Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Anti Aging_Sağlıklı Bir Hayat
Tekil Mesaj gösterimi
  #3  
Alt 10.02.17, 19:24
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,563
Etiketlendiği Mesaj: 1583 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Son yıllarda fizik aktivitenin (egzersiz dışı fiziksel aktivite) azalmasıyla beraber beslenme alışkanlıklarında yağların ve karbonhidratların fazla tüketilmesi sonucu obezite sıklığı artmaktadır. Ağırlık ve enerji dengesi ile iştahı kontrol eden hipotalamustaki nöropeptidlerin çevresel etkilerle değişimi bazen tetikleyici olabilmektedir.



Obezite, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesi ve süresini azaltan bir hastalıktır. Vücudumuzdaki yağ oranının anormal artışı olarak değerlendirilir. Beden kütle indeksi (BKİ= kg cinsinden ağırlık/ metre cinsinden boyun karesi) obezitenin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Obezite, dünya sağlık örgütüne (WHO) göre, 25-29.9 kg/m2 fazla kilolu; 30-34.9 kg/m2 1. derece obez; 35-39.9 kg/m2 2. derece obez ve 40 kg/m2 üstü 3. derece (morbid obez) olarak sınıflandırılmaktadır.



Ayrıca yağ dokusunda, kas, karaciğer ve pankreas beta hücrelerinde biriken aşırı yağ kütlesi, insülin direncine yol açan temel faktörler arasındadır. Abdominal adipozite ile obezitenin metabolik ve kardiyovasküler komplikasyonları arasında güçlü bir ilişkinin gösterilmesi sonrasında BKİ ile birlikte bel çevresi ölçümü önerilmektedir. Bel çevresinin erkekte 102 cm'den kadında ise 88 cm'den büyük olması, tip 2 diyabetes mellitus (şeker hastalığı), hipertansiyon, dislipidemi ve kardiyovasküler hastalıklar için risk fakförü olarak tanımlanmaktadır. Tedavideki en önemli faktörler, kilo kaybı, fiziksel aktivitenin artırılması, dengeli beslenme alışkanlığı ve yaşam tarzı değişiklikleri ile başlar. Merkezimizde, fiziksel ve ruhsal olarak sağlıksızlık hali oluşturan "şişmanlık ve metabolik sendrom", “ Akupunktur, Refleksoloji, Fitoterapi, Hipnoz ve Nöral terapi†den faydalanılarak son derece başarılı bir şekilde yapılmaktadır.

ANTİOKSİDANLAR ve VİTAMİNLERYaşamımız boyunca mükemmel işleyişine akıl sır erdiremediğimiz vücudumuzda, yıllar geçtikçe gerek hücrelerimizin doğal metabolizması sonucu oluşan ve depolanan atık moleküllerin (reaktif oksijen türleri =ROS, serbest radikaller ) gerekse çevreden gelen toksik maddelerin; elektrosmog'un, güneş ışınlarının vb. ektisiyle yenileme ve dengeleme mekanizmaları yavaşlar veya bozulur. Sadece cildimizin kollajen tabakasını değil tüm hücre membranlarında hasar oluşturan serbest radikaller ve karbon monoksit gibi zararlı gazlar yaşlanma sürecini hızlandırır.



Bitkilerdeki bazı vitaminlerin bu süreci azaltıcı etkisi vardır. Bir nevi vücuttaki paslanmayı giderirler. Bu durum, aslında sadece mevsiminde tüketilen taze sebze ve meyveler için geçerlidir. Hakkında uzun süredir araştırmalar yapılan, kongreler düzenlenenden, doktorların sık önerdiği ve herkesin eczanelerden koşa koşa aldığı vitaminler, geçtiğimiz yıllarda antioksidan adıyla atağa geçmiştir. Aslında kim için (hangi hastada ve hastalıkta), ne zaman, hangi dozda ve sıklıkta ve nasıl alınacağı halen bilinmeyen ve bilimsel kanıta dayanmayan bu ilaçlar, “antioksidan†adıyla insanlara pazarlamaktadır. Antioksidanların tıbben etkisi kanıtlanmamasına rağmen kozmetik sektörü de bunu kullanmaktadır. Hatta “oksijen†ve “altın†içerdiği iddia edilen kozmetiklerin bile yapıldığını görüyoruz.



Birbiri ardına üretilen serbest radikalleri önleyici olduğu söylenen, “zengin E vitamini†içeren bakım kremleri, antioksidanların sadece beslenme yoluyla değil cildden emilerek etkili olduğu iddiasıyle alıcı bulmaktadır. Halbuki, “epidermis†dediğimiz üst deri tabakasının geçirgen olmaması “Botox†gibi çözüm arayışları ve “mesoterapi†uygulamalarını yaygınlaştırmıştır. Cildaltına ulaşmaya çalışan bilim adamları, ciltten emilim olmadığı için “karboksiterapi†gibi enjeksiyonlu ve cildi en az 4 mm ile geçen iğnelerle yeni tedavi metodları aramaktadır. Aslında akupunktur iğneleri; “akuesetik†ile de, estetik amaçlı ve kalıcı sonuçlar alabilmekteyiz. UYKU Uyku, kişiden kişiye değişen ve aynı kişinin yaşamının farklı aşamalarından büyük farklılıklar gösteren bir olaydır.

Canlıların günlük etkinliklerinin ritimleri birçok kimyasal, fizyolojik ve davranışsal süreci düzenleyen biyolojik saatler tarafından belirlenir. Bedenimizin her fonksiyonunun kalıtımla önceden planlanmış kendine özgü bir çalışma ritmi var. Bu çalışma ritmlerinin belki de en önemlisi, yaşadığımız gezegendeki aydınlık-karanlık döngüsüne uyum sağlamamızı sağlayan günlük uyku ve uyanıklık döngüsüdür. Bu iç saat düzeneğinin yerinin beyinde talamus altındaki 'suprakiazmatik çekirdek' (SNC) olduğu sanılıyor. Bu saatin düzeneğini oluşturan moleküler olaylar yeni yeni çözülmeye başlandı. Bu ritmlerin en önemlisi, 24 saat içinde tamamlanan ve günlük ritmimizi, yani uyku-uyanıklık periyodomuzu belirleyenidir. Bedenimizin hemen her bir fonksiyonunun kendine ait otonom bir çalışma ritmi var. Uyku ritmi de “Nörovejetatif sistemin†dengeli çalışmasıyla mümkün olmaktadır.

UykusuzlukTıp dilinde insomnia denilen uykusuzluğu doğuran nedenler çeşitlidir. Örneğin yorgunluk, mide şişkinliği, hazımsızlık, zayıflatıcı veya uyarıcı ilaçlar, fazla sıcak, rahatsız edici ışık, gürültü sinir bozukluğu, fazla miktarda çay, kahve veya sigara içmek, ağrılar, kalp veya akciğer hastalıkları, ateş, kaşıntı, günlük olayların etkisi, yatağın uygun olmaması, tedirginlik gibi nedenler uykusuzluğa neden olur. Uykusuzluğu doğuran nedeni bulmak gerekir. Basit uykusuzluklarda yatmadan önce sigara, çay, kahve gibi şeyler içmemek, müzik dinlemek, yatak odasını havalandırmak, ılık banyo yapmak çok faydalıdır.UyurgezerlikTıp dilinde somnambülizm adı verilen bu hastalıkta hastanın şuuru uykuda olduğu halde, duyu organları uyanıktır. Belirtileri hastaya göre değişir. Bazıları uykularında gezer; bazıları ise uykularında konuşur, bağırır, el ve kol işareti yapar. Uyandıkları zaman da uykularında yaptıklarını hatırlamazlar. Daha çok ruhsal bir dengesizliğin ifadesidir. Ayrıca başından yaralanmış olanlarda, kanlarındaki şeker oranı düşük veya beyin damarlarında sertleşme olanlarda da uyurgezerlik görülebilir. Bazı kimselerde ise genetiktir. Uykuda gezen hastaların devamlı olarak ailesi tarafından kontrol altında tutulması, başına gelecek herhangi bir kazayı önlemesi açısından faydalıdır.

Uykusuzluk (İnsomnia) nedir?Uykuya dalma, uykuyu sürdürme ve sonlandırmaya ilişkin sorunlar, dinlendirici olmayan uyku, insomnia (uykusuzluk) karşılığı kabul edilmektedir. Gündüzleri yorgunluk hissi, duygu alanında değişmeler (huzursuzluk, hırçınlık gibi), verimlilikte azalma, hatta düşünsel işlevlerde bozulma tabloya eşlik edebilmektedir.Uykunun dönemleri var mıdır?Uykuda farklı 5 dönem dikkati çekmektedir. Bu dönemlerden birisi REM (Rapid Eye Movement) diğerleri ise Non-REM olarak adlandırılmaktadır. Non-REM dönemi kendi içinde iki ana bölüme ayrılabilir:

Yüzeysel uyku (1. dönem ve kısmen 2. dönem)Derin uyku (3. ve 4. dönemler). Bu dönemleri içine alacak şekilde bir tanım yapılırsa uyku, uyanıklıkla 5 uyku dönemi arasındaki periyodik geçişlerdir denebilir.



Genellikle kısa bir uyanık dönemden sonra insanlar 1., 2., 3. ve 4. döneme girmektedir. Uykunun başlamasından yaklaşık 90-120 dakika sonra da ilk REM dönemi ortaya çıkmaktadır. Daha sonra da 90-120 dakikalık aralarla bir gecede 3-5 REM döneminden geçilmektedir. Genç erişkin insan uykusunun yaklaşık olarak %5-10'unu 1. dönem, %45-60'ını 2. dönem, %20-25'ini 3. ve 4. dönem ve %20-30'unu REM dönemi kapsamaktadır. Genel olarak uykunun ilk üçte birlik bölümünde Non-REM, son üçte birlik döneminde de REM uykusu daha fazla yer almaktadır.



Yüzeyel uyku, uyku-uyanıklık geçişi arasındaki dönemi oluşturmakta olup bu dönemde insanlar kolaylıkla uyandırılabilmektedir. Derin uyku sırasında insanın uyandırılabilmesi için daha şiddetli uyarana ihtiyaç vardır. Bu dönemdeki değişimlerin, bedensel dinlenmeye, yenilenmeye hizmet ettiği kabul edilmektedir. Derin uykunun yeterince uyunmadığı ya da deneysel olarak ortadan kaldırıldığı durumlarda ise insanlar dinlenemediklerinden, sabah yorgun kalktıklarından, yeni bir günün yükünü taşıyacak durumda olmadıklarından yakınmaktadırlar.

Rüyalar ne zaman görülür?Rüyaların % 80'inin REM sırasında görüldüğü bilinmektedir. Bu dönemdeki değişimler, fizyolojik aktiviteler açısından uyanıklığa benzerlik göstermektedir. REM'in işlevi konusunda iki temel açıklama vardır: birincisi, REM'in amacı gün içinde yaşananları unutmaktır, ikincisi, REM uyanıklıkta alınan bilgilerin düzenlenmesinde hizmet eder.REM'in birey için gerekli bulunmayan kayıtları silerek, gerekli olanları düzenleyerek ertesi güne duygusal ve düşünsel olarak hazırlanmaya hizmet ettiği söylenebilir.Ayrıca hayvan deneyleri, öğrenme ile REM arasında yakın ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.

Uyku bozuklukları yaygın mıdır?Uyku bozukluklarının genel populasyonda yaygınlığı % 15-35 civarında olup, % 10-20 oranında ağır ve kalıcı bir şekilde uykusuzluktan yakınanlar bulunmaktadır. İnsanların % 50'si yaşamlarının bir döneminde uykusuzluk çekmektedirler. Bu insanların yarısının sorunlarının ciddi boyutta olduğunu ifade etmeleri, uykusuzluğun önemli ve oldukça yaygın olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Yaşa ya da cinsiyete göre uykusuzlukAraştırmalar kadınların daha fazla uykusuzluk yakınması bulunduğunu göstermektedir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte uyku ihtiyacı da azalmaktadır. Gençlerin daha çok uykuya dalma güçlüğü çektikleri, yaşlıların ise uykuyu sürdürmeye ilişkin sorunlarının ön planda olduğu dikkati çekmektedir. Yaşlılıkla artan hastalıkların uykusuzluk oluşumuna katkısı da yadsınamaz. Süregen uykusuzluk, kadınlarda, yaşlılarda ve bedensel ya da ruhsal hastalıkları olanlarda yaygındır.Uykusuzluk insanı nasıl etkiler?Uykusuzluk, hasta için uyuyamamanın ötesinde anlam taşımakta, psikososyal, mesleki alanlarda da sorunlara yol açmaktadır.



Araştırmalar, uykusuzluğu olan insanların günlük yaşamlarında ve genel sağlık alanlarında daha çok sorunları olduğunu, giderek yaşam kalitesinin düştüğünü ve zaman/enerji yönünden daha çok yardım aramaya yöneldiklerine işaret etmektedir.

Ruhsal bozukluklarda uyku sorunları daha sık görülürPsikiyatrik bozukluklarda uykusuzluk yakınmasının % 75 oranında bulunduğu dikkati çekmektedir. Bunların içinde depresyonda ortaya çıkan uyku bozuklukları özel bir yer tutmaktadır. Depresyonda olan kişilerin uyku örüntüsündeki değişiklikler biyolojik gösterge olarak kabul edilmektedir. Bu örüntüdeki tipik özellikler, kısa sürede REM dönemine girme, geceleri sık uyanma, sabahları erkenden uyanma olarak özetlenebilir. Anksiyete (kaygı) tablolarında ise çoğu zaman uykuya giriş sorunları ön plandadır. Bu hastaların bir bölümü gerginlik nedeniyle, yeterince gevşeme elde edemediklerinden uykuya zorlukla girebilmektedirler.

Uykusuzluk nedenleri nedir?Uykusuzluğa, uyarılmaya yol açan tüm faktörlerin neden olabileceği söylenebilir. Bu nedenle kaynağında kısa süreli ya da kalıcı psikoljik/biyolojik değişmeler yer alabilir.



Bedensel hastalıklar ve bazı ilaçlar biyolojik faktörler olarak ortaya çıkmaktadır.



Psikolojik faktörler olarak bireyin içinde bulunduğu gerginlik ve kaygı gibi yaşantıların, uykunun başlangıcında beklenen gevşemeye engel olduğu, hatta uyku ya da uyumanın kaygı verici bir yaşantı olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Böylece, hastanın uykuya girişi gecikmekte ya da uykuya geçememekte, uyku başlasa bile kesintilerle sürmektedir.

Aşırı uyku nedir?Gündüzleri uyuklamaların temel yakınma olduğu aşırı uyku tabloları, tüm uyku bozukluklarının yarısını oluşturmaktadır. Aşırı uyku tablosunun içinde iki önemli bozukluk yer almaktadır: Bunların birincisi uyku apnesi, ikincisi ise narkolepsidir.



Uyku apnesi, bir saatlik uyku sırasında 10 saniyeden uzun süren beşden fazla sayıda solunum durmasıdır. Yaşamı tehdit eden, ani gece ölümlerine neden olduğu ileri sürülen ve yorgunluk, isteksizlik, verimsizlik, düşünsel işlevlerde bozulma, duygusal dengesizlik gibi çeşitli psikiyatrik belirtilere yol açabilen bir tablodur.



Narkolepsi, gündüzleri uyku atakları, karabasan ve diğer ek belirtilerle karakterize bir tablodur.. Tanı, uyku laboratuarlarındaki çalışmalarla konabilmektedir.

Uykuda konuşma, yürüme, kabuslar neden olur?Uykuda konuşma, yürüme, diş gıcırdatma, kabus, korku, karabasan, altını ıslatma gibi tabloları içeren uyku bozuklukları (parasomnia'lar) tüm uyku bozukluklarının % 15'ini oluşturmaktadır.



Genellikle çocukluk ve ergenlik dönemde görülmektedir. Çocuk ve ergenlerin yaklaşık dörtte birinde parasomnia görülmektedir. Bu oran, erişkin dönemde % 1'e düşmektedir. Genellikle uykunun başlangıç dönemindeki Non-REM uykusu sırasında görülmekte olan parasomnia tablolarının genellikle psikolojik nedenlere dayalı olduğu dikkati çekmektedir. Bu nedenle tedavinin temelini entegratif modeller (Hipnoz, akupunktur. nöral terapi, hiperbarik oksijen) oluşturmaktadır.

Uyku düzeni bozuklukları nedir?Uyku düzeni (siklus) bozuklukları, tüm uyku bozuklularının % 2.9'nu oluşturmaktadır. Burada zaman zaman gece çalışanlara, uçakla ekvatora paralel olarak yolculuk yapanlara (jet-lag), günlük siklusu 24 saatten kısa ya da uzun olanlara ait tablolar yer almaktadır. Tedavi nedene yönelik olup, ritmin düzenlenmesi temel alınmaktadır.



Uyku bozukluğunun tanısının konabilmesi için, yakınmanın tanımlanması, nasıl ortaya çıktığının ve ilişkili faktörlerin araştırılmasına yönelik olan ayrıntılı bir görüşme, psikolojik değerlendirme yapılmalı ve fizik muayene ile laboratuar testleri uygulanmalıdır.Ancak görüşme ve incelemeler sonucunda uygun tedaviye (akupunktur, hipnoz, nöralterapi vs.) yanıt alınamamış, spesifik bir uyku bozukluğuna işaret eden sorunları bulunduğu düşünülen ya da tedavi sonuçları izlenecek hastalar uyku laboratuarında incelenmelidir.Uyku sorunlarının tedavisiUykusuzluğu olan kişilerin bir sonuç alamamalarına karşın uyumak için alkol vb. maddeleri kullandıkları dikkati çekmektedir. Bu şekilde, tabloya diğer sorunlar eklenmektedir.



Uykusuzluğun kaynağı olarak görülen bedensel ve psikolojik gerginlikle baş etmek için “Akupunkturâ€, “Refleksolojiâ€, “Hipnozâ€, “Aktif Bozucu alan tespiti ve tedavisi†ile gerginlik ortadan kaldırılmaya çalışılır.



Uykusuz insanların bir bölümünde sadece uyku hijyeninin düzenlenmesiyle önemli ölçüde yarar sağlanabilmektedir. Uyku hijyeni için şu noktalara dikkat edilmelidir:



- Çok aç ya da tok olmamak,

- Kafeinli, alkollü, kolalı içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınmak,

- Düzenli egzersiz yapmak, ancak akşam saatlerinde heyecan oluşturacak aktivitelerden kaçınmak,

- Uyku gelmeden yatağa girmemek,

- Yatak odasını sadece uyku ve cinsel ilişki için kullanmak,

- Uyuyamadığında uyumaya çabalamamak, yataktan ve yatak odasından çıkarak başka bir yerde zaman geçirip uyku gelince yatağa dönmek,

- Ne kadar uyunursa uyunsun sabah belirli bir saatte kalkmak,

- Gündüzleri uyumamak ve yatak odasını ses, ışık, ısı yönünden izole etmek.

- Yatak odasında televizyon, bilgisayar gibi manyetik kirlilik oluşturan alanları kaldırmak, cep telefonu veya şarjlı telefonları yataktan en az 1 m uzakta tutmak.

Hazımsızlık da uykusuzluk yaparSindirimin normal şekilde olmaması ve bağırsakların seyrek çalışmasına; halk arasında hazımsızlık, tıp dilinde ise dispepsi denir. Nedenleri çeşitlidir.



Ağır yemekler, yemekleri gereği gibi çiğnememe/az çiğneme, diş veya dişeti iltihapları, içki veya sigara içmek, çok miktarda çay veya kahve içmek, fazla miktarda şekerli veya unlu şeyler yemek, kansızlık, yorgunluk, sinir bozukluğu ve üzüntü hazımsızlığı doğuran nedenler arasında sayılabilir.



Yemekten bir süre sonra; midede şişkinlik veya yanma hissi ortaya çıkar. Sık sık yemek ihtiyacı hissedilir. Kabızlıktan şikayet edilir. Bazı kimselerde halsizlik, uykusuzluk, unutkanlık veya çarpıntı görülür. Tedavinin ilk şartı; sıkıntı ve üzüntülerden sıyrılmaktır. Zararlı şeyler terk edilir. Et yemeklerini azaltarak sebze ağırlıklı beslenmek faydalı olacaktır. Bu aşamada da bizden destek alınmalıdır.

alıntıdır..
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147