Kimlerle beraber? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > Tasavvuf & Tarikatler > Tasavvuf Sohbetleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 13.04.22, 22:36
Skoda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 27.01.20
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,128
Etiketlendiği Mesaj: 15 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Kimlerle beraber?

Ebu Cühayfe radıyallahu anhudan nakledilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Büyüklerle otur, hükemâya (hikmet ehline) karış ve ulemâya sor.”
[Taberânî, Mu’cemü’l-Kebir, (354), 1/133; Kelâbâzî, Bahrü’l-Fevâid, 1/222]

Allah Teâlâ’nın zikredildiği, dünya ve ahiret hayatının hak ve hakikatini anlatan ya da hatırlatan her ortam mümin için çok kıymetli ve önemlidir. Hadis-i şerifte zikredilen üç topluluk olan küberâ (büyükler), hükemâ (hikmet ehli) ve ulemâ (ilim ehli) ümmetin seçkinleridir. Onların bulundukları meclisler de hikmet, fazilet ve edebin öğrenilip yaşandığı ortamlardır.

Büyüklerin bereketi

Hadis-i şerifte ifade buyurulan “büyüklerle otur” tavsiyesindeki büyüklerin kimler olduğu hususu iki şekilde açıklanabilir:

İlki, halktan güngörmüş, tecrübe sahibi, yaşlı kimselerdir. Onlar akılları kemâle ermiş, keskin tavırları sükûnet bulmuş, âdâp ve erkânı bilen, söz ve düşünceleri isabetli olgun kimselerdir. Gençliğin hafifmeşrepliğini, atılganlığını, aceleciliğini çoktan geride bırakmış, hayatın gerçeklerini tecrübe etmiş ve ona göre karar verebilme kabiliyeti taşımaktadırlar.

Yaşlıları ziyaret edip yanlarında oturanlar tecrübelerinden faydalanır, edepleriyle edeplenir, yol yordam öğrenir. Olgunlukları, ağırbaşlılıkları yanlarına gelenleri etkiler, yanlış davranışlarına engel olur. Cenâb-ı Allah’ın onlara ihsan ettiği bereket yanlarında oturanlara da sirayet eder. Bulundukları yerde gönül rahatlığı, iç huzuru ve bereket hâsıl olur. Nitekim Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Bereket büyüklerinizle birliktedir.”
(Hâkim, Müstedrek, 210; Beyhakî, Şuabü’l-İman, 11004)

Diğer taraftan büyüklerle oturmak, onlara karşı saygılı olmayı ve hürmet göstermeyi gerektirir. Bu müslüman ahlâkıdır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bu ahlâkın önemine şöyle dikkat çekmiştir: “Büyüklerimize saygı duymayan bizden değildir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/207; Ebu Ya’la, Müsned, 6/192)

Tercih edilen ikinci açıklamaya göre hadis-i şerifte zikredilen büyüklerden kasıt, Cenâb-ı Allah katında itibarı olan, dinen yüksek mertebeye ulaşmış hâl ehli kimselerdir. Yani peygamberler ve onların vârisleri olan seçkin kimselerdir. Hadis-i şerifte dile getirilen büyüklük, yaşla değil hâl itibariyledir. Bu da ya tahsil edilip öğrenilmiş ilimle ya Cenâb-ı Hak tarafından bahşedilmiş vehbî ilimle veya her ikisiyle birlikte olur.

Hangi ilim?

İlim, hakikati anlamaya yarayan bir vesiledir. Uğraşılarak elde edilene kesbî ilim, takva ve ihlâs sahibi kullara Allah tarafından ihsan edilene vehbî ilim denir. Ayrıca kesbî ilminin hakkını verip onunla amel edene vehbî ilim de verilir. “Allah ilmiyle amel eden kimseyi bilmediği ilme vâris kılar.” (Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, 10/15) hadis-i şerifi bu hakikate dikkat çeker.

Bu zikrettiğimiz hadis-i şerife binaen vehbî ilme "verâset ilmi" de denilmiştir. Bu ilme sahip kişi nefsin ve amellerin afetlerini, nefs ve şeytanın hilelerini, dünyanın aldatıcılığını, teslimiyet ve istikameti zedeleyen hâlleri bilir. Buna "ferâset" de denir ki ilâhî nur ile bakmak anlamına gelir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Mü’minin ferâsetinden sakının. Şüphesiz o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizi, Tefsir 3127)

Cenâb-ı Allah bu ilmi bahşettiği kulun göğsünü İslâm’a açar ve ilâhî nurla aydınlatır. Allah Resûlü sallalllahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde: “Nur kalbe girdiğinde kalp genişler ve açılır” buyurdular. "Bunun belirtisi nedir?" diye sorulduğunda buyurdular ki: “Aldanma yurdundan uzaklaşmak, ebedilik yurduna yönelmek ve ecel gelmeden ölüme hazırlanmaktır.” (Hâkim, Müstedrek, 7863; Beyhakî, Şuabü’l-Îman, 10552)

Hakikat ancak vehbî ilimle, irfan ve manevi keşifle anlaşılır. Cenâb-ı Hak bu ilmi nefsinin esaretinden kurtulmuş, kalbi dirilmiş, ihlâs ve teslimiyetle O’na yönelen kullarına bahşeder. Ayrıca dilediği kuluna sebepsiz de verebilir. Böyle kullar irfan sahibi, manevi güzellikler içinde seyir ve temaşa halindedir.

Bu, okuyarak öğrenilmesi mümkün olan Kur’an, hadis, fıkıh gibi ilimlerin, dinî hükümlerin hiç gayret sarfetmeden öğrenileceği anlamına gelmez. Keşfin açılması, kişi ile bazı gaybî hâller arasındaki perdelerin kaldırılması demektir. Bu durumdaki kulun yakîni artar, geçici şüphe ve düşünceler kalbini meşgul etmez.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin şu sözü bunu açıklayıcıdır: “Hak, Ömer’in lisanıyla konuşur.” (Ebu Davud, Harac, 2986; Tirmizî, Menâkıb, 3682) Yani Cenâb-ı Allah, hakikati Hz. Ömer'in kalbine ilham eder ve lisanıyla söyletir. Bu hâle erişmiş kul ancak hakkı söyler; hâli ibretlik, sözü hikmettir.

İşte büyüklerin hâli böyledir. Onlar sayı itibariyle az bulunan kimselerdir. İlâhî itibara layık görüldükleri için haset edenler hariç, insanlar arasında da kıymet ve hürmet görürler. İlâhî lütuflardan nasipleri olanlar bu büyük zatların meclislerini ihmal etmez, sohbetlerine katılır, hürmet ve tazim gösterirler.

Meclisin hakkı

Her makamda olduğu gibi, hadis-i şerifte zikredilen itibarlı meclislerden faydalanmanın da belli şart ve kuralları vardır. İyi niyet ve edeb, irfan meclislerin ilk şartıdır.

Onlarla oturmanın kurallarından biri de yanlarında iken düşünceleri kontrol etmek, suizandan ve menfi tutumlardan kaçınmaktır. Çünkü Hak erleri kendilerine ihsan edilen nur ile insanların pek çok hâllerine vâkıf olurlar.

İlk dönem hadis ve tasavvuf âlimlerinden Antakyalı Abdullah b. Hüveyk rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: “Sıdk ehli kimselerin meclislerine katıldığınızda onlara sâdık olun. Çünkü onlar kalplerin casuslarıdır; sırlarınıza vâkıf olur ve maksatlarınızı ortaya çıkarırlar.”

Diğer bir kural, büyüklerin meclisinde onların hâllerine itiraz etmemek, söz veya davranışla öne çıkmamak, hikmetini anlamadığı hususları inkâr etmeyip hayra yormak ve sabretmektir. Ta ki karmaşık ve yanlış görünen hâllerin hikmeti belli olduğunda utanılmasın.

Bu hususta Hz. Mûsa aleyhisselam ile Hızır aleyhiselamın kıssası yol göstericidir. Kur'an-ı Kerim’in beyanına göre Hızır aleyhisselâm Hz. Mûsa aleyhisselâma şöyle demişti: “O halde bana tâbi olursan, sana ondan söz edinceye kadar (yaptığım) hiçbir şey hakkında bana soru sorma, dedi.” (Kehf 70)

Büyüklerin meclislerinin bir kuralı da onların katılmaya izin verdiği yere ve zamana dikkat etmektir. Her bulundukları yere uluorta ve zamansız girilmez. Çünkü onların da her insan gibi halleri vardır. Ayrıca Cenâb-ı Allah ile öyle özel anları vardır ki başkaları ona dayanamaz.

Bir hadis-i şeriflerinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdular: “Benim Allah ile öyle bir vaktim var ki o an Allah’tan başkası beni kuşatamaz.” (Kelabâzî, Bahrü’l-Fevâid, 1/225) Bu, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin hâlidir. Bilinenin üstünde ve ifade edilemeyecek kadar yücedir.

Diğer büyük zatların hâlleri ise onların dereceleri ölçüsündedir. Bu kimseler ve bulundukları meclisler hakkı arayanların durağı, sâliklerin sığınağıdır. İnsanlar, onların hâlleriyle hâllenmek, sohbetlerinden bereketlenmek, maddi ve manevi sıkıntılara çare bulmak maksadıyla kapılarını aşındırırlar. İrşad ve dostlukları vesilesiyle ibadet ve itaatleri artar. Zamanın fitnelerinden, dünya ehlinin sıkıntılarından, nefsin ve düşmanın hilelerinden ve manevi hastalıklardan korunurlar.

Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Hazreti Ömer radıyallahu anh hakkında: “Şeytan, Ömer’in gölgesinden dahi kaçar” buyurmuştur. (Tirmizî, Menâkıb, 3690) Ve yine zikir ehli sâlih kimseleri ve onların meclislerine katılanları kastederek buyurdular ki: “Onlar öyle bir topluluktur ki, onlarla aynı meclisi paylaşanlar asla şakî (rahmetten mahrum) olmazlar.” (Müslim, Zikr ve Dua, 2689)

Hikmet ve ilim ehli kimseler

Hadis-i şerifte geçen “hükemâya karış” emrinden maksat, hikmet ehli kimselere katıl, onlarla dostluk kur, sürekli yanlarında olmaya gayret et demektir. Çünkü hikmet ehli; sözleri isabetli, işleri sağlam, hâl ve hareketlerinde itidal üzere kimselerdir. Aralarına karışan, onlarla beraber olan kimse onların güzel ahlâklarından, isabetli sözlerinden istifade eder ve onlardaki farklı hâlleri kendine düstur edinir.

Hadis-i şerifte geçen “ulemâya sor” emri ise inanç, ibadet ve muamelât gibi hususlarda dinî hükümleri başkasından değil, işin ehli âlim kimselerden sorup öğrenilmesi gerektiği yönünde bir uyarıdır. Çünkü böyle hükümler kulun Rabbi ile ve insanlarla olan ilişkilerinin temelini oluşturur.

Gerekli dinî hükümler hususunda bilgisizlik mazeret sayılmaz. Dolayısıyla hadis-i şerifin bu kısmı; “bilmeyi amelden öne al, önce öğren ki yaptığın ibadetler doğru ve makbul olsun” anlamında müminlere bir nebevî uyarı olarak değerlendirilebilir.

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, “ulemâya sor” derken, dinî hususlarda soru sormayı zaman ve şahısla kayıtlamaması, ilim öğrenmenin sürekliliğine işarettir. Müslümanı devamlı surette öğrenmeye, ehlini arayıp bilmediklerini sormaya teşvik etmektedir. Nitekim sorup araştırdıkça insan eksiklerini fark eder.

Ulemâ sözü tek başına söylendiğinde kastedilen mana fakihlerdir. Çünkü ilim kelimesinden maksat fıkıh ilmidir. Diğer ilimler ise açıklayıcı isimleriyle birlikte ifade edilir. Kelam ilmi, hadis ilmi, Kur’an ilmi, lügat ilmi gibi o ilme has kelime getirilerek anlaşılır hâle gelir.

Ulemâ kelimesi de hadis-i şerifte olduğu gibi yalın olarak söylendiğinde fakihler anlamına gelir. Diğer ilimlerde ise mensup olunan ilme göre ifadeler kullanılır. Kelamcılar, muhaddisler, müfessirler, kurrâ gibi...

Dolayısıyla hadis-i şerifteki “âlimlere sor” emri, dinde helal ve haram olan hususları âlimlerden sor, öğren anlamına gelir. İlmihâl, hem dünyevî hem de uhrevî sorumlulukları hakkıyla yerine getirmek için önemlidir. Çünkü bu tür konular insanın gündelik hayatta iç içe yaşadığı, sürekli karşılaştığı ve en fazla imtihan hâlinde olduğu meselelerdir.

En doğrusunu Cenâb-ı Allah bilir.
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Bilim Büyü ile beraber kullanılırsa Mube Derin Konular & Beyin Fırtınası 0 03.01.20 19:08
Ayetel Kürsinin, Duasıyla beraber okunuşu HavasHoca Kuran-ı Kerim 36 13.10.19 00:27
Tarikatta şeyhi bulup beraber çalışmak emri Havasokulu Tasavvuf & Tarikatler 7 06.06.19 03:33
Hadi hep beraber Tuana Dualar & Dua Kardeşliği 2 06.06.19 03:27
Astrale beraber çıkmak dileğiyle... Adalet Astral Seyahat 14 15.05.18 09:01


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:50.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147