Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Havas Davet ve Sırları
Tekil Mesaj gösterimi
  #4  
Alt 12.09.18, 20:46
sessiz sessiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28.07.18
Bulunduğu yer: Konya
Mesajlar: 35
Etiketlendiği Mesaj: 6 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Kardeşimiz nefsin makamları ile ilgili bilgi sunmuş kendisine teşekkür ederiz. Ancak, sıralama karışık olmuş, insanların en aşağısı esfeli safilin ile en yücesi ala-yı illiyyin arasında hak ettikleri bir mevkide bulunmaları Hak Teala tarafından murad edilmiş. Hayvandan da aşağı olabileceği gibi melekten de üstün olabilecek makamlar kendisine musahhar kılınmış. Ülaike kel en'am belhüm edal. Hayvani nefs en aşağı olan makam.
NEFSİN MERTEBELERİ:
1- NEFS-İ EMMARE: Kötülükleri işlemeye tahrik eden en süfli durumdaki isyankar nefstir. Şehvetin esiri, şeytanın avanesi olmuş, keyfine zevkine günaha düşkün olan nefstir. Şehvetlere karşı herhangi bir mücadele göstermemek, onun arzularına tabi olarak şeytanın yoluna uyup gitmek nefs-i emmarenin seviyesinde bulunan kimselerin ahvalidir. Sahibine karşı şeytandan bile tehlikeli olabilmektedir. Şeytan hiç olmazsa Ramazan ayında insandan ayrılır çünkü Ramazan ayında şeytanlara kelepçe vurulur. Fakat nefs-i emmare bu ayda bile insana kötülüğü emreder. (Yusuf Suresi 53 ncü ayet)
2- NEFS-İ LEVVAME: Levmetmek kınamak ve ayıplamak demektir. Yaptığı kötülüklerden, Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gösterdiği ihmal ve kusurlardan pişmanlık duyarak vicdanı rahatsız olan ve bu sebeple kendisini şiddetle kınayan nefstir. (Kıyamet Suresi 2 nci ayet)
3-NEFS-İ MÜLHEME: Nefs-i Emmareden pişmanlık duyarak levvameye yükselen mümin, bu merhalede de tevbe, istiğfar, günahlardan sakınmak, manevi irşada gönül vermek ve bazı nefs mücahedeleriyle mülheme mertebesine vasıl olur. Bu mertebede kul, Allahın lütfuyla hayır ve şerri hassas bir suretle ayırd edebilme ve şehevi duygularının ayırılıklarına direnebilme dirayetine kavuşur. Kalbi Allahtan gafil kılan herşeyden uzaklaşır. İmanın hakikatleri kalpte inkişaf etmeye başlar. İlhama mazhar olur. Bu mertebeye ulaşan kul bir nebze de olsa ledünni hakikatlerden, marifet ve keşiften nasibdar olmaya başlar.
4- NEFS-İ MUTMAİNNE: Cenab-ı Hakk'ın emirlerine layıkıyla uyup, men ettiklerinden titizlikle sakınmak suretiyle manevi hastalıklardan kurtulmuş, hakiki ve kuvvetli bir iman ile de huzur, sükun ve itmi'nana kavuşmuş nefstir. Kalb, zikrullah bereketiyle şüphe ve tereddütlerden arınmış, her an şükür ve sena halindedir. Bu mertebede kötü ve çirkin vasıflar, yerini güzel ahlaka terk etmiştir. Hazreti Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in yüksek ahlakı, zevkle güzel bir şekilde yaşanmaktadır. Mutmainne arif-i billah olan takva ve yakin ehlinin nefsidir. Gönülleri daima Hakk'ın zikriyle meşguldür. İmam-ı Rabbani ks. Hazretleri: Nefs-i mutmainneye kadar yapılan ibadetler ve kulluk taklididir. Nefs-i mutmainnede ise bunlar taklitten tahkike dönüşür buyurmuştur. Ey itminana ermiş itaatkar nefs (El Fecr 27) iltifatıyla hitabı ilahiye mazhariyet nasib olmuştur. Bu mertebeye ulaşmış kul artık velayeti süğra denilen küçük velilerden olmuştur.

5- NEFS-İ RADIYE: Daima hakka yönelmek suretiyle Allah ile beraber olma şuuruna erişmiş, hikmetine ve hükmüne ram olarak Rabbinden razı ve hoşnud hale gelmiş olan nefstir. Bu mertebeye yükselen kul, kendi iradesinden vazgeçip Hakkın iradesinde fani olmuştur. Sen O'ndan O da senden razı olarak Rabbine dön. ( El Fecr 28) hükmünün bu makama işaret ettiği beyan olunmaktadır. Bu rıza hali, Hak'tan gelen bütün çileli imtihanlara karşı sabır göstermek ve bu hususta O'nun iradesini canu gönülden kabullenmektir. Bu makamın imtihanları öncekilere göre nisbetle daha ağırdır. Zira insan manen yükseldikçe iptilalar artar. Nitekim Allah Rasulü Sallallahü aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur. "İnsanlar içinde en şiddetli iptilalara uğrayanlar Peygamberlerdir. Sonra da onlara yakınlık derecesine göre diğer kimselerdir. İnsan dindarlığı ölçüsünde iptilalara maruz kalır.''( Tirmizi, Zühd,57) Bu makamdaki kul Allah'tan razı olmuştur. Velayet mertebesinde olduğundan da artık haberdardır. Veliler le tanışır birbirlerini bilirler.

6- NEFS-İ MERDIYYE: Radıye mertebesinde bulunanların, bu mertebenin bütün füyuzatından istifade edebilmeleri için, Cenab-ı Hakkın da onlardan razı olması icap eder. Yani kulun Allah'tan razı olması yetmeyip, kamil bir terakki için Allah'ın da kulundan razı olması gerekir. Diğer bir ifadeyle Hak'tan rızamız, O'nun yüce rızasına mazhar olabilecek bir kıvam ve güzellikte olmalıdır. Buna göre radıye Allah'tan razı olanların, medıyye ise Allah'ın da kendisinden razı olduğu kimselerin makamıdır. Radıye makamında kul Allah'tan razı olmuştur ancak Allahın da kendisinden razı olduğunu bilmemektedir. Nefs-i merdıyye de kötü huylar yok olmuş, güzel huylar ve ahlaki meziyetler inkişaf etmiştir. Öyle ki; Yaratan'dan ötürü yaratılanlara şefkat, merhamet, sevgi, cömertlik, affedicilik ve hassasiyet onda bir lezzet halindedir. Bu mertebede ki bir mümin, nefsini en güzel bir şekilde muhasebe ve murakabe eder. Her nefeste varlık ve benlik keyfiyetlerini gözeterek şeytani hilelere karşı boş bulunmaktan sakınır. Yine bu mertebede kul, her halükarda ve bütün mevcudiyetiyle Hakk'a teslim olmuştur. Allah'tan gelen kahır ve lutuf tecellilerinin her ikisine de gösterdiği rıza bereketiyle ebediyyet alemine göçerken, ilahi rıza ile müjdelenerek kendisine cennet hil'ati giydirilmiştir. "Allah onlardan hoşnud olmuş, onlar da Allah'dan hoşnud olmuşlardır.'' (Beyyine -8) Bu hal ve hareketlere nail olan bir kul, artık hadisatı "hakkal yakin'' mertebesinden seyretmektedir. Allah'ın izniyle bazı gaybi sırlara vakıf olabilir. Cenab-ı Hak rıza, tevekkül ve teslimiyetleri sebebiyle böyle kullarının adeta gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili, tutan eli olur. Bu makamdaki veliler Hazreti Muhammed sallallahü aleyhi vesellem efendimiz ile istedikleri zaman vasıtasız görüşme lütfuna ermişlerdir.

7- NEFS-İ KAMİLE/NEFS-İ SAFİYE: Tezkiye neticesinde arınmış, saf, berrak, ulvi ve olgun nefstir. Bütün marifet sırlarının tahsil edildiği ve ancak Cenab-ı Hak tarafından vehbi olarak lutfedilen bir makamdır. Hak vergisidir. Sırf çalışmakla elde edilmez. Kader sırrına mebni, ilahi bir ihsandır. Nefsi kamileye erişenlere umumiyetle irşad hizmeti tevdi edildiğinden bu makama aynı zamanda irşad makamı da denilir. Böyle zatlar bir fasık ile görüşseler, o fasığın halini anlar, kalbi hastalıklarının ilacını, hal lisanıyla kendilerine bildirirler. Bu makamdaki veliler yüksek mertebededirler. Her türlü keşf ve keramet sahibidirler. Bu kadar açıklama ile yetinelim. Kardeşimizin yazmış olduğuna ilave kabul buyurun lütfen. Allah o makamlara bizleri de eriştirsin inşaallah. Amin
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147