|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
|
#1
|
|||
|
|||
Sevdiklerimizi islam'a ısındırmak
Hayırlı günler evlatlarimizi İslam'a ısındırmak için ne yapmaliyiz ne okumalıyız
|
#2
|
|||
|
|||
Kalpleri islam'a ısındırmak
İyilik ve ikram, insanların kalblerini kazanmakta en etkili yollardan biridir. Hadisimiz, Hz. Peygamber’in, gerektiğinde insanların zengin veya fakir olduklarına bakmaksızın onlara ne kadar cömert davrandığını göstermektedir.
Enes radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, İslâm için kendisinden ne istenirse onu mutlaka verirdi. Hele bir keresinde yanına gelen bir adama iki dağ arasını dolduran bir koyun sürüsü verdi...Adam kabilesine dönünce : - Ey milletim! (Koşun) müslüman olun. Çünkü Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok büyük ikrâm ve ihsanlarda bulunuyor, dedi. (Hadisin râvisi Enes diyor ki), kimileri sırf dünyalık elde etmek için müslüman olurlardı. Fakat çok geçmeden müslümanlık onların gözünde, dünyadan ve dünya üzerindeki her şeyden daha değerli hale gelirdi. (Müslim, Fezâil 57-58) İKRAM SAYESİNDE İSLAM'A DÜŞMANLIKTAN VAZGEÇTİLER Hadisimiz Hz. Peygamber’in, gerektiğinde insanların zengin veya fakir olduklarına bakmaksızın onlara ne kadar cömert davrandığını göstermektedir. Aslında Müslim’in bir başka rivayetinde (Fezâil 59) açıklandığı üzere, Efendimiz’in kendisine iki dağ arasını dolduracak kadar çok koyun verdiği kişi, Mekke’nin fethinden sonra müslüman olmuş ve fakat Huneyn ve Tâif savaşlarına müşrik olarak katılmış bulunan Safvan İbni Ümeyye idi. Safvân, mal düşkünü biri olup kalbleri İslâm’a ısındırılması uygun görülen kimselerdendi. Hz. Peygamber bu gibi kimselere, Huneyn ganimetlerinden, onların akıllarından bile geçiremeyecekleri ölçüde ikramda bulunmuş, onlar da bu ikram karşısında İslâm’a olan düşmanlıklarından vazgeçmek zorunda kalmışlardı. Âlemlere hidâyet ve rahmet vesilesi olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz, herkesin derdine göre tedâvi uygulamış, insanların yepyeni bir İslâm kimliği kazanmalarına yardımcı olmuştur. İNSANLARI İSLAM'A KAZANDIRMAK Peygamber Efendimiz’in, bağışta bulunurken mutlaka iyi Müslüman aramaması, olaya insanların İslâm’a kazanılması açısından yaklaşması dikkat çekicidir. Demektir ki, farz olan zekât dışındaki ikram, ihsan ve yardımların henüz Müslüman olmayan kalbleri kazanılması düşünülen kimselere, onların kalblerini kazanacak ölçü ve miktarlarda verilmesi, yetkililerin takdirlerine kalmış bir uygulamadır. Günümüzde de kalbleri İslâm’a ısındırılması halinde, toplumun muhtelif kesimlerinde etkili olabilecek kimseler için böyle bir uygulama düşünülebilir. Özellikle, her türlü insan kazanma yöntemlerinin dünya çapında uygulandığı bir dönemde Müslüman sermâyenin, böyle bir yola girmesi, Hz. Peygamber devrindeki uygulamayı yeniden canlandırma anlamına gelir.
__________________
O kadar kimsesizim ki Hani ölsem Cesedim geçmişin tozuna karışır gider Yediğim yemekten içtiğim suya kadar tadsızım Saçının telinden ayak parmaklarının ucuna kadar özledim seni.. |
#3
|
|||
|
|||
Müellefi-i Kulub
MÜELLEFE-İ KULÛB
Kalbleri ısındırılan, yumuşatılan kimseler. Bir terim olarak, müellefe-i kulûb; zekât verilmek sûretiyle kalpleri İslâm'a karşı yumuşatılmak, zararsız hale getirilmek veya dinde sebat ettirilmek istenen kimseleri ifade eder. Müslümanların sayısının az, güç ve kuvvetlerinin zayıf olduğu devirlerde bu sınıf, müşriklerin etkisiz hâle getirilmesinde, yeni müslüman olmuş zayıf inançlı kişilerin imanının sağlamlaştırılmasında ve bazı müşriklerin İslâmiyet'i kabul etmesinde bir vasıta olarak kullanılmış ve bu metodun uygulanması ile büyük faydalar sağlanmıştır. Kur'ân-ı Kerim'de zekâtın verileceği yerler belirtilirken müellefe-i kulûba da yer verilmiştir (et-Tevbe, 9/60). Hz. Peygamber (s.a.s) de bu uygulamayı bizzat kendisi yerine getirerek müslümanların yanı sıra, henüz İslâm'ı tam olarak benimseyememiş olan bazı kimselere de zekât vermiştir. Müslüman olmayanlara zekât verilmesinin nedenleri iki grupta toplanabilir. Birincisi; kalplerinin ısındırılması ile müslümanlığı kabul etmeleri umulan kimselerdir. Meselâ, Safvan b. Ümeyye bunlardandır. Kendisi şöyle der: "Huneyn muharebesinde Hz. Peygamber (s.a.s), bana ganimet mallarından bir pay verdi. Halbuki o benim en sevmediğim kimse idi. Bana vermeye devam etti; sonunda insanlar içinde en sevdiğim kimse oldu" (Tirmizî, III, 27). İkincisi; müslümanlara eziyette bulunup kötülüklerinden korkulduğu için kendilerine zekât verildiği taktirde, müslümanlara yapılacak eziyetlerin önlenmesi umulan ve bu sayede diğer gayri müslimlere karşı müslümanların kuvvet bakımından yararlanacakları kimselerdi. İbn Abbas bu grup insanlar hakkında şöyle bir hadis rivâyet eder: "Bazan bir kavim Hz. Peygamber (s.a.s)'e gelir; eğer Hz. Muhammed (s.a.s) onlara bir şey verirse İslâmiyeti överler ve "bu din gerçekten iyi bir dindir" derlerdi. Ve eğer vermeyip boş çevirirse İslâm dinini kötülerlerdi. Süfyân b. Harb, Uyeyne b. Hısın ve el-Ekra' b. Hâbis bunlardandı" (Müslim, II, 735). Ancak Hanefi ve Şâfiilere göre, ne kalblerini İslâm'a ısındırmak ve ne de başka bir sebeple ehl-i küfre zekât verilemez. Onlara İslâm'ın ilk dönemlerinde zekât verilmesi müslümanların sayısının azlığı, onların sayısının ise çokluğu yüzündendir. Allah daha sonra İslâm'ı ve müslümanları aziz kılmış, onları kâfirlerin kalblerini ısındırmaktan müstağni kılmıştır. Hz. Peygamber'den sonra dört râşid halife de onlara zekât vermemiş ve Hz. Ömer şöyle demiştir: "Biz İslâm adına bir şey vermeyiz. İslâm güçlenmiştir. Dileyen mü'min, dileyen de kâfir olur". Mü'minlerden müellefe-i kulûptan sayılarak zekât verilme sebepleri: a) Yeni müslüman olup kalplerindeki iman henüz tam yerleşmemiş olan zayıf imanlı kişileri müslümanlığa ısındırmak. b) Müslüman olmuş kabile büyüklerinden bazılarına, müslüman olmayan arkadaşlarının veya kabile üyelerinin İslâmiyete rağbet etmelerini sağlamak. c) Yahudi veya Hristiyan iken müslümanlığı kabul eden kimseleri İslâm'da sebât ettirmek ve inançlarını sağlamlaştırmak. d) Düşman sınırlarında, tehlikeli cephelerde ve yerlerde olan müslümanların, düşmanın hücûmu anında kendilerini müdafaa edebilmesi için. e) Müslümanlar içinde zekât vermek istemeyen bazı kişilerden mücâdelesiz, savaşsız zekât toplayabilmek için, onların aralarında, nüfûz ve söz sahibi kişilerden yararlanılırdı. İşte bu şekildeki nüfûzlu müslümanlardan faydalanmayı devam ettirmek için müellefe-i kulûb fonundan zekât verilmiştir. Müellefe-i kulûbun bir uygulama olarak Hz. Peygamber (s.a.s)'in devrinde ve Hz. Ebubekir (r.a)'ın hilâfetinin ilk dönemlerinde devam ettiği bilinmektedir. Hz. Ömer (r.a), Hz. Ebubekir (r.a)'in hilâfeti zamanında İslâmiyetin ve müslümanların kuvvetlendiği gerekçesi ile, artık bu sınıfa zekât vermeye ihtiyaç kalmadığını belirterek bu sınıfa zekât verilmesine karşı çıkmıştır. Hz. Ömer (r.a)'in bu hareketi, Hz. Ebubekir (r.a) ve diğer sahabeler tarafından da tasdik edilmiştir. Hz. Ömer (r.a)'in bu müdâhalesi ile bu sınıf, zamanımıza dek yürürlükten kalkmıştır. İslâm âlimleri içinde müellefe-i kulûbun ebediyyen yürürlükten kalktığı görüşünü savunanların yanında, bu sınıfın her devirde geçerli olduğunu müdafaa edenler de vardır. Özetle müellefe-i kulûb sınıfı, İslâm'ın mücâdele metodunun mâlî güçlerle de takviye edilebileceğini gösterir. Bu yol, İslâm inancının güçlenmesinde ve yayılmasında önemli bir metoddur. Düşmanı para ile yumuşatmak, etkisiz hâle getirmek ve millet için zararlı bir unsur olma ihtimali bulunan kimseleri, iman dâiresi içinde sağlam bir şekilde oturtmak için onlara zekâttan bir hisse ayrılmış ve bir fon açılmıştır. Düşman sırlarını elde edebilmek için ajan ve casuslar yetiştirmek, İslâm'a karşı yönelen tehlikeleri etkisiz hâle getirebilmek ve düşman basın ve iletişim araçlarını, İslâm'ın lehine çevirme yolunda gerekli harcamalarda bulunmak da bu fona dahildir (Daha geniş bilgi için bk. el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Beyrut 1328/1910, II, 42, vd.; İbnü'l- Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Bulak 1315, II, 14 vd.; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar, Mısır, t.y., II, 79 vd.; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Mısır, t.y., I, 266 vd.). . |
#4
|
||||
|
||||
Alıntı:
Kendisi muhtaç-ı himmet bir dede Nerde kaldı gayriye imdad ede Denir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır... |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
islam'da Altın ticareti | Mehmet 0201 | islam & islami Konular | 0 | 07.09.21 01:22 |
islam da Kadın ve Erkek | Cobra Bite | islam & islami Konular | 1 | 30.01.21 18:17 |
Kafkas islam Ordusu | Mithrandir | Tarih | 1 | 19.12.20 02:27 |
islam ve Peygambere Hakaret | fanatik | Derin Konular & Beyin Fırtınası | 2 | 26.10.20 12:37 |