Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Biraz uzun ama kendinizden de bir şeyler bulacaksınız bu yazıda
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 10.01.18, 15:50
☆Tuana Tuana isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 07.01.15
Bulunduğu yer: Adana
Mesajlar: 4,691
Etiketlendiği Mesaj: 131 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Biraz uzun ama kendinizden de bir şeyler bulacaksınız bu yazıda

Ayrlık Yasası...Aşk Yasası...Biraz Pozitif Düşünce...Çekim?

O,benim ilkokula başladığım ilk gün,yanımda oturan kızdı;ağlıyordu hep,üstelik cebinde mendilide yoktu ve sümükleri akıyordu!Hiç sevmemiştim sıra arkadaşımı.İlerleyen günlerde bu sevmeme duygum daha da arttı,çünkü hep benim silgimi kullanırdı.Ve inadıma hiç silgi almadı kendine.Ben silgimin sadece bir köşesini kullanırdım,o ise hiç dikkat etmeden,her köşesinden siler,köşelerini karartır ve istemediğim bir şekilde eskitirdi silgimi!Çıldırırdım...Ama yıllar içinde,arkadaşım olmaktan çıkıp,hayatımın vazgeçilmezleri arasına girdi ve bana hala ara ara silgi hediye eder;al süs niyetine sakla,zamanında kullandıklarıma say diye

Hastahanenin acil servisinde,o,yediği sakinleştirlerin etkisiyle yarı baygın bir halde yatarken ve onu terkedip giden eşinin adını sayıklayıp ağlarken,ben 23 sene önceye gitmiştim.Elini tutup,''ah be canım arkadaşım,keşke şu anda da elimde bir silgi olabilseydi ve her köşesini kullanıp senin tüm bu yaşadıklarını hayatından silebilseydim'dedim,duymadı...

'Hala cevabını bulamadığım sorularımdan biridir bu;birinden(eşinden,sevgilinden) ayrılmak mı zor,yoksa ayrılan(eşinden sevgilisinden) ayrılan birinin hayata tutunmasını sağlamak mi?Hele hele bu insan sürekli hayatınızda,siz olan,sizden bir parça olan biriyse,çektiği acının yüzünde bıraktığı her acı,siz farkında olmadan sizin yüzünüze yapışıp kalır.Ben zaten dibe vurmuştum,''o beni ayağa kaldırır'' diye düşünürken,şimdi o benim yanıma gelmişti.Ne biçim bir şeydi bu ya,kahrolası sıkıntılar geldiği zaman hep üstüste geliyordu!

''Terkeden insan''la, ''terkedilen insan''ın ilk saniye hikayelerini hep merak ederdim.Acaba yürekte ki acılarının gramajları arasında fark var mı?Terkeden de terkedilen gibi bir şoka giriyor muydu?Ya da terkedilen, terkedene karşı o saniyelerde ilk önce ne hissediyor?Ve en önemlisi de,terkeden aslında terkettiğini,terkedilen de aslında terkettiğini fark ediyor muydu?Aaa dedi yaradan,sen merak dersin de,öğrenmek istersin de,ben sana cevabını göstermem mi mi hiç kulum?Gayet şık bir biçimde terkedilip,kendi payıma düşen cevapları aldım ve oturdum popişimin üstüne.Ve daha ben,kendi kırıklarımın acısını hissedemiyorken,bir de onunkiyle nasıl başa çıkacaktım?

Evet kabul ediyorum,ayrılık,bunu yaşayan herkes için çok zor bir süreç.Ama evlilik gibi uzun soluklu ve içinde yoğun ''ten teması'' yaşanan ilişkilerde,kişiler çok ama daha zor şeyler yaşıyor.Yaşadığınız evde bıraktığı parmak izleri var.Koltukta bedeninin izi,yastığınızda-yorganınızda kalan kokusu var.Ve hepsin de ötesi,ruhunuz da o olan,onun gibi düşünen ve onun gibi hissetmeyi öğrenmiş bir ruh daha var.Yani kurtulmanız gereken şeylerin sayısı o kadar fazla ki,belki de bir çok insanın ''gitti,bitti'' yi kabul etmek yerine,''gelmeli,bitemez'' diye kendini paralama ve hayatlarına geri isteme,gelince affedebilme,unutabilme nedeni bu.

Ben,o bitişin kabul edilmesi gerektiğine inanlardan biriydim.Herşeyin bir değişme/değiştirilme hakkının olduğuna inanıyorum;eğer zaman içinde hayata bakış açınız,görüşleriniz,düşünceleriniz değişiyorsa,farklılaşıyorsanız,dün sevdiğiniz/sevmediğiniz şeyler bugün yer değişiyorsa,o zaman dün sevdiğiniz insanı bugün sevmeme ve hayatınızdan çıkarma,çıkarabilme hakkınız da olmalı.Benim terkedilişim için bulduğum kılıf buydu;çünkü minareyi sürekli görmek bana ciddi anlamda çok büyük acı verecekti.Doğrudur yanlıştır;herşey gibi bu fikir de da tartışmaya açıktır.Ama benim,bir zamanlar yatağımda yatan adamın kişiliğini/kişiliksizliğini, masaya yatıracak,kesecek biçecek biyopsi,otopsi yapacak,tartışacak,tartıştıracak ne sabrım,vardı,ne de tahammül gücüm.''Bittiyse bitti,Allah herkesin yolunu açık etsin'' deyip,kapadım kapımı....Sonrasın da yaşayacaklarım sadece benim sorunumdu,göze alabilecek kadar gücüm olduğuna inanıyordum.Var mıydı peki diyorsunuz dimi?Sözünüde,söyleyenini de çok severim;Öldürmeyen şey güçlendirir/nietzsche...Evet zordu,ama imkansız değildi.sonrasında ve zaman içinde anladım ki,ok yaysız,yay da oksuz aslında hiçbir tehlikesi olmayan silahlardı.Oku, o yaya takan ben de olmuş olabilirdim,,o da olmuş olabilirdi..Yaydan çıkan ok ise,hedefi vurmadan asla geri dönemezdi.nietzsche'

Ben çok hızlı bir şekilde eyvallah diyerek kabullendim gidişi(sanmayın ki lay lay lomdum,ruhumundaki kırıklar,yüreğimdeki sızlamalar...her gün ölüp ölüp dirildim ama kuyruğum hep dimdikti,aferin benim kızıma,ne büyük marifet değil mi?),o hiçbir şekilde kabullenemedi ayrılığı...Kocam da kocam...Kocam da kocam...'Tabii o günlerde,çok küs kendine,''yahu gitti adam,yok,ne kocası,bir mola ver,bekle bak biz sana daha yenisi,daha yakışıklısını bulacaz'' diyemediğimiz için,çaresiz şekilde dolanıp duruyorduk etrafında.Ağlamalar,sızlamalar,sinir krizleri...Hadi al götür hastaneye,vursunlar iğneyi sakinleşsin,al getir yatır.Tam ohh de,o geri uyansın,adamın kazağını,pantolonunu,çorabını birşeyini görsün,gene başlasın aynı fasıl...Tam tamına 4 gün ve gece aynı tempoda izledik bu sahneyi...5. gün ilk işimiz bir psikolog bulup odasına resmen dalmak oldu...Terapiye başladı(lar)...

Hayatımda ya da başkalarının hayatlarında,bir cevap vermem gereken ama,kilitlendiğine inandığım olaylara tanık olduğum zaman,''tecavüz kaçınılmazsa,zevk almasını bileceksin'' diye kestirip atıyorum;annem ise duyduğu zaman deli oluyor bu cümleye.Argoya kaçtığımı ya da olay karşısında,benim terbiye sınırlarını fazlasıyla aştığımı düşünüyor.Ama şu an itibariyle,bazı durumları bundan daha net anlatan başka bir cümle yok benim dağarcığımda.Olan olduktan,biten bittikten sonra,benim kendime vereceğim herhangi bir zarar,o olayı/kişiyi v.s çark ettirip süreci geriye işletecek ve o anları silip atabilecek mi?Dünyanın herhangi bir yerinde bunu yapabilecek herhangi biri yaşıyor mu?Elbette yaşamıyor.Kimsenin elinde,dokunduğu an herşeyi düzeltecek bir sihirli değnek yok.Düşünün,kimsenin tanık olmadığı bir yerde bir trafik kazası olmuş.(yani sebebini sadece kendilerinin bildiği ayrılan 2 kişi)Yerde yatan biri var(yani terkedilen).Birileri(kafamızın içinde ki düşünceler) başına toplanıp acaba nasıl oldu bu kaza,kim suçluydu,kimin hatasıydı yı tartışırken,o anda yerde yatanın ölebilme ihtimali var.Sen(düşünceler) bırak nasıl olduğunu,kimin hatalı olduğunu,önce oraya bir ambulans çağır,o bir kurtulsun,iyileştikten sonra hesaplaşsınlar.Unutmayın,zeminini başkarı hazırlamış olsa dahi,insan kendinin ipini çekerse,bunun adı ''cinayet'' değil,''intihar'' olur ve ''suçlu'', v.s arama hakkınız olmaz;çünkü ipi çeken olarak suçlu olan sadece ama sadece sizsiniz!

Bu arada bizimki coşmuştu;''herşeyi zamana bırakın'' diyen pisikologun ofisini anında terkediyordu.''Şu an da sağlıklı düşünemiyorsunuz,bir de bu taraftan bakmayı deneyin'' diyen psikologa ''sen git o pencereden at kendini'' diyordu.''Psikiyatristle ortak çalışma yürütmemiz lazım,ilaç desteği lazım'' diyen psikoloğa,''sensin deli,ben sadece eşimle kavga ettim-bu arada kelimeye dikkatinizi çekmek istiyorum,terkedildim,ayrılacam diyemiyor,kavga ettim diyor-otur sen iç hapları'' diyordu.Yani anlayacağınız bizim bulunduğumuz ilde,sayesinde rezil olmadığımız bir tane pisikolog kalmadı...Arkadaşın düşünce mekanizması o an sadece hedefe kitlenmiş durumda,sanki pisikolog sihirbaz,gittiğinde hemen çekmeceyi açıp sihirli formülü verecek,bu da tekrarlayacak,adam hoop eve dönecek.Gökten de elmalar filan düşecek,masal mutlu bitecek.Bu satırları okurken,sanmayın ki bütün bu saçma sapan düşünce eylemlerini yaşayan ve yaşayan kadın eğitimsiz,cahil,vizyonsuz biri.Hayır,üniversite eğitimi almış ve kariyer sahibi kadınlardan biri.Ama aldatılma ya da başka sebeplerden dolayı terkedilme durumlarında,eğitim,para,pul,kariyer anında eşitleniyor ve aynı cinsiyetteki kişilerin hepsinin hissettiği duygular*hatta bazen arkasında ki süreçte yaşanan fiziksel eylemler bile-birbirine yakın,hatta eşit. 

Daha önce de söylemiştim,varlığı yokluğu ayrı tartışma konusu lakin ben kesinlikle büyücü-büyü gibi kişi ve eylemlere inanmıyorum.Her insan bir büyücü bence çünkü sadece insana özel verilen''konuşabilmek'' gibi dehşet etkili bir silahımız var.Doğru kullanıldığı taktirde,en güzel muhabbet büyüsünü yapıyor,yanlış kullanıldığı taktirde,en büyük ayrılık büyüsünü...Alın size,geçmişten günümüze gelen ve hala cevabı bir türlü bulunamayan bir soru sözü;''dil mi tatlı,dilber mi?''Dil tatlı arkadaşlar,dilber sadece gözü,dil ise ruhu etkiyor.İlişkilerin uzun soluklu olup olmadığını görüntünüz değil,sözleriniz belirliyor.Hele hele böyle kilit anlarda,öyle zamanlarda, o dilin aslında ne kadar etkili bir silah olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.Eğer gideni geri istiyorsan,hele de bu adam/kadınla evliysen,öncelike çenene sahip olmayı bileceksin ya!Tamam anladık,canın yanıyor,acın var,şu bu ama bir şekilde hakaret içeren cümleler kurunca,bağırıp çağırıp '' ben şunu yaptım, ben bunu ettim,ben haklıyım diye bir taraflarını yırtarcasına bağırınca'',anasının babasının,kardeşinin ya da ailesinin arkasından konuşunca,ne geçiyor eline?Rahatlıyorum!Nah rahatlıyorsun!Hem geri iste,hem kendini onun gözünde küçük düşürüp adamı iyice kendinden uzaklaştır.Bir de eğer çoluk çocuk sahibiysen,o çocuğun sevgi ve güven merkezin de kocaman kocaman delikler aç,mutsuz ve sorunlu çocuklar yetişmesine sebep ol,sonra onlar büyüyüp bizlerden birnin çocuğuyla evlenip,onu mutsız etsinler v.s v.s...Bu böyle uzayıp gitsin...,Ben ayrıldığımda bir daha kesinlikle birleşme ihtimalim yoktu.Lakin ,bir zamanlar aynı yatakta yatmiştim,ayrılsam da eski eşimdi o benim ve arkasından kurduğum herhangi bir olumsuz cümle karşısında,birilerinin bana dönüp''demek sen de bu anlattığın gibi biriydin ki bu kadar süre onunla yaşayabildin'' cümlesini kurabilme ihtimalini düşünüp,uzun bir süre yanımda bir toplu iğneyle gezdim.Ne alaka iğne demeyin,konusu açıldığıında hemen iğneyi bi tarafıma hafifçe batırıyordum,acı aklımı başıma getiriyordu,hemen bir yolunu bulup konuyu kapatıyordum ve böylece öfkeme,sinirime yenilip,hakkında iyi-kötü hiçbirşey söylememiş oluyordum.Evet o sizi,sizden saygıyı haketmeyen biri olabilir,hatta belki de herşeyiyle sadece hatadan ibaret biri.Ama öncelikle kendinize saygı duymayı öğrenmek zorundasınız!Ve bu yüzden de susmayı,sesinizi ve cümlelerinizi kontrol etmeyi öğrenmek zorundasınız.Birinin suratına yumruk atıp ağzını burnunu dağıtıyorsunuz,gün geliyor geçip gidiyor,iyileşiyor.Ama dil yarası geçmiyor,ha deyince unutulmuyor.Hele hele bir şekilde pimanlık duyulan ve geri dönmesi istenen ya da beklenen süreçlerde,eylemlerle sözlerin birbiriyle doğru orantılı gitmesi gerekiyor.Bizimki,öfkesine yenilip diline sahip çıkamayanlardandı,bütün bunları aslında buraya bağlamak için yazdım.Kabullenemem duygusuna o kadar yeniliyordu ki,hırsı, öfkesi siniri,alevi ateşiİşte adı her neyse o duyguların o kadar büyüktü ki,kaynanasına(ki bir zamanlar anne diyordu ona)görümcesine,eşine,gelmişe,geçmişe...Alla hhh,oraya buraya sokuşturduğu nerde ne kadar laf varsa herşeye,herkese saydı,saydı,saydı,sözüm ona içini boşalttı,sonra dönüp''ben ne yapacam şimdi'' dedi.Şeytan o an dedi ki,''kalk suratının ortasına bir tane patlat'',sen de bu şekilde rahatla,boşal...(Buraları bipppliyoruz,şiddete hayır arkadaşlar,kesinlikle hayır)

Ay çok zor günlerdi(miş).Öyle anlar var ki,insanın bir tarafı yaptığı(m) yanlış diyor;bir tarafı haklı(yım) diyor.Ve bazen,bazı durumlarda, bu ikilemi bitirmenin,yanlışı ya da doğruyu görebilmenin de tek yolu,insanın kendini o anki haliyle seyredebilmesiyle oluyor.Karşıdaki seni sana ne kadar anlatırsa anlatsın,kendini asla anlatılan kişi olarak hayal edebilme şansın olmuyor.Bende sonunda,nerden sahip olduğumu bile anımsamadığım bir bilgiyi kullanıp,onun o kendini dağıtıp,saydırdığı anlardan birini kameraya kaydedip,izlemesini sağladım.''Kendini gör,ne hale geldiğini gör,dilinin neler söyleyebildiğini,ve bedeninin nasıl bir görüntü sergilediğini gör''.Kendine inanamadı!İzledikten kısa bir süre sonra,kesinlikle kendini,öfkesini kontrol altına alması gerektiğini anladı.Bu ilk adımdı.Susmak,ben haksızım itirafı değildir.Susmak ve gerektiği zaman konuşabilmeyi başarmak,kontrollü bir insan olmanın göstergesidir ve bu da sorunların oluşmamasında çok büyük bir rol oynar.

''Tamam ben sustum,şimdi ne yapacağız peki'' dediği zaman,aslında hiçbirimiz ne yapmamız gerektiğini kesinlikel bilmiyorduk.Pozitif düşünceyle çok yeni tanışmıştım,ama ı-ıhh,uygulayamıyordum.Düşüncelerimin hepsi bir yerlerde asılı kalıyordu;tutup aşşığa çekemiyordum.Bir de o kesinlikle unutma derdinde filan değildi,geri gelsin istiyordu.Çok kolay ya gideni geri getirmek!Adam daha kavgaları,gürültüleri,kıskançlık krizlerini,senin annen-benim annem bombardmanlarını unutamışken,yetmezmiş gibi adam eşyalarını istemiş,bizimki kilodunu-fanilasını ne bulduysa 7. kattan aşşağı fırlatıp atmış,çocuğumu görecem demiş,git yenisini yap,bu benim demiş v.s v.s,t(tabii bizimkine göre öfke patlaması bu eylemlerin adı,adama göre rezalet),tüm kapılar kapandı,kafaya koymuş,kesinlikle boşanacak!Haklı-haksız herşey yer değiştirdi bizimkinin o hiçbirşeyi farkedemediği dönemde.Sanki o kadar üzüntüyü sıkıntıyı yaşatan o değil,suçlu bizimki oldu!...Pozitif düşünce,çekim yasası şu bu,bunların hepsini de ben getirip koyunca önlerine,sanıyorlar ki ben profosör oldum,e yap hadi echo.Ne alaka,ayrıca benim de erkeklerin topuna en gıcık olduğum bir dönem,kaldı ki ayrılmışım,boşanmışım,dengem allak bullak,elimden gelse,dünya yüzündeki tüm canlıların spermlerde ki kromozomların DNA sıyla oynayıp erkek soyunun kökünü kazıyacam !Ayrıca içinde ''erkek'' cümlesi geçen hiçbir eyleme girmek istemiyorum o dönemlerde;gelmezse gelmesin,canı cehenneme,sanki başka adam yok!(Vallahi aslında kocam da kocam diye direnmekte çok haklıymış,çünkü yok,boşa demiyorlar ''gelen gideni aratır'' diye,tabii bunun farkına yeni yeni varabildim bu da ayrı bir konu(

Doğru yanlış,olur olmaz,mantıklı mantızsız demeden biz ne okuduysak denemeye başladık.Başlamaya başladık da,5 kişiyiz,3 ü boşanmış,boşanıyor,bekar,diğerleri evli...Tabii evli olanlar,aman düzelsin araları,yazıktır,çocuk da var'' derdinde,ben ''bırakın Allahaşkına,boşansın ve unutsun'' derdindeyim,bekar olan bir öyle diyor,bir böyle...E kendi hırs yaptı,isterim de isterim diyor.Şayet o dönemlerde,biz bu yasayı harekete geçirmeyi başardıysak,yasa bizim gel-gitlerimizden garanti salak olup kalmıştır.Bu arada da,diğerlerinin sorunları yok sanmayın,biri annesini kaybetti o aralar,biri iflas etti,birinin ailevi sorunları tavan yapmış durumda,sağlam kimse yok anlayacağınız.Her kafadan ayrı bir ses..Bu arada da,kitap okumak sorun değil,okumaya okuyorsun da,okuduğunu anlamak,anladığını anlatmak,anlatılanı uygulamaya geçirmek ayrı bir dert;çünkü herkes okuduğundan başka bir şey anlıyor,farklı yorumluyor,hiçbir şekilde net ve her insanın anlayabileceği dilde bir formülü yok bu işin.Ama bu arada başladım ben çalışmalara,ufaktan ufaktan uyguluyorum sözümona...Mesela ''kimse olumsuz düşünmeyecek'' kararını almışız.Herkes tamam demiş.Toplanmışız,bir araya gelmişiz.Güzel şeylerden bahsedecez,ortama,evrene,birbirimize olumlu enerji yollayacaz.Ben havaya girmişim,kendimi kaptırmışım,başlamışım anlatmaya''içeriye rengarenk ışıklar girecek,hepimizin en sevdiği renkteki enerji alacağız,sarıp sarmalayacak bizi,gevşeyecez,hafif bir ferahlama hissi hissedecez'' daha girişi bağlamadan gelişmeye,,haydii,biri elinde tepsi, börek getiriyo!Biz toplandık,dolar,altın gününe geldik ya,izzet ikram olmadan olur mu?!Ha bu yetmezmiş gibi,bir de,''aaa,Allah rahmet eylesin,annen bu böreği ne kadar severdi değil mi''dediği anda biri bir başlıyor ağlamaya,arkasından onu gören bir dahaderken öbürü.Al sana pozitif düşüncenin gücü...!(Ne münasebet canım,eksik kalırmıyım ya,elbette bende ağlıyordum ama,gidenin arkasında mı,yoksa sinirimin tepeme çıkmasında mı,yoksa tabağı çatalı atmamak için kendimi sıkmaktan mı,inanın hiç bilmiyorum) 

Sizlere daha önce de bahsettiğim yazma yöntemini kullandı o..Yani İçerde ne varsa dışarı çıkarmak ve düşünceleri temizleyip iç huzurunu sağlamak...İtiraflar ve hesaplaşma.Ve sonrasında onu bir şekilde imha edip,beyine''ben beni üzen herşeyden kurtuldum,artık içeride sıkıntı,üzüntü namına bir şey yok'' mesajı vermek...(Bu konuyu biraz daha genişletmek istedim,aslında bunu konuşarakta yapabilirsiniz ama,karşıdakinin duymasını istemediğiniz itiraflarınızda olabileceği düşüncesi ile,ben hep yazmak diyorum.Ses kayıt aletine anlatıp,bantı yok etmek,bir kamera aracılığı ile kayıt yapıp imha etmek,yazmak ve yakmak-gömmek-suya atmak-yırtmak,eğer kısa bir şeyse sizi rahatsız eden kuma yazmak ve dalgaların alıp götürmesini izlemek,eline taşlar alıp,onlara anlatmak ve o taşları tek tek denize atmak...Önemli olan şey,sizi üzen,sıkan,boğan
canınızı yakan,esir olduğunuz o duygulardan tamamen kurtulmanızı ve rahatlamanızı sağlamak.Sizden çıkmasını sağlamak.Asla hiçbir yönteme bağlı kalmak zorunda değilsiniz,kendi yönteminizi kendiniz de yaratabilirsiniz.Hani hep diyorsunuz ya,düşüncelerden kurtulamıyorum,düşüncelerden kurtulamıyorum diye,bu sizin aslında oraya ne kadar çok çey sakladığınızın kanıtı.O seslerin çokluğuda,aslında size yollanan bir sinyal;''beni biraz boşalt''.Temizlik yapma zamanı gelmiş arkadaşlar,hadi sıvayın paçaları ( 

1-2-3 gün,kaç sürdüyse sürdü yazması...Onu üzen ne var ne yoksa, herşeyini tamamen boşalttığına emin olduğu zaman,yazdıklarını yaktı.Ve küllerinide su giderine boşaltırken,gideni-gidenleri uğurlama cümleleri kurdu.Şimdi evinize istemediğiniz biri gelirken,onu uğurlama sahnenizi getirin gözünüzün önüne.Beyninizden neler geçer?Mesela ben,arkasından kapımı kapatırken,''bir daha gelme sakin,seni hiç sevmiyorum ve evimde görmek istemiyorum.git ve gittiğin yerde kal'' diyorum.O da o yazdıklarından kurtulurken buna benzer bir cümle kurdu.Evinde hiçbir eşya üzerinde değiştirme yapmadı,çünkü eşinin geri gelmesini istiyordu ve eşyaların çekim güçlerinden faydalanmamız gerektiği zamanlar vardı.Çekim gücü deyince,durun durun,ilk deneyemediğimiz deneyimimizi sizinle paylaşayım. 

Şimdi secret yurtdışında çıktı,duyduk,bir çekim yasası lafı ortada geziniyor,ama kitap daha çok yeni,2-3 günlük.Bizde zaten bu konularda çok acemiyiz,hiçbişi bilmiyoruz,ilk başlardayız daha...Bir akşam oturuyoruz birimizde,kızlardan biri dedi ki,aa,ben bunu biliyorum,ben size öğretirim,hadi yapalım..!(tabii geride kalan 4 sazan,yani bizler yuttuk,sanıyoruz ki cidden biliyor,araştırıyor,ediyor,meğer resmen dalga geçiyormuş)E nasıl yapacaz peki?Gelin dedi,masaya oturacaz.Eee,sonra?Hepimiz el ele tutuşacaz,gözlermizi kapatacaz,işte x'in adını söyleyecez,ona gel diyecez,Şimdi,kulaktan dolma bilgilerimizin teorik kısmında aşağı yukarı böle bişi bu yasa ama,ya bu ruh çağırma değil mi?Yok yahu dedi,ne ruhu,dua okumak yok,harf yok,fincan yok,ne gelecek ruh,gelin siz,ben biliyorum.E peki dedik,madem biliyorsun yap.Şimdi zaten herkes ikilemde,gergin,ama biz oturduk masaya,tutuştuk elele,kapadık gözlerimizi.Bu başladı,x evine dön,x karın seni çok özledi...Sulandıracak ya,aklı sıra dalga geçecek -ki zaten amacı o-.x sen ne ruhsuz adamsın,karın...dediği an,elektriklerin gitmesi,ve arkasından bir gümbürtü(meger sandalyalerden birinin ayağı kırıkmış,kızlardan biri düşmüş),arkasından 5 kişinin aynı anda aaaaaaaaaaaaa diye çığlığı...Şimdi yere düşen yerde çığlık atıyor,biz geri kalan 4 salakta,tavuklar gibi masanın etrafında sağlı-sollu kaçışmaya çalıştıkça birbirimize çarpıyoruz,tabii birbirine çarpan,çığlığı basıp yere düşüyor!!!En komik tarafıda,yere düşen ''x,x,vallahi ben senin tarafındayım'' diye bağırıyor,bendeniz sivrisi de,''ben senden nefret ediyorum x''diye bağırıyorum(ay gülmekten yazamıyorum ki ben,gözlerimden yaş geldi,anlatmakla olacak gibi değil,görmeniz lazımdı)Tabii sonunda biri,''ya manyaklaşmayın,kendinize gelin,bu adam ölü değil,ne ruhu,ne gelmesi durun'' demeyi akıl etti de,bizim ciyaklamalarımız durdu.Ama saatlerce kendimize gelemedik,hepimizin ''akıl edip hadi yapalım'' diyen arkadaşa öyle bir bakışı vardı,can korkusu ağır basınca,kız sonunda kalkıp evine gitmek zorunda kaldı.Bu arada gene konuyu dağıttım ben değil mi?Kaç gün oldu,hala konuşma diliyle-yazma dilini birbirinden ayırt etmeyi başaramıyorum,sanki karşımda biri var, yüz yüze konuşur gibi yazıyorum,sonucuda bu oluyor işte....Ama biraz sıkın dişinizi, öğrenecem,öğrenecem,söz veriyorum

Pozitif düşünce gücününün benim anladığım ve hayatıma(hayatımıza) soktuğum şeklini, dünkü yazımda size kapsamlı özetiyle anlatmıştım.O yüzden bugün bir kez daha detaylara girmeyeceğim.Ama inansanızda-inanmasanızda,her yazımda,üzerine bastıra bastıra hep şunu savunacağım;olumlu düşünmek,etrafa güzel gözlerle bakmak ve hayatınızda bu sayede güzellikler yaşamak/yaşatmak,mucize,imkansız,sıradışı bir olay değil,aslında hep var olan birşeydir.Hepimizin çocukluğu,şu anki yaş diliminden çok daha mutluluklarla doluydu değil mi?Lütfen yazının burasında durup,30 saniye ciddi ciddi düşünüp,kendinize doğru cevabı verin.Peki bunun nedeni ne hiç düşündünüz mü ya da biliyormusunuz?Dayanamam ki..Soruyu sordum ama size fırsat verirsem çatlarım,dilim şişerdurun ben hemencecik vereyim cevabı size,O dönemde düşünceleriniz şimdiki gibi kirlenmemişti ve siz olumsuz düşünmeyi bilmiyordunuz.Aslında pozitif düşünceyi sonradan öğrenmediniz arkadaşlar,tam tersine negatif düşünceyi sonradan öğrendiniz.Ben farklı boyutlardan gelip, size, hayatınızda hiç olmayan ya da hiç tanışmadığınız bir duyguyu anlatmaya ya da anımsatmaya çalışmıyorum ki...Tam tersine,özünüzü yani Allahın sizi yarattığı halinizi,gerçek sizi hatırlatmaya çalışıyorum.Bu bisiklete binmek gibi birşey,5-10-20 sene binmemiş ve unutmuş olmanız,hatırlayamayacak olmanız demek değil!İşte bunu yaptık biz.Korkmadan oturduk o bisiklete.Dibi boylayan,yani acıyı hücrelerinde hisseden insanlar için böyle efidik püfüdük düşüşlerin zerre kadar önemi yoktu,çünkü kazanacak çok şeyimiz vardı ve beceremediğimiz taktirde, hayata bu şekilde bakmanın bize vereceği tek zarar bol bol kahkaha atan biri olmaktı(şekil1-a)ki,bunun da kimseye vereceği bir zarar yoktu.Yani kar-zarar hesaplarını sağlam yaptık biz en başta,korkmayın siz  

Ruhsal olarak değişim sürecine girip,değişmeye başladığınız zaman,hayatın içinde siyah-beyaz ve gri dışında renklerinde olduğunu farkediyorsunuz.Hayatın hep aynı hayat olduğu gerçeğini kaybetmiyorsunuz.Lakin sizin ona bakmanızı sağlayan pencerelerin sayısı artınca,onu çok farklı açılardan,çok farklı manzaralarla görmeye ve böylece çok daha iyi tanımaya başlıyorsunuz.Düşünün,evinizdesiniz ve elektrik kesildi.Mumun ya da kibritin nerede olduğunu bildiğiniz için,korkusuzca gidip onu oradan alır ve şayet isterseniz yakıp ışığa kavuşursunuz.Sonra mumu alıp diğer odadaki mumları yakarsınız.Işık ne kadar güçlüyse,gölge o kadar azalır.Ve gölgenin olmadığı yerde,korku olmaz.Korkunun olmadığı yerde kendine güven vardır.Kendine güvendikçe de,vesveseler azalmaya başlar.Zinciri bir 10 sayfa uzatabilirim.İşte benim ve onun hayatında ki zincir de bu şekilde işlemeye başladı. 

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147