Bilmiyorum! inan ki bilmiyorum!
Hayat bazen, ardından baka kalanlarla, ardından bakıp kaldıklarının arasında bir yerlerde sıkışıp kalmaktan ibarettir. Ne yaparsan yap, nereye gidersen git o sıkışıp kaldığın yerden kurtulamazsın. Ya ahlarla, ya da eyvahlarla gittikçe tükenir sayılı nefeslerin...
Sayısız parçan dünde rehinken, elinde kalanlar yarına yetmez sanırsın. Ama gün hiç durmaz, pes etmez, her sabah gelir başucunda bekler uyanmanı, hem de delidolu bir hevesle bekler...
Ölür gibi uyursun her gece, ölür gibi...
Kurduğun alarmlar bile senden ümidini keser, yığınla geç kalmışlıklarla sarmaş dolaş uyanırsın hergüne... Günün hevesleri seni sokağa atar, sofralara oturtur, ödünç kahkahalar ısmarlar, güçlü roller yazar hesabına. Artık hatırlamaz olursun eksik parçalarını, fazlalıklarına aldırış etmezsin...
Bu bir dert biliyorum. İnceden inceye şah damarında zonklayan, sızlayıp duran bir dert...
Dünün derdine düşen acizdir, fakirdir, hatta çoğu zaman aldanmıştır. Dünün derdine düşen çıkmazlardadır. Dün öğütür bugünü, yarını da...
Dünü temize çekmelisin, bulanık olanları terkedip, duru olanları almalısın! Yoksa ardından baka kalanlar da, baka kaldıkların da başına beladır, yakandan düşmezler, kurtulamazsın!..
Aç birbirine kilitlenmiş parmaklarını, kaldır başını, tara bahtının saçlarını! Biraz daha oyalanırsan, biraz daha durursan geçmiş günlerin sayfalarında, biraz daha yığarsan birikmiş bakışları bugünün göz kapaklarına, bira daha...
Bilmiyorum! İnan ki bilmiyorum!
|