Kur’ân-ı Kerim’de Allah’ın yüzü (vechullah), eli (yedullah), gelmesi (mecî’), arşın üstünde oturması (istivâ) gibi açık manaları itibariyle Yüce Allah’a nisbet edilemeyecek bazı ayetler vardır. İslâmi literatürde “müteşâbihât” denen bu ifadeler birden çok manaya geldiğinden âlimler tarafından yorumlanmışlardır. Bu ayetlerdeki teşbihler Kur’ân dilinin edebî yapısından kaynaklandığı kadar ilahi kelâmın insana hitap etmesinden, dilin anlatım imkânlarıyla sınırlı olmasından ve insanın anlayacağı şekilde ifadelendirilerek indirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tür ifadelerden bazıları şunlardır: “Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir” (Fetih süresi Ayet 8-10), “Her şey yok olacaktır, yalnızca celâl ve ikram sahibi Allah’ın yüzü kalacaktır” (Rahman süresi Ayet26-27), “Rahmân arşa istivâ etti/oturdu” (Tâhâ Süresi Ayet 5), “Rabbin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman” (Fecr süresi Ayet 22). Haberî sıfatlar hususunda muhafazakâr âlimler yorum yapmaktan kaçınmış, “keyfiyeti/nasıllığı bilinmeksizin” ifadesini kullanarak ayetlerdeki manaları olduğu gibi kabul etmişlerdir. Ancak İslâm coğrafyasının genişlemesinin ve farklı milletlerden pek çok kimsenin Müslüman olmasının tesiriyle insanların ayetleri yanlış yorumlamasına meydan bırakmamak için belli sınırlarda yorumlar yapılmıştır. Örneğin “Allah’ın yüzü” ifadesi Allah’ın varlığı anlamında; “Allah’ın eli” Allah’ın kudreti anlamında anlaşılmış, “Allah’ın arşa istivâ etmesi” ise Allah’ın melekûtu/yönetimi olarak açıklanmıştır. Nitekim Türkçemizde de benzer ifadeler kullanmakla beraber kelimelerin açık anlamlarını kastetmeyiz. “Senin yüzünden bunlar oldu!” dediğimizde kastettiğimiz “senin varlığın sebebiyle” demektir. “Belediye başkanı koltuğuna oturdu” dediğimizde “Başkan görevinin başına geçti” demek isteriz.
Her yerde demek de mekân tayin etmek olur. Bütün mekânları yani her yeri yaratan, Allahu Teâlâ’dır. Yaratılan, yaratana mekân olamaz. Bunun için, her yerde değil, (Mekândan münezzehtir) demelidir. Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Allah her yerde hazır ve nazırdır) denirse, bunu mecaz olarak anlamak gerekir. Yani zamansız ve mekânsız, hiçbir yerde olmayarak hazır ve nazır demektir. Böyle olmazsa, Allahu Teâlâ’yı zamanlı ve mekânlı bilmek olur ki, bu da caiz olmaz. Görüldüğü gibi, (Her yerde hazır ve nazır) sözünü bile mecaz olarak anlamak gerekiyor. (Allah her yerdedir) demekse, caiz olmaz.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
|