|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Musa AS'ın Ümmetinden birinin imtihanı.
Musa As Tur dağına çıkıp Cenabu Rabbul aleminle görüştükten sonra inerken.
Hak teâlâ buyurdu: — Yâ Musa! Falan kuluma var benden selâm et: Onun ömründen, benim katımda daha kırk yıl vardır. Fakat, bu kırk yıllık ömrünün yirmi yılını zenginlik, yirmi yılını da fakirlik ile geçirse gerektir. Var imdi o kuluma sor. Hangisini seçer? önce yirmi yıl fakirlik mi olsun, yoksa yirmi yıl zenginlik mi? O kuluma danış. Hz. Musa aleyhisselâm, vardı gitti ve o kişiyi buldu ve kendisine Allahu teâlânın selâmını ve fermanını bildirdi O kimse: — Varayım hatunuma danışayım göreyim hatunum ne der? dedi ve karısına giderek meseleyi anlattı: — Kadınım, dedi. Benim ömrümden 40 yıl varmış. Bunun 20 yılını fakirlikle ve 20 yılını da zenginlikle geçirecekmişim. Hak teâlâ kereminden Musa peygamber ile haber göndermiş, fakirliği mi önce vereyim, zenginliği mi diye soruyor. Kadıncağız, düşündü taşındı ve sonra: — Bana kalırsa önce yirmi yıl fakirliği kabul edelim. Zira, ihtiyarlıkta yoksulluk zor olur. Gücün kuvvetin gider, rençberlik edemez, çalışamazsın. O zaman zengin olur sak âhir ömrümüzde rahat ederiz, dedi. Adam, karısının yanından ayrıldıktan sonra, kendi kendisine: (Kadınların fikri salih olmaz, önce zenginlik gelsin, sonra fakirliğe razı olalım,) diye düşündü ve Musa peygambere vararak: — Yâ Nebiyallah! dedi. Fakirlik gayet iyi bir şeydir. Fakirlerin gönüllerinin kırıklığı hiçbir zaman gitmez, Ne olaydı, daim fakir olaydım. Sen peygambersin, kelimullah sın, fakirsin. Firavun, zengin olduğu için kibre, düştü, sana uymaz. Mademki Hak teâlâ böyle takdir buyurmuş, bana önce zenginliği ihsan buyursun, sonraki fakirliğe de razıyım. Hiç olmazsa ömrümün sonunda fakir olayım ve Allahu teâlânın huzuruna fakir olarak varayım. Hz. Musa aleyhisselâm, bu kişinin sözlerini Hak teâlâya arz etti. Allahu teâlâ da bu dileği kabul buyurdu ve o saatte o kişi öyle zengin oldu ki, o memlekette ona gelen dünya malı, hiç kimseye verilmemiş ti. Gün olurdu ki, bin kırmızı altın gelirdi ve o kişi geleni ertesi güne bırakmaz, hak yoluna dağıtırdı. Köprüler, mescitler yaptırır, açlar doyurur, çıplakları giydirir, borçluları borçlarından kurtarırdı. Yirmi yılı tamamı tamamına bu şekilde geçirdi. (Bu dönemde böyle bir olay olsa gelenin hepsini kenara 1 tane koymadan dağıtacak baba yiğit varmı diye insanın sorasıda geliyor) Zenginlik süresi dolunca bu kişinin karısı: — Ey beyim , yirmi yıldır bunca zenginlik içindesin. Gün oldu evimize bin kırmızı altın girdi. Ama, senin ne yoksulluğun bilindi ne zenginliğin. Yediğin yine arpa ekmeği ve arpa bulamacı oldu. Çocuklarının giydikleri de yine eski abadır. Getir görelim elinde ne kaldı? dedi. Adam, karısına cevap verdi: — Elimde buçuk pulum kaldı, şimdi onu da bir fakire veririm. Bu sırada, Hz. Musa aleyhisselâm yine münacatta bulunuyordu. Hak teâlâ buyurdu: — Yâ Musa! O kulumun halini bilir misin? — Yâ ilâhi! Kullarının halini yine sen bilirsin. — Yâ Musa! Bugün, o kuluma verdiğim yirmi yıl zenginliğin müddeti tamam oldu. Var o kuluma sor bakalım verdiğim malı ve parayı ne yapmış ve nerelere harcamış? Musa aleyhisselâm geldi, o kişinin kapısını vurdu. Kapı açılınca, kendisinin ve oğlancıklarının eski abalar içinde, başlarında birer eski takke ile dolaşıp durduklarını gördü ve sordu: — Hak teâlâ beni sana gönderdi ve var sor bakalım, o kulum benim verdiklerimi yirmi yıldan beri nerelere harcamış buyurdu, dedi. Adamcağız, başını önüne eğerek: — Yâ Nebiyallah! Hak teâlânın izzeti için, o dünya malı bana geleli den beri bir gece yatıp rahat uyku uyuyamadım. Beni kendisine meylettirmesinden korktum, Allahu teâlânın hışmına uğramaktan çekindim. Elhamdülillah ki, şimdi geldim fakirlik devresine eriştim. Şimdiden sonra ölsem de gam değil. Hz. Musa aleyhisselâm, bu işe şaştı, vardı yine Tur dağına çıktı. Hak teâlâya niyazda bulundu: — Yâ Rab! O kulun ne acayip kuldur. Kendisine bunca mal verdin, şimdi elinde bir pul yok. Kendisinin ve çocuklarının sırtlarında birer eski aba, evlerinde ve barklarında hiçbir şeyler yok. Verdiğin dünya malından hiçbir eser göremedim. Her ne ki ihsan buyurmuşsan, hepsini fakirlere dağıtmış. Hak teâlâ hazretleri buyurdu: — Yâ Musa! İzzetim hakkı için, madem ki o benim verdiğim malı bu dünyada kendi nefsine vermedi harcamadı ve benim yoluma verdi ben de fakirlikle geçireceği yirmi yılı da zenginlikle geçirmesini ihsan eyledim. Yâ Musa! Var o kuluma söyle. Fakirlikle geçirmesi gereken bu yirmi yılı da zenginlikle geçirecektir. Hz. Musa aleyhisselâm, bu haberi o kişiye bildirdi. Son yirmi yılı da yine zenginlik ile geçirdi ve eline geçen bütün dünya malını durmadan hak yoluna verdi gene aynı kişi. Bundan da anlaşılıyor ki, Allah için fakirlere verilen sadakalar yardımlar kesilmezmiş. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Hz. Musa'nın israiloğulları ile Çetin imtihanı | Skoda | Kuran-ı Kerim | 0 | 26.12.21 08:05 |
Kulların imtihanı | Kgumus | Sorularınız | 2 | 27.05.21 06:48 |
Nefsin imtihanı | Swordsfish | Allah Dostları & Evliyalar | 0 | 07.05.20 10:44 |
El çizgileri Soğuk ve Su ile imtihanı olanlar | Sin | Tıbbı Nebi | 1 | 12.05.18 08:41 |