Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - İbrahim Suresi Açıklamalı Tefsiri
Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 03.07.18, 09:04
Havasokulu Havasokulu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 28.04.15
Bulunduğu yer: Nefes Aldığım Yerde
Mesajlar: 15,036
Etiketlendiği Mesaj: 884 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Meâl-i Şerifi

28-34- 28- Allah'ın nimetlerine nankörlükle karşılık veren ve sonunda milletlerini helak yurduna konduranları görmedin mi?

29- Onlar, cehenneme girecekler. O ne kötü karargâhtır.

30- Allah'ın yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: "Şimdilik eğleniniz! Çünkü varacağınız yer ateştir. "

31- (Ey Muhammed!) İman eden kullarıma söyle: "Namazı dosdoğru kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli (Allah için) harcasınlar."

32- Allah öyle bir Allah'tır ki; gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli meyveler çıkardı; emri gereğince denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi, ırmakları da emrinize verdi.

33- Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi.

34- O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi. Allah'ın nimetini saymak isterseniz sayamazsınız! Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür.

Meâl-i Şerifi

35 -41-35- Hatırla ki; Bir zaman İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!

36- "Rabbim! Çünkü onlar (putlar) insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa, o bendendir; kim bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan ve çok merhamet edensin.

37- "Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler.

38- "Ey Rabbimiz! Sen bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da şüphesiz bilirsin. Çünkü yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz.

39- "İhtiyarlık halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lutfeden Allah'a hamd olsun. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitir.

40- "Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! duamı kabul et!

41- "Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!"

Meâl-i Şerifi

42-46- 42- Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.

43- O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır.

44- Ey Peygamber! İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut. O gün, zalimler şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım." Onlara: "Daha önce ahirete intikal etmeyeceğinize dair yemin etmemiş miydiniz?" denilir.

45- Siz, kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara nasıl azab ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de vermiştik.

46- Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun.

Meâl-i Şerifi

47- O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir.

48- O gün yeryüzü bir başka yere, gökler, başka göklere çevirilecek ve bütün varlıklar, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah'ın huzuruna toplanacaklardır.

49- O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.

50- Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar.

51- Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir.

52- Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.

47-48- "başka yer". Bu terkib, iki anlama gelebilir. Birisi yeryüzünün yerden başka şeye, yani yer mahiyetinden başkasına demek olur. Birisi de bu yeryüzünün, başka bir yere çevrilmesi demek olur. Ve bu her iki mânâ ile yorum yapılmıştır. Çünkü bazı rivâyetlerde yeryüzü ateş olacak, gökler cennet olacak denilmiş; bazı rivâyetlerde de yeryüzü gümüş külçesi gibi bembeyaz, üzerinde kan dökülmemiş, günah işlenmemiş başka bir yer olacak denilmiştir.

Sehl b. Sa'd'dan rivayet edildiğine göre, ben dinledim Peygamber (s.a.v) buyuruyordu ki: "Kıyamet gününde insanlar tertemiz bir daire gibi beyaz ve parlak bir yer üzerinde haşrolunacaklar." Hz. Aişe'den rivayet edilmiştir ki: "O gün yer yüzü başka bir yere çevrilir.' âyeti hakkında Hz. Peygambere sordum. 'Ey Allah'ın elçisi! O gün insanlar nerede olacak?' dedim. Buyurdu ki: 'Öyle bir şey sordun ki ümmetimden hiçbiri sormamıştı. O vakit insanlar cehennem köprüsü üzerinde, diğer bir rivâyette sırat (köprüsü) üzerinde olacaklar" demiştir."

"Yeryüzü", belirli olarak zikredilmiş ve tekrarlanmış olduğuna ve bu şekilde ikincisinin, birincinin aynısı olması esas olduğuna göre de ikinci mânâ açıkça anlaşılır. Bununla birlikte zamir ile buyurulmayıp da açık isim ile buyurulması birinci mânâya da ihtimal vermektedir. Sonra her iki durumda da değiştirmenin de iki mânâya gelme ihtimali vardır: Birisi tamamen yok ettikten sonra yeni yaratma, yani kendisini değiştirmek; diğeri de maddesinin kalıcı olması ile değiştirilmesi yani vasfını başka şeye çevirmek demek olur. Kelâm bilginlerinden bazıları birinci mânâyı tercih etmişler. Çünkü değiştirmek yeryüzünün kendisine isnad edilmiş olduğu gibi, "Ondan başka her şey yok olacaktır" (Kasas, 28/88) âyeti de açıkça bunu gerektirir. Yukardaki hadise uygun olarak İbnü Mesud hazretleri: "Yer, üzerinde kan dökülmemiş, günah işlenmemiş, süzülmüş beyaz gümüş gibi bir yer ile değiştirilecek" demiş olduğundan bunun bizzat kendisinin değişmesi olduğu da söylenmiştir. Bazı kelâm bilginleri de ikinci mânâyı tercih etmişlerdir. Çünkü değiştirmenin çevirmek mânâsına kullanılması da meşhur olduğu gibi, ölümden sonraki dirilme hakkındaki "kuyruk sokumundaki en küçük kemik" hadisinde maddenin kalıcılığına bir işaret var gibidir. İbnü Abbâs (r.a) dan rivayet edilmiştir ki: "Yeryüzü yine bu yeryüzüdür. Şu kadar var ki sıfatı değişecek, birçok örneklerden biri dağları yürüyecek, denizleri yarılacak, dümdüz olacak, eğrilik büğrülük görülmeyecek" demiş ve şu beyti okumuştur.

Deneye dayanan bilimler ve bunlardan biri olan kimya ilmi kurallarına göre, maddenin kalıcılığı şekli ile yeryüzünün başka bir şeye çevirilmesinin mümkün olduğunu düşünmek kolay ise de, maddenin yok edilmesi yolu ile değiştirilmesinin mümkün olduğunu düşünmek zordur. Onun için maddenin başlangıcı olmayacak kadar eski olması ve kalıcı olmasını ileri süren filozoflar, bunu imkansız saydıklarından, yalnız maddenin başka bir şeye dönüşmesi görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bununla birlikte son zamanlarda maddenin yalnız kuvvete dönüşmesinin mümkün olduğunu gösteren bazı deneylere rastlandığından maddenin kalıcı olması kanunu "kuvvetin kalıcılığı" kanununa, bu da "sebebin kalıcılığı" kanununa çevirilmiştir. İlletin kalıcılığının ise şüphe yok ki Allah'ın ebedî kalıcı olmasıyla ilişkisi vardır.

Özetle maddenin yok olması akla göre de imkansız değildir. Bundan dolayı maddenin değişmesine inanmakla geniş açıklamasını Allah'ın bilgisine havale etmek daha uygundur. Bununla birlikte bu hususta maddenin yok edilmesi şart olmadığından maddeyi başka bir şeye dönüştürmeye inanmak da yeterli olabilir. Bir de İbnü Atiyye tefsirinde şunu da rivâyet etmiştir ki, yeryüzü de değiştirilecek ve fakat her grubun durumuna göre; kimine ekmek, kimine gümüş, kimine ateş v.s. olacaktır.

Bu rivayette, çeşitli rivayetlerin bir toplaması ve uzlaştırılması vardır. Bununla birlikte bu çeşit değişiklikler, dünyada da görülmektedir.

Kısacası, o şaşmaz vaad ve intikamın gerçekleşmesi, o günkü yeryüzü, başka bir yerle değiştirilecek. "Yer uzatılıp dümdüz edildiği, içlerindekini atıp boş kaldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman ki, bu mutlaka gerçekleşecektir o zaman herkes yaptığının karşılığını görecektir" (İnşikâk, 84/3-5) gibi âyetlere bak. Gökler de öyle değişecek, yarılacak ve çatlayacak güneş ve ay, tutulup dürülecek, yıldızları söndürülüp dağıtılarak dürülecek, başka göklere dönüştürülecek. Yani kıyamet kopacak, bu dünyanın yeri ve gökleri yerine ahiret yeri, ahiret gökleri kurulacak. Ve hepsi Allah için ortaya çıkacaklar, yani bütün halk ve bu arada özellikle o zalimler durdukları kabirlerinden yürütülecek. Gizli yapıyoruz iddia ettikleri bütün amelleri ile arasat meydanına dökülecek, hiçbir yerde gizlenemeyerek ve başka hiçbir başvuracak yer bulamayarak Allah için, Allah'ın hüküm ve cezası için büyük mahkemeye çıkacaklar. O Allah için ki, bir ve her şeye galiptir. Vâhid, yani ortağı yok, bu dünyada ondan başka ilâh iddia edenler, başka mabud, başka Rabb tanımak isteyenler veya nefislerine, nefsin isteklerine tapanlar, o gün görecekler ve anlayacaklar ki Allah'tan başka ilâh yok, O'na karşı (varlığını) iddia ettikleri ortaklar, menfaat umdukları, kuvvet isnad ettikleri kendisine uyulanlar, hakim zannettikleri hayaller hiç imiş. Allah bir ve kahhâr, yani her şeye gâlip, her şey onun hüküm ve kudretine yenik ve mahkum, iradesine karşı gelinmek ihtimali yoktur. Kahrına yerler, gökler dayanmaz, O'nun için yerler, gökler değişmiş. Herkes O'nun yüce huzurunda boyun bükmüş ve aslında hepsi O'nun için yaratılmıştır. Kısacası burada Allah'ın sıfatlarından özellikle vâhid (bir) ve kahhâr (kahredici) sıfatlarının zikredilmesi, o günün çok korkunç ve ürkütücü olduğunu anlatmak içindir ki bunun başka bir benzeri, "Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan tek Allah'ındır." (Mümin, 40/16) âyetidir.

49-50- Ve o gün o suçluları göreceksin ki birbirine yaklaştırılarak zincirlere vurulmuşlar. Gömlekleri katrandan. Bilindiği gibi katran; siyah, çirkin ve sert kokulu, süratle tutuşur, sıcak ve keskin bir sıvı maddedir. Araplar bunu uyuz develere sürerler. Denilmiş ki cehennemliklere katran sürülecek ve o, basbayağı onların donu, gömleği olacak. Ve bu şekilde kendilerinde dört çeşit azab toplanacak ki bunlar: çirkin renk, pis koku, şiddetli hararet ve süratle tutuşma, kabiliyeti. Ancak unutulmaması gerekir ki, bütün yeryüzü ve gökleri ile âlemin değiştiği o gün, eşyanın özellikleri ve vasıfları da bambaşka bir halde değişmiş olacaktır. Bundan dolayı o günkü katran, bu gün bildiğimiz katranla mukayese edilemeyecek ve belirlenemeyecek bir şeydir. O halde buradaki anlatım, bir örnek vermek şeklindedir. Önce şurası açıkça biliniyor ki, bu ifadeden son derece bir sefillik hemen akla gelir. İkinci olarak Ebu's-Suud tefsirinde der ki: Bunun, nefsin özünü kuşatıp ona acılar ve üzüntüler çeken, kötü alışkanlıklar ve kötü huylar olmasının ihtimali vardır. Daha doğrusu zikredilen katran, onların bu dünyada bulaştıkları ve kendilerine şiar edindikleri yanlış inançların türlü türlü işkenceleri celbeden çirkin amellerin aynıdır ki, öbür dünyada yani ahirette o şekilde cesed şekline girerek azablarının şiddetlenmesine sebep olacaktır. Ve yüzlerini ateş bürüyecektir. "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. Öyle bir ateş ki gönüllere işler." (Hümeze, 104/6-7) mânâsı gereğince ilk önce kalblerden tutuşacak olan cehennem ateşi, yalnız içlerini yakmakla kalmayacak, o katranlık cesedlerinin her tarafını kaplayacak ve hatta görünen uzuvlarının en kıymetlisi olan ve duygularla hislerinin birleştikleri yer olan yüzlerini bile bürüyecek. Müfessirlerin tercih ettikleri bu mânâ, "O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler." (Kamer, 54/48) mânâsı gibi cehennem içindeki bir durumları demek olur. Fakat bunun, ondan önce haşir sırasında veya sırat üzerinde olması daha kesindir hitabı da bunun bir ipucudur.

51- Çünkü Allah herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Yani bütün onlar; yer ve göklerin o dönüşüm ve değişimi, O Allahın huzuruna çıkış ve günahkârların zincire vurulması, Allah'ın herkesi, her insanın benliğini kazancına göre iyiliğe iyilik, kötülüğe kötülük karşılığıyla cezalandırması hikmeti için yapılacaktır. Ve onun için o gün o günahkarların cezalarını bulurken sen onları öyle göreceksin ey Muhammed!

Veya ey olgun mümin! Şüphe yok ki Allah hesabı çabuk görendir. Çünkü onu bir iş, diğer bir işten meşgul etmez. İmha edip dururken birden bire hesaba çeker. Ve isterse hepsini bir anda bitirir. Ra'd Sûresi'nde

"Sana düşen, sadece duyurmaktır. Hesap görmek de bize düşer" (Ra'd, 13/40) buyurulmadı mıydı.?

52- İşte bu kitap, yani bu İbrahim Sûresi veya bu sûrenin sonunu oluşturan bu den ya kadar olan hatırlatması insanlara gönderilmiş bir bildiridir. Yeterli ve mükemmel bir nasihattır. Bir de bununla uyarılmaları için ve gerçekten Allah'ın bir, ancak bir olduğunu bilsinler diye ve akıl sahipleri olanlar düşünsünler, yani ne yaptıklarını ve ne yapacaklarını, şimdiye kadar hangi dinde, hangi mezhepte ve ne gibi amelde bulunduklarını ve bundan sonra ne yolda hareket etmeleri lazım geleceğini düşünmeleri ve anlamaları içindir ki bu Kur'ân indirildi. Buyurulmayıp da bir "vâv" ın ilave edilmesi ile buyurulmasında ne kadar geniş anlamlı bir belağat vardır. Bu vav, atıf edatı veya başlangıç edatı olarak düşünülebileceğinden dolayı işin başlangıcında iki bağlaç şeklinde gelmesi muhtemel olur. Atf edâtı olduğu takdirde kendisinden önce gibi sözün gelişinden anlaşılan bir matufün aleyhi (üzerine atıf yapılan) hatırlatarak "nasihat edilmeleri için..." mânâsını ifade eder. Başlangıç edatı olduğu takdirde de gösterildiği tarzda lâm'ın bağlı olduğu fiilin, sözün sonunda olduğunu düşündürür. Öyle ki bu önündeki sûreye bağlı olabilir. Bundan dolayı bu âyet, bir taraftan İbrahim Sûresi'ni tamamlarken diğer taraftan ondan sonraki Hıcr Sûresi'ne bir hazırlık denebilecek şekilde mükemmel bir özetleme olmuştur. Şu halde İbrahim Sûresi'ni kapsamış olduğu inançla ilgili hükümleri açısından insanlara özel bir tebliğ; Hıcr Sûresi'ni de uyarma, tevhid ve öğüt verme hikmetleri ile onun bir tamamlayıcısı şeklinde düşünebiliriz.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..

Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147