|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
||||
|
||||
Kârda mısın, zararda mısın? Ölç Kendini!
İNSANLARIN HÂLLERİ HAKKINDA
Âlimlerin sultânı lakâbıyla meşhûr büyük İslâm âlimi İzz bin Abdisselâm (ö.660) şöyle der: • Bu dünyâda insanların çoğu zarârda iken, geri kalanları da kârdadır. Buna göre kârlı mı ya da zarâr mı ettiğini bilmek isteyen kimse, kendini Kurân ve Sünnet’e arz etsin. Eğer kendinin bu iki esâsa uygun durumda olduğu kanaatinde hissederse kazançlı, değilse hüsrândadır. ASR SÛRESİNİN SIRRI Nitekim Hazret-i Allah kazançlı çıkanları ve kaybedenleri haber vermiş, bunun bir ifâdesi olarak ‘ASR’a yemin etmiş, dört niteliği kendilerinde toplayan kimselerin dışında kalanların mutlak hüsrânda olduklarını belirtmiştir. (Âyette geçen) bu vasıflar şunlardır: 1) İmân 2) Sâlih Amel 3) Hakkı Tavsiye Etmek 4) Sabrı Tavsiye Etmek • Rivâyete göre Sahâbîler, bir araya geldiklerinde Asr sûresini okumadan dağılmazlardı. • Sûredeki “el-Asr”dan ne murât edildiği husûsunda ihtilâf edilmiştir. Bunun salât-ı vustâ (günün orta namazı) demek olan ikindi namazı olduğu söylendiği gibi, bilinen “yüzyıl” mânâsına olduğu da söylenmiştir. • Yine ayni sûredeki ‘sâlihât’tan (sâlih amellerden) ne kastedildiği husûsunda da farklı yorumlar yapılmıştır. Kimi âlimler, bundan kastın farz olan emirler olduğunu savunurken kimileri de sâlih ameller olduğu görüşünü benimsemişlerdir. • Sûredeki “hakk” kelimesine gelince, bunun Yüce Allah’ın kendisi olduğu belirtilmiştir. Buna göre mânâ “Hakk’ı (yani Allah’a) tâatte bulunmayı tavsiye ederler.” şeklinde olur. Bu kelimeden kastedilenin İslâm ve Kurân olduğu da söylenmiștir. Bu durumda mânâ şöyle olur: “Onlar birbirlerine hakka ittibâyı, yâni ona uymayı tavsiye ederler.” • Sûrede geçen “sabır” kelimesinin kapsamına “tâatlara sabır” (ki bu sabra mâsiyetlere karşı sabır da girer) girdiği gibi, “belâ ve musibetlere sabır” da girer. DÖRT ESÂS İşte bu dört esâs ve özelliğin bir kimsede toplanması oldukça önemlidir, ancak bu zamânımızda az rastlanır bir durumdur. (Eser, hicrî yedinci asırda yazılmıştır.) Zirâ insan, “yaptığı amellerin, söylediği sözlerin kötu ve çirkin olduğunu bildiği hâlde, Allah’ın, âyette sözü edilen nitelikleri taşımayan kimselerin hüsrânda olduklarına dâir üzerine yemin ettiği bu (dört) özelliği kendisinde nasıl toplayacaktır?! Zirâ nice isyankâr kimseler vardır ki, kendilerini itaatkâr; nice haktan uzak kimseler vardır ki, kendilerini hakka yakın zannederler. Nice insanlar vardır ki, (șer-i șerif’e, şeriate) muhâlif olduğu hâlde kendisini (şeriate) muvâfık; nice itaatten çıkmış kimse, kendisini hakka son derece bağlı olduğunu zanneder. Nice hakka sırt çevirmiş kimse vardır ki, kendisini hakka yöneldiğini düşünür; nice haktan kaçan kimse vardır ki, hakkı aradığını iddiâ eder. Kimi câhiller kendilerini âlim, kimi korkaklar kendisini cesâretli, kimi mürâiler (riyâkârlar) kendilerini ihlâslı, kimi yoldan çıkmışlar kendilerini doğru yolda, kimi körler kendilerinin gördüğünü, kimi dünyâlık peşinde koşanlar da kendilerinin zâhid olduğunu düşünürler! Bazı ameller vardır ki mürâîler (riyâkârlar), kendi aleyhlerine olduğu hâlde, bu tür amelleri kendilerine dayanak yaparlar. Kimi taatler de vardır ki, yasak olmasına rağmen, başkalarına duyurup işittirtmek isteyenleri helâke sürükler. İşte bütün bu durumların değerlendirilmesinde tek ölçü ve mîhenk taşı şeriattır. Bu ölçü sâyesinde kâr ve zarâr ortaya çıkar. Şeriat mizânında kârlı çıkanlar, Yüce Allah’ın velisi ve dostudurlar. Bu sınıftaki kimseler de kendi aralarında derece derecedirler. Bunların içerisinde en üst mertebede olanlar peygamberler olup, daha sonra sırasıyla diğerleri gelirler. Dereceler yukardan aşağıya azalarak eksilir. Bu mizânda tartıları eksik çıkanlar ise, hüsrânda olanlardır. Onların tartıdaki hafiflikleri birbirinden farklıdır, en hafif gelenler kâfirlerdir. Mizânda tartıları hafif gelenler de daha üst düşük dereceden daha az düşük dereceye doğru bir sıralamaya girerler. Bunların en üst düşüğünü ise küçük günahların en küçüğünü işleyenler oluşturur. • Eğer sen, havâda uçan, su üzerinde yürüyen, gaybtan haber veren sonra da (helâl kılan bir sebep yokken) șeriate muhâlif amelleri işleyen, mübâh kılacak bir neden olmadığı halde vâcip olan amelleri terk eden birisini görürsen; bil ki o kimse, Yüce Allah’ın câhilleri imtihân için tayin ettiği bir şeytandır. 《 Beyân-i Ahvâli’n-Nâs, Izzüddîn bin Abdisselâm ed-Dımeşkî 》
__________________
Ne senle yaşanıyor Ne de sensiz oluyor Şu garip bomboş dünyada.. |
#2
|
|||
|
|||
Allah razı olsun kendini dünyalığa kaptıran hurafe bidat peşinde koşanlara ders olsun
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Sevgilim bana bakıyordu | Skoda | Tasavvuf Sohbetleri | 1 | 03.05.23 00:06 |
Denizdeki taşın içindeki böcek | Skoda | Tasavvuf Sohbetleri | 0 | 14.10.21 02:13 |
Küfrettiğimizde Neler Olur? | Skoda | Hayat Dersleri & Hikayeler | 0 | 24.06.21 02:13 |
Hz. insan olmak.. | Hal | Tasavvuf Sohbetleri | 0 | 01.03.21 02:13 |