|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
MÜRŞİD – ŞEYH İLE İLGİLİ MESELELER
2- MÜRŞİD – ŞEYH İLE İLGİLİ MESELELER
46- Kâmil mürşid kime denir? Kâmil bir mürşide bağlanmanın hükmü nedir? Farz mı, vacib mi, sünnet mi? Şeyhe bağlanmamak kişiye ne kaybettirir? Gerçek mürşid nasıl aranır ve tanınır, özellikleri nelerdir? -Mürşid rehber, kılavuz ve yol gösteren demektir. Mürşid-i kâmil sırât-ı müstakimi gösteren, dalâletten hidâyete sevkeden kişidir. Tarikatta seyr u sülûkünü tamamlayıp irşada ehliyetli olan kişiler için kullanılır bir tabirdir. Tasavvufta şeyh ile aynı anlamadır. Kâmil bir mürşide bağlanmanın hükmü kişilerin durumuna göre değişir. Meselâ, evlenmek nasıl bazıları için farz, bazıları için sünnet, bazıları için mubah ise, bir mürşide bağlanmanın hükmü de öyledir. Kimileri için farz, kimileri için sünnet, kimileri için mubahdır. Bir mürşide bağlanmadan nefsinin şerrinden kurtulamayacak ve harama düşecek kimseler için farz, manevi derecesinin yükselmesine yardımcı olacak kimseler için müstehab, ama intisâb kendilerine bir şey kazandırmayacak olanlar için mubahtır. İnsanın hakyol arayışında gayret içinde olması gerekir. Nitekim: “Bizim uğrumuzda uğraşanları elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz.”[19] buyrulmuştur. Bir cehd ve gayret olmadan manevi mücâhede, manevi mücâhede olmadan manevî terakki gerçekleşmez. Şeyhe bağlanmadan tasavvufi bir hayatın gerçekleşmesi mümkün olmaz. Mümkün olsa bile insanın ayakları kaymaktan salim olmaz. Bu bakımdan herkes için tarikata girmek zarureti yoktur belki ama, zühdi bir hayat, manevi bir eğitim görmek isteyenlerin mutlaka bir mürşide bağlanmaları gerekir. Bunu biz şöyle bir misalle açıklayabiliriz. İstanbul Boğazı’ndan yabancı bandıralı gemiler geçiyor. Bu yabancı bandıralı gemilerin Boğaz’dan geçerken kılavuz kaptan almaları zorunluluğu var. Kılavuz kaptan almaz ve kaza yapacak olurlarsa cezası ona göre daha ağır. Bu gemilerin kaptanlarının elinde Boğaz’ın haritası, pusula ve diğer yardımcı âletler olduğu halde niye kılavuz kaptan zorunluluğu var? Çünkü kılavuz kaptan, oradan defalarca geçmiş bulunduğu için Boğaz’ı elinde harita, pusula ve diğer yardımcı âletler bulunan gemi kaptanından çok daha iyi tanımaktadır. Tasavvufi hayata giren kimse de, bu yoldan geçmiş ve sonuç almış olan kimseden, elinde kitaplar, eserler ve bilgiler bulunan kimseye nazaran, daha çok istifâde eder. Çünkü tasavvuf nazari bir ilim değil, tatbiki bir ilimdir. Mürşide bağlanmayan kişi, böyle bir yolda önemli bir rehberden mahrum olarak yola çıkmış demektir. İnsanın manevi yolculuğa çıkmadan önce bir mürşid araması gerekir. Hatta Nakşbendiyye tarikatında Abdulhalık Gucdüvânî tarafından konulan onbir prensipten biri olan “Sefer der-vatan”m bir anlamı da mürşid aramak için yolculuğa çıkmak demektir. Aranan bir mürşidde bulunması gereken vasıflar şöyle sıralanmıştır: Mürşid olacak kimsenin kitap ve sünnetin emirlerine agâh olacak kadar bilgili, kemal sıfatlarıyla donanmış, dünya ve makam sevgisinden geçmiş, riyâzat ve mücâhede ile nefsini arıtmış, nafile ibâdet ve zikirle ruhunu yüceltmiş, Muhammedi ahlâka sahip bir kimse olması ve silsileye sahip bir mürşidden icazetli bulunması gerekir. Ayrıca yetiştirdiği insanlarda bu manada bir takım tezahürlerin görünmesi de beklenir. Şeyhin ictihad derecesinde bir fıkhî bilgiye sahip olması gerekmez ama müntesiplerinin meselelerini çözebilecek bir kalb diriliğine sahip olması iktizâ eder. Bir de bütün tasavvuf kitaplarında ittifakla ifade edilen bir husus bu konuda son derece önemli bir ölçüdür: “Şeyh olacak kişi hubb-i dünya ile müttehem olmamalıdır.” Bunun manası şeyh olan kişi, yaptığı işten dünyalık bekleyen bir konumda olmamalı, aksine varidatını hizmette kullanabilmelidir. Bu konuda çevresindekilere örnek olabilecek bir konumda bulunmalıdır. Yüzü nûrânî, sözü rabbani olmalı ve ihsanın içine inşirah veren yüzü, görenlerde uhrevîlik ve rabbânîlik duygusu meydana getirerek Allah’ı ve âhıreti hatırlatmalıdır. Bu özelliklere sahip insanın gönlünün ısındığı kişi, mürşid olarak teslim olabileceği kişidir. |
#2
|
||||
|
||||
İHTİYACIM KALMADI
İbrahim b. Ali b. Ömer el-Matlûbî’nin (k.s) müritlerinden birisi bir müddet kendisine uğramadı. Şeyh onu getirtip bunun sebebini sordu. Mürit: — Artık sana ihtiyacım kalmadı. Çünkü her gece evimin duvarı yarılıp içinden heybetli ve yeşil elbiseli bir şeyh çıkar ve beni alıp cennete götürür, dedi. Şeyh: — Bu gece beni de götür, dedi. Birlikte, gerçekten cennete benzeyen bir yere gittiler. Şeyh müride: — Lâ ilahe illallâh! de dedi Mürit bunu söyleyince, cennet sandığı yerin bir çöplük, akan sularının hamam suyu akıntısı, ağaçlarının da bataklık kamışları olduğunu gördü. Şeyh: — Burasını gözlerine cennet gibi gösteren şeytandır. Bu hâlde şeyhin, cennete değil, cehenneme giderdin, dedi. Bunun üzerine, mürit kim olduğunu bilmeden şeyh ve kılavuz edindiği şeytana uymaktan tövbe ve istiğfar etti.
__________________
Nesimi'ye sormuşlar; O YAR ile hoş musun? Hoş olayım olmayayım o YAR benim Kime Ne! |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Şeyh-i Sana | El Kindi | Allah Dostları & Evliyalar | 5 | 15.04.19 21:07 |
Şeyh Ahmet El Haznevi | Musab02 | Tasavvuf & Tarikatler | 3 | 10.04.19 01:39 |
Şeyh Sadrettin Konevi | BLueSea | Allah Dostları & Evliyalar | 1 | 08.03.19 08:20 |
Şeyh Ali El-Arinci | RvP | Allah Dostları & Evliyalar | 6 | 08.08.18 14:45 |
Müşkilat Ve Önemli Meseleler İçin | vatancity25 | Diğer Havas Konuları | 6 | 17.04.18 14:38 |