(Yineleyerek)
Bir ucunda hayat, diğer ucunda ölüm...
İp atlıyoruz yaşamı!
Düşürdüğümüz her değer, doğal kavga sebebimiz!

Her şey "Erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım" diyen peygamberimin uyarısını aktarırken:
"Kot pantolon giyen kızlarınız için, içiniz parçalanmıyor mu?" diyen bir "Adam"a saldırı ile başladı!..

Kimse çıkıp da kadına "Elastiki Kot pantolon ile Etini, kalçanı ve cazibeni ortaya koyarken, göğüs dekolten tamamlayıcı şölen. Bir de cüzdanını sokakta masanın üzerine koyup lavaboya gidip gelsene" demedi!

Tahrik giyimine dikkat çekenler dışlandı.
Tahkir edilip horlandı. "Buluğ çağına ermiş kızlarınızı evlendirin" emri Allah'dan değilmiş gibi, bu ayetin detaylarını açıklayan Nurettin Yıldız gibi kimlikler hedef edildi!

Aslında ses çıkaramadıkları Ayetlere öfke idi. Kendini "paratoner" yapmış fedakârları hedef gösterenler, Erdoğan eleştirdi diye müslümanlarca sahipsiz bırakıldı. Hani biz liderimizi kılıcımızla düzeltecek kadar adildik?!..

"Peygamber görevini yapmadı, namazı da zaten yahudilerden aldı" diyenlere ve tv de kadınlarla show yapanlara hiç bir yaptırım gelmedi. Bu zırtopişlerin hiç biri askerimize moral dahi vermedi. Milli değerlerimize katkı sağlamadı. Aksine demoralize edenlerin başındaydılar! Sorunlara ses çıkarmayanlara kimse "Niye görevini yapmıyorsun" demedi!

Adam olmanın cezalandırma sebebi olduğu zamanlardan geçerken, hedefte olan bir avuç insanın içinde, gerek söylem olarak duruşunu tarihe yazıp, cezalarını da şimdi almaya başlayan hocalarımızdan gözüm hiç ayrılmadı!
Haksızlıklara karşı Suskunluklarındaki sır ayete dair.
Sabırları hakeza!

Bir mezhep çıkıp sakal bırakmayanı öldürme fetvası verdi, bir cemaat "Bizim peşimize namaz kılmayanın namazı olmuyor" dedi. Öteki sokakta provakatif zikir ile nefreti okşadı. Hepsinin günahı "orta yol müdavimi" bu alimlere kaldı.
Bütün yük!

Kimse ayet ve hadis kaynağı vererek onları suçlayamadı. Bu ayetin okunma zamanı mı şimdi canıım diyemedi. 'Hangi ayetin ve hadisin zamanı şimdi değil' kimse açıklık getirip yazamadı.
Sadece suçlandılar!

Bir Murat Bardakçı dahi olamayan, değer saydığımız kimlikler sessiz kalarak tuz-buz oldu.

En son inançlı ve sorumluluk sahibi bir Akademisyen Ebubekir Sofuoğlu lince tabi tutuldu. İslam Adalettir, Doğruyu söylemek de!
Devlet erkânı bu Alim veya Akademisyenlerin yanında durmadı. Tahkir edenler sıraya dizildi.
Bizim tepkimiz ne oldu?
Biz nasıl istesek öyle yönetiliriz.
Ne istedik de almadık devletten?
İstemeyi gerçekten arzu ettik mi?
Gerçekten devlet mi suçlu!?

İki yanlış bir doğru ağır aksak yürürken,
Reis doğru söyledi, hayır yanlış buluyorum" ile gözüm suçlananların beyanlarını ararken, iki cihan güneşimizin "...Rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahede ettiğin fitne zamanı kendine bak. İnsanlarla uğraşma. Ayakta isen otur, koşuyorsan yürü. Yay'ını kır, kirişini parçala, kılıcını taşa vur. Evine girerlerse Âdem'in iki oğlundan hayırlısı olanın akıbetini seç (Ölsen bile hakikati söyleyerek Ölen ol, öldüren olma)... sözlerine gözüm takıldı!

Biz inananlarız, bize imtihan var, kaybetmek yok!
Habil'e yürümeyi ihmal etmeden,
Yorulup oyundan çıkmak da yok!
Böyle bir hakkımız da yok.

Tek derdimiz, ip atladığımız Dünya denilen bu platformda imtihan ipine basıp yanmamak!..