Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - Ölen bir insanın ruhunun daha önce yaşamış olduğu mekanları ziyaret etmesi
Tekil Mesaj gösterimi
  #5  
Alt 24.07.23, 17:59
Barani Barani isimli Üye şimdilik offline konumundadır
 
Üyelik tarihi: 14.04.23
Bulunduğu yer: Afrika - nuaksot
Mesajlar: 423
Etiketlendiği Mesaj: 25 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
tuki71 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ölen bir insanın ruhunun daha önce yaşamış olduğu mekanları ziyaret etmesi ne derece doğrudur? Ölen kişinin ruhu gezer mi?
Hayatın 5 mertebesi var diyor Bediüzzaman Said Nursi hazretleri ve izah ediyor.

Birinci Suâl: Hazret-i Hızır Aleyhisselâm hayatta mıdır? Hayatta ise, ne için bazı mühim ulemâ hayatını kabul etmiyorlar?

Elcevab: Hayattadır. Fakat merâtib-i hayat beştir. O, ikinci mertebededir. Bu sebebden bazı ulemâ hayatında şübhe etmişler.

Birinci Tabaka-i Hayat: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıdlarla mukayyeddir.

İkinci Tabaka-i Hayat: Hazret-i Hızır ve İlyas aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levâzımâtıyla dâimî mukayyed değillerdir. Bazen istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler. Fakat bizim gibi mecbûr değillerdir. Tevâtür derecesinde, ehl-i şuhûd ve keşif olan evliyânın Hazret-i Hızır ile mâcerâları, bu tabaka-i hayatı tenvîr ve isbat eder. Hatta makamât-ı velâyette bir makam vardır ki, “Makam-ı Hızır” ta‘bîr edilir. O makama gelen bir veli, Hızır’dan ders alır. Ve Hızır ile görüşür. Fakat bazen o makam sâhibi, yanlış olarak ayn-ı Hızır telakkî olunur.

Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdrîs ve Îsâ aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levâzımâtından tecerrüd ile, melek hayatı gibi bir hayata girerek, nûrânî bir letâfet kesb eder. Âdetâ beden-i misâlî letâfetinde ve cesed-i necmî nûrâniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvâtta bulunurlar. “Âhirzamanda Hazret-i Îsâ aleyhisselâm gelecek. Şerîat-ı Muhammediye (asm) ile amel edecek” meâlindeki hadîsin sırrı şudur ki: Âhirzamanda felsefe-i tabîiyenin verdiği cereyân-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, Îsevîlik dini tasaffî ederek ve hurâfâttan tecerrüd edip İslâmiyet’e inkılâb edeceği bir sırada; nasıl ki Îsevîlik şahs-ı ma‘nevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı ma‘nevîsini öldürür. Öyle de, Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm Îsevîlik şahs-ı ma‘nevîsini temsîl ederek, dinsizliğin şahs-ı ma‘nevîsini temsîl eden Deccâl’ı öldürür. Yani inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek.
Dördüncü Tabaka-i Hayat: Şühedâ hayatıdır. Nass-ı Kur’ân ile, şühedânın ehl-i kubûrun fevkınde bir tabaka-i hayatları vardır. Evet, şühedâ, hayat-ı dünyeviyelerini tarîk-i hakta fedâ ettikleri için, Cenâb-ı Hakk kemâl-i kereminden onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsân eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar. Yalnız kendilerini daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar. Kemâl-i saadetle mütelezziz oluyorlar. Ölümdeki firâk acılığını hissetmiyorlar. Ehl-i kubûrun çendân ruhları bâkîdir. Fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedânın lezzetine yetişmez. Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir. Aldığı keyif ve lezzet pek noksândır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür. Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor. Hakîkî lezzet ile hakîkî saadete mazhar olur.

İşte âlem-i berzahtaki emvât ve şühedânın hayat-ı berzahiyeden istifâdeleri öyle farklıdır. Hadsiz vâkıâtla ve rivâyâtla şühedânın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sâbit ve kat‘îdir. Hatta seyyidü’ş-şühedâ olan Hazret-i Hamza radıyallâhü anh, mükerrer vâkıâtla kendine ilticâ eden adamları muhâfaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vâkıâtla, bu tabaka-i hayat tenvîr ve isbat edilmiş.

Hatta ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı. Benim yanımda ve benim yerime şehîd olduktan sonra, üç aylık mesâfede esârette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde, bence bir rüyâ-yı sâdıkada tahtelarz bir menzil sûretindeki kabrine girmişim. Onu şühedâ tabaka-i hayatında gördüm. O beni ölmüş biliyormuş. Benim için çok ağladığını söyledi. Kendisini hayatta biliyor. Fakat Rus’un istîlâsından çekindiği için, yer altında kendine güzel bir menzil yapmış. İşte bu cüz’î rüya, bazı şerâit ve emârâtla, geçen hakîkate bana şuhûd derecesinde bir kanâat vermiştir.

Beşinci Tabaka-i Hayat: Ehl-i kubûrun hayat-ı rûhâniyeleridir. Evet, mevt, tebdîl-i mekândır, ıtlâk-ı rûhtur, vazîfeden terhîstir. İ‘dâm ve adem ve fenâ değildir. Hadsiz vâkıâtla ervâh-ı evliyânın temessülleri ve ehl-i keşfe tezâhürleri ve sâir ehl-i kubûrun yakazaten ve menâmen bizlerle münâsebetleri ve vâkıa mutâbık olarak bizlere ihbârâtları gibi çok delâil, o tabaka-i hayatı tenvîr ve isbat eder. Zaten bekā-yı rûha dâir Yirmi Dokuzuncu Söz bu tabaka-i hayatı delâil-i kat‘iye ile isbat etmiştir.
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147