yalnızlıktır insanı sonsuz kuyulara aniden atan,en derin okyanuslarda boğan,uçsuz bucaksız uçumlarda tek başına bırakan, bir söze ,bir ihtimale muhtaç bırakan...Yetim bırakan,hayalet gibi hissettiren bir girdaptır adeta...Fakat ademoğlunun bilmediği bir şey vardı,şu cihanda içinde yazanlarla bağıra bağıra ,haykıra haykıra ''ben buradayım'' diyen,hatta kitap ehlinin de ''biz buradayız'' diye bağırdığı bir kitap var evlerimizde,odalarımızda,kalbimizde,kanımızda...Ka lbimiz her attığında bunun onaylamasını anbean alıyoruz aslında...Bizim için her saniye delicesine çırpınan bir organ var..sonrasında o organın pompaladığı mucizevi sıvıyla''kan''ile diğer zerrelerimize enerji gönderip onların da hep birlikte gümbür gümbür çalıştığı mucizevi bir mekanizma..yani senin,benim,bizim vücudumuzun işleyişi bu...ve vücudumuzdaki hücreler,zerreler,mikro evren diye isimlendirdiğimiz bu kucuk dunyada,her saniye ,her salise bizim için çalışan bizim nefes almamız için çalışan,ve bunlar olurken de bizim ağrı çekmeyip hiç bir acı hissetmeden hayatımıza devam etmemizi sağlayan mekanizma bu...Ama şöyle bir durum var ki,biz bunları hissetmediğimiz için,unutuyoruz,önemini,oradaki mucizevi işlevleri...tıpkı 5 duyu organı ile algıyamadığımız şeyleri yok saydığımız gibi...Ama yalnız kaldığımızda(her ne kadar acılı olsa da )madde ötesi ile ilgili bilgiler bize akmaya başlıyor.nası oldugunu ben de bilmiyorum ama dunya hakkında ogrendıgım kadim bilgiler bana hep yalnızlıktan ölecek derecedeyken geldi,geldi derken de şunu kastediyorum,ilham geldi derler ya..o tarz bi şey..bi anda aklına bi ilhan gelir,oradan alır gidersin ya..işte onu diyorum,ve öyle yani..Tasavvufi bilgiler hakkında yaptığım verimli çalışmalar hep yalnızlıktan kafayı yeme derecesine geldiğimde,artık başka çıkış yolu bulamadığımda falan hep Allaha koştum,başım sıkıştığımda hep o başı secdeye koyarak rahat bir nefes alabildim..hep öyle çıktım en derin karanlıkların içinden,en dipteki kuyuların içinden ...zzor arkadaslar,bu işin şakası yok,yaşamanın şakası yok,herkes bir rüyaya dalmış gidiyor..herkes kendi hayalinde sahte ya da değil orası beni ilgilendirmiyo artık,ben kendimle ilgileniyorum..herkes kendiyle ilgilensin,zaten her şey yoluna girer eminim...neyse laftan lafa atladım,ama demek istediğim şu,gerçekten depresif haller ve üzüntü ,mutsuzluk vs bunlar insanı gerçekten cehennem azabını dunyada yasatan seyler..ne derseniz diyin arkadaslar o uzgunluk haline girince gözunuz hic bir şey gormuyor ve resmen yaşayan ölüye donusuyorsunuz,ruhunuz sızlıyor resmen..((şükredecek şeylere gözünüz kör oluyor.duyacak şeylere kulağınız sağır kalıyo
sadece saatlerin saatleri geçmesini izliyorsunuz ve..sonrasında zaten ya kanser oluyosunuz (aşırı uzuntu keder sonucu) ya da ruhsal bir hastalığa davetiye çıkarıyorsunuz falan.sonra zaten kötü şeyler sırasıyla olmaya başlıyor falan.o yüzden bu ruhsal buhranların,kederlerin falan sizi bir yere getireceğini sanmayın lütfen.üzüntü ,üzgün olmak özellikle eğlence sektöründe film sektöründe çok ''estetik''hale getirilmeye çalışılıyor,müzikler falan hep insanı geçmiş ya da gelecek hakkında dusundurmeye itiyor genel olarak.müzik bazen cidden ruhun gıdası tamam kabul .ama bazen de fazla dozajlarla alınması bizi yavaş yavas zehirlendiren bir şeye de dönüşebilir..belki bazıları için böyle değildir onu bilemem..ama bana iyi geldiğini dusundugum coğu şeyin bu tasavvufi dusunme yolculuğunda iyi gelmediğinin farkına vardım gibi.işte o yuzden şu modernizm ya da kapitalist sistem dediğimiz sistem,insanı bireyselleştirerek ailesinden,ailevi köklerinden,ya da kendi ruhsal kaynaklarından alıkoymaya çalışıyo gibi.Bunu neden yapar ki bi sistem?dedim kendi kendime..cevabı aslında cok basit ve net.çünkü bu yeni dunya dediğimiz dunya artık temel ihtiyac odaklı değil istek odaklı ilerliyor.eğlence sektörü,Hollywood basta olmak uzere hayatlarımıza girdi.Türk evlerinde ilk defa yeşilçam filmleriyle içkiyi tanıdık,sigarayı,yasak ilişkileri,vs vs..sonra bu yıllar içinde sektörleşti vs. ve eğlence sektörü aslında çığ gibi büyüdü kısa zamanda büyük bir para kaynağına dönüştü...ve bir virüs gibi yayıldı anadolu evlerine..dıger ulkelere ,dünyaya...ama merak etmeyin ,biticek ,geçecek her sey ve saracağız tüm yaraları ,iyileşeceğiz söz...sandığımız kadar güçlü değiller ve çok az kaldı: )