Huruf-u Mukattaa Nedir? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > Havas ilmi & Gizli ilimler > Havas Kursu & Havas Dersleri > Havas Dersleri

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 18.08.17, 13:22
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 28.04.15
Bulunduğu yer: Nefes Aldığım Yerde
Mesajlar: 14,911
Etiketlendiği Mesaj: 899 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Huruf-u Mukattaa Nedir?




Kur’ân-ı Kerim'de elifbadaki harf sayısınca, yirmi dokuz surede huruf-u mukattaa vardır.


Huruf-u mukattaa, sûre başlarında kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı bulunan harflerdir. Zaten bu harfler okunurken de teker teker okunur, bir kelime gibi okunmaz.

Huruf-u mukattaa'nın Kur’ân-ı Kerim'deki yerleri de şöyledir:

Altı sûrede elif-lâm-mîm vardır. Bunlar; Bakara, Âl-i İmrân, Ankebût, Rûm, Lokman ve Secde sûreleridir. Â'râf Sûresi'nde de Elif-lâm-mîm-sâd bulunmaktadır.

Beş sûrede elif-lâm-râ vardır. Bunlar; Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim ve Hicr sûreleridir. Ra’d Sûresi'nde de elif-lâm-mîm-râ vardır.

Altı sûrede hâ-mîm vardır. Bunlar; Mü’min, Fussilet, Zuhruf, Duhân, Câsiye ve Ahkaf sûreleridir. Şûrâ Sûresi'nde de hâ-mîm-ayin-sîn-kaf bulunmaktadır.

Ayrıca, Şuarâ ve Kasas sûrelerinde tâ-sîn-mîm, Neml Sûresi'nde tâ-sîn, Meryem Sûresi'nde kâf-hâ-yâ-ayîn-sîn-kaf, Tâhâ Sûresi'nde tâ-hâ, Yâsin Sûresi'nde yâ-sîn, Sâd Sûresi'nde sâd, Kaf Sûresi'nde kaaf, Kalem Sûresi'nde de nûn harfi bulunmaktadır.

Bu Huruf-u mukattaa harflerin hikmet ve özellikleri de kısaca şöyledir:

1. Bu harfler Kur’ân’ın îcâzını ve mucizeliğini gösterir. Yani, Kur’ân’a, ilk nâzil oluşundan bu zamana kadar hiçbir insan eli karışmadığı gibi, bundan sonra da karışmayacaktır. Ayrıca Kur’ân’ın bir harfinin dahi taklidi mümkün olmamıştır ve olamayacaktır.

2. Bu harfler İlâhî bir şifredir. İnsan aklı onun mânâsını anlamaya güç yetiremez. Bu şifrenin anahtarı sadece Peygamber Efendimiz'dedir (a.s.m.). Yani bu harflerin mânâsını tam olarak ancak Peygamberimiz (asm) bilir ve anlar. Bu da Peygamberimiz (asv)'in çok üstün bir zekâ ve anlayışa sahip olduğunun bir alâmet ve işaretidir.

3. Cenab-ı Hak bu harflerle has kullarından bazılarına birtakım mânevî işaretler de vermiştir. Yani Ehl-i velayet, ehl-i tahkik seyr ü sülûk-i rûhâniyeye ait çok muamelât-ı gaybîye işâratını onlarda bulmuşlardır. Zaten tefsirlerde bu harflere bazı mânâlar verilir ki, müfessirler, “Bunun mânâsı böyledir dememişler, sadece te’vil gibi birtakım işaretlerde bulunmuşlardır. Meselâ, elif-lâm-mîm’e Elif-Allah, lâm-Cebrail, mîm-Muhammed mânâsını vermişlerdir. Yâni, Kur’ân-ı Kerim, Allah tarafından, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Muhammed’e (a.s.m.) indirilmiştir.

Huruf-u mukattaa'nın gerek okunması, gerekse yazılmasının maddî ve manevi pek çok tesir ve faydaları vardır.



Abdullah bin Mes’ud’un (r.a.) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:
Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa, onun için bir sevap vardır. Her sevap da on misli kadar artar. Elif-lâm-mîm bir harftir, demiyorum; elif bir harf, lâm bir harf, mîm de bir harftir. Huruf-u mukattaa'nın mühim bir özelliğini de Bediüzzaman Hazretleri mealen şöyle ifade eder;

Bu harfler okunur veya yazılırsa maddî ilâç gibi tesir ettiği gibi, daha bir çok maksatlar için de fayda verir.





1. İşârâtü'l-îcâz
2. Tirmizi, Sevabü'l-icâz
3. Lâtif Nükteler

__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan,
Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren..

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 23.04.19, 21:17
Acemi
 
Üyelik tarihi: 23.04.19
Bulunduğu yer: Türkiye
Mesajlar: 12
Etiketlendiği Mesaj: 1 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Beşer de “‘Kelâm’ sıfatından gelen Şeriat-ı İlahiyenin hameleleri, mümessilleri, mütemessilleri” (29. Söz) olması hasebiyle Kur’ân harflerini seslendirdiğinde; harfler havada zerrelerle *sümbülleniveriyorlar. Ve bu zerreler, maddî manevî surette inkişaf ederek itaatlerini eşya üzerinde izhar ediyorlar. Hassaten Huruf-u Mukattaa harfleri; birer düğüm, birer düğme gibi; ferşten Arşa manevî telsiz bir telefon misillü ve İlâhî birer şifre mahiyetinde kâinatta cereyan ediyorlar.

Hulâsaten; Mukattaa harflerinin, hassas birer düğme hükmünde olduğundan maddî bir ilâç gibi şifa suretiyle tesir edebileceği ve başka maksatlara da Allah’ın izni inayetiyle faydası olabileceği ifade edilmektedir. (Lem’alar, Yirmi Sekizinci Lem’a, Yirminci Nükte, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2013, s. 646)

Üstad Bsdiüzzaman enNursi
faydalı olur diye alintiladim

Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 05.08.24, 19:55
Üye
 
Üyelik tarihi: 23.06.24
Bulunduğu yer: Aksaray
Mesajlar: 91
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Huruf-u mukattaa nedir ?

Bakara Suresi gibi, Ali İmran Suresi de ilk ayetinde belirli harflerle başlar. Ancak Kuran'da, anlamlı bir bütünlük oluşturmadığı düşünülen ve rastgele gibi görünen harflerle başlayan 29 sure bulunmaktadır . Örneğin, Kalem Suresi, "kör kör parmağım gözüne" benzetmesiyle nûn harfiyle başlar. Kaf Suresi, tek başına duran kaf harfiyle açılır. Ta ve Ha ile başlayan Taha Suresi, elif lam mim sad ile başlayan Araf Suresi ve Ta Sin Mim ile başlayan Kasas Suresi de bu tür örnekler arasında yer alır. Bu harfler, başka harflerle birleşmeyip kendi isimleriyle okunan hareketsiz harflerdir ve mukataa harfler olarak adlandırılır. Bu mukataa harflerle başlayan surelerin neden böyle olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır, Allah ve Resulü arasında şifre olduğunu rivayet edenlerde olmuştur. Bu konuda ilmi olan bizlerle paylaşırsa memnun olurum .

Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 05.08.24, 20:13
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,252
Etiketlendiği Mesaj: 247 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Severuz Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bakara Suresi gibi, Ali İmran Suresi de ilk ayetinde belirli harflerle başlar. Ancak Kuran'da, anlamlı bir bütünlük oluşturmadığı düşünülen ve rastgele gibi görünen harflerle başlayan 29 sure bulunmaktadır . Örneğin, Kalem Suresi, "kör kör parmağım gözüne" benzetmesiyle nûn harfiyle başlar. Kaf Suresi, tek başına duran kaf harfiyle açılır. Ta ve Ha ile başlayan Taha Suresi, elif lam mim sad ile başlayan Araf Suresi ve Ta Sin Mim ile başlayan Kasas Suresi de bu tür örnekler arasında yer alır. Bu harfler, başka harflerle birleşmeyip kendi isimleriyle okunan hareketsiz harflerdir ve mukataa harfler olarak adlandırılır. Bu mukataa harflerle başlayan surelerin neden böyle olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır, Allah ve Resulü arasında şifre olduğunu rivayet edenlerde olmuştur. Bu konuda ilmi olan bizlerle paylaşırsa memnun olurum .
Hurûf-i mukatta‘a konusunda hareket noktası olarak bunları “yemin ifadeleri” olarak belirlemek mümkündür. Belli sûrelerin başında zikredilenlerle Arap alfabesindeki bütün harfler kastedilmiş olabilir. Çünkü Araplar’ın geleneğine göre kıymeti yüce ve değerli şeyler üzerine ant içilir. Harfler ise dünya ve âhiret düzenini sağlayan temel unsurlardan olup onlar vasıtasıyla bütün faydalı şeylere ulaşılabilir. Bunun yanında mukattaa harfleri, bütün hikmet nevilerinin kendilerinde toplandığı iki büyük nimet olan “konuşma” ve “dinleyip işitme” nimetlerine de işaret etmektedir. Bu sebeple Allah, “Harflerin Rabbi’ne yemin olsun ki” anlamında onlara yemin etmiştir. Veya insanların gözlerinde harflerin kıymetini yüceltmek amacıyla onlarla yemin etmiştir. Bunun, Allah’ın iradesi çerçevesinde bulunduğu şüphesizdir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Bazı sûrelerin başında yer alan harflerden her birinin, tekrar edelim ki ebced hesabı ile insanların katında büyük ve önemli birer duruma işaret eden remiz ve semboller olması da mümkündür. Yine onlarla Allah’ın isim ve sıfatları, yaratıklarına ihsan ettiği nimetleri, İslâm ümmetinin akıbeti, bu ümmetin halife ve devlet başkanlarının sayısı ve İslâm ümmetinin yayılacağı yerler semboller halinde anlatılmış da olabilir. Bu, son derece veciz bir anlatım biçimidir, hatta söz yerine remizle yetinmek ve uzun anlatıma girişmektense işaretleri kâfi görmektir[“Denildiğine göre Kur’ân’da geçen hece harflerinin her biri büyük ve önemli birer duruma işaret etmektedir. Meselâ İslâm ümmetinin hâkimiyetinin ulaşacağı sınırlar ve onların hâkimiyetinde hakkın bâtıla galibiyeti, devlet başkanları ile halifelerinin sayıları, İslâm devletinin hâkim olacağı ve yayılacağı yerlerin sayısı, son derece veciz bir anlatımla ve uzun sözler yerine sadece bu harflerle yetinilerek açıklanmıştır. Bu suretle insanlar, Allah’ın dilediği şeyleri işaret ve sembol diliyle anlatmadaki kudretini öğrenmiştir. Görmez misin ki Allah bazı yaratıkların yapılarına öyle gizemli şeyler yerleştirmiştir ki hem akıllar hem idrak vasıtaları bunları anlamakta hayrete düşmüştür. Meselâ böceğin yapısında ipeğin, ceylanda miskin, arıda balın… bulunuşu gibi. İşte Allah’ın kendi kelâmındaki remizli beyanları da bunun gibidir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir” (Semerkandî, Şerhu’t-Te’vîlât, vr. 7a) ]. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir. Bu suretle insanlar Allah’ın kudretine vâkıf olsun ve O’nun, dilediği gerçekleri dilediği sembollere sığdırdığını anlasın, hem de bütün yaratıkların gerçek konumu çerçevesinde. Nitekim eşyada bulunup da akıl ve idrak vasıtalarının mahiyetini anlamaktan âciz kaldığı ve herkesin kavrayamadığı ince sırlar bu cümleden olup, Allah bunların zâhirî ve bâtınî yönlerini dilediğinde beyan etmektedir. Bunun gibi kendi beyanlarını da zaman zaman bu konumda kılması tabiidir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Sözü edilen harflerin sûre adları olması da mümkündür. Kitaplarına dilediği isimleri verdiği gibi sûrelerine de dilediği isimleri vermesi Allah’a ait bir iştir. Cins isimleri en fazla beş harfli olduğu gibi mukattaa harflerinden oluşan sûre adları da böyledir[Arap dilinde ilâve (ziyade) harfler içermeyen cins isimlerinin en çok beş harften meydana geldiği anlatılmak isteniyor. “Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd” (كٓهٰيٰعٓصٓ) ve “Hâ. Mîm. Ayn. Sîn. Kâf (حٰمٓعٓسٓقٓ) gibi sûrelerin başında yer alan hurûf-i mukattaa’nın da en uzunu beş harftir]. Bunun delili bu tür harflerle başlayan bütün sûrelerin sözü edilen harflerle bağlantı içinde olmasıdır; sanki sûre, başındaki mukattaa harfleriyle kurulmuştur. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Hecâ harflerinin, daha önce söz konusu ettiğimiz üzere, vezinli ve vezinsiz sözlerin arasını ayırma vazifesi gören teşbîb kabilinden olması da mümkündür. Duyulur âlemdeki sözlerde âdet olan, manzumelerin teşbib ile başlamasıdır. Şair, bu suretle asıl söyleyeceği kelâmdan farklı bir giriş yapar, işte Allah kelâmının durumu da böyledir. Görmez misin ki Kur’ân, beşerî söz türleri çerçevesinde bir durum arzeder, fakat beşerin kelâmında Kur’ân’a tıpatıp benzeyen bir ifade bulmak mümkün değildir. Şairlerin teşbibinde de durum aynıdır. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Allah’ın bu harfleri, neyi kastettiğini yalnız kendisinin bildiği şekilde indirmiş olması da mümkündür. Bu suretle Allah hurûf-i mukattaayı te’vîl ve tefsir etmekten çekinmek, gerçek anlamlarını ve kendileriyle ne anlatılmak istendiğini, onları indirene bırakmak ve onların müteşâbih âyetler olduklarını kabul etmek husûsunda kullarını imtihan etmeyi dilemiştir. Nitekim inkârcıların (mülhide) takılıp kaldığı konulardan biri de bu harflerdir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Bu harflerin Mekkeliler’in daha önce benzerini görüp tanımadıkları ilginç bir biçimde gelmeleri sebebiyle üzerinde düşünmeye sevkedecek tarzda indirilmiş olması da mümkündür. Çünkü Allah onların hakkı kabul etmeyip direttiklerini, Kur’ân’ı dinlemeyip ondan yüz çevirdiklerini ve onların, “Kur’ân’ı dinlemeyin, onu okunurken gürültüye boğun”[Fussilet suresi 26. ayet] dediklerini biliyordu. Zira Mekkeliler, Hz. Peygamber’i kendilerinden biri gibi kabul ediyordu. Ayrıca bu harfler daha önce tanımadıkları bir ifade şekli getirdiğinden onların eleştirisine yol açmıştır. Resûl-i Ekrem de bu inançsızlara her şeyin idaresine sahip bulunan Allah’ın katından nâzil olanları öğrenmeye kendilerini sevkedecek olan hurûf-i mukattaalı sûreler okumuştur. Bu yüzden onlar, Kur’ân’ın bütün diğer âyetleri arasında bu harfler üzerinde fikir yormaya koyulmuşlardır. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Nihayet diğer bir görüşe göre de Allah yaratıklarını bu harfler üzerinde düşünmeye davet etmiştir. Bunlarla neyi anlatmak istediğini bilen sadece kendisidir.“Zâlike’l-kitab” (ذلك الكتاب) Allah nezdindeki kitaba, yani “levh-i mahfûza” işaret ettiği için “bu kitap” anlamındadır. “O” mânasındaki zâlikenin (ذلك) “bu” anlamındaki hazâ (هذا) yerine kullanılması, Arap dilinde geçerli ve yaygındır. Bir anlayışa göre buradaki zâlike (ذلك) gerçek anlamında olarak uzaktaki şeyleri göstermek için kullanılmış olup “o” anlamındadır. Buna göre sözü edilen kelime ile güvenilir yazıcı meleklerin ellerinde bulunan kitaba işaret edilmiştir.
Ulemadan bir topluluk Allah Teâlâ’nın hiç kimseye bazı sürelerin başlarında olan huruf-i mukattaanın manalarını idrake imkan vermediği görüşüne varmış ve “Bunların ilmi sadece Allah’a âiddir. Biz bunların Kur’ân-ı Azîm cümlesinden olduğuna Îmân ederiz. Bunların ilmini Allah Teâlâ’ya havale ederiz. Diğer ayetlerden anladığımız manaları bunlardan anlamasak da ibâdet maksadıyla, Allah’ın emrini yerine getirmek ve O’nun kelâmını tazim için bu harfleri okuruz.” demişlerdir.Yenâbî’de şöyle geçer: “Hurûf-i mukattaa’dan her bir harfin gayb hazinesinden bir sırrı vardır ki Hazret-i Hak Teâlâ habibine bunu bildirmiştir. Ondan sonra Cebrâil onun üzerine nâzil olmuş; Allah ve Resul’ünden başka kimse ondan haberdar değildir.”Şeyh Nûreddinzâde Vâridât’ında şöyle der: “Rasulullah (s.a.)’e böyle müteşâbih harflerin esrarını sordum. “Onlar benimle Allah Teâlâ arasındaki muhabbetin sırlarındandır.” buyurdu. Ben: “Bunları kimse bilir mi?” diye sordum. “Bunları ceddim İbrâhim (a.s.) dahi bilmez. Bunlar hiçbir mürsel nebî ve mukarreb meleğin bile muttali olmadığı Allah Teâlâ’nın sırlarındandır.” buyurdu.Şu rivâyet de bunu teyit eder: Cebrail (a.s.) “كٓهٰيٰعٓصٓ” kavli ile indiğinde “كاف/kâf” deyince Hz. Peygamber (a.s.) “Bildim” dedi. Cebrail (a.s.) “ها/hâ” deyince yine “Bildim” dedi. Cebrail (a.s.) “يا/yâ” deyince yine “Bildim” dedi. Cebrail (a.s.) عين/ayn deyince yine “Bildim” dedi Cebrail (a.s.) “صاد/sâd” deyince yine “Bildim” dedi. Bunun üzerine Cebrâil (a.s.): “Benim bilmediğimi sen nasıl bildin?” diye sordu.
İSMÂİL HAKKI BURSEVÎ der ki: Başkaları şöyle dursun ümmetin kâmil fertlerinden hiçbir kimsenin ulaşamadığı kemal ve olgunluk makamına şüphesiz Peygamberimiz (a.s.) ulaşmıştır. Peygamberimiz (s.a.)’in mi’rac gecesinde bütün mevki ve makamları geçmesi buna delâlet eder. Bundan dolayı ‘İnsanlardan, cinlerden ve meleklerden hiçbir kimse Peygamberimiz (s.a.)’in bildiğini bilememiştir’ denilmesi câizdir. Çünkü hepsinin ilimleri O’nun ilmine nisbetle denizden bir damla gibidir. Beşerin haddine nisbetle daha fazlası olamayacak şekilde harflerin hakikatlerinin ilmi de O’na âiddir. O’nun dışındakiler ise kendi istîdad ve kabiliyetlerine göre bu harflerin gereklerini ve bazı hakîkatlerini bilirler. İşte hâlin verdiği bilgi budur. Gizlilikleri, sırları, Kitabının içinde dürülü olanları ve hitabının ihâta ettiklerini en iyi bilen Allah Teâlâ’dır.

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 05.08.24, 20:28
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 3,252
Etiketlendiği Mesaj: 247 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Kur’ân-ı Kerim’deki surelerden yirmi dokuz tanesi harflerle başlar. Bu harflere her biri ayrı ayrı okunduğu için huruf-u mukataa denir. “Huruf” Arapça “harf” kelimesinin çoğuludur ve “kesilmiş, ayrılmış” anlamındaki mukattaa kelimesi ile birlikte sıfat tamlaması oluşturularak Kur’ân surelerinin başındaki harfleri adlandırmak için kullanılmıştır. Ne manaya geldikleri kesin olarak bilinmeyen bu harflere “huruf-ı mübheme” de denir. Bazen tek, bazen birden fazla gelen bu harflerin okunuşunun bir fem-i muhsinden öğrenilmesi zorunludur. Çünkü bu harflerin telaffuzu alfabedeki seslendirilmelerine uygun olmakla birlikte aralarında Kur’ân’ı doğru ve güzel okuma kuralları (tecvid) oluşmaktadır. Bu harflerin başına geldiği Bakara ve Âl-i İmrân sureleri Medenî, diğer sureler Mekkî’dir. Bu surelerden Mü’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye, Ahkâf “hâ-mîm” ile başlar. Bunlar Mekke’de Hz. Peygamber ve inananların müşrikler tarafından muhasara altına alındıkları dönemde arka arkaya nâzil olmuşlar, Mushaf’ta da peş peşe sıralanmışlardır. “Hâ” ve “mîm” harfleriyle başlayan bu surelere “havâmîm” denir. Hurûf-u mukattaa ile başlayan surelerin çoğunda bu harflerden hemen sonra Kur’ân-ı Kerim’i ve Allah Teâlâ’yı tanıtan ayetler gelir:“Elif-lâm-mîm. İşte Kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir” (Bakara suresi ayet 1-2).“Elif-lâm-mîm. Allah; O’ndan başka asla ilah yoktur, hayy ve kayyûmdur. O sana Kitap’ı, gerçeğin ta kendisi ve öncekileri doğrulayıcı olarak indirmiştir; daha önce insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve İncil’i indirmişti; Furkân’ı da indirdi” (Âl-i İmrân Suresi ayet 1-3). “Elif-lâm-râ. Bu, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övgüye layık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz Kitap’tır. O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Şiddetli azaptan dolayı inkârcıların vay hâline!” (İbrâhîm Suresi ayet 1-2) Hurûf-u mukattaa harfleri Hz. Peygamber’in hadisinde de ayrı harfler olarak kabul edilmiş, onları okuyanlara her biri için sevap yazılacağı bildirilmiştir: “Allah’ın Kitabı’ndan bir harf okuyana bir iyilik vardır. Bu iyiliklerden her birine on kat mükâfat verilir. Ben ‘elif-lâm- mîm’ bir harftir demiyorum. Elif ayrı, lâm ayrı, mîm ayrı bir harftir” (Tirmizî, “Sevabü’l-Kur’ân”, 16 ).Anlamları hakkında net bir bilgi olmasa da bu harfler, Kur’ân ayetlerindendir: “Elif-lâm-râ. Bunlar apaçık Kitap’ın ayetleridir” (Yûsuf Suresi ayet 1). Mukattaa harfleri müteşâbih ayetlerdendir. Yani tam olarak ne olduğu yalnızca Allah tarafından bilinen ya da birden fazla anlama gelme ihtimali olan, hakkında tam olarak bilginin netleştirilemediği konulardandır. İslâm âlimleri söz konusu harflerin anlamlarına dair birçok ihtimal sıralamış, bir kısmı görüşlerini bildirdikten sonra bunun kesin bilgi olmadığını ifade etmek için “Gerçekte neyi murat ettiğini Allah bilir” deyip susmayı tercih etmişlerdir. Hurûf-u mukattaanın ne anlama geldiği hakkındaki yorumlardan birkaç tanesi şöyle sıralanabilir:
• Bunlar manaları olmayan, alfabe harfleridir. Kur’ân-ı Kerim’in vahiy yoluyla Allah’tan geldiğine inanmayanlara meydan okumak ve onların âciz olduklarını ortaya çıkartmak için bazı surelerin başına konmuştur.
• Başında bulundukları surelerin içeriklerine dikkat çekmek için gelmiştir.
• Başlarında bulunan surelerin isimleri olarak indirilmiştir

__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 05.08.24, 20:51
Üye
 
Üyelik tarihi: 23.06.24
Bulunduğu yer: Aksaray
Mesajlar: 91
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Hurûf-i mukatta‘a konusunda hareket noktası olarak bunları “yemin ifadeleri” olarak belirlemek mümkündür. Belli sûrelerin başında zikredilenlerle Arap alfabesindeki bütün harfler kastedilmiş olabilir. Çünkü Araplar’ın geleneğine göre kıymeti yüce ve değerli şeyler üzerine ant içilir. Harfler ise dünya ve âhiret düzenini sağlayan temel unsurlardan olup onlar vasıtasıyla bütün faydalı şeylere ulaşılabilir. Bunun yanında mukattaa harfleri, bütün hikmet nevilerinin kendilerinde toplandığı iki büyük nimet olan “konuşma” ve “dinleyip işitme” nimetlerine de işaret etmektedir. Bu sebeple Allah, “Harflerin Rabbi’ne yemin olsun ki” anlamında onlara yemin etmiştir. Veya insanların gözlerinde harflerin kıymetini yüceltmek amacıyla onlarla yemin etmiştir. Bunun, Allah’ın iradesi çerçevesinde bulunduğu şüphesizdir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Bazı sûrelerin başında yer alan harflerden her birinin, tekrar edelim ki ebced hesabı ile insanların katında büyük ve önemli birer duruma işaret eden remiz ve semboller olması da mümkündür. Yine onlarla Allah’ın isim ve sıfatları, yaratıklarına ihsan ettiği nimetleri, İslâm ümmetinin akıbeti, bu ümmetin halife ve devlet başkanlarının sayısı ve İslâm ümmetinin yayılacağı yerler semboller halinde anlatılmış da olabilir. Bu, son derece veciz bir anlatım biçimidir, hatta söz yerine remizle yetinmek ve uzun anlatıma girişmektense işaretleri kâfi görmektir[“Denildiğine göre Kur’ân’da geçen hece harflerinin her biri büyük ve önemli birer duruma işaret etmektedir. Meselâ İslâm ümmetinin hâkimiyetinin ulaşacağı sınırlar ve onların hâkimiyetinde hakkın bâtıla galibiyeti, devlet başkanları ile halifelerinin sayıları, İslâm devletinin hâkim olacağı ve yayılacağı yerlerin sayısı, son derece veciz bir anlatımla ve uzun sözler yerine sadece bu harflerle yetinilerek açıklanmıştır. Bu suretle insanlar, Allah’ın dilediği şeyleri işaret ve sembol diliyle anlatmadaki kudretini öğrenmiştir. Görmez misin ki Allah bazı yaratıkların yapılarına öyle gizemli şeyler yerleştirmiştir ki hem akıllar hem idrak vasıtaları bunları anlamakta hayrete düşmüştür. Meselâ böceğin yapısında ipeğin, ceylanda miskin, arıda balın… bulunuşu gibi. İşte Allah’ın kendi kelâmındaki remizli beyanları da bunun gibidir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir” (Semerkandî, Şerhu’t-Te’vîlât, vr. 7a) ]. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir. Bu suretle insanlar Allah’ın kudretine vâkıf olsun ve O’nun, dilediği gerçekleri dilediği sembollere sığdırdığını anlasın, hem de bütün yaratıkların gerçek konumu çerçevesinde. Nitekim eşyada bulunup da akıl ve idrak vasıtalarının mahiyetini anlamaktan âciz kaldığı ve herkesin kavrayamadığı ince sırlar bu cümleden olup, Allah bunların zâhirî ve bâtınî yönlerini dilediğinde beyan etmektedir. Bunun gibi kendi beyanlarını da zaman zaman bu konumda kılması tabiidir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Sözü edilen harflerin sûre adları olması da mümkündür. Kitaplarına dilediği isimleri verdiği gibi sûrelerine de dilediği isimleri vermesi Allah’a ait bir iştir. Cins isimleri en fazla beş harfli olduğu gibi mukattaa harflerinden oluşan sûre adları da böyledir[Arap dilinde ilâve (ziyade) harfler içermeyen cins isimlerinin en çok beş harften meydana geldiği anlatılmak isteniyor. “Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd” (كٓهٰيٰعٓصٓ) ve “Hâ. Mîm. Ayn. Sîn. Kâf (حٰمٓعٓسٓقٓ) gibi sûrelerin başında yer alan hurûf-i mukattaa’nın da en uzunu beş harftir]. Bunun delili bu tür harflerle başlayan bütün sûrelerin sözü edilen harflerle bağlantı içinde olmasıdır; sanki sûre, başındaki mukattaa harfleriyle kurulmuştur. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Hecâ harflerinin, daha önce söz konusu ettiğimiz üzere, vezinli ve vezinsiz sözlerin arasını ayırma vazifesi gören teşbîb kabilinden olması da mümkündür. Duyulur âlemdeki sözlerde âdet olan, manzumelerin teşbib ile başlamasıdır. Şair, bu suretle asıl söyleyeceği kelâmdan farklı bir giriş yapar, işte Allah kelâmının durumu da böyledir. Görmez misin ki Kur’ân, beşerî söz türleri çerçevesinde bir durum arzeder, fakat beşerin kelâmında Kur’ân’a tıpatıp benzeyen bir ifade bulmak mümkün değildir. Şairlerin teşbibinde de durum aynıdır. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Allah’ın bu harfleri, neyi kastettiğini yalnız kendisinin bildiği şekilde indirmiş olması da mümkündür. Bu suretle Allah hurûf-i mukattaayı te’vîl ve tefsir etmekten çekinmek, gerçek anlamlarını ve kendileriyle ne anlatılmak istendiğini, onları indirene bırakmak ve onların müteşâbih âyetler olduklarını kabul etmek husûsunda kullarını imtihan etmeyi dilemiştir. Nitekim inkârcıların (mülhide) takılıp kaldığı konulardan biri de bu harflerdir. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Bu harflerin Mekkeliler’in daha önce benzerini görüp tanımadıkları ilginç bir biçimde gelmeleri sebebiyle üzerinde düşünmeye sevkedecek tarzda indirilmiş olması da mümkündür. Çünkü Allah onların hakkı kabul etmeyip direttiklerini, Kur’ân’ı dinlemeyip ondan yüz çevirdiklerini ve onların, “Kur’ân’ı dinlemeyin, onu okunurken gürültüye boğun”[Fussilet suresi 26. ayet] dediklerini biliyordu. Zira Mekkeliler, Hz. Peygamber’i kendilerinden biri gibi kabul ediyordu. Ayrıca bu harfler daha önce tanımadıkları bir ifade şekli getirdiğinden onların eleştirisine yol açmıştır. Resûl-i Ekrem de bu inançsızlara her şeyin idaresine sahip bulunan Allah’ın katından nâzil olanları öğrenmeye kendilerini sevkedecek olan hurûf-i mukattaalı sûreler okumuştur. Bu yüzden onlar, Kur’ân’ın bütün diğer âyetleri arasında bu harfler üzerinde fikir yormaya koyulmuşlardır. Bütün güç ve kudret Allah’a aittir.Nihayet diğer bir görüşe göre de Allah yaratıklarını bu harfler üzerinde düşünmeye davet etmiştir. Bunlarla neyi anlatmak istediğini bilen sadece kendisidir.“Zâlike’l-kitab” (ذلك الكتاب) Allah nezdindeki kitaba, yani “levh-i mahfûza” işaret ettiği için “bu kitap” anlamındadır. “O” mânasındaki zâlikenin (ذلك) “bu” anlamındaki hazâ (هذا) yerine kullanılması, Arap dilinde geçerli ve yaygındır. Bir anlayışa göre buradaki zâlike (ذلك) gerçek anlamında olarak uzaktaki şeyleri göstermek için kullanılmış olup “o” anlamındadır. Buna göre sözü edilen kelime ile güvenilir yazıcı meleklerin ellerinde bulunan kitaba işaret edilmiştir.
Ulemadan bir topluluk Allah Teâlâ’nın hiç kimseye bazı sürelerin başlarında olan huruf-i mukattaanın manalarını idrake imkan vermediği görüşüne varmış ve “Bunların ilmi sadece Allah’a âiddir. Biz bunların Kur’ân-ı Azîm cümlesinden olduğuna Îmân ederiz. Bunların ilmini Allah Teâlâ’ya havale ederiz. Diğer ayetlerden anladığımız manaları bunlardan anlamasak da ibâdet maksadıyla, Allah’ın emrini yerine getirmek ve O’nun kelâmını tazim için bu harfleri okuruz.” demişlerdir.Yenâbî’de şöyle geçer: “Hurûf-i mukattaa’dan her bir harfin gayb hazinesinden bir sırrı vardır ki Hazret-i Hak Teâlâ habibine bunu bildirmiştir. Ondan sonra Cebrâil onun üzerine nâzil olmuş; Allah ve Resul’ünden başka kimse ondan haberdar değildir.”Şeyh Nûreddinzâde Vâridât’ında şöyle der: “Rasulullah (s.a.)’e böyle müteşâbih harflerin esrarını sordum. “Onlar benimle Allah Teâlâ arasındaki muhabbetin sırlarındandır.” buyurdu. Ben: “Bunları kimse bilir mi?” diye sordum. “Bunları ceddim İbrâhim (a.s.) dahi bilmez. Bunlar hiçbir mürsel nebî ve mukarreb meleğin bile muttali olmadığı Allah Teâlâ’nın sırlarındandır.” buyurdu.Şu rivâyet de bunu teyit eder: Cebrail (a.s.) “كٓهٰيٰعٓصٓ” kavli ile indiğinde “كاف/kâf” deyince Hz. Peygamber (a.s.) “Bildim” dedi. Cebrail (a.s.) “ها/hâ” deyince yine “Bildim” dedi. Cebrail (a.s.) “يا/yâ” deyince yine “Bildim” dedi. Cebrail (a.s.) عين/ayn deyince yine “Bildim” dedi Cebrail (a.s.) “صاد/sâd” deyince yine “Bildim” dedi. Bunun üzerine Cebrâil (a.s.): “Benim bilmediğimi sen nasıl bildin?” diye sordu.
İSMÂİL HAKKI BURSEVÎ der ki: Başkaları şöyle dursun ümmetin kâmil fertlerinden hiçbir kimsenin ulaşamadığı kemal ve olgunluk makamına şüphesiz Peygamberimiz (a.s.) ulaşmıştır. Peygamberimiz (s.a.)’in mi’rac gecesinde bütün mevki ve makamları geçmesi buna delâlet eder. Bundan dolayı ‘İnsanlardan, cinlerden ve meleklerden hiçbir kimse Peygamberimiz (s.a.)’in bildiğini bilememiştir’ denilmesi câizdir. Çünkü hepsinin ilimleri O’nun ilmine nisbetle denizden bir damla gibidir. Beşerin haddine nisbetle daha fazlası olamayacak şekilde harflerin hakikatlerinin ilmi de O’na âiddir. O’nun dışındakiler ise kendi istîdad ve kabiliyetlerine göre bu harflerin gereklerini ve bazı hakîkatlerini bilirler. İşte hâlin verdiği bilgi budur. Gizlilikleri, sırları, Kitabının içinde dürülü olanları ve hitabının ihâta ettiklerini en iyi bilen Allah Teâlâ’dır.
Saolun üstadım Ebu Mansur El Maturidi hazretin Türkçe çevirisinden alıntılamışsınız
Ebu Mansur El Maturidi hazretten
Te'vilatül Kur'an Tercümesi-1
Dileyen arkadaşlar Hazretin kitabındaki daha kapsamlı bilgilerinden de istifade etsinler Türkçe tercümedisir . İki Prof Hocamız tercümeyi yapmışlardır Allah onlardan da razı olsun .




Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 05.08.24, 20:54
Üye
 
Üyelik tarihi: 23.06.24
Bulunduğu yer: Aksaray
Mesajlar: 91
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bu konuda ilmi olan kopyala yapıştır yapmayacak dostlar bizlerle paylaşırsa memnun olurum .

Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
hurufu, mukattaa, nedir


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Huruf harfleri nedir, Huruf harfleri anlamları. Hurfeyne Havas Dersleri 2 26.09.22 05:37
Riyazet nedir? Halvet nedir? Riyazet ve Halvet neden yapılır? La Tahzen12 Tasavvuf & Tarikatler 0 21.08.22 15:10
Aşkın hakikati nedir, aşk nedir? Torlak Tasavvuf Sohbetleri 1 07.10.21 16:17
Yogizm Nedir.... Celil Parapsikoloji & Spiritüalizm 0 29.12.19 01:41
Önemli ve Pratik bilgiler Adalet Pratik Bilgiler 4 26.01.17 21:37


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:24.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147