Abdu'l-Kadîr Geylâni Kuddise Sirrûh ile Tevessül
Bismillâhirrahmânirrahîm.
«Menâkib-i Tâcü'l-Evliyâ» 'nın altmış sekizinci menkıbesinde, bir hacetin kabulü için hacet (dilek) nâmazı kılan bir zâtın imdadına, Hz. Gâvs Radıyallâhü Anhâ’nın yetişmesi kerametini dile getirmektedir. Yine «Behçetü'l-Esrâr»'da yer alan Yâfii tarafından tamamlanan bu kıssada şöyle buyurulmaktadır:
Bir gün, güç bir durumda kalan bir zâtın kendisinden yardım istediğini keşfen öğrenen Gavsü'l-âzâm, o yardım dileyen zâtın imdadına koşmuştur.
Şöyle ki:
Haceti için, hacet nâmazı kılan zât, her rek'attan sonra;
11 «Fatiha»,
11 «İhlâs» sûresini okur.
Bunun arkasından, herhalde bu zât gönül gözü açık bir zât olmalı ki, derhal yüzünü zamanın hem Gavs'ı, hem de Kutbü'l-Aktâbı olan Abdülkâdîr Geylânî Kuddise Sirrûh'ün yaşadığı Irak'a yönelir ve Gavsü'l-âzâm'a tevessül eder. Sonra Kabe-i Şerife'ye yönelerek yine
11 «Fatiha»
11 «İhlâs» sûresini de okur.
Yine aynı şekilde Irak'a yönelerek Gavsü'l-âzâm'a şöyle hitâb eder:
Ey insanlar ve cinlerin şeyhi!
Ey Allâh'ın kutbu!
Ey Allâh'ın gerçek bileni!
Ey Allâh'ın sevgilisi!
Ey Muhammed soyundan Abdülkâdîr Geylânî! Dileği yerine getiren nezdinde, …(İstek).. müşkülden kurtar!
Şefaatini benden esirgeme.
Ey Hâkk celle celâluhü'nün askerleri görünmez kuvvetlerinle bana yardımcı ol!» diye tevessül’de bulunur.
Gavsü'l-âzâm'ın mahbûbiyet sırrının tecellîyâtıyla, İnşâ Allâhu teâlâ ile dileği yerine gelir. Böylece Gavsü'l-Âzâm kendisine yardımcı olur.
Bu kıssada üzerinde durulacak hususlar şunlardır:
Kendisinden yardım isteğinde bulunulan;
Gavsü'l-Âzâm Radıyallâhü Anhâ’n şeyhü’s-sakaleyndir. Yâni, hem insanların, hem de cinlerin şeyhidir. Bu, her mürşide nasip olan bir şeref değildir.
«Değil her cana ya hû hatta cânânâ da vermezler niyazı bize Kur'ân-ı Kerîm'deki şu âyet-i celîleyi hatırlatır:
Malûmdur ki, Bedir Savaşı'nda, iki cihan serveri Sallallâhü aleyhi ve’s-sellem efendimiz, âlemlerin Yüce Rabbine şöyle hitab eder:
«Yâ Rabbi! Bu bölük öyle bir bölüktür ki, mağlûp olursa birliğini kabul eden kimse kalmayacaktır.»
O esnada Hâkk Celle Celâluhü, görünmez askerlerle Bedir Savaşı'nda müslümanlara yardımda bulunmuştur.
Yâni, kıssada belirtilen görünmeyen askerlerini göndererek müşrikleri yok etmiştir.
Kıssadan çıkacak en önemli Ledünni sırları ise şunlardır:
1- Dilekleri kabul eden yüce Mevlâ'nın nezdinde, tüm niyazların mertebe-i niyaz kabul buyurulmasının sebebi, Gavsü'l-âzâm'ın mahbûbîyet ve maşûkîyet yüce katında bulunmasıdır. Diğer kerâmet-i kevniye ve ilmiyesi dahi bu sebebe dayanmaktadır.
2- Gavsü'l-âzâm zamanının Kutbü'l-aktâb ve İnsan-ı Kâmil'i olduklarından, zamanında İsm-i Âzam sırrını izhâr ettiğinden, Hâkk Celle Celâluhü'ye yapılan her yalvarma, önce ona hitaptır.
Bunun en açık tezahür ve kanıtı şudur:
Bir mürît; şayet yüce Hâkk Celle Celâluhü Teâlâ'ya münâcaatta bulunurken öncelikle niyazına başlarken zamanın Kutbü'l-Aktâb'ının kutsal ismini ( hakikatyolcusu.com adlı forumda “Âlimler ve Evliyâlar” kısımında vermiştik) zikretse, ardından Allâh Celle Celâluhü duâ'da bulunsa... yaradanın yüce katına kısa zamanda erişir.
Belki bazı kimseler Fatihâ Şerife'yi işaret ederek bunu kabul etmeyebilirler. Fakat gerçek bu merkezdedir.
Bu öyle bir sırdır ki, bunu bilen bilir, bilmeyen inkâr eder.
Tıpkı Gizli İlimleri inkâr eden gafillerin durumları gibi...
Nasıl ki göz ile eşya arasına, gözlükler giriyor.
Kulak ile seslerin arasına duyma cihazları giriyor. Ve bunlar vasıta olarak,
gözleri ve kulakları avâm olanların, daha iyi görmesini ve işitmesini temin ediyor ise;
Aklı ve kalbi avâm olanların, hakikatlerle aralarına vasıflı ve ehil insanların girmeleri onların marifetlerini ve faziletlerini artırır ve inkişâf ettirir. Manevi hayatlar nizâm ve intizâm altına girer.
Çünkü avâm-ı nâs çıplak hakikatleri göremezler ve idrak edemezler. Ancak vasıtalarla hâkikatleri algılayabilirler.
Buraya kadar anlattıklarımızda önemli olan nokta şudur:
Bu vasıtaların; sadece vesileden ileri geçmemesi, şeffaf ve nezih olması, hâkikatleri perdelememesi ve örtmemesi, özellikle de, kul ile Allâh arasındaki münasebete kuvvet vermesi ve kesmemesidir.
Allâh bizleri gizli ve açık şirk koşmaktan muhafaza etsin.
|