Rüya ilmi hakkında - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Astroloji & Astronomi & Rüya > Rüya ve Rüya Tabirleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 19.08.19, 16:32
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 29.04.18
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 902
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Rüya ilmi hakkında

Rüya, "Allah Teâlâ'nın melek vasıtasıyla hakikat veya kinaye olarak kulun şuurunda uyandırdığı enfusî idrakler ve vicdanî duygular veya şeytanî telkinlerden meydana gelen karışık hayallerden ibarettir" şeklinde de tarif edilmiştir.

Rüya uykuda bütün duygu ve bilinç hallerinin tamamen yok olmadığı bir sırada meydana gelir. Nitekim rüyâ, uykunun az olduğu sabaha karşı daha çok görülür. Rüyada, görülmesi mümkün olan şeyler görülür. Uyanıkken görülmeyecek olan şeyleri rüyada görmek mümkün değildir. Bir kişi rüyada aynı anda hem ayakta, hem de otururken görülemez. Mümkün ve olağan olmayan şeyleri rüyada görme imkanı yoktur. Rüya bir idrak işidir. Zira rüya insanların kalblerinde yaratılan ve oraya yerleşen şeyin hayal etme ve düşünme yoluyla idrak edilmesi demektir.

Müslümanların dışındaki bir takım çevreler de bu konuda tutarsız ve reddedilmeye mahkum bir sürü şeyler söylemişlerdir. Ancak sağlıklı görüş sahibi alimlerin ve imamların görüşü makbuldür. Allah (c.c) uyanık insanın kalbinde, bir takım itikatlar yarattığı gibi, uyuyan insanın kalbinde de bazı itikatlar yaratır. Allah uyuyan insanın kalbinde yarattığı itikadları başka zamanlarda yarattığı bir takım şeylerin belirtisi ve aynası haline sokar. Rüyada görülen durum, bazan aynası olduğu işe aykırı olur. Uyanık kişinin kalbinde yaratılan itikad ve kanaat, bazı olayların aynası görünümünde olmasına rağmen bunun tersi çıkabilir. Meselâ bulut yağmurun belirtisidir. Allah (c.c) bulutu yağmurun alameti olarak yaratmıştır. Ama bazen bulut olmasına rağmen yağmur yağmayabilir. Aynı şekilde, uyku halindeki insanın kalbinde yarattığı itikadı ve inancı, bir hadisenin belirtisi olarak yaratmıştır. Fakat bazan yağmur yağmadığı gibi o olay da olmayabilir. Uyku halindeki insanın kalbinde söz konusu itikad bazen meleğin huzurunda oluşur. Bu takdirde sevindirici rüya görülür. Bazen de şeytanın hazır bulunduğu bir zamanda oluşur. Bu takdirde üzüntülü ve zararlı rüya görülür. Rüyanın mahiyeti hakkında en üstün bilgi Allah katındadır.

Allah (c.c), insanların Levh-i Mahfuzdaki durumlarına muttali olan bir grup meleği rüya işiyle görevli kılmıştır. Görevli melek Levh-i Mahfuz'dan aldığı durumları bir takım olaylar ve şekiller haline sokarak ilgili insanın rüyasında kalbine yerleştirir ki, o kimse için bir müjde veya uyarı ya da kınama değerinde olsun. Böylece hikmetli, yararlı veya sakındırıcı bir faaliyet gösterilmiş olur. İlgili melek bu gayret içinde iken şeytan da insana karşı duyduğu kin ve düşmanlıktan dolayı onu uyanık iken rahat bırakmak istemediği gibi, uyku aleminde de rahat bırakmak istemez. Ona bir takım hile ve tuzaklar kurmaktan geri durmaz. Şeytan insanın rüyasını bozmak üzere ya onu gördüğü rüya hususunda yanıltmak ister veya rüyasında gafil olmasını sağlamaya çalışır.

Kur'ân-ı Kerim'in birçok yerinde rüyadan söz edilmiştir. Hz. İbrahim (a.s), oğlu İsmail (a.s)'i rüyada boğazlama emri almış ve bu rüyayı uygulamaya teşebbüs etmiştir (es-Saffat, 37/ 102).

Yusuf (a.s)'da rüyasında on bir yıldızla, ay'ın kendisine secde ettiğini görmüş (Yusuf, 12/40); Mısır hükümdarının ve hapishanedeki iki kişinin gördükleri rüyaları tabir etmiştir (Yusuf, 12/36, 43).

Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Peygamber'in görmüş olduğu rüyalardan söz edilmektedir (el-Fetih, 48/27; es-Saffat, 37/105; el-İsra, 17/60).

Hadis kitaplarının hemen hepsinde Hz. Peygamber'in gördüğü rüyalar ve yaptığı rüya tabirleri hakkında geniş bilgi vardır.

Rüya ile ilgili Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Salih kişi tarafından görülen rüya, peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır. " Bir başka hadiste de şöyle der: "Müminin rüyası, peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır; Peygamberlik gitti ve mübeşşirat kaldı”.

Rasûlüllah (s.a.s) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyor: "Ey insanlar! Peygamberliğin belirtilerinden yalnız güzeL rüya kaldı. O rüyayı müslüman kişi görür veya onun için başkası tarafından görülür" (İbn Hacer el-Askalanî, Fethül-Barî Şerhu Sahihil-Buharî Kitabül-Ta'bîr).

Hadisteki ihtilaflar ve bildirilen değişik sayılar rüya gören müslümanın haline dönüktür. Takva sahibi olmayan ve İslam'ın ölçülerine göre fasık sayıları müslümanın gördüğü rüya, nübüvvetin yani peygamberliğin yetmiş parçasından biridir. Takva sahibi olan müslümanın rüyası ise nübüvvetin kırk altı parçasından biridir. Şu halde rüyanın doğruluk derecesi müslümanın salah ve takvasına göre değişik olur.

Müslümanın gördüğü rüyanın peygamberliğin özelliğinin parçalara bölünmesi veya takva sahibi olan bir müslümanın peygamberlik hasletinden bir parçayı kazanabilmesi demek değildir. Maksat şudur: Peygamberlikte zaman zaman gayptan haberdar olma özelliği vardır. Yüce Allah dilediği zaman bir peygamberi gayptan haberdar eder. Bu itibarla, gayptan haberdar olmak, peygamberliğin alametlerindendir. Peygamberlik görevi kalıcı değildir. Fakat alametleri kalıcıdır. Müslüman bir kimse bazen Allah'ın takdir ve dilemesi ile rüya aleminde bir gayptan haberdar edilebilir. Bu itibarla müslümanın rüyada gördüğü bir şey aynen gerçekleşebilir.

Güzel rüyanın peygamberliğin kırk altı parçasından bir parça sayılması şöyle yorumlanır.

Sahih rivayetlerin bir çoğuna göre Peygamber (s.a.s) altmış üç yıl yaşamış ve peygamberlik süresi yirmi üç yıl sürmüştür. Çünkü o, kırk yaşını doldurduğu zaman peygamber olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s)'e vahiy rüya halinde gelirdi. Bu durum altı ay sürmüştür. Bu süre zarfında gördüğü rüyalar aynen çıkıyordu. Peygamberlik süresi yirmi üç yıl devam ettiğine göre, rüya yoluyla vahiy süresi bunun kırk altı parçasından bir parça olur. Başka hadislerde rüya, peygamberliğin yetmişte bir, kırk dörtte bir, ellide bir olduğu ifade edilir.

Rüyanın peygamberliğin parçalarından biri olduğunu açıklayan hadislerin değişik oranlar ifade etmesi, hadislerin gelişmesi anlamına gelmemektedir. Çünkü salih ve sadık bir rüya kişinin doğru sözlü, emaneti yerine vermek, sağlam itikatlı olmak gibi hususlardaki derecesine göre değerlendirilir. Bu konuda insanlar arasındaki farklılık kadar rüyalar da değişik olur. Kim samimi bir kalp ile Allah'a ibadet eder ve doğru sözlü olursa, gördüğü rüyalar daha doğru ve peygamberliğe daha yakındır. Zira peygamberler arasında bile fazilet farkı vardır. İnkârcı, kâfir ve yalancı kişilerin de rüyaları doğru çıkabilir. Bu takdirde bu kişilerin rüyaları vahiy ya da nübüvvetten bir parça olamaz.

Çünkü gayptan haber veren her doğru söz, nübüvvet sayılmamıştır. Bu konuda şu hususlar daima gözönünde bulundurulmalıdır.

1- Doğru rüya görmek sadece mü'minlere mahsus değildir. Müslüman olmayanlar da görebilirler. Mısır hükümdarı ve zindandaki iki kişinin gördüğü rüyalar gibi.

2- Herkes aynı özellik ve nitelikte değildir. Doğru rüya nadir hallerde ve ruhu çok hassas kişiler tarafından görülür.

3- Görülen rüyaları esas alarak hayata nizam ve intizam vermeye kalkışmak yanlıştır. Zira rüyaların doğruluğunu ölçmek ve tesbit etmek mümkün değildir.

4- Rüya ile yalnız o rüyayı gören amel edebilir. Fakat amel etmesi şart değildir. Zira rüyada kaza geçirdiğini gören bir kimse bir vasıtaya bindikten sonra kaza geçirip ölmüş olsa, intihar etmiş sayılmaz.

Bundan dolayı Fıkıhta, Kelam ilminde ve mahkemede rüya, delil kabul edilmez. Rüya haktır ama doğru rüya gören ve rüyayı doğru şekilde yorumlayan kişiler azdır. Rüyaları doğru bir şekilde olaylar yorumlar. Bazı rüyalar da yorumu ile birlikte görülür. Bazı kimseler gördüğü rüyayı yorumlayamaz ama sadık rüya olduğunu anlarlar.

Rüya tabir etmek Allah vergisidir. Herkes rüya tabir edemez. Akıl ve mantık bu iş için yeterli değildir. Rüya merhametli ve öğüt verebilecek durumda olanlara anlatılmalı, güzelce yorumlayamayacak kişilere söylenmemelidir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadislerinde de "Rüya gören onu hiç kimseye söylemediği sürece o, bir kuşun ayağına bağlıdır (zuhur etmez); söylerse zuhur eder. Böyle olunca rüyanızı yalnız akıllı, sizi seven veya size öğüt verecek durumda olan kimselere söyleyin” buyurmuştur (Tirmizi).

İmam Malike "Herkes rüya tabir eder mi?" Diye sorulmuş "Nübüvvetle oynanır mı?” demiştir. Yine İmam Malik Rüyayı iyi tabir edenler yorumlasınlar. Eğer iyi görürse söylesin; iyi görmezse iyi söylesin veya sussun” demiştir.

"İyi görmese de onu iyi olarak mı tabir etsin?” sorusuna, "Hayır” demiş; sonra "Rüya nübüvvetin bir parçasıdır. Nübüvvetle oynanmaz” diye cevap vermiştir (Kurtubî, Tefsir, IX, 122-127; Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, IV, 2863-2869; Kuşeyri Sarih Tercümesi, XII, 271).

Rüya genel olarak iki kısma ayrılır:

Birincisi: Doğru ve güzel olan rüyalar. Bu tür rüyalar, uyanıklık âleminde doğru çıkan rüyalardır. Peygamberlerin, onlara uyan salih müminlerin gördükleri rüyalar bu tür rüyalardır. Bazan dindar olmayan insanlar da bu tür rüyaları görürler.

Bu tür rüyalar üç grupta ele alınabilir.

1- Yoruma ve tabire ihtiyaç göstermeyecek kadar açık seçik rüyalar, Hz. İbrahim'in rüyası gibi...

2- Kısmen yoruma, ihtiyaç gösteren rüyalar. Hz. Yusuf'un rüyası gibi...

3- Tamamen tabir ve yoruma ihtiyaç gösteren rüyalar. Mısır hükümdarının gördüğü rüya gibi...

İkincisi: Adğâs adı verilen karmakarışık ve hiç bir anlam taşımayan rüyalardır. Bu tür rüyalar da bir kaç kısma ayrılır

a- Şeytanın uyuyan kişiyle oynaması ve onu üzmesine sebep olan rüyalar. Mesela kişi rüyasında başının koparıldığını ve kendisinin başının peşinden gittiğini görür. Ya da korkunç ve tehlikeli bir duruma düştüğünü ve hiç bir kimsenin kendisini kurtarmaya gelmediğini görür.

b- Meleklerin haram bir şeyi uyuyan için helal kıldığına veya haram bir iş teklif ettiklerine dair olan ve aklen muhal ve imkansız olan buna benzer işlerle ilgili rüyalar.

c- Kişinin uyanık iken üzerinde konuştuğu veya olmasını temenni ettiği bir şeyi uyanık iken itiyad haline getirdiği bir şeyi rüyasında görmesi.

Bu durumda rüyanın üç çeşit olduğu görülmektedir.

a- Allah tarafından bir müjde olabilen bir rüya. Buna rahmanî rüya denir.
b- Kişinin uyanık iken önem verip kalben meşgul olduğu bir şeyle ilgili olarak gördüğü rüya.
c- Şeytan tarafından korkutulan kişinin gördüğü rüya. Buna şeytanî rüya adı verilir.

Kötü bir rüya gören bir müslümanın yapacağı işler:

Gördüğü rüyanın şerrinden ve şeytanın şerrinden üç kez Allah'a sığınır. Şöyle der: "Allah'ım, bu rüyanın şerrinden ve rahmetinden uzak kalmış olan şeytanın şerrinden sana sığınırım." Rüyanın hayra dönüşmesi için dua eder. Bu tür rüyayı hiç bir kimseye anlatmaz.

Müslüman gördüğü iyi bir rüyadan ötürü uyanınca Allah'a hamdeder. Bu rüyadan dolayı sevinir, bunu bir müjde kabul eder. Rüyayı sevdiği bir kimseye anlatır, sevmediğine kesinlikle anlatmaz.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 14.09.19, 17:59
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 29.04.18
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 902
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Rüya ilmi hakkında

ama her harf bir kisiyi temsil ediyor .
1. elif : ülfet : hareket gayret , ibadet hayır sadaka ortaya cıkar ülfet hasıl olunca 2 ci adıma gecilir
2. be : bereket : ülfetle yürüyen bereket bulur
3 . te : tevbe bereketle yürüyene tevbe nasip olur
4 se : sevap . tevbe eden sevaba nail olur .
5 cim : cemal : sevaba erisende güzellik meydana gelir
6 ha : hikmet manalı konusmak ise yarayanı konusmak demektir
hikmetli olmanın yolu farzları yapıp haramlardan kacınmak gerekir
7 hı : hayır hikmetle yürüyen hayra nail olur
8 dal : delil : rehberlik klavuzluk yapmak
9 : zel : zeka. duyduklarını iyi kavrar muhafaza eder
10 : rı : rahmet . rahmeti ilahiye mazhar olmak
11 zel zekat temizlik
12 sin : saadet bahtiyarlık
13 şın : şifa manevi hastalıklardan sifa bulmak
14 : sad : sıdk dogruluk yalandan kurtulmak
15 : dad : zıya parlamak her yeri parlamak
16 : tı : taat itaat ne söylenirse yapmak
17 : zı : zafer
18 ayn : ilim ilim sahibi olmak
19 gayn : gına zenginlik
20fe : felah engelleri asmak
21 : kaf : gurbet . gurbet yakınlık makamı
22 : kef : keramet
23 : lam lutuf
24 : mim : meviza
25 : nun : nur
26 : vav vuslat konusmak
27 : he hidayet
28 ye : yakin
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 14.10.21, 09:34
Skoda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 27.01.20
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,136
Etiketlendiği Mesaj: 15 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

RÜYA.

Hz. Peygamber, rüyaya büyük önem verirdi. Bilhassa sabah namazlarından sonra sahâbîlerine “İçinizde rüya gören var mı?” diye sorar, “gördüm” diyenlerin düşünü yorumlardı. İyi bir insan tarafından görülen güzel rüyanın, Peygamberliğin kırk altı kısmından biri olduğunu belirtir. (Buhârî, Ta’bîr 2, 26), bu ümmete Peygamberlikten sonra sâlih rüyaların kaldığını söylerdi. (Buhârî, Ta’bîr 5) Bu sözleriyle o, gönül gözü açık samimi mü’minlerin, rüyalar vasıtasıyla ilâhî müjdeleri, doğru haberleri ve uyarıları her zaman alabileceklerine işaret ederdi.
Şimdi size düşlerin en doğrusunu gören Efendimiz’in Sahîh-i Buhârî’de rivayet edilen (Ta’bîr 48) bir rüyasını nakledeceğim. Bizim için dersler ve ibretlerle dolu bu rüyayı Peygamber-i Zîşân Efendimiz ashâbına anlatmış, Semüre İbni Cündeb (r.a.) de onu bize rivayet etmiştir. O sabah Resûl-i Kibriyâ şöyle buyurdu: “- ‘Bu gece düşümde bana iki kişi gelerek ‘Haydi yürü, gidiyoruz’ dediler. Ben de onlarla beraber gittim. Yere uzanmış bir adamın yanına vardık. Elinde bir kaya parçası bulunan bir başka adam onun başı ucunda ayakta duruyor, elindeki kayayı, yere uzanmış olan adamın tepesine indiriyor, başını yarıyordu. Taş yuvarlanıp gidiyor, adam taşın arkasından koşup alıyor, o geri gelinceye kadar ötekinin başı iyileşiyor, eski haline geliyordu. Adam da daha önce yaptığını aynen tekrarlayıp duruyordu.” Ben yanımdakilere: “- Sübhânallah! Bu nedir?” dedim. “- Yürü, yürü hele dediler. Yürüdük.” Sevgili kardeşlerim! Hz. Peygamber gerek bu adamın gerekse daha sonra gördüğü şahısların kimler ve suçlarının neler olduğunu her defasında sorduğu halde, yanındaki melekler ona hemen cevap vermemişler, gezi bittikten sonra gördüğü olaylar hakkında sırasıyla bilgi vermişlerdir. Bendeniz hem sizi fazla merakta bırakmamak hem de hangi cezanın hangi suçun karşılığı olduğunu hemen öğrenip bellemek için, bu bilgileri sahneler değiştikçe arz edeceğim. Bu ilk olayda kafası taşla yarılan adam, meleklerin haber verdiğine göre Kur’an’ı öğrendiği halde okumayan ve farz namaz vaktini uyku ile geçiren kimseydi. Efendimiz sözüne şöyle devam etti: “Derken sırt üstü yatmış bir adamın yanına vardık. Baş ucunda da, elinde demir çengel bulunan bir başkası duruyordu. Bu adam, yatan kişinin bir tarafına geçip elindeki çengelle avurdunu, burnunu ve gözünü ta ensesine kadar yarıyor sonra öbür tarafına geçip orasını da aynı şekilde parçalıyordu. Bir tarafını yarıncaya kadar önceki yardığı taraf eski haline geliyor, adam da sürekli aynı şekilde parçalamaya devam ediyordu. Ben: “- Sübhânallah! Bunlar ne?” dedim. “- Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük.” Meleklerin bildirdiğine göre avurdu, burnu ve gözleri demir çengelle yarılan adam, sürekli yalan söyleyen ve etrafa yalan haber yalan bir kişiydi. “Daha sonra Fırın gibi bir yapıya vardık. Oradan gelen, fakat ne olduğu anlaşılamayan çığlıklar, feryatlar birbirine karışıyordu. O yapının içinde çıplak bir sürü erkek ve kadınların bulunduğunu anladık. Altlarından alevler yükseldikçe, onlar çığlık atıyor, feryat koparıyorlardı.” Ben: “- Bunlara ne oluyor?” dedim. “- Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük.” Meleklerin söylediğine göre fırın içinde işkenceye tâbi tutulan o çıplak erkek ve kadınların suçu zina etmekti. İşledikleri günaha uygun bir ceza ile öncelikle vücutlarının alt tarafı yakılıyordu. “- Nihayet kandan bir nehre vardık. Nehrin içinde yüzen bir adam, kıyısında da yanına birçok taş yığmış bir başka adam vardı. Nehirde yüzen kişi, yüzeceği kadar yüzdükten sonra kıyıya geliyor ve ağzını açıyordu. Kıyıdaki adam da onun ağzına bir taş koyuyor, yüzen kişi dönüp yüzmesine devam ediyor, sonra dönüp yine kenara geliyor, ağzını açıyor, öteki de ağzına bir taş daha atıyor, o da dönüp gidiyordu. Ben, yanımdaki iki kişiye: “- Bu adamların hali nedir böyle?” dedim. “- Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük.” Nehirde yüzerek devamlı taş yutan bu adam, faiz yiyen bir kişiydi. “Çirkin mi çirkin bir adamın yanına vardık. Adam, sürekli ateş yakıyor ve ateşin etrafında dolanıp duruyordu.” Ben: “- Bu adam neci?” dedim. “- Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük.” Daha sonra meleklerin bildirdiğine göre yanındaki ateşi sürekli yakıp, etrafında dolaşıp duran o çirkin görünüşlü kişi, cehennemin görevlisi Mâlik’ti. “İçinde baharın tüm çiçek çeşitlerinin bulunduğu geniş yemyeşil bir bahçeye vardık. Bahçenin ortasında gayet uzun boylu bir adam vardı. O kadar ki, göğe uzanan başını nerede ise göremeyecektim. Adamın etrafında, hayatımda hiç görmediğim kadar çok çocuk bulunuyordu.” Ben: “- Bu adam ve bu çocuklar kim, (ne yapıyorlar)?” dedim. “- Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük.” Melekler, daha sonra, bahçedeki o uzun boylu adamın İbrahim (a.s.) olduğunu, etrafındaki çocukların da İslâm fıtratı üzere ölen küçük yavrular olduğunu belirttiler. Anlaşılan, müşriklerin çocukları da onların arasındaydı. “Gide gide büyük bir ağaçlığa vardık ki ben onun gibi güzel ve geniş bir ağaçlık görmüş değilim. Beni götürenler. “Gir oraya!” dediler. Birlikte girdik ve bir tuğlası altın bir tuğlası gümüşten örülmüş bir şehirle karşılaştık. Şehrin kapısına varıp açılmasını istedik. Kapı açıldı, biz de girdik. Bizi, vücutlarının yarısı bugüne kadar gördüklerinizin en güzeli, diğer tarafı bugüne kadar gördüklerinizin en çirkini birtakım adamlar karşıladı. Yanımdaki iki kişi onlara: ‘- Gidip şu nehre girin!’ dediler. Bir de ne göreyim, nehrin suyu süt gibi, bembeyaz, enine doğru akan bir nehir. Adamlar gidip nehre girdiler, sonra çıkıp yanımıza geldiler. Çirkinlikleri tamamen gitmiş, hepsi de son derece güzelleşmişlerdi.” Melekler, vücutlarının yarısı güzel, yarısı çirkin o adamların, yaptıkları güzel işleri kötü işlere karıştıran kimseler olduklarını, ancak Allah Teâlâ’nın onları bağışladığını söylediler. “Beni götüren o iki kişi bana o güzel yeri göstererek: “- Burası Adn cennetidir, şurası da senin konağındır.” dediler. “- Başımı kaldırıp baktım, bir de ne göreyim: beyaz buluta benzeyen bir köşk. İşte burası senindir.” dediler. Ben onlara: “- Allah size büyük hayırlar ihsan etsin, beni bırakın da oraya gireyim.” dedim. “- Hayır, şimdi değil! Sen oraya daha sonra gireceksin.” dediler. KABİRDE AZAP GÖRECEKLER Resûlullah Efendimiz’e rüyasında bu enteresan geziyi yaptıran meleklerden birinin Cebrâil (r.a.), diğerinin de Mikâil (r.a.) olduğu hadisin diğer rivayetinde görülmektedir. Zikredilen suçları işleyen kimselere verilen bu cezanın kabir azâbı olduğu, o şahısların kıyamete kadar bu işkenceyi göreceği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki mesele kabir azâbıyla bitmemektedir. Zira kabir azâbına tâbi tutulanlar âhirette yeniden hesaba çekilecekler ve orada suçlarına uygun cezalar göreceklerdir. PEYGAMBERİMİZİN RÜYASININ YORUMU Bu hadisten alacağımız ders şudur: Yüce Rabbimiz bizim iyi birer Müslüman olmamızı istemektedir. Hayatımızı, kendi istediği, Peygamberi aracılığı ile öğrettiği şekilde devam ettirmemizi arzu buyurmaktadır. Resûl-i Ekrem’ine rüyasında hem Adn cennetini hem de tüyler ürperten azâb şekillerini göstermek suretiyle, kullarının cennetlere lâyık olduğunu, onların orada yaşamalarını istediğini belirtmekte, bu ikazlara kulak vermeyenlerin ise en kötü cezalara çarptırılacağını hatırlatmaktadır. Yüce Mevlâ hepimize, kendi rızâsına uygun bir İslâmî hayat nasip eylesin. Amin.

Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Altınoluk Dergisi, Sayı: 136
__________________
Ne senle yaşanıyor
Ne de sensiz oluyor
Şu garip bomboş dünyada..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Rüya tabirleme ilmi & Rüya alemi & Rahmani ve şerli rüyalar El Yiğit Tecrübe Ettikleriniz 14 03.07.23 22:30
ilmi Ledun mucizeye yakın kerametten üstün bir durumdur Tuana Tasavvuf & Tarikatler 14 22.08.22 13:21
Ateist ve Ateizme karşı rüya ilmi myworld Derin Konular & Beyin Fırtınası 0 01.12.21 12:09
başkalarının rüyalarına girmek aeth Sorularınız 9 19.10.20 20:33
ilmi ledun hakkında aşk Tasavvuf & Tarikatler 18 21.08.18 22:46


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 00:44.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147