Kabul olunmuş tövbenin de alâmetiymiş günahı unutmak..
Unutkanlıktan kurtulmak için ezberlediği duayı da unutmuş biri kadar çaresizim!
Unutmak istediklerin ayaklarına dolanıp durur da, unutmamak için sayfalarca tekrarladığın, her köşe başına işaretler koyduğun şeyleri dahi unutuverirsin ya...
Bazen yolu unutur, kaybolursun. Kendi şehrine, kendi mahallene, kendi yuvana kavuşabilmek için tek çaren yolu hatırlamaktır. Hatırlayamadıkça yorulursun!..
Sabah vaktinde ikindiye niyet edersin, bir ihtiyaç için markete girer başka şeyler alır ama alman gerekeni almazsın, biriyle tanışırsın sana adını söyler ama beş saniye geçmeden unutursun...
Doyasıya unutursun! Gözyaşın yanağından avuçlarına düşmeden, neye ağladığını bile unutursun...
Zihnim, ağzına kadar dolu bir kap sanki, bir damla daha alamayan, taşan bir kap!
"Unutmak da nimettir" derler ya, neleri unuttuğumuza bağlıdır nimet mi yoksa nıkmet mi olduğu!
Unuttuğum günahlarım var mesela, hiç hatırlamaya çalışmıyorum. Bana unutturulmuşsa, şahitlerine de unutturulmuştur diye ümid ediyorum. Bir yerde okumuştum, kabul olunmuş tevbenin de alametiymiş günahı unutmak! Unutturulmayanların cinnetindeyim her gece, her sabah!..
Sesleri, kokuları ve manaları unutmuyorum mesela, zihnimde dipdiri duran sadece onlar. Bazen bir esintinin taşıdığı kokuyla çocukluğumun geçtiği evin bahçesindeki ağacı ve gölgesinde oynadığımız oyunları hatırlıyorum. Bazen bir sese kaydedilmiş nice hatırayla karşılaşıyorum hiç olmadık bir yerde ve hiç olmadık bir zamanda...
Aklımın, kalbimin yettiği günden beri biriktirdiğim ve hiç unutmadığım manalarla ayakta duruyorum. Onlarla uyuyup onlarla uyanıyorum, onlarla konuşuyorum, onlarla biliniyorum insanlar arasında...
Unutmak istediklerimizin şerrinden, unutmamaya çabaladığımız hayırlara doğru sürüp giden bir yolculuktayız. En çok unuttuğumuz yolda oluşumuz, yolcu oluşumuz...
Yolcuyuz!
|