Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Zohar'a Girişten
Tekil Mesaj gösterimi
  #3  
Alt 13.06.19, 11:20
Naim Naim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 29.04.18
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 902
Etiketlendiği Mesaj: 10 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Dünyadaki herkes egoizmi kökünden söküp atmaya ve kendilerini değil bir birlerini
düşünmeye karar verdiğinde, tüm endişeler ortadan kaybolur ve herkes sakin, sağlıklı
ve mutlu bir hayat yaşar çünkü kendilerinin iyiliğinin sağlandığına emin olurlar.
Ancak egoizme saplandıkça, insanlığın başına gelen sürekli acıdan kurtuluş yok. Tam
tersine, Yaratan bize acıları, Kabala tarafından sunulan yolun, sevgi ve bir birine özen
yolu, seçimine karar vermeye yönlendirmek amacıyla gönderir.
Dolayısıyla, Kabala insanlar arası ilişkilere yönelik öğretileri Yaratan’a karşı olan
görevlerimizden daha önemli sayar. Çünkü sosyal görevler egoizmin daha hızlı yok
edilmesine sebep olur.
Henüz üçüncü safhaya ulaşmamış olmamıza rağmen, bu bizi hiçbir şekilde küçültmez,
çünkü bu sadece zaman meselesi. Geleceği şimdiden hissedebiliriz, şu anki
safhamızda, ancak bu geleceği hissetme yeteneğimiz ona olan güvenirliğimize bağlıdır.
Sonuç olarak, tam olarak güvenen bir kişi üçüncü safhanın belirgin bir hissini
geliştirebilir. Bu olduğunda sanki bedenlerimiz yok gibidir.
Ancak, ruh ebediyen mevcuttur çünkü bu özellik Yaratan’ınkine (maddenin ürünü olan
akla zıt olarak) uyar. Ruh, başlangıç doğası alma arzusundan oluşmasına rağmen,
gelişim sürecinde Yaratan’ın niteliğini edinir.
Arzular ihtiyaçları doğurur ve ihtiyaçlar, bu ihtiyaçları karşılayacak uygun düşünceleri
ve bilgiyi uyandırır. İnsanların farklı arzuları olduğundan, ihtiyaçları, düşünceleri ve
gelişimlerinin farklı olması son derece doğaldır.
Sadece temel ihtiyaçları olanlar düşüncelerini ve eğitimlerini bu arzuları karşılamaya
yönlendirir. Akıl ve bilgilerini kullanmalarına rağmen, düşük arzulara (hayat veren)
hizmet ediyorlar. Ego-temelli haz arzuları, diğerleri üzerinde kudret gibi insan
ihtiyacıyla sınırlı olanlar bunu karşılamak için güç, akıl ve eğitimi kullanırlar.
Bazılarının zevk arzusu, haz almak için bilgiyi kullanmaya odaklanmıştır. Böyle kişiler
bu ihtiyaçları karşılamak için akıllarını kullanmak zorundalar. Bu üç tip arzu hiçbir
zaman kendilerinin saf doğalarında ortaya çıkmazlar, çünkü hepimizin içinde çeşitli özelliklerle karışırlar. İşte bu arzuların bileşimi insanları farklı kılar.
Saf (Işık) ABYA dünyalarından geçerken, ruhlar hem başkaları hem de Yaratan için haz
alma yeteneğini edinirler. Ruh bedene girdiğinde, özgecillik, Yaratan için arzu, doğar.
Bu isteğin gücü arzunun büyüklüğüne bağlıdır.
Ruhun ikinci safhada edindiği her şey, bedenin bozulma ve yaşına bakmaksızın,
sonsuza dek ruhta kalır. Karşıt şekilde, bedenin dışında, ruh anında tekabül eden
manevi seviyeyi alır ve Kök’üne geri döner. Doğal olarak, ruhun ebediyeti hiçbir şekilde
yaşam boyunca edinilmiş, bedenin ölümüyle yok olan, bilgiye bağlı değildir. Onun
ebediyeti sadece Yaratan’ın özelliklerinin kazanılmasında yatar.
Biliyoruz ki 6000 yıldır, Kabala’nın yardımı ile ıslah olmak için geldik, bozulmuş zevk
alma arzularıyla bedenlerimizi değil, saflık seviyeleri ve manevi gelişim boyunca
yükselterek sadece ruhlarımızı ıslah edeceğiz. Ancak, egoizmin nihai ıslahı sadece
“ölülerin uyanışı” denilen durumda mümkündür.
Daha önce bahsedildiği gibi, ilk safhanın tam olarak kendini gösterebilmesi üçüncü
safhanın varlığını gerektirir. Dolayısıyla, ilk safha, “ölü bedenlerin uyanışını” yani tüm
kusurlarıyla egoizmin uyanışını gerektirir. Ondan sonra, bozulmuş haliyle egoizmi
özgecilliğe aynı derecede dönüştürme işi yeniden başlar. Bu yolla iki kat kazanırız:
• Bedenden muazzam bir zevk alma arzusu alırız;
• Kendimiz için değil ama Yaratan’ın arzusunu yerine getirmek uğruna zevk alırız.
Sanki biz haz almıyormuşuz da O’nun bize ihsan etmesine izin veriyormuşuz gibidir.
Eylemlerimizde O’na benzediğimiz için, Yaratan’la bütünüzdür. O bize zevk verir ve biz
O’na bunu yapması için izin veririz; böylece “ölülerin uyanışı” ilk safhanın ardından
gelir.
Şimdi anladığımıza göre, “ölülerin uyanışı” ikinci safhanın sonunda, egoizmin yok
edilmesi, özgecilliğin ve ruhun en yüksek manevi seviyesinin edinilmesinden sonra
ortaya çıkmalıdır. Bu safhada, ruh mükemmelliği gerçekleştirir ve bedenin bir uyanış ve
tam ıslah geçirmesini mümkün kılar.

Sırası gelmişken, bu prensip (“ölülerin uyanışı”) her durumda etkilidir. Kötü bir
alışkanlığı, özelliği, ya da eğilimi düzeltmek istediğimizde ondan tamamen
kurtulmalıyız. Sadece, o zaman, onu doğru yönde kısmen kullanmaya devam
edebiliriz. Ancak, kendimizi ondan tamamen kurtarmadan, bu alışkanlık uygun, akıllı
ve özgür bir şekilde kullanılamaz. Öyleyse şimdi, her birimizin minik bir bağ olduğu,
uzun realite zincirindeki rolümüzü anlayabiliriz.
Hayatlarımız dört döneme bölünmüştür:
1. Egoizmin azami seviyesinin kazanılması. Bunu, hemen arkasından
düzeltebilmemiz için, karanlık ABYA sisteminden alırız. Karanlık ABYA
sisteminde aldığımız zevkler, zevk alma arzusunu doyurmaz, sadece onu
büyütürler.
Mesela, kişi zevk almak isteyip de hazzı aldığında, arzu iki katına çıkar. İki katına
çıkmış arzu karşılandığında da dört katına çıkar. Eğer kendimizi (Kabala yöntemini
kullanarak) gereksiz arzulardan sınırlamaz ve temizlemezsek ve sonradan onları
özgecilliğe çevirmezsek, arzumuz hayat boyunca büyümeye devam eder. Sonunda,
ölüm döşeğinde, isteğimizin yarısını bile gerçekleştirmeyi başaramadığımızı keşfederiz.
Diğer bir deyişle, karanlık güçlerin rolü bize üzerinde çalışacak malzeme sağlamak
iken, genellikle biz kendimiz karanlık güçler için malzeme oluruz.
2. İkinci dönemde, kalbimizdeki arı nokta (manevi olarak doğduğumuzdan beri
varolan) güç ve ABYA Işık dünyalarının yardımıyla, manevi yasaları
benimseyerek yükselme fırsatı alır.
Bu süreçte ki asıl görev, maksimum manevi haz arzusunu büyütmek ve edinmektir.
Doğum anında, sadece maddesel şeyleri arzularız: geçiciliklerine ve istikrarsızlıklarına
rağmen tüm dünyaya hâkim olmak ve varlık, ün ve güç elde etmek isteriz.
Ancak, manevi arzuyu geliştirdiğimizde, manevi, ebedi dünyayı da kontrol etmek
isteriz. Bu hem gerçek arzudur, hem de nihai egoizm. Kişi kendi üzerinde çalıştığında,
bu muazzam kendi için zevk alma arzusu üzerinde, düzeltilmiş egoizmimizle aynı
oranda manevi yükseklikler elde edebiliriz.
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147