Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Biraz uzun ama kendinizden de bir şeyler bulacaksınız bu yazıda
Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 10.01.18, 15:52
☆Tuana Tuana isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 07.01.15
Bulunduğu yer: Adana
Mesajlar: 4,734
Etiketlendiği Mesaj: 130 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Ben terkedilen bir kadınım.Bu siteye kaç kişi girer,bu yazıyı kaç kişi okur,echo terkedilmiş ya diye kaç konuşur,kaç kişi güler inanın zerre kadar umurumda değil.Alın işte,takır takır itiraf ediyorum arkadaşlar,evet terkedildim.Ağladım,sızladım,gülmedim,yemedim ,içmedim,giyinmedim,makyaj yapmadım.sokağa çıkmadım,kendimce dünyayı da durdurdum,güneşi görmemek için gözümü de kapadım,ayı,yıldızı görmemek için kafamı kaldırmadım da...Yani ölmüş birinin(ilişki)arkasında kalan kişinin yapması gereken herşeyi yaptım.Boşandıktan tam 40 gün sonra da,kalktım gittim mutfağa,aldım irmiği,şekeri...Bir güzel bir helva kavurdum.Ve o helvayı kavuruken de,yasinimi okudum.''Allahım sen beni de,onu beraberken yaptığımız tüm yanlışlar için ikimizi de affet,onunda benimde bundan sonra ki yolumu aç,bize bir daha aynı hataları yaptırıp,aynı şekilde yürek acıları verme,bu ilişki öldü,mekanı cennet olsun,huzurunda hakkı,hesabı sorulmasın'' dedim ve sonra o helvayı tüm apartmana dağıttım.Ve ''ne için bu'' diye sorana da,ölüp giden evliliğimin helvası dedim;güldüler,alıp yediler ama,muhtemelen niyetimi söylemek istemiyorum,onlarla dalga geçiyorum sandılar''Manyaklık bu,yok artık,uçmuş bu kadın'' diye düşünüyorsunuz değil mi?Yok hayır,bence değil,yani tamam,uçuk kaçık biri olduğum doğrudur da,manyak değilimdir ya,aaaa,enerji ayarlarımla oynamayın,ayıp oluyor ama!!!... 

Zamanında,''yaşamam için bana böbreğini ver,gözünün birini ver,ciğerinin yarısı ver'' dese,hiç düşünmeden,'' al senin olsun diyecek'' kadar çok sevmiş bir kadının kaleminden çıkıyor bu satırlar arkadaşlar,sanmayın ki ben sevmedim ve sevgi nasıl birşey bilmiyorum...Ama bitti.Ve benim,bir şekilde bu gerçekle yüzleşmem,o duygusal bağımı koparmam,kendime bunu kabul ettirmem gerekiyordu.Eğer bir kurtulma yolu bulamazsam,hayatımın geri kalanını ezik,mutsuz,silik biri olarak geçirecektim.Ben bir evliliği/beraberliği yürütemeyecek kadar ''çirkinmiyim'',''aptalmıyım'',''sorunlumuyum'' ,beceriksiz'',ya da ''yetersizmiyim'' soruları ve türevleri hiç peşimi bırakmayacaktı.Bu kısır döngünün içinde kendimi ve beraberimdeki herkesi saçma sapan bir kaosun içine çekecektim.Düne kilitleyecektim kendimi,ve ölmeden mezara girecek,aynı zaman da günah işleyecektim.Bu dünyada bir ölü gibi yaşamak için yaratmadı bizi Allah ve yaratılış nedenlerime karşı çıkmaya hakkım yoktu benim.Ve bu yolu buldum.Ne çirkinim,ne aptal,ne de ilişkilerini hali hazırda sürdürmeyi başaranlardan eksik gedik bir tarafım var.Ömrü bu kadarmış deyip,kabullenmek gerekiyordu.İnsanlar analarını,babalarını,fidan gibi gencecik evlatlarını toprağa veriyor,ama hayata kaldıkları yerden devam ediyorsa,benim biten bir ilişki için hayatımı sonlandırmamın da bir anlamı yoktu.Dinimizde yas en fazla 40 gün sürer demişler;bende 41. gün hayata kaldığım yerden devam ettim.Gitti mi? Gitti...Geldiğinde nasıl hoşgeldin diyorsanız,güle güle demeyi bilmek zorundasınız.Acınızı yaşamayın,gittiği an takın zilleri kalkın oynayın,kalkın arkasından tef çalın gibi birşey demiyorum,yaşayın yaşayabildiğiniz şekilde..Yaşayın ama sizi siz olmaktan çıkarıp,bir zombiye dönüştürmesine müsade etmeyin.Geçmişte bir güne,bir noktaya takılıp,yarınsız biri olmanıza müsade etmeyin.Adına ne koyarsanız koyun arkadaşlar ama,hayatın,evrenin bir dengesi var.Yaradan, insanlara doğan bir bebeğin mutluluğunu yaşatırken,aynı zaman da ölüm acısınıda yaşatıyoru..Anne- baba olmayı bahşederken,,anne-babanızı hayatınızdan çıkartıp yanına alıyor.Mutluk,gözyaşının kardeşi..Yani ne hiçbir acıyı,ne de hiçbir mutluluğu süresiz yapmıyor.O zaman sizin de,sıradan birer insan olduğunuzu hatırlamanız ve acıları da,sevinçleri de dozunda yaşamayı öğrenmeniz gerekiyor. 

Kıskançlık...Evet keyifli bir duygu bu,ne yalan söyleleyim,ben seviyorum.(ay olsa da kıskansa dermişim şimdi,tabii bu işin şakasıiKıskanmak,kıskanılmak...Maçın devam ettiğini anımsatır bana hep.Biraz da ait olma,sahip olma kokar,o kokuyuda arada bir ciğerlerimde hissetmek hoşuma gider.Lakin dizginleri bir kaptırdığınız zaman,yani ipler sizde değil de,duyguların elindeyse,işte o zaman o duygunun içinde boğuluyorsunuz.Kokuda hoş moş olmuyor.Kendine güven...Bakın size birşey daha anlatayım(ya hayatta bitmeyecek bir yazı,hala okuyormusunuz siz,vallahi billahi tebrik ediyorum sabrınızdan dolayı)Çok güzel ya da çok yakışıklı adamlara dikkat ettiniz mi hiç?Bir gözlemleyin,çoğunlukla hayatlarında uzun soluklu,dengeli giden bir ilişkileri yoktur,yanlızdırlar,hatta çok geç evlenirler,-hasbel kader biri olsa bile- yanlarında ki insanlar da,hiç öyle çok yakışıklı,ya da çok güzel kadınlar değildir.Hatta ''ya bir adama bak,bir kadına bak',bu bunu nasıl almış?' deriz.Bunun nedenini hiç düşündünüz mü?Nedeni şudur,insanlar karşıdakinin güzelliğinden ya da yakışıklılığından korkarlar,ürkerler ve kendilerine güvenleri olmadığı için de yaklaşmaya cesaret edemezler.Ama özgüveni tam olan biri,nasıl göründüğünü önemsemez,gider ve bir şekilde karşıdakinin hayatına girer.İşte olay bu kadar basit... 

Kendinize olan güveniniz arttıkça,kıskançlık eğrisi direk düşmeye başlar.Elinde telefon,zıttırı zıttırı mesaj atan,ya da arayan,''nerdesin'',''ne yapıyorsun'',''gelen ses kimin sesi'',''şu mudur'' ''bu mudur''...Kabus gibi birşey bu ya...Hem yaşayayana eziyet,hem de yaşatana...(Tabii bu ''zor'' cümlesini,sevgi limitli testi yapma adına karşıdakini bilerek kıskandıran,sonra da kendi yarattığı canavar tarafından boğulanlan ve şikayet eden cahillere söylemiyorum,onlar muaflar bu cümlelerden, oh olsun,beter olsunlar!)İlgi de,sevgi de dozunda olursa mutlu ediyor karşıdakini.Bir adam, bana günde 30 defa seni seviyorum diyorsa,o adamın geçmişinde ya ilgisizliğinden dolayı biten bir ilişki vardır,bu sefer aynı şey olmasın diye seni seviyorum papağanı olmuştur,ya da duygularından emin olamamak gibi bir ikilemin içindedir,kişisel bir hipnoz uyguluyordur diye düşünürüm.Şimdi bakın,(aslında başlangıçta kafanız karışmasın diye bir süre o konuya değinmek istemiyorum ama)o inanmadığınız,saçma bulduğunuz çekim yasasına çok somut ve hepinizin çok net anlayacağı bir örnek çıkarayım bu durumdan ve ilerleyen günlerdeki yazılara da atıf yapmış olayım.Şu olmazlarınızın aslında nasıl olur olduğuna beraberce göz atalım.Nasıl işliyor diyorsunuz ya,okuyun....Hatta paragraf paragraf inelim,daha anlaşılır olsun. 

-Seviyor ve seviliyorsunuz.
-Ve herkezde olduğu kadar sizde de ''kıskanma'' duygusu var.Ve bu çok doğal birşey...
-Lakin bir film izlediniz,etkilendiniz.Bir arkadaşınızın başına geldi,çok üzüldünüz.Anneniz anlattı;üst komşu yaşıyormuş,duyunca çok üzülmüş,uyarıyor sizi;''herkes aldatılıyor,aman dikkat et''muhabbetine bir şekilde vakıf oldunuz.(empati yöntemiyle çektiniz negatif düşünceleri ve siz farkına varmadınız,tohum atıldı)
-Oluşan/oluşturulan ya da temelde var olan kendine güven eksikliğinden dolayı,farkında olmadan bir telaş içine girdiniz.
-''Acaba mı,aldatır mı'?' dediğiniz an,yani kıskançlık(duygu) dizginleri ele aldı..
-Tabii beraberinde sorma,sorgulama güdüsü devreye giriyor ve bu ama şakalarla,ama imalarla sevgilinize/kocanıza/karınıza v.s yansıyor. 
-Bir sonraki adım;eylemler başlıyor;telefon,ha bire arıyorsunuz,mesaj atıyorsunuz,çaktırmadan arkadaş teftişi,sorgular sualler,mailbox kontrolleri v.s
. işte şimdi ,karşı taraf tedirgin olmaya başladı.( bu sizde ki negatif enerjinin karşı tarafa geçişi)
-Şimdi karşı taraf sorgulamaya başlıyor;neden kıskanıyor bu beni?Ne var?Ne duydu?Ne biliyor?Acaba bir arkadaşı beni beğendiğini mi ima etti?Ya da birisi bana aşık oldu da,bunu mu biliyor?Birileri beni beğeniyor canım;ben aslında yakışıklı adamım/güzel kadınım,kıskanılıyorum bile neymişim ben abi,kendimi kesinlikle bırakmam lazım,kendime biraz daha özen göstereyim(egosu devreye girdi,ve çok hızlı bir şekilde şişiyor)
-Bu şimdi neden kendine daha fazla özen göstermeye başladı,acaba birisi mi var?Ya olmaz,olamaz,aman yarabbim(şimdi siz,yani,bomba patlamaya hazır,herşey bir ateşlemeye kaldı )
-Buluştunuz.Cafe,lokanta,okul,sinema v.s..Mekana girdiniz,sağa sola sıradan,aslında herzamanki olağan bakışlarını attı,ya basit selamlar verdi ama sizin bomba patlamaya hazırdı,kibrit yakıldı,''kime bakıyorsun sen,kim o selam verdiğin kız-kadın!''...Alttan aldı,işi gırgıra vurdu,sizi sakinleştirmek için şakalar yaptı,lakin siz çok gerginsiniz,onun bu eylemini sulandırmak ya da yüzsüzlük v.s olarak adlandırdınız.Devamın da ise doğal olarak etki-tepki yasası devreye girdi ve alın size kavga....

Şimdi ben bu basit,çok basit olayı daha bir kaç cümleyle daha da uzatabilir,sizi ayırabilirim.Hatta işin içine yeni bir sevgili de koyabilirim.Nasıl mı?Durun hemen yapayım.

-Temelinde güvensizlik/kıskançlık/aldatma-aldatılma olan kavgalar,ne kadar bitti gibi görünse de,boşaldığı yerde hep bir soru işareti vardır ve o o işaret çıkmadığı,orası boşalmadığı için de,pozitif düşünce gücü orada devreye giremez ve orada yeni bir düşünce oluşturamaz.Yani siz barıştınız,lakin tetiktesiniz.
-Evet o da unutmuş görünüyor lakin huzursuz oldu ve artık eskisi kadar doğal davranamıyor.
-Gözünüz sürekli üzerinde,her hareketini,her bakışını daha çok analiz ediyorsunuz.Baskılar başladı;oraya gitme,bununla konuşma,onu giyme,bu telefon neden geç açıldı,bu msn neden açık-kapalı,neden,niçin,niye...
-Sıkıldı.Kendini boğulmuş hissediyor.Sizin çizdiğinğz resimle,ya da dillendirmenizle,''Aldatmak'' düşüncesi artık kesinlikle onunda bilinçaltına yerleşti.Ama o sizi seviyor,böyle bir niyeti yok ki...!(Yasa dediğimiz olay,sizin doğru ya da yanlışınızı bilemez.Devreye girmekle yükümlüdür o...İşte bunun için pozitif düşünceyi çekim yasasının yanında kullanın diyorlar;iyi düşünüp iyi düşünceler aşılayın,size dönüşümü de iyi olsun)
-O rutin hayatına devam ediyor,çevresi,iş-okul arkadaşları hep aynı.Yine yakın olduğu kadın/erkek arkadaşları var ve onlarla görüşüyor.
-Ama sizin bu zaman zarfında aldatılma resmini çizerken,onun yanına koyduğunuz bir kadın/adam karakteri olmak zorunda.Bunun içinde gidip ayrı memeleketten birini bulmayacaksınız tabii,yakınından birini yakıştıracaksınız onun yanına.Ve sizin gözünüzün en beğendiği,ona yakışacağına en çok inandığınız kişiyi seçiyorsunuz ve o resmin içine,onun yanına koyuyorsunuz.(bakın farkında mısınız,hayatına girecek olan adamı/kadını bile siz seçtiniz)
-Sizin resmettiğiniz kadınla aynı kareye girdiği an geldi şimdi...Mecburi bir görüşme ya da isteyerek yapılan bir görüşme.Belki sizinle alakalı bir şey konuşuyor,belki karşıdakinin sorununu dinliyor,belki iş,okul,ders...Ama aynı karedeler...
-Gördünüz,ya da birisi haber verdi(kaldı ki en tehlikelisi bu,başkasının ağzından duyup işitmek.Seninkini x ya da y ile şurda gördüm,görmüşler,v.b kurulan bir cümle...İşte bu...Olay budur,beni aldatıyor!!!Bitti bu iş...Kavga kıyamet...''İnanmıyorum sana'' diye kapanan,kapatılan duygusal kapılar.Seviyrsa nasıl olsa koşar peşimden,geri adım atma..!
-Haa,öyle mi?Demek seni aldattığımı düşünüyorsun,ve bei yapmadığım bir şey için cezalandırıyorsun.Peki o zaman,senin istediğin gibi oynayalım oyunu,bende gerçekten aldatırım.Kaldı ki boşluğa düşmüş bir insan,herşeyi yaşayabilecek bir ruh haline büründüğü için,ve eğer karşı tarafta ki kadın/adam da bir beraberliğe sahip değilse,sizinle uğraşmak yerine karşı tarafa gidip birşeyler paylaşması kadar doğal bir şey yok...E hadi buyrun düşünün,şimdi kim hatalı?Çekim yasası var mı yok mu?

Alıntıdır...
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147