Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Cennet Dili Nedir? Cennette veya Cehennemde Hangi dili konuşacağız ?
Tekil Mesaj gösterimi
  #4  
Alt 23.02.18, 11:07
☆Tuana Tuana isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 07.01.15
Bulunduğu yer: Adana
Mesajlar: 4,729
Etiketlendiği Mesaj: 130 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Cennet ehli'nin dili Arapçadır, onlar Allah'ın huzurunda Arapça konuşurlar. (İbn'ul-Cevzî, 1983: III/71)
• Arapları üç sebepten ötürü seviniz: Ben Arabım, Allah'ın Kelâmı (Kur’an) Arapçadır ve cennet ehli'nin dili Arapçadır. (Hâkim, 1342: IV/87; İbn'ul-Cevzî, 1983: I/41; Suyûtî, 1983: I/442; Aliyyu'l-Kârî, 1985: 182; İbn Arrâk, 1981: II/30; Şevkanî, 1960: 413; Elbânî, 1985: I/189)
• Allah'ın en nefret ettiği dil Farsça'dır. Şeytanlar Huzistanlıların, Cehennemlikler Buharalıların, Cennetlikler ise Arapların dilini konuşurlar. (İbn'ul-Cevzî, 1983: III/71; Suyûtî, 1983: I/11; İbn Arrâk, 1981: I/137)
Dikkat edilecek olursa, bu son hadiste, cennet ehli'nin dilinin Arapça olduğunun belirtilmesinin yanısıra, Allah Teâlâ'nın en nefret ettiği dilin Farsça olduğu, Şeytanların Huzistanlıların, Cehennemliklerin ise Buharalıların dilini konuştukları söylenmektedir.
Farsça'nın zemmedilmesiyle sadece İranlıların değil, onların şahsında Şuûbiyye mensuplarının da zemmedilmiş oldukları açıktır. Huzistan'ın İran topraklarında bir bölge olduğu, bölge halkının ise Hind-Avrupaî veya Sâmi dillerden olmayıp belki Anzanî veya Elamî dillerinin bakiyesi olan ayrı bir dil (Huzî) ile konuştukları (Huart, 5-1/624) ve meselâ ünlü Mutezilî âlim Ebu Ali el-Cübbâî'nin (öl. 303/916) Huzistan asıllı olup Tefsir'ul-Kur’an adlı eserinin de —ki bu eser, Kur’an'ın en eski tercümelerinden biridir— Huzî dilinde yazıldığı dikkate alınacak olursa (Hamidullah, 1993: 108), sanırız Huzî dilinin niçin şeytanlara (!) layık görüldüğü anlaşılır. Buhara halkının cehenneme layık görülmesinin sebebini tahmin etmek içinse, herhalde Buhara'nın bir Türk şehri olduğunu ve orada Türkçe konuşulduğunu bilmek yeterli olacaktır.
Hz. Hud, Hz. Salih ve Hz. Muhammed (s.a) gibi nasıl Arap kavminden olan peygamberler varsa, Arap olmayan peygamberler de vardı ve onlara gelen Kitabların dilinin Arapça olmadığı biliniyordu (msl. Tevrat İbranice'ydi). Her nedense buna da tahammül edilemedi ve Allah Teâlâ'nın Cibril'e vahyi Arapça indirdiği, Cibril'in ise kendisine Arapça gelen vahyi tercüme ederek o peygamberlere inzâl ettiği ya da Cibril'in, o peygamberlere vahyi Arapça getirdiği, ancak sonra o peygamberlerin, vahyi kendi kavimlerinin diliyle ifade ettikleri söylendi. Bu durumda Allah Teâlâ da vahiy meleği Cibril de Arapça'dan başka bir dil konuşmamış oluyorlardı. Öyle ya, semâ'nın, semâdakilerin diliydi Arapça!
• Nefsimi elinde tutana yemin olsun ki Allah her peygambere vahyini ancak Arapça indirir, sonra o peygamber, o vahyi kavmine onların kendi lisanlarıyla tebliğ eder. (Suyûtî, 1983: I/11)
• Vahiy ancak Arapça iner, sonra her peygamber onu kendi kavminin lisanına tercüme eder. (Suyûtî, 1983: I/12)
• Cibril'e Arapça vahyolunuyor, o da her peygambere kendi kavminin lisanıyla inzâl ediyordu. (Suyûtî, 1983: I/11)
Anlaşılan o ki mezkur rivayetler sırf dilin kökeni ile ilgili tartışmalarda delil olarak kullanılsın diye îmal edilmemişti. Çünkü Hz. Âdem'in ve cennet ehli'nin dilinin Arapça olması ya da Allah Teâlâ'nın ve Cibril'in vahyi hep Arapça inzâl etmesi ile ilgili bu tür rivayetlerde, sadece Arapça'nın yüceltilip kutsallaştırılmasıyla kalınmamakta, ayrıca Ümmet içerisindeki diğer unsurların konuştukları diller de zemmedilmektedir.
Bu dillere karşı —hem de Rasûlullah'ın otoritesi alet edilmek suretiyle— yapılan bu saldırıların ardında, Arap kavmiyetçiliğinin izlerini görmemek mümkün değildir.
• Allah'ın en nefret ettiği dil Farsça'dır. (Şevkanî, 1961: 414)
• Arapça'yı güzel konuşabilenleriniz, sakın Farsça konuşmasınlar! Aksi takdirde nifak'a vâris olurlar. (Hâkim, 1342: IV/87)
• Farsça konuşan kimsenin fesatçılığı1 artar, mürüvveti azalır. (İbn Adiy, 1988: IV/109)
Farsça aleyhinde îmal edilen bu rivayetlerin, asırlar sonra İran'da Şii mezhebinin yayılmasıyla birlikte farklı bir istikamete yöneleceği pek tabii idi. Nitekim Türkçe'deki “Öğrenme dil-i Fârisî, gider dinin yârisi (=yarısı)” şeklinde bugün bile halk arasında dolaşan tekerleme, kolayca tahmin edileceği gibi artık bu sefer bir mezheb taassubunu dile getirmekte ve aynı zamanda dille dinin, dille kültürün halkın psikolojisinde nasıl da içiçe olduğunun ilginç bir misalini teşkil etmektedir.
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147