
yaşlardan sonra para, makam, şöhret tutkuları
değer kazanır.İnsanla rgenellikle bu putların
esaretine girerler. Ölünceye kadar da bunlardan
kurtulamazlar. İşte tevhit bütün bunlarla mücadele
etmeyi,nefsi bu tuzaklara saplanıp kalmaktan
kurtarmayı sağlar.İnsan nefsine uyduğunda
hayvanlar gibi bir hayata razı olur. Tevhit
aydınlığında ise tüm bu nimetler birer araca
dönüşür. Amaç yüce Allah’ın rahmetine ve rızasına
ermektir.
Elbette yüce Allah (c.c.) nefsi bu dünya
nimetlerden haz alacak bir şekilde yaratmıştır.
Bunlarda helal haram çizgisi belirlemiştir. Bizim
üzerinde durduğumuz husus, bunlara saplanıp
kalmadır. Bunlara saplanıp kalma Allah’ın rızasına
aykırıdır. Yüce Allah (c.c.) insanların bu nimetlerle
Kendisini tanımasını murat etmiştir. En azından
ahret hayatlarını cennette geçirmelerini istemiştir.
Meyveler ve yiyecekler üzerinde yüce Allah’ın (c.c.)
pek çok güzel ismi ve sıfatı tecelli eder. O
Rezzak’tır (Kişiyi besleyen, yediren,içirendir).
Kerim’dir (cömerttir).
Karşı cinsi yaratmakla ve onunla helal yoldan
birlikte olmakla yüce Allah’ın (c.c.) pek çok güzel
ismi ve sıfatı tecelli eder. Yüce Allah (C.C.) el-
Vedud’dur (seven). Kul da eşini bu sıfatın tecellisi
ile sever. El-Cemil (güzel) güzel ismi en çok karşı
cinsin güzelliğinde insanı hayranlığa sevk eder.
Yüce Allah (c.c.) insana eşini yardımcı olarak
yaratmıştır: El-Muin. İnsan evlenmekle eşi ile bir
sözleşme yapar ve hayatı boyunca da buna uymak
zorundadır: es-Sadıku’l-Va’d. Eşlerin birbirlerine
hastalıkta, kötü zamanlarda destek olmaları
Allah’ın er-Rahman, er-Rahim (acıma, esirgeme) ve
er-Rauf (şefkat duyma) güzel isimlerini
düşündürür. Çocuklar, yüce Allah’ın (C.C.) yaratma
ile ilgili güzel isimlerini tefekkür ettirir: El-Halık, el-
Bari, el-Musavvir. Kısacası evlilikte Allah’ın pek çok
güzel ismi ve sıfatı tecelli eder. Onun için evlilik
hadis-i şerifte belirtildiği üzere en büyük salih
ameldir. Kişi evlilikle dinini tamamlar. Evlilik yüce
Allah’ı (c.c.) yakinen tanımayı sağlar.
Para, makam, şöhret de haddizatında büyük
nimetlerdir. Para aşağı yukarı her nimeti satın alır.
Onun için nimetlerin nimetidir. Onda yüce Allah’ın
(c.c.) en bariz görülen güzel ismi el-Malikü’l-Mül
k’tür (malın mülkünsahibi). Ayrıca para yüce
Allah’ın pek çok güzel ismine ve sıfatına da
tercümanlık yapar. Makam ve şöhret, Allah
yolunda pek çok hizmete kapı açabilir. Bunlarda
Allah’ın (C.C.) pek çok büyüklük, yücelik sıfatları ve
güzel isimleri tecelli eder.
Koca koca insanlar oldukları halde yeme içmeye,
aşka, paraya, makama, şöhrete hayatlarının en
birinci meselesi gibi önem veren çevremizdeki pek
çok kişi hemen gözlerinizin önüme gelecektir.
Hâlbuki hayatın amacı ölümdür. Ölümden sonraki
hayattır. Çünkü istesek de istemesek de öleceğiz.
Öyle ise ölümden sonraki hayata hazırlık yapmak
akıl ve mantığın gereğidir.
Ölümden sonraki hayata ise tevhit nuru ile hazırlık
yapılır. Kabir ancak tevhit nuru ile aydınlanıp huzur
veren bir köşk haline gelebilir. Nefsin bu tür
tuzaklarına takılıp kalma kabir azabına, hadis-i
şerifte belirtildiği üzere kabrin cehennem
çukurlarından bir çukur olmasına neden olabilir.
Allah (C.C.), bizleri bundan korusun. Âmin.
Tevhit İslami boyutu ile tüm insanları Allah’ın dini
ile kardeş yapmak üzere gelmiştir. Bu kardeşlikte
ehl-i kitaba özgürlük de tanınmıştır.
Tevhit tasavvufi boyutu ile insana özünü aydınlatır.
Ona gerçek manası ile özgür olma yolunu gösterir.
Nefis ve şeytanla mücadelesini gösterir. Ruhunun
özgür olabilmesi için insanı büyük bir savaşıma
çağırır.
Her insanın içerisinde en az bir şeytan vardır. Bu
husus hadis-i şerifle sabittir. Bu şeytanlar nefsin
eğilimlerini ve içgüdülerini kullanarak insanları
günahlara, dolayısıyla Allah’a (c.c.) isyana
sürüklerler. Tasavvufi anlamdaki kelime-i tevhit
hem nefsin hem de şeytanların üzerine bir kılıç
gibi iner. Onlara adeta savaş açar. İşte tam bu
sırada bazı insanlar ‘Eyvah benim içime cin,şeytan
girdi diye bir yaygaraya başlarlar. Hâlbuki girenler
zaten eskiden beri oradaydı ama şimdi tevhit
kelimesinin nurundan rahatsız olmaya başladılar.
Eskiden çobanın koyunları güttüğü gibi insanları
nefsinin elinde oyuncak kılmışlardı. Tövbe edip
günahlardan uzaklaşıp ibadet hayatına sahip
olduktan sonra bu kişi bir de bir Allah dostundan
zikir ve rabıta dersleri almışsa şeytanlar şimdi
bundan büyük bir rahatsızlık duymaya
başlamışlardır. Temel problem budur. Şeytanlar
insanlara sonsuz bir kinle, hasetle düşmandırlar.
Bir insanın cenneti ve Allah rızasını kazanmasına
veya bu yola girmesine hiç tahammülleri yoktur.
Yüce Allah (C.C.), insanı öyle güçlü kılmış ki
onlardan zerre kadar korkmaya gerek yoktur.
Tevhit nuru ruhun gelişmesine büyük bir katkı
sağlar.Ruh nur ve feyzile olgunlaşır. İnsan
günahlarının kıskacında iken ruhu nefsin elinde
esirdir. Günahlara tövbe edip hak yola girince
ruhun varlığı sezilmeye başlar. Ama normal bir
Müslüman’ın ruhu daha çok zayıftır. Tabiri caizse
bir ot gibidir. Meyvesi olmadığı gibi bir insanın eli
ile koparacağı bir şey kadar zayıftır. Mürşid-i
kâmilin ruhu ise çok olgunlaşmıştır. Tıpkı bir ceviz
ağacı gibidir. Yani hem güçlü kuvvetli hem de
meyve gibi faydalı bir şeye de sahiptir. İşte
rabıtanın sırrı da bunda gizlidir. Yani kimse
alınmasın diye ben kendi hesabıma benzetmeyi
yapıyorum. Rabıta sayesinde kendi ot
mesabesindeki ruhumu mürşid-i kâmili hayal yolu
ile bir ceviz ağacı gibi büyütüp meyveli bir hale
getirmem mümkündür. Rabıtada mürşidden gelen
feyz, kalpve letaif bölgelerinde hissedilince ruhun
suyunu ve yemeğini aldığı anlaşılmış olur.
Rabıtaya karşı olanlar şu gerçeği anlamak
istemiyorlar: Her insanın ruhu aynı oranda ve
nitelikte değildir. Bazı insanların ruhları
olgunlaşmıştır. Bu olgunlaşma ancak tasavvuf yolu
ile mümkündür.Onlar bu olgun ruhları ile
başkalarına büyük bir yardımda bulunabilirler.
İnsanların ruhlarını kendi ruhlarına benzetebilirler.
Mürşid-i kâmilin temel vazifesi de budur.
İnsan kendi başına zikir yolu ile yani kelime-i
tevhidi tasavvufi anlamıyla zikrederek seyr ü
suluğunu gerçekleştiremez mi? Tasavvuf yolu çok
çetin ve zorludur. İş sadece zikirle bitmemektedir.
Nefsin makamları aşması kolay bir şey değildir.
Rabıta bu yolda önemsenmezsenefsi çilelerle
kırmak gerekir. Bu da yalnız başına olacak bir iş
değildir. Başta bir mürşid-i kâmili yine gerekli
kılmaktadır. Zira yolda nefis ve şeytanlar kol
gezmekte, en ufak bir açıklıkta kişiyi uçuruma
düşürmektedirler.
Çocuk oyunlarında çok büyük hikmetler vardır.
İlginç olanı dünyadaki bütün çocuk oyunlarının
birbirine benzemesidir. Çocuklara bu oyunları Hz.
Hızır Aleyhisselam mı öğretti? Yoksa onlara bu
oyunlar, bozulmamış fıtratları ve temiz ruhları ile
yüce Allah’ın (c.c.) Elest bezminde içlerine koyduğu
yaratılış amacından mı mülhem oldu bilemiyorum.
Ama çocuk oyunları çok büyük ilahi mesajlar
içermektedir. Bu oyunlarda tevhit nuru hemen
kendisini göstermektedir.
Körebeyi misal olarak veriyorum: Körebe olarak
adlandırılan oyuncunun gözleri bir mendil veya
eşarpla bağlanır. Ebe etrafını göremez hale gelir.
Diğer oyuncular körebenin etrafında dolaşırlar.
Ona dokunurlar. Körebe onları yakalamaya çalışır.
Körebe birini yakalarsa hemen adını söylemelidir.
Eğer yanlış ad söylerse oyun tekrar başlar ve
körebenin ebeliği devam eder. Şayet yakaladığının
adını doğru söylerse yakalanan ebe olur.
Körebe olmak, hem gözlerin bağlı olması hem de
insanların dokunmaları ile rahatsız edici bir
durumdur.Birçeşit cezadır.Kimse körebe olmak
istemez.Körebenin yakaladığı kişinin adını doğru
söylemesi bir iç görüdür. Bizler ruhlar âleminden
bu dünyaya imanla imtihana tabi tutulmak üzere
gönderildik. Aslında iç gözlerimiz (basiretimiz)
kapalıdır. Her birimiz birer körebe durumundayız.
Körebenin gözlerinin mendil veya eşarpla
kapanması gibi basiretimiz de dünya imtihanı
gereği böyle bir bağlanma hadisesi nedeniyle imani
mevzuları ilk anda algılayamamaktadır. Hâlbuki
yeryüzünde yaratılan veya insanların icat ettikleri
her şey imani mevzulara açıklık getirmek, onlara
işaret etmek üzere yüce Allah (C.C.) tarafından halk
edilmiştir. İman konularına hizmet etmeyen hiçbir
şey yoktur. Yaratılmamıştır. Çünkü yüce Allah (C.C.)
abes şeyleri yaratmaktan uzaktır. Daha doğrusu
insanların abes olarak niteledikleri şeyler de imani
konulara hizmet etmek için yoktan yaratılmıştır.
Ama bizler elimize ‘ekmeği’ alırız ve yanlış bir ad
söyleyen bir körebe gibi ona sadece ‘ekmek’ deriz.
Ekmeği yüce Allah’ın (C.C.) bir nimeti olarak
algılamayınca oyunu kaybetmiş oluruz.
Körebeliğimiz sürer gider. İnsanların büyük
çoğunluğu, işte böyledir. Her gün üç öğün yüce
Allah’ın(c.c.) ekmek nimetini yer de bir gün bile
basiret gözü ile onu göremez ve yüce Allah (c.c.)
ile irtibatlayamaz. Bu kadar nankördürler.
Çağımızda insanların büyük çoğunluğu farkına
varmadan hak mezhepler karşısında sapkın bir
fırkanın kurucusu olan Mutezile gibi düşünürler:
İnsanları eylemlerinin yaratıcısı olarak görürler.
Dolayısıyla böylelerinin kadere inançlarıda yoktur.
Bir körebe gibi yakaladığı her olayın yaratıcısını
insanlara atfederler. Yüce Allah’ın (C.C.) gizli elini
göremedikleri için olaylar karşısında derin bir
hikmete de ulaşamazlar. Olaylar onlara bir şeyler
anlatamaz. Her şey bir tesadüf olarak
değerlendirilir. Böyleleri ömür boyu körebe
rolünde kalıp olayların, insanların maskarası olup
giderler. Yüce Allah’ın (C.C.) nimetlerle, bela ve
musibetlerle onlara verdikleri mesajları bir türlü
algılayamazlar. Hayır ve şerri hep insanlardan
bilirler. Bu yüzden insanlara sonsuz teşekkür
ederler, yine insanlara sonsuz kin duyarlar. Bir gün
şapkayı önlerinekoyup da hadiselerin, insanların
üzerine çıkıp hayrı ve şerri asıl yaratanın,yüce
Allah’ın gözlerden az çok gizli olan kader sırrını
görmek, tanımak istemezler. Böylelikle yüce
Allah’ın (C.C.) onlar sağırdırlar, kördürler,
dilsizdirler sınıfına girerler (bk. Bakara suresi, Ayet
1
Hâlbuki hak mezheplere göre her olayın yaratıcıs
ıyüce Allah’tır. Güç ve kuvvet sadece yüce
Allah’ındır. İnsanlarda herhangi bir güç kuvvet,
yaratma olayı yoktur. İnsanlar örfe göre şunu
yaptım,bunu ettim derler, ama gerçekte yapan,
eden yüce Allah’tır. İnsanlar niyetleri nedeni ile
yaptıklarını, ettiklerini sandıkları şeylerden hem
şeriat önünde hem de ahrette mesul tutulurlar. Bu
tevhit nurunun anlaşılması ve insanların
basiretlerinin açılması için bilinmesi ve inanılması
gereken temel itikadi bir bilgidir. Maalesef
çağımızda nefsi şişiren hayat felsefeleri, bu itikadi
bilgiyi gözlerden saklamakta, insanların imanlarına
olumsuz yönde tesirler kılmaktadır.
Süpermen, Örümcek Adam gibi çocukların severek
izledikleri filmlerde işlenen temel konu, nefsin ilah
sıfatını kazanmasıdır. Normalde insanların yaptığı
günlük hareketleri bile yüce Allah’ın yarattığına
inanmak gerekirken bu filmlerde ancak yüce
Allah’ın (C.C.) yapabileceği işleri bir insan nefsi
yüklenmektedir: Yıkılmakta olan bir köprüden
geçen treni kurtarmak için film kahramanı köprüyü
sırtıyla kaldırır, devrilmek üzere olan bir apartmanı
elleriyle düzeltir. Bunlarla saf çocukların beyinleri
yıkanarak kahramanların birer ilah oldukları fikri
aşılanır. Çocuklar bu filmlerin tesirleri ile
nefislerini şişirmeye başlarlar. Küçük birer ilah
olarak büyürler.
Körebe oyununun verdiği saf ve güzel mesaj
nerede,bu tür filmlerdeki insanın itikadını bozan
felsefi mesaj nerede. Bu türfilmlerin felsefeleri ile
büyüyen çocukların hakkı kavramaları, tevhidin
nuruna ulaşmaları ise pek güçtür. Çocuğu
hastalanmasın diye ağza takılan ve mikroptan
koruyan şeyleri çok görmeye başladık sokaklarda
ama bu filmlerdeki itikada dönük tehlikelerden
dolayı çocuklarını koruyan ebeveyn yoktur sanırım.
Tevhit bir nurdur. Işık gibi sönebilir. Onu korumak
gerekir. Hele çocukların dünyasında bu iş daha
büyük önem arz etmektedir.
Sonu iyilik ve güzelliklerle biten masallar geride
kaldı. Bu masalların sonunda iyiler mükâfat alırdı,
kötülerde cezalandırılırdı. Bu ilahi bir yasadır.
Kuran-ı Kerim özellikle kıssaları ile hep bu ilahi
yasayı işlemiştir. İnsanlara bu konuda ikazlar
yapmıştır. Elbette bu dünyada kötülerin cezası
bazen ahrete tehir edilebilmektedir. Ama yüce
Allah (C.C.) hikmeti gereği kötülere bu dünyadada
çoğu kez ceza vermekte, ilgili ilahi yasasını bu
dünyada da genellikle tecelli ettirmektedir. Bunu
insanların, özellikle çocukların iyi bilmeleri
gerekmektedir. Doğru eğitilmeleri için bu şarttır.
Yoksa günahlarda, kötülüklerde bir güç tasavvuru,
tevhit nurunu söndürebilir. Hele çocukların buna
çok yakinen inanmaları gerekir. Aksi taktirde
hayata yanlış bir düşünce ve felsefe ile başlayarak
kötülükleri işleyenlerin yaptığının yanına
karkaldığını sanabilirler. Maalesef masalların yerini
dolduran çizgi filmler, bu konuda çok yanlış bir
düşünce vefelsefe ile çocukları eğitmektedir. Hayatı
bir mücadeleden ibaret göstermektedirler. Akıllı ve
zeki olanın, güçlü olanı yenebileceği düşüncesi bu
çizgi filmlerde özellikle işlenmektedirler. Bu da
tabii Darwinist, Durkheimci bir yaklaşımın
ürünüdür.Oysa İslam’a ve tevhit düşüncesine göre
bizler hayata birbirimizle savaşmak ve mücadele
etmek için değil imtihan için gönderildik. Zeki veya
güçlü olmak sadece birer imtihan
konusudur.Önemli olan hakka uygun olarak
yaşayıp Allah’ın rahmetine ve rızasına ulaşmaktır.
Kötüler muhakkak cezalandırılacaktır. İyiler de
ödüllendirilecektir. Bu ilahi yasa imtihan gereği bu
dünyada kısmen gözlerden saklı bir şekilde
işlerken ahrette her şey meydan çıkacaktır.
İnsanlar bu ilahi yasayla ebedi hayatlarını cennet
veya cehennemde geçireceklerdir.
Çizgi filmlerle büyüyen çocuklar anne babalarına,
öğretmenlerine adeta savaş açmaktadırlar,
büyüdüklerinde de topluma,millete karşı gelmekte,
sürekli çatışma halinde bulunmaktadırlar. Oysa
edep ilimden önce gelir. İnsan insanlığını edeple
elde eder. Çocukların İslami bir ruhla, tevhit
nuruile yetişmeleri için tekrar masallar dünyasına
döndüremiyorsak bari çizgi filmlere bir çeki düzen
vermek, toplum ve devlet olarak bunlara el atmak
gerekir.
İslam dünyası o kadar gasp edilmiş,ezilmiş, yağma
edilmiş, sömürülmüş ki işler, içleracısı bir durum
arz etmektedir. Tevhit nuru çocukların
dünyalarında söndürülmüştür.Bir ebeveynin bunun
için bu konularda çok ciddi bir şekilde bazı
tedbirleri almasını gerekli kılmaktadır. Aslında
sorun toplumsal bir hale ulaştığı için devlet
çapında tedbirlere gerek duyulmaktadır.
Tevhit nuru çocukken sönerse ileriki yaşlarda onun
tekrar canlanması çok zordur.
Yüce Allah (c.c.) bizlere, evlatlarımıza tevhit nuru
ve iman nasip eylesin. Küfrün karanlıklarından
korusun. Âmin.

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Tevhid bu kadar guzel,bu kadar aciklamali,bu kadar kolay,bu kadar izahi olarak daha nasil anlatilabilir,anlamayan bile bu anlatimla,beynine kalbine ruhuna sindirir tevhidin anlamini,bunuda bu kadar guzel ancak Üstadimiz anlatabilirdi ve anlatmiş,Alah ondan razi olsun
__________________
SÜBHANALLAH, ENELLAH, EMANÜL HAFİYİ, YA KÂFİ YA SEMİ, YA ALLAHU RUHİ Lİ RUHİKE, MÜNTESİBETÜN
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 20.06.21, 19:14
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 21.08.19
Bulunduğu yer: Tr
Mesajlar: 1,090
Etiketlendiği Mesaj: 240 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Elhamdülillah öğretene bildirene.
Rabbim kendisinden binlerce kez binler razı olsun çok kuvvetli ve açık izah etmişler. Hürmetler kendisine
__________________
İnci Sancı Mahsulüdür..
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 25.06.21, 21:39
lindaa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 19.01.21
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 589
Etiketlendiği Mesaj: 15 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun..
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 14.08.21, 22:03
Dazkarieh - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 20.07.21
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 216
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Aslında ilahi aşkın yaradılanda nasıl tecelli ettiğini, bize ne şekillerde zuhur ettiğini tane tane örnekleriyle ve esmalarıyla çok güzel açıklamış. Ne mutlu zahirinin ardındaki batıniyi görebilene
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 26.01.22, 18:01
 
Üyelik tarihi: 20.10.21
Bulunduğu yer: zonguldak
Mesajlar: 247
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah(CC) ebeden ve daimen razı olsun inşaAllah tevhidin mâna'si çok güzel bir anlatımla anlatılmış.Allah(CC) bizi zahirin arkasındaki batinida gorebilenlerden eylesin inşaAllah.Birde üstadım derken hangi zat dan bahsediyorsunuz said Nursi hazretlerinden mi yazmaya tenezzül gösteren den Allah ve Rasulu razı olsun
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 31.10.22, 08:09
Üye
 
Üyelik tarihi: 02.09.21
Bulunduğu yer: K.maraş
Mesajlar: 55
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Çok güzel bie anlatım şekli vesile olanlardan rabbim razı olduğu kulkaeından eylesin twşekkürü bir borç bilirim Yaradana emanetiniz Allah razı olsun.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Üstadımdan Notlar #2 (Nefs Hakkında) Celil Tasavvuf Sohbetleri 6 21.08.23 00:18
Tevhidin Eşsiz Tadı Gercek Tasavvuf Sohbetleri 0 21.05.22 02:13
Üstadımdan Notlar #1 (İman Konusu Hakkında.) Celil Tasavvuf Sohbetleri 6 08.08.21 21:30
Kelime i tevhidin havası gunes Hacet & Dilek Uygulamaları 16 12.05.19 03:44
Tevhidin Esasları SiLence islam & islami Konular 3 24.07.18 09:36


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 16:37.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147