Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Letâif nedir
Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 09.07.20, 15:37
☆Sadi Sadi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 06.01.20
Bulunduğu yer: Tashkent
Mesajlar: 3,834
Etiketlendiği Mesaj: 562 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Letâif nedir

LETÂİF NEDİR?

Allah dostları, zikrin kalpte dâimî bir idrak hâlinde yaşanabilmesi ve insanın âdeta zikrin içinde kaybolup asıl mezkûr olan Cenâb-ı Hak’ta fânî olması için, tarih boyunca muhtelif usûl ve metotlar belirlemişlerdir. İşte bu metodlardan biri de insan vücudunun muhtelif bölgelerinde bazı letâifler (rûhânî merkezler) belirlemek sûretiyle zikr-i küllîye erişme yoludur.

Maddî vücûdumuzun hayâtiyetini devam ettirmesi için kalp, beyin, karaciğer, akciğer gibi birtakım cihazların sıhhatli çalışması ne kadar lüzumlu ise, mânevî dünyamızın uyanması ve hassasiyet kazanması bakımından da birtakım mânevî merkezlerin varlığı ve sıhhatli çalışması da son derece lüzumludur. İşte ehlullah hazarâtı, keşif ya da tecrübe yoluyla, vücutta bazı letâifler/rûhânî merkezler belirlemişlerdir. Bazı farklı değerlendirmeler var ise de genel kabul gören anlayışa göre bu letâifleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:

LETÂİFLERİN YERLERİ NERELERDİR?

Kalp: Sol göğsün iki parmak altında çam kozalağı şeklinde bulunan et parçasını mahal edinen, yani maddî kalbin derûnunda hissiyatımızın merkezini teşkil eden mânevî latîfedir.

Ruh: Sağ göğsün iki parmak altında bulunan mânevî latîfedir.

Sır: Sol göğsün iki parmak üstünde bulunan mânevî latîfedir.

Hafî: Sağ göğsün iki parmak üstünde bulunan mânevî latîfedir.

Ahfâ: Göğsün tam orta kısmında ve diğer dört letâifin ortasında yer alan mânevî latîfedir.

Nefs-i nâtıka: Alnın tam ortasında iki kaşın arasından yukarıya doğru dik bir çizgi hâlinde bulunan bir latîfedir.

Zikr-i sultânî/Zikr-i kül: Zikrin, vücûdun bütün zerrelerine kadar yayılmasıdır. Diğer bir ifadeyle yukarıda zikredilen latîfelerin zikre alışması gibi, vücûdun bütün zerrelerinin birer latîfe hâline gelerek Allâh’ı zikretmesi hâlidir.

Gönül terbiyecileri olan Hak dostları, bu letâiflerin asıllarının “halk âlemi”nden değil, mânevî kalp gibi “emir âlemi”nden bir sır olduğunu beyan etmişlerdir. Ehl-i mükâşefe için ayân olan bu hâlin, söz kalıpları içinde ifadesi zordur.

Nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesi için zikrin lüzumuna yakînen inanan mürşidler, zikrin hem cehrî (açıktan dille yapılanı) hem de hafî (gizli sessiz ve sözsüz yapılanı) olmak üzere iki şekilde icrâ edilebileceğini ifâde etmişlerdir.

LETÂİF VE HAFÎ ZİKİR

Letâiflerde yapılan zikir, cehrî bir zikir olmayıp, hafî zikirdir. Âyet-i kerîmede zikrin bu çeşidine şöyle işâret edilir:

“Kendi öz benliğinde yalvararak, ürpererek ve sesi de yükseltmeden Rabbini sabah akşam zikret. Ve sakın gâfillerden olma!” (el-A’râf, 205)

Letâifler, ancak çok zikretmekle uyandırılabilir. Son dönemin büyük âriflerinden Mahmud Sâmi -kuddise sirruh- bu konuda şöyle buyurur:

“Zikr-i dâimî, kalbi yumuşatacak ve tasfiye edecek birinci şarttır. Çünkü Cenâb-ı Hak; “Ey mü’minler! Allâh’ı çok çok zikredin.” (el-Ahzâb, 41) buyurmuştur. Zira az yapılan zikir, kalbin yumuşamasına kâfî gelmez, kalp ancak çok zikirle yumuşar. Hiçbir şey buna mânî olmamalıdır. İnsanın mükerrem oluşu, zikr-i dâimî ile tecellî eder, beden bununla nurlanır, temizlenir.”[1]

Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Topbaş -kuddise sirruh- da, zikrullâhın mânevî terbiyedeki ehemmiyeti hususunda şu tespitlerde bulunur:

“Zikir, mühim bir aşk ve îmân ölçüsüdür. Seven sevdiğini çok zikreder, ara vermeden gece gündüz, her saatte, her anda zikreder, anmadan yapamaz. Zikrullâha vâsıl olan her şeye kavuşmuştur. Zikrullâhtan mahrum olan da her şeyi kaybetmiştir. Zikrullâh kalbin nuru, rûhun huzuru, gönlün cilâsı, aklın ölçüsüdür. Zikre devam edenin kalbi mâmur, fiil ve ahlâkı güzel, rûhu sevinçli olur.

Bir kalbe aşk-ı ilâhî girerse, o gönülde Allah zikrinden başka hiçbir şey kalmaz, hepsi yok olur. Evvelce geçirilen büyük mecâzî aşklar bile.


Kalbi zikirle meşgul etmeli, zikirle uyandırmaya, çalıştırmaya gayret etmelidir. İyi çalışıldığı takdirde zikir bütün letâiflere dağılır, nefse, sonra cesede.”[2]

__________________
Insanın dostuda düşmanıda kendisidir
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147