Telepatik Sistem Akışı - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Evrensel Enerjiler & Parapsikoloji > Parapsikoloji & Spiritüalizm > Telepati

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 02.02.17, 22:36
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,588
Etiketlendiği Mesaj: 1583 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Telepatik Sistem Akışı

Telepati sık sık “mucizevi”, “paranormal” ve kesinlikle de “kural dışı” olarak yargılanmıştır. Sırf görünürdeki “acayipliği” nedeniyle, ateşli şüpheciler telepati raporlarının gerçek deneyimler naklettiği ihtimalini bertaraf edecek ve hem bu fenomene dahil olanları hem de bu fenomeni inceleyenleri “aptalca” demeseler de “bilimsel değil” diye damgalayacaklardır. Örneğin, The Journal of Personality and Social Psychology (Kişilik ve Toplumsal Psikoloji Dergisi) herhangi bir “parapsikolojik içeriği” olan makaleleri gözden geçirmeyi reddetmektedir.

Bu makale telepatinin “gerçek” olduğunu tartışmamakta; bunun yerine, telepatinin bilim adamları ve kamuoyunun doğal olarak kabul ettiği diğer toplumsal psikolojik fenomenler kadar gerçek olduğunu ve nihayetinde telepatinin nereye kadar indirgenebileceğini göstermek gibi daha mütevazı bir amaç taşımaktadır. Algılanan acayiplik, gerçeğin araştırılmasını belirleyen bir faktör olmamalıdır; bizler bir yandan karizma ve bir başkasının duygularını anlayabilme (empati) gibi bir şeyi gerçek olarak kabul ederiz, ki aslında bunlar genel olarak kabul edildiklerinden daha gariptirler, öte yandan telepati ise, rasyonel olarak incelendiğinde bazılarının umduğundan daha az gariptir. Eğer teklif edilen model doğruysa, telepati ancak bu diğer kabullenilmiş şeylerle birlikte göz ardı edilmelidir.


Şüphecilerin Meydan Okuyuşu


Paranormal olarak farz edilen fenomenin gerçekliği hakkındaki şüphecilik, David Hume’un “mucizeyi” olana karşı aldığı tavrı benimseme eğilimindedir: “Hiçbir kanıt; sahteliği, meydana getirmeye çalıştığı gerçekten daha mucizeyi olmadıkça, bir mucizeyi saptamak için yeterli değildir.”

G.Price, sadece bu taktiği kabul etmektedir ve “parapsikologların bulgularının yazım sırasında oluşan veya istatistiki hatalara ve kasıtlı olmayan duyusal ipuçlarına bağlı olduğu ve açıkça izah edilemeyen ekstra şanslı sonuçların kasıtlı hilelere veya biraz da anormal zihinsel koşullara bağlı olduğu” sonucuna varmıştır. Onun bu tutumu, Davies’in şu gözleminin aşırı bir hali gibidir: “[Bilim adamları açısından] en güvenilmeyen birey sokaktaki adamdır; kendisine açıklanabilen her şeyi objektif biçimde gözlemleyebilme ama açıklanamayan şeyleri hayal etme becerisi atfedilmiştir.” Price, doğanın alt üst olması yerine şahitlerin (şuurlu veya şuursuz olarak> yalan söylüyor olmasını daha mümkün görmektedir; daha doğrusu, aksi takdirde kendi tabiat anlayışı yarım olacaktır.

Price, anlaşılan o ki, parapsikolojideki laboratuar çalışmasını ıskartaya çıkararak, parapsikolojiyi ortadan kaldırmaktadır. Price, parapsikologların da birçoğu gibi, parapsikolojideki gerçekten önemli verilerin, bu disiplinin yapısı gereği, laboratuardan değil yaka raporlarından geldiğini unutmaktadır. Laboratuar çalışması, günlük yaşamda rapor edilen deneyimleri yeniden yaratma ve kontrol etme çabasıdır, bir tepkidir. İlkini ortadan kaldırdığınızda, ikincisinin ortaya koyduğu geçerli sorular ortada kalakalırlar.

Birçok toplumbilimci Hume’un kriterlerini bu raporlara uyguladığında, Price’ınkinin aksi bir sonuca varacak gibidir. Bu gibi olayları rapor edenlerin aslında ahmak, zihnen hasta veya aşağılık kişiler olduğu varsayımı yerine, psi deneyimlerini açıklamalarını teşvik eden bir şeylerin olduğu sonucuna varmak daha mantıklıdır; kadınların ve erkeklerin sürekli olarak kendi deneyimleri hakkında diğerlerini ve kendilerini aldattıkları varsayımı yerine, bizim tabiat anlayışımızın eksik olması daha muhtemel görünmektedir. En azından, onların bağımsız gerçekliklerine yönelik sorular ertelenmiş olsa bile, fenomenin sosyal gerçekliği kabul edilmeli veya üstünde çalışılmalıdır.

Sağlam karşıt delillerin olmadığı durumlarda, parapsikolojik yaka raporlarının özünde, bireylerin belirli kelimeleri kullanarak dürüstçe aktarmaya çabaladığı etkileyici ve özgün bir deneyimin olduğu sonucuna varmalıyız. Yani aktarılan deneyimler yeterince gerçektir ve onların açıklanışı, insanoğlunun dünya üstünde yaşadıklarını inceleyen araştırma dallarının öğrencileri için yasal bir problem teşkil etmektedir.

Parapsikolojinin ödevi basitçe şöyle ifade edilebilir: Rapor edilen, görünüşte olmuyor olması gereken ve böylece “kural dışı” veya “paranormal” olarak adlandırılan bu deneyimleri anlamlandırmaktır. Bu görev şimdiye kadar farkına varılmayan süreçlerin keşfedilmesini ve birleştirilmesini icap ettirebilir. Cevapların, bizim zaten belirlediğimiz ama değerinin altında paha biçtiğimiz süreçlerin yeniden gözden geçirilmesinde yatıyor olması daha da muhtemeldir. Bu makale, bizim “telepatik diye adlandırdığımız olayların karizma ve/veya bir başkasının duygularını anlama tarzındaki sosyal psikolojik süreçlerin uç örnekleri olduğunu önermektedir ve böylece bunların ikisi de bizim normal olarak kabul ettiğimiz ve tartıştığımız diğer fenomenler kadar gerçek olmaktadırlar.


Telepati


Telepati ilk olarak ve en iyi şekilde 1882’de F.W.H. Myers tarafından “kabul edilen duyu kanalları olmadan düşüncenin nakledilmesi” diye tarif edilmiştir. Daha yakın zamanlardaki açıklamalar telepatiyi “...şimdilik bilinen fiziksel veya biyolojik mekanizmaların terimleriyle açıklanamayan kural dışı bilgi veya enerji aktarma süreci” olarak sınıflandırmıştır; bu da, kolektif olarak “psi” terimiyle açıklanmaktadır. İlk olarak, Myers telepatiyi pozitif bir olay olarak tarif etmektedir; bize telepatinin ne olduğunu söylemektedir. Kural dışı olaylardaki terimlerin açıklamaları bize telepatinin ne olmadığını söylemektedir, çünkü o şimdilik açıklanabilir değildir. Ama bu durum, günün birinde değişebilir, o noktadan itibaren de, bir bilim dalının odağındaki fenomen için açıklayıcı bir kriter olarak uygun olmayacaktır.

Bertrand Russel, felsefeyi tanımlayan şeyin sadece bu negatif tanımlama olduğunu iddia ediyor: “Kesin cevapları olan sorular zaten bilime yerleştirilmişlerken, şimdilik kesin cevap verilemeyenler ise felsefe denilen şeyden arta kalan şeyi şekillendirmek için kullanılır.” Tıpkı, amacı sonunda kendini her kural dışılıktan arındırmak olan parapsikoloji gibi, “herhangi bir konuyla ilgili kesin bilgi muhtemel hale geldiğinde, bu konuya felsefe denmesi sona erer ve o, ayrı bir bilim dalı haline gelir”. Bu bakış açısına göre, en azından parapsikologlar, disiplinlerini bir bilim yerine bir felsefe olarak inşa ederlerken potansiyel olarak kendilerine zarar vermektedirler.

Muhtemelen daha da kötüsü, “kural dışı olaylara” ait standartların parapsikolojiyi teolojinin bir alt dalı haline getirebilecek olmasıdır. Antropolog Raymond Firth, mucizenin tanım olarak “doğanın olağan süreçlerinin dışında kalan bir olay olduğunu, sürekli olmadığı ve fiziksel prensiplerle açıklanamadığı için dikkate değer olduğunu” iddia etmektedir. Eğer parapsikoloji mucizenin incelenmesi bilimi ise, açıkçası kendini dini tezin karşısına yerleştirmektedir. Böylece Firth psikologların önceden bilme ve duyular dışı algılamalar üzerindeki son çalışmalarının bilimsel ilgiden ziyade dinsel yönünden dolayı ilgi çektiğini” varsayımında bulunabilir. Öte yandan, parapsikolojinin bu fenomenleri “mucizeyi değildir” biçiminde açıklamayı hedeflemesi ise, temelde din karşıtı bir gayret olarak görülebilir. Bu birçok bilimsel tez için geçerli olsa da, bu durum genelde kasıtlı biçimde meydana gelmemektedir.

İkinci itiraz daha önemlidir. Alternatif açıklama “fiziksel veya biyolojik mekanizmaların” terimleriyle konuşmaktadır. Bunların, telepatinin en verimli biçimde iyice incelenebileceği uygun tabir veya modeller olup olmadığı net değildir. Bu açıklamada ve onun ilham ettiği çalışmada, insan iletişimi olayı ile ilgili olarak bir yerine oturmuşluğun eksikliği sırıtmaktadır; bu açıklamada toplumsal veya psikolojik değişkenler hakkında hiçbir ima yoktur. Parapsikolojideki fizik-kıskançlığı bu sahada yaygındır ve muhtemelen, problemin yeniden kavramlaştırılmasındaki hamleyi bloke eden en büyük engellerden biridir.

Karşıt eğilimlerden biri de Schmeidler tarafından önerilmiştir. Schmeidler, - psi’nin psikolojik bir süreç olduğunu ve bundan dolayı da diğer psikolojik süreçler gibi işlediğini” ama ne kendisinin “ne de başka birinin bunun doğru olduğunu bulmak için sistematik bir çaba göstermediğini” kabul etmektedir. Aslında burada rehberlik eden hüküm, Schmeidler’in pek üstünde durmadığı “normal ve paranormal fonksiyonlar o kadar benzerdir ki, psikolojik süreçleri öğrenmek parapsikolojik süreçler hakkında kullanışlı bilgiler verecektir” tarzındaki önerisi olmalıydı. Bunlar, aslında “aynı” alamazlar mı? Muhtemelen, bizi daha olağan psikolojik oluşumlardaki genetik bir ilişkiyi görmekten alıkoyan, sadece bu acayip olayları teşvik eden güçlü fenomenler olmuştur. Kişi ancak bu olasılık tüketildikten sonra daha garip açıklayıcı tasarılara başvurmalıdır.

Bu makale, Schmeidler’in telepati gibi psi fenomenlerinin mekanik değil psikolojik olduğu kabulünü paylaşmaktadır. Böylece, telepatiyi başarıyla modellendirmek için uygun tezler maddi bilimlerden değil, sosyal ve psikolojik disiplinlerden gelecektir.


Karizmatik Etken ve Bir

Başkasının Duygularını Anlayabilen Alıcı


Bu bölüm telepatinin; empati, yani bir başkasının duygularını anlayabilme ve karizma diye bilinen sosyal psikolojik süreçlerden sayılabileceği tezini desteklemektedir. Bu, kendini ilk olarak yaka raporlarını belgelemek için kullanılan dilin karşılaştırılması vasıtasıyla sunan bir olasılıktır.

Antropolog Dan Sperber “insan iletişiminin genelde başardığı şey sadece iletişimci ve dinleyicinin düşünceleri arasındaki benzeyişin bir derecesidir” der. Karizma, empati ve telepati; bunların her birini katılımcıların zihin yapılarının birbirine yaklaşmasını içine alan bir iletişim süreci ve bu yolla da duygusal tonların kişiler arasında paylaşılması olarak karakterize eden dilde yüzeysel bir benzerliği paylaşmaktadırlar.

Friedman, Riggio ve Casella telepatiyi etkili bir şekilde “arzu ve duygularla iletişim kurmayı içine alabilen ve böylece diğerlerine ilham veren dramatik yetenek” diye tanımlamaktadırlar; Lindholm ise “karizmatik olanların şiddetli duygusal halinin izleyicilere kendiliğinden nakledildiğini” önermektedir.

Diğer taraftan, empati “bir kimsenin kendisini imajinatif olarak bir başka kişinin düşüncesine, duygusuna ve fiillerine doğru oturtması ve böylece dünyayı o diğer kişi gibi yapılandırmasıdır”; bu öyle bir şekilde yapılmaktadır ki alıcı gerçekten de diğer kişinin duygularını ve düşüncelerini deneyimler hale gelir”. Bir başkasının duygularını anlayabilme deneyiminin özü hür-ilişkilendirme veya ben-diğerleri tarzındaki bağları, diğer kişiye gelen uyaranların benlik tarafından deneyimlenecek şekilde gevşetmektir”.

Karizma ile empati arasındaki tam ilişki daha çok açıklamayı gerektirmektedir. “Zihinsel bulaşma” empati veya karizmanın örnekleri de olabilir; “Biz hepimiz diğer insanların duygularıyla hareket ettirilmekteyiz!... Öğretmen, sınıfında kötü bir tesir yaratan öğrencisinden yakınır... Psikiyatrist.., bulaşıcı kitle psikozlarını tarif eder.” Lindholm, karizmatik kişiliklerin prototipsel örneklerini tarif ederken (Adolf Hitler, Charles Manson ve Jim Jones>, onlara aynı zamanda sıra dışı empati dereceleri de atfetmektedir. Bu durum, bu kişilerin iki bağımsız yeteneğin kesişme noktasında oldukları (örneğin, Cunningham, “iyi bir göndericinin her koşulda diğerlerinin sözsüz iletişimini almakta çok zayıf olduğunu bulmuştur) veya bu iki yeteneğin farklı ama ayrılamaz olduğu anlamına mı gelir? Karizmatik lider ve takipçilerini “birbirlerinin duygularını anlayan bir birleşmede birbirlerine dolanmış” oldukları biçimindeki tarifinin teorik olarak ima ettikleri nelerdir?

Bu makalenin amacı gereği, karizma, bireysel aktörler için doğuştan gelen bir nitelik olarak anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, başka araştırmacılar karizmayı algılanandan ziyade algılayıcıların ümitsizlik veya değer kıtlığı, yabancılaşma, sıkıntı veya şahsiyet çözülmesi kabiliyetlerinin (Ludwig, 1983) kendilerine ait bir vasfı olarak tanımlamaktadırlar. Kluckhohn, Zuni Kızılderilileri arasında yaygın olduğu gibi, dağınık çocukluk bağlılıkları olan bireylerin “Hitler tipindeki liderlere özel olarak dirençli olduklarını” bulmuştur. Eğer karizma gerçekten bir faaliyet değil de sadece bir faaliyetin vasfıysa, o zaman karizma, sonucu tefrik edilemez hale gelinceye dek empatiye indirgenebilir gibi görünmektedir. Öte yandan eğer karizma, karizmatik olan kimsenin bir vasfıysa empatiyi meydana getirenlerde de aynı değişkenlerin bulunduğu ama onların farklı biçimde birbirlerini etkiledikleri yorumu akla daha uygun görünmektedir. Her durumda da, karizma ve empati görünüşte özdeş veya en azından özdeş ama farklı unsurlarla birbirlerini etkilemektedirler.

Empati ve karizma, telepatik deneyimlerin ortak anlatımlarıyla birlikte güçlü tanımsal örtüşmeleri açığa vurmaktadırlar. Aslında, Weber karizmayı orijinal olarak kavramlaştırırken, telepatiyi bu tanıma karizmanın bileşiklerini meydana getiren “sıra dışı güçlerden biri olarak dahil etmişti. Lindholm, Charles Manson çetesinden Susan Atkins’in “kendisi bazı takipçileri idare etme görevine atandığında, tıpkı Charles Manson gibi, onların düşüncelerini okuyabildiği ve onları idare edebildiği” iddiasını nakletmektedir. Böyle tanımlamalar, karizmanın telepatiyle ilişkilendirilebileceği fikrini ilk bakışta akla yatkın bir hale getirmektedirler.

Benzer şekilde, Strayer’ın yukarda empati tanımı, psişik karşılıklı etkileşimlerin aşağıdaki analizi gibi görünmektedir: “Psişikler, sık sık, bir müşteriyi ‘okumanın’ kolay olduğu, bunun o müşteriyle ‘bir hale gelmek’ meselesi olduğu ve sonra da ‘kendilerini okumak’ olduğu yorumunu yapmışlardır. 0 zaman, psişiklerin yaptığı şey edebi veya mecazi olarak benlik bağlarının ‘erimesine izin verme’ yeteneği olarak saptanabilir.”

Wagenfeld de “birbirine yaklaşma”ya dikkat etmişti: ‘Empati ve telepatiyle ilgili bu görüşlerin birçoğu eşanlamlı olmaya böylesine yaklaşsa da, muhtemelen telepati, empatinin en şiddetli tipidir.” Stet ise karşılıklı ipnozdan geçen iki süjenin deneyimini tarif ederken onların “birbirlerinin deneyimlerine karşı büyük bir hassasiyet ve anlayış gösterdiklerini (ama bunun illa ki bir kabul olmadığını) rapor ediyor. Sonraki konuşmalar süjelerin birbirlerine karşı telepatik görünen çok fazla bir uyumluluk hissettiklerini açığa çıkarmıştır...” Benzer örnekler, özellikle psikoanalitik literatürde boldur. Bizim modelimiz için esas oluşturan, başarılı empati bağlantılarının, sıklıkla taraflar arasındaki benzerliğin bir fonksiyonu olduğu yolundaki tekrarlanan bir gözlem de vardır.

Demek ki, iddia edilen telepatik fenomenin detaylarını hikaye etmek için kullanılan ve de karizma ve empatinin her ikisini de karakterize eden tanımlayıcı dilin örtüştüğü bir düzey mevcuttur. Bu metot “muhtemel dünya modeli” diye adlandırılmıştır; dilsel teori sınırları içinde bir analiz metodunu da akla getirmektedir. Muhtemel dünya modelinde, taraflar kanıksanabilecek iletişimsel açıdan ilişkili gerçeklik önerileri üstünde fikir birliğine vardıklarında, başarılı iletişim sağlanır. Ne kadar fazla önerme paylaşıldıysa, bu değiş- tokuş o kadar başarılı olmuştur. Karniol, paylaşılan önermeler fikrini sadece olaylara dayanan (veya beyan edici) bilgiyi değil ama aynı zamanda gerçekleri ve inançları ustalıkla idare etmek ve kanıtsız kabul ettirmek üzere kullanılan prosedürel bilgiyi de içine alacak şekilde genişletmiştir.

Bu önermelerdeki farklılıkların her bir bileşimi, o konuşma için husus) bir muhtemel dünyayı tanımlamaktadır. Bütün önermelerin özdeş olduğu bu tek muhtemel dünyayı paylaşmak, kelimenin tam anlamıyla “tek bir zihin olmaktır”. Açıkçası, böylesine bir eşzamanlılık aşırı nadir görülür ve asla sürdürülemez. Daha tipik bir örnek ise, benzerliğin göreceli derecelerinden biridir. Crapanzano etnografik saha çalışanlarının, paylaşılmış gerçeklik Önermelerini, diğer kültürlerden olan kişilerle etkileşime girdiklerinde nasıl birleşik gerçeklik biçiminde düzenleyip, bir uzlaşma zemini bulmaları gerektiğini tarif eder.

Karizma ve empati, muhtemel dünya modeli açısından bakıldıklarında, birbirine yaklaşan önermeleri sağlama mekanizmalarıdırlar ve fenomensel olarak güçlü olaylarla meydana geldiklerinde telepati olarak adlandırılırlar.


Karizma bir kimsenin kendi önermelerini diğerine empoze ettiği süreç olurken, öte yandan empati ise kişinin kendi önermelerini isteyerek bir yana bırakıp başka birinin önermelerini içselleştirmesi süreci olacaktır. Telepati, karizma ve empatinin ikili süreçleri yoluyla elde edilen, o anda katılımcıların zihninin dışında olacak kadar sıra dışı bir derecede olup da daha sıradan empatik veya karizmatik bağlantılarda mevcut çok az şeyi veya hiçbir şeyi içermeyen bir önerme yakınlığı deneyimidir. Bu suretle, muhtemel dünya modeli, Ehrenwald’ın “benlikten benlik dışına uzanan bir ortak yaşamlı eğilim” kavramını sunan hipoteziyle ve David Bohm tarafından incelenen hal-paylaşımı modeliyle ortak bir şeye sahip gibi görünecektir. Bu modele uygun olarak, telepati raporlarının ortak bir dili paylaşanlar, “kültürel açıdan uygun” olanlar veya “yakın bir kişisel ilişkiyi” paylaşanlar arasında daha başarılı olduğunu öğrenince şaşırmamaktayız.
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 02.02.17, 22:36
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,588
Etiketlendiği Mesaj: 1583 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Deneylerde Bulunan Karşılıklı İlişkileri Karşılaştırmak


Eğer karizma, empati ve telepati birbirleriyle derinden ilişkiliyseler, o zaman bunların deneysel karşılıklı ilişkilerini doğrudan karşılaştırdığımızda anlamlı bir örtüşme görünecektir. Karşılaştırmanın temeli, bu üç süreç içinde en iyi çalışılmış olan empati’dir. Empati ile ilgili deneysel karşılıklı ilişkileri bir liste haline getirdikten sonra karizma ya da telepati hakkındaki paralel araştırmaları saptamak amacıyla bir gözden geçirme gerçekleştirilmiştir.


Empati

Gelişimsel/Tarihi Karşılıklı İlişkiler


Empatinin gelişimsel veya tarihi karşılıklı ilişkilerinin birinci kategorisine ait olan sadece 3 değişken teşhis edilebilmiştir. Kalliopuska, 4 toplumsal sınıf arasında orta sınıftan babaların (ama annelerin değil), bir başkasının duygularını en fazla anlayanlar olduklarını bulmuştur. Yazar, literatürde birçok karşıt eğilimin mevcut olduğunu kabul etmesine rağmen, ortanca çocukların ilk doğan veya sonra doğanlardan bir başkasının duygularını daha fazla anlayabilme eğiliminde olduklarına dikkat etmiştir. Daha sonra Chlopan, ilgili çalışmaları yeniden incelerken fazla marihuana kullanımının yüksek düzeyde bir empati başarısıyla karşılıklı ilişkisi olduğu sonucuna varmıştır. Bu bulgular değişmiş şuur hallerinin, başkasının duygularını anlayabilme tepkilerini teşvik ettiği biçiminde yorumlanabilir.


Kişiliksel Karşılıklı İlişkiler


Bir başkasının duygularını anlayabilmenin, genelde duygusal uyarılabilirlik ve bilhassa da nevrotiklik ile pozitif olarak karşılıklı ilişkili olduğu tarzında ortak bir bulgu vardır. Nevrozla olan bu ilişki, bir başkasının duygularını anlayabilmenin mutlaka bir zihinsel hastalığın habercisi olduğu anlamına gelmez. Tam tersine, bir başkasının duygularını yüksek düzeyde anlayanlar az düzeyde anlayanlara göre muhtemelen duygusal olarak daha iyi uyumlanmış kişilerdir. Fenomenin özü, başkalarının görüş açılarını kabul etmek olduğuna göre; empatiklerin daha az rekabetçi güdüleri olduğunu umabiliriz. Bazı araştırmalar bu tahmini desteklemektedir.


Bedensel Karşılıklı İlişkiler


Başkasının duygularını anlayabilmenin fiziksel veya genetik kategorisinin içine üç değişken girmiştir. Birincisi, ikizler üstünde yapılan çalışmalarda ayırt edildiği gibi empati, muhtemelen kalıtımsaldır. Bu çalışma aynı zamanda “kızların ve kadınların, oğlanlar ve erkeklere göre bir başkasının duygularını daha çok anlayabildiklerinin belirtilerini†bulmuştur. Kadınların yüksek seviyede empatik olduklarını gösteren ve cinsiyet farklılığı değişkenini öne çıkartan bulguların, empatiyi ölçmek için kullanılan metotların sonucunda ortaya çıkmış olması da muhtemeldir. Güçlü cinsiyet farklılıkları sadece kişisel rapor cetvelleri kullanıldığında görünmektedir.

Son olarak, Leverson ve Ruef, süje ve hedef arasındaki fizyolojik bağlantı ne kadar çok olursa, hedefin negatif etkisinin süje tarafından derecelendirmesinin doğruluğu o kadar fazla olur†sonucuna varmıştır. Negatif duyguların doğru anlaşılması, kişiler arası fizyolojiye bağlıyken (süjenin bedeni hedefinki gibi cevap vermiştir), pozitif duygular için empati sadece süjenin kalp ve kan damarlarıyla ilgili uyarılışına bağlıdır.


Karizma

Gelişimsel / Tarihi Karşılıklı İlişkiler


Karizma kavramı herkesçe bilinmesine rağmen, üstünde pek az inceleme ve çalışma yapılmıştır. Siyasi bilimciler ve sosyologlar, tarihteki büyük liderler bağlamında karizmayı teorik olarak tartışacaklardır ama karizma, sıradan faniler bağlamında da kullanılabilir bir kayram halinde nadiren getirilmiştir. Umulabilecek en iyi şey, karizmatik bir bireyin tam bir yaka halinde ele alınmasıdır. Böylesi bir inceleme için, karizmatik kişiliğin gelişimsel ve tarihi karşılıklı ilişkilerini inceleyen deneysel çalışmaların hiçbiri belirlenmiş değildir.


Kişiliksel Karşılıklı İlişkiler


Benzer şekilde, karizmanın kişiliksel karşılıklı ilişkileri de çok az çalışma tarafından incelenmektedir. Aslında, Dow karizmayı karakterize eden hiçbir tip veya mizacın olmadığı tarzında fikir yürütmektedir. Belirlenebilir olan ilgili tek bulgu; karizmanın pozitif olarak dışa dönüklük ile, ancak biraz negatif olarak da nevrozla karşılıklı ilişkisi olduğu tarzında Friedman’dan gelen sonuçtur. Nevrozla olan ters ilişki, karizmayı doğal bir nevrotik fenomen olarak gören birçok psikoanalistin teorik beklentilerinin tersinedir.

Sahoo tarafından yapılan bir çalışma, karizmatiklerin “daha arkadaş canlısı, sorumlu ve benliği kabul etme eğiliminde olduklarını; onların elde ettikleri şeyleri uyumlanma yoluyla elde etme eğiliminde olduklarını†önermektedir.


Bedensel Karşılıklı İlişkiler


Bir başkasının duygularını anlayabilmede böylesine ihtilaflı olan cinsiyet konusu, karizmayla ilgili olarak yeniden ortaya çıkar. Lindholm “kadın karizmatiklerin sayılarının nispeten az olduğunu†gözlemliyor ve tutucu Freud’cu teoriye göre bu rolü sadece erkeğin doldurduğuna dikkat çekiyor. Bununla birlikte, diğerleri üstünlüğü kadınlara vermektedir. - Kadınlar bütün temel sosyal ustalıklara sahip olma temelinden dolayı, potansiyel olarak erkeklerden daha fazla karizmatik olma eğilimindedirler.†Eğer taraf tutmak gerekirse, aklı başında bir araştırmacı ikinci önermeyi seçecektir.


Telepati

Gelişimsel! Tarihi Karşılıklı İlişkiler


Empati için bulunan gelişimsel ve tarihi karşılıklı ilişkilerde sadece bir gönderme yapılmıştır. Schmeidler “sadece rivayet olarak anlatılan ve hiç yayınlanmamış olan marihuana araştırması... raporların her zaman olmasa da (sık sık) yüksek DDA başarılarından bahsettiğine dikkat çeker.


Kişisel Karşılıklı İlişkiler


Psi deneylerinde iyi performansla bağlantılı olarak geniş çapta kişilik değişkenleri göz önünde bulundurulmuştur. Spinelli, tam tersi bir sonuç rapor etmesine rağmen, yüksek IQ düzeyinin “yüksek IQ’nun psiye inanmamayı teşvik etmediği durumlardaki vakalarda daha fazla (doğruluğa) yol açabilirâ€. Dışa dönüklük, psi performansıyla her zaman tutarlı bir ilişki sergilemiştir. Psikanaliz gören bir hastanın Saul tarafından yapılan tanımı kişiyi bunun aksini ummaya sevk edebilse de nevroz çoğunlukla başarılı psi testiyle negatif olarak bağlantılıdır.

Aynı zamanda yaklaşımsal benzerlik, telepatik olayların tekrar eden bir karşılıklı ilişkisi olduğunu kanıtlamıştır. Benn ve Honorton, katılımcıların göndericiler olarak kendi arkadaşlarını getirmelerine izin veren çalışmaların, “sadece laboratuar tarafından belirlenen gönderkileri kullanan çalışmalardan bilhassa daha yüksek başarı oranına sahip olduğuna†dikkat çekerler. Yine de onların araştırması, arkadaş gönderici-alıcı çiftleştirmesinin Özel bir psi performansı karşılıklı ilişkisi olduğunu göstermede başarısızlığa uğramıştır. Hem Schmeidler hem de Virtanen, biriken kanıtlara göre, gönderici alıcı benzerliğinin telepatik bağlantıları kolaylaştırdığı sonucuna varmaktadırlar.

Son olarak meditasyonun psi üzerindeki etkileri hakkında şu yorumlar yapılmaktadır:

Schmeidler kendi incelemesinde “meditasyonun psi ileticisi olabileceğini ama çok yönlü analizlerin, diğer değişkenlerin olaya dahil olması olasılığının ve çok sayıda veya geçersiz ya da beklenmedik sonuçların sabit bir sonuca varmayı engellediğini†yazmaktadır.

Bu kişilik özellikleri, telepatik olayları kolaylaştırıcı olarak bulunan kişisel özelliklerinin tamamı değildir. Hem Virtanen hem de Schmeidler hiçbir empati sonucunun belirlenemediği diğer birçok kişilik değişkenlerini yeniden incelemektedirler.


Fiziksel / Genetik Karşılıklı İlişkiler


Virtanen “erkeklerin telepatik mesajları daha iyi göndericiler olduklarını, kadınların ise daha iyi alıcılar oldukları†görüşünü kaydetmektedir. Eğer göndericilik karizmayla ve alıcılık da empatiyle eş anlamlıysa, o zaman bu ifade önceki sonuçlarla tam olarak uyumludur. Psi başarıları genellikle alıcıya atfedildiğinden dolayı, bu cinsiyet farklılığı normal olarak kadınların erkeklerden daha iyi test performansçıları sayılmaları tarzında görünecektir.

Virtanen, bir İsveçli psikiyatristin “telepatik veya duyular dışı iletişim için hakiki bir medyomluk yeteneği net olarak kalıtımsal bir özelliktir†görüşüyle ilişki kurmaktadır. Bohm, “DDA’daki çeşitliliklerin genetik bir temeli olduğu hipotezine uygun olan†ikizler üstünde yapılan çalışmaları yeniden incelemektedir.

Parapsikologlar bir telepatik olaya dahil olan taraflar arasındaki muhtemel fizyolojik bağlantının öneminin uzun süredir farkındaydılar. Bu hipotezi test eden bir deney, umulan ilişkileri vermekte başarısızlığa uğramışken, Bohm bir süjenin duygusal uyarana tepki olarak verdiği galvanik deri tepkilerindeki iniş çıkışların, süjenin ikinci bir makineye bağlı bir yakın dostunun GSR (galvanik deri tepkileri) kayıtlarında yankılandığı birçok örnek tarif etmektedir. Johnson ve Millay, beyin dalgaları eş zamanlılığı ve bir serbest tepki telepati testi başarısı arasında bire bir bir uygunluk bulmakta başarısızlığa uğramışken, takımların skorlarının genel toplamları, eş zamanlılık ve telepati başarısı arasında özel bir karşılıklı ilişkiyi açığa çıkarmıştır.

Son olarak, Wagenfeid DDA yeteneğinin bir sağ beyin fonksiyonu olduğu yolundaki önerileri yeniden gözden geçirmektedir.


Sonuç


Bu makalede içten ilişkili süreçler ve hatta özdeş olabilecekleri önerisini müzakere etmek üzere empati, telepati ve karizmanın birbirlerine yeteri derecede benzediklerinin ve hatta özdeş olabileceklerinin tartışması yapılmıştır. Bu üç süreç hakkında mevcut literatür, ,muhtemel dünya modeli açısından anlamlıdır ama modelin doğrulanmasının, diğer çalışmalara özellikle de bu modelin ima ettiklerini test etmek için tasarlanmış çalışmalara bağlı olduğu açıktır.

Muhtemel dünya modelinin, parapsikoloji (ve sosyal psikoloji) için değeri büyük ve çeşitlidir. Karşılıklı etkileşimleri sonucu telepati deneyimini meydana getiren empati ve karizmanın ayrı değişkenler olarak ima ettiklerini göz önünde bulundurmak gerekiyor. Her şeyden önce bu model, telepatik açıdan duyarlı kişilerin ve “psişiklerinâ€, sadece parapsikolojik araştırmaların odak noktası olmaları gerektiği ölçüde, mevcut olduklarını öneren gerçek yaşam deneyimlerinin laboratuarda modellendirilmesinde önemli bir ilerlemeyi vaat etmektedir.

Eğer hadise bir ortak yaşam ilişkisinin sonucuysa, o zaman kural dışı bilgi aktarımını başlatma hiçbir tarafa atfedilemez. Böylesine aynı yönde tesir eden karşılıklı birbirini etkileme süreçleri. modern parapsikolojinin kurucusu J. B. Rhine’ın alıcının aktif zihin olduğu yolundaki ilk beklentilerine tezattır; Gardner Murphy ve onun öğrencisi Gertrude Schmeidler’in yazılarına daha çok uymaktadır. Dahası, karşılıklı kişisel ilişkilerin dinamizmi düşünülecek olursa, bir seansta iyi performans gösteren bir çiftin sonraki seansta, arada geçen süre içinde ilişki ve ilişkinin değerlendirilmesinde değişiklik olmadığı bilinmedikçe, iyi performans göstereceği varsayılamaz. Bu görüşe göre, telepatik bağlantının güvenilir olmayışı, yapısından kaynaklan makta ve fenomenin vasfına göre teorik olarak önceden bilinebilir olmasında yatmaktadır; statik karışık veya hatta zayıf araştırma metodolojisinin istenmeyen etkisinden dolayı değildir.

Telepatinin empati ve karizma içinde asimile edilmesinin ilk etkisi, telepati fikrine nüfuz eden ‘garipliğin’†birçoğunu bertaraf etmektedir. Yapamadığı şey, karizma ve empati hakkında çok az şey bilindiğinden, telepati için kolay bir cevap vermemesidir. Gerçekte, empati bazen sosyal psikoloji- de bir muammaâ€, bilimsel olarak çalışılamaz ve hafıza veya hayal gücünü ne kadar açıklamışsak, o kadar açıklanabilecek†olan şey diye önerilmektedir. Tahminen Sullivan’ın empati için söylediği şey zamanla telepati için de uygulanacaktır: “Böylece, bir başkasının duygularını anlayabilme gizemli gözükmesine rağmen, evren- de çok daha gizemli görünen şeyler vardır, sadece siz ona alışmışsınızdır; ve muhtemelen siz bir başkasının duygularını anlayabilmeye de alışacaksınızdır.

Telepati hakkında artan anlayışın, böylece onun empatiyle derin bir ilişkisi olduğunu iddia etmenin hemen ortaya çıkacak bir faydası yoktur; ama geçerliliği gittikçe artmaktadır. Telepati, empati ve karizma kadar gerçektir ve onlardan ne daha fazla (ve ne de daha az) paranormalâ€dir; onun kabul edilebilirliği bizim bu iki sosyal psikolojik yapıyla ilgili girişimlerimizle ve onlar hakkındaki anlayışımızla artacak veya azalacaktır. Eğer empati ve karizma gerçekse ve de paranormal değilse, telepati de öyle olmalıdır. Başka bir deyişle, eğer telepati gerçekse ve paranormal değilse empati ve karizma da böyle olmalıdır. Eğer bunlardan biri asılsız ise, o zaman muhtemelen diğer ikisi de öyledir.

Eğer muhtemel dünya modeli doğruysa, bir yandan karizma ve empatiyi karşı koyulamaz sosyal fenomenler olarak kabul ederken, öte yandan telepatinin gerçekliğini inkar etmek mümkün değildir.

Telepati'de Tıbbi ve Psikolojik Durumlar...
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 20.03.17, 15:10
Drogo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 13.09.16
Bulunduğu yer: manisa
Mesajlar: 1,613
Etiketlendiği Mesaj: 17 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun bu güzel paylaşım için.
__________________
Hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Ve kimse kendini vazgeçilmez sanan
biri kadar aptal değildir.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 14.08.19, 13:21
 
Üyelik tarihi: 01.08.19
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 249
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Gerçekten güzel bir paylaşım olmuş, sabırla dikkatlice okunması gerekir emeğinize sağlık, günümüz dünyasında en önemli sorun iletişim kopukluğu
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
akisi, sistem, telepatik

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Telepatik Güç Gerçek mi? MrBerkHD Telepati 1 21.05.20 20:38
Kryon - Akaşik Sistem SiLence Gizemli Olaylar ve Mekanlar 5 12.12.18 15:44
Telepatik Önsezi Ve Morfo Genetik Alan Tuana Telepati 1 23.04.17 11:29
Telepati'de Tıbbi ve Psikolojik Durumlar SiLence Telepati 1 20.03.17 15:22
Telepatik Algılama Yeteneğinizin Geliştirilmesi SiLence Telepati 4 20.03.17 15:03


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:51.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147