25. Hakikat böyle iken kulaklar, gözler ve kalblerin kıymetini bilmeyen kâfirler diyorlar ki: Ne zaman bu vaad? "O'nun huzurunda toplanacaksınız" (Mülk, 67/24) diye yapılan bu toplanma vaadi eğer doğru iseniz. Ey Peygamber! Ve ey o sözü bize getiren kulağımız ve duyan vicdanlarımız! Eğer biliyor, doğru söylüyorsanız onun ne zaman olacağını da söyleseniz ya!
26-27. De ki: O ilim ancak Allah'ın yanındadır. Yani birşeyin mutlak olarak meydana gelmesini bilmek başka, ne zaman meydana geleceğini bilmek başkadır. Her şeyin meydana geliş zamanını bildiği gibi, her birinizin veya hepinizin ne zaman ölüp, ne zaman dirilip toplanacağınızın tafsilatını da ancak Allah bilir. Ben ise ancak açık bir uyarıcıyım, sadece onun olacağını açıkça haber vererek sakındırıcı bir haberciyim. Yoksa yapacak olan ben değilim. Mutlaka vuku bulacağını biliyorsam da ne zaman meydana geleceğini bilmem. Onu haber vermek, sakındırma haberi değil bir icra tebliğinden ibarettir.
28. De ki: gördünüz ya söyleyin bakalım eğer Allah beni ve benimle beraber olan müminleri helak etse, Mekke müşrikleri, uyarıların Allah Teâlâ tarafından olduğuna inanmayıp da, Peygamber'in dünyadaki hayatına mahsus olduğunu zannettikleri için "şu helak oluverse de kurtulsak" derlerdi. Fakat bu uyarının öyle zannettikleri gibi Peygamber'in vefatıyla kesilivermeyeceğini anlatmak üzere böyle buyuruluyor: Eğer Allah beni ve bütün beraberimdeki müminleri sizin arzu ettiğiniz gibi vefat ettirip ahirete gönderse yahut da bizi esirgese de size karşı yardım edip arzunuza rağmen yaşatsa, her iki takdirde de kâfirleri can yakıcı bir azabdan kurtaracak kimmiş? Demek ki, Allah'tan başka yokmuş, demek ki Allah'a imandan başka kurtuluş çaresi söz konusu değilmiş, siz iman etmedikçe ne Peygamber'in vefatından size bir fayda ne de onun başarısından size bir zarar gelecek değilmiş. Bütün o azab, bu dünyada kalmak sevdasıyla Allah'ın lütfuna, nimetine karşı olan küfrünüzden ve nankörlüğünüzden dolayı geliyormuş. İşte sizin hakkınız öyle yakıcı bir azabtır. Yaşamasını da ölümünü de Allah'tan bilen ve yalnız O'na kulluk eden bizlerin ise, sonucu ölüm olan geçici bir hayattan daha güzel ve sırf rahmet olan ebedi bir hayata güle güle gitmekten başka bir gayesi yoktur.
29. De ki: İşte size o azabı, bize bu rahmeti veren Rahmân'dır ki, bizler O'na iman ettik ve ancak O'na güvenip dayandık, kendimizi O'na verdik, O'na tevekkül ettik. Biz sizi çoklukla veya diğer bir vasıta ile değil, ancak O Rahmân'ın yardımıyla yendik ve yeneceğiz. Ey geri kalan kâfirler! Siz de ileride bileceksiniz ki açık bir sapıklık içinde bulunan kimmiş? O Rahmân'a iman edip, O'na güvenen ve O'nun yoluna giden bizler mi? Yoksa geçici dünyaya aldanıp da O'nun uyarı ve rahmetine küfreden sizler mi? Dünyada hangisi yanlış gidiyormuş? Sonunda hangisi kaybedecekmiş anlayacaksınız. Bu hitab, hülasanın neticesinden sonra ortaya konan bir tehdiddir. Bununla beraber insaflı bir şekilde tebliğ edilmiştir. Hangisinin yanıldığını anlamak için şunu düşünmek yeter:
30. De ki: Gördünüz ya! Kendinizi ve gösterilen yolu bir düşünün, söyleyin bakalım eğer suyunuz çekiliverse; hayatınızın en önemli ve genel mayası olan su yeryüzünden hepten çekiliverir de Allah rahmetini tamamen kesiverir, kaynaklarınız kurursa, yahut beden veya cemiyyetinizin suyu çekiliverir de o güvendiğiniz dünya hayatınız kuruyuverirse size kim bir akarsu, bir menba, bir kaynak suyu getirebilir? Hangi ferd, hangi devlet, hangi fen ve sanat sahibi yeryüzünde veya bedeninizde o hayat mayasını, asıl maddesini yaratabilir? O Rahmân'dan başka hiç kimse getiremez. Bu artık en belirgin bir gerçek değil mi? Zira, suyun ne olduğunu anlayanlar ve "Biz onu hidrojen ve oksijenden elde ederiz." diyecek olanlar da bilirler ki, o gazlar, o buharlar, o havalar, o asıllar, onları tanıtan idrakler ve ortaya çıkaracak melekler de, Allah'tandır. Hep O Rahmân'ın bu âlemde mümine ve kâfire esirgemediği rahmetindendir. Demek ki O Rahmân'dan başka hayat verecek ve tevekkül edilecek hiçbir varlık yoktur. Hakikatte öldürecek ve ölüleri diriltebilecek O'ndan başka kimse yoktur. Demek ki O'ndan, O'nun rahmetinden başkasına dayananlar ve O'na gitmek istemeyenler Dünya ve ahirette açık bir sapıklık içindedirler. Ve öyle olduklarını, O'nun bir rahmeti olan o hayat suyu kesiliverdiği zaman anlayacaklardır. Biz işte O Rahmân'a iman ettik ve O'nun emrine hiç karşı gelmemek üzere kendimizi hayatta ve ölümde O'na teslim edip, O'na tevekkül ettik ve nihayet O'na, O'nun mağfiret ve rahmetine gideceğiz. Böyle inandık ve böyle karar verdik. Dileriz ki "Mutlak hükümranlık elinde" (Mülk, 67/1) olan O Kâdir, O Aziz ve Gafûr, O lütufkâr ve herşeyden haberdar olan, O herşeyi gören yegane yaratıcı, yegane Rahmân olan Rabbımız Teâlâ bizi bu yoldan şaşırtmasın, şeytanlara uydurmasın, imanımızı muhafaza buyursun da iyi huylar, yararlı işlerle güzel sona nail eylesin, bağış ve rahmetine ulaştırsın . Hamd âlemlerin Rabbı Allah'adır.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..
|