Havas Okulu

Havas Okulu (https://www.havasokulu.com/)
-   ilginç konular & Teoriler (https://www.havasokulu.com/ilginc-konular-teoriler/)
-   -   Mehdilik ve Deccal. (https://www.havasokulu.com/ilginc-konular-teoriler/1663-mehdilik-ve-deccal.html)

İfrit 15.05.16 17:47

Yaşar Nuri Öztürk reenkarnasyona inanmaya devâm ettiği sürece kâfirdir. İsterse "Deistim" desin isterse "Monoteistim" desin, hiç farketmez.. Tâbi ki bahis mevzuu konuda bir delil getirebiliyorsa, yâni Mehdi'nin geleceğini haber veren hadîslerin uydurma olduğunu ispatlayabiliyorsa ve Mehdî'nin ve Hz. İsa'nın geleceğine dâir hiçbir sahih hadis olmadığını ispatlayabiliyorsa, kâfir oluşu bu konudaki haklılığını azaltmaz.. Yaşar Nuri Öztürk'ün bu konudaki videolarını ya da internette varsa yazılarını link verebilir misiniz? Böylece inceleyebiliriz.

lisan 15.05.16 21:55

Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde, yeryüzünde geniş çaplı bir ıslah hareketinin başlayacağı, Allah Teala’nın şeytanın hakimiyetine son verip, onu izleyenlerin iktidarını yıkacağı ve salih kullarını bütün yeryüzüne egemen kılıp, dünyanın yönetimini onlara vereceği açıkça bildirilmiştir.

Böylece salih kullar, İslam’ın kanun ve hükümlerini bütün boyutlarıyla eksiksiz olarak uygulayacak, insanoğlunun saadet ve mutluluğunu temin edip hayatın ana hedefinin gerçekleşmesini sağlayacaklardır.

Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in sünnetini ihtiva eden muhtelif mezheplere ait kaynak eserlere müracaat edildiğinde, “Hz. Resu-lullah’ın soyundan olan büyük bir zatın ahir zamanda zuhur edip ortaya çıkacağı, baştan başa zulüm ve kötülükle dolmuş bulunan dünyayı adalet ve iyilikle dolduracağına” dair pek çok sahih ve mütevatir hadislerin rivayet edilmiş olduğu görülür.

Buna ilaveten, yine İslam alimleri tarafından kaleme alınmış olan yüzlerce eserde de Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in mutahhar soyundan gelen büyük bir insanın ahir zamanda zuhur edip ortaya çıkacağını ve o sırada zulümle dolmuş olan yeryüzüne adaleti hakim kılacağı kaydedilmiştir.

Bizzat Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’ten ulaşan sahih ve mütevatir hadislerde onun soyu, bütün vasıfları, hatta fiziki özellik ve nişaneleri bütün ayrıntılarıyla belirtilmiştir. Bunların en meşhurlarından biri Sünen-i Ebu Davud’da[1] yer alan Ebu Said-i Hudri’nin rivayetidir:

Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdular: “Mehdi bendendir. Açık alınlı, ince burunludur. Zulüm ve kötülükle dolan yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”

Bu hadisi tanınmış hadisçilerin tamamı rivayet etmiş ve sahih olduğunda ittifak etmişlerdir. Şii Müslümanların kaynak kitapları da aynı hususta Ehl-i Beyt İmamlarının Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’ten aktardığı sahih hadislerle doludur. Bunlarda işlenen ortak konu şudur: “O hayattadır, herkes gibi yemek yer, su içer, insanların içerisinde yaşar fakat insanlar onu tanımazlar, ama o insanları görür, insanların işlerini yoluna koyar, insanlarla Rableri arasında feyiz vasıtasıdır o. Eğer o hayatta olmasaydı yeryüzü yok olurdu. Yerle gök, onun sayesinde bakidir.”



İmam Mehdi (a.s) ve Kur’an

Kur’an-ı Kerim ile aşina olan her araştırmacı, Kur’an’ın ilahî hüküm ve esaslarını açıklarken kendine özgü bir yöntem izlediğini, birtakım değişmez prensiplere dayandığını bilir. Bunlardan birkaçını aşağıda aktarıyoruz.

1- Bu kitap (Kur’an) belli konularda bir dizi bilgiler içeren salt ilmî ve kanunî bir eser olmayıp, başlı başına hidayet ve yol gösterici bir kitaptır.

2- Bu kitap, Hz. Resulullah’ın bütün zaman ve mekânlar için geçerli olan sürekli bir mucizesidir. Hangi çağda ve hangi düzeyde olursa olsunlar, bu kitap tüm insanlara hitap edici niteliktedir.

3- Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih’ten ulaşan sahih hadisler ve sünnetinin ortaya koyduğu üzere Hz. Resulullah, ilahî hikmetin gerektirdiği üzere insanların Kur’an’ı anlayabilme hususunda Ehl-i Beyt’e müracaat etmelerini istemiş ve bu hususta kimsenin kendisini müstağni görmesini caiz bulmamıştır. Bu nedenledir ki, Kur’an bazı dinî hükümleri genel çerçevesiyle belirtmekle yetinmiş ve bunlarla ilgili teferruat ve gerekli açıklamaları Hz. Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih ve onun Ehl-i Beytine bırakmak suretiyle ümmetin Hz. Resulullah ve onun Ehl-i Beytine yönelmesini istemiştir. Zira böylece insanlar sapmayacak, şaşkınlık ve gaflet içinde bocalamaktan kurtulacaklardır.

Nitekim Hz. Resulullah şu hadisiyle mezkur gerçeği açıkça beyan etmişlerdir: “Benden sonra aranızda iki değerli ve ağır emanet bırakıyorum; biri Allah’ın kitabı, diğeri de benim soyum olan Ehl-i Beyt’im! Bu ikisine sarılırsanız asla sapmaz, yolunuzu şaşırmazsınız!”

Bundan dolayı, sahih İslamî akidelerin tümünün ayrıntılarını değil de sadece çerçevesini ve kökünü Kur’an-ı Kerim’de bulmak mümkündür. Şüphesiz, bu temel İslamî inançlardan biri de, Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette beyan edilmiş bulunan “Mehdilik” akidesi, yani Hz. Mehdi’ye iman olayıdır.

Bu noktaları göz önünde bulundurarak şimdi Hz. Mehdi ve ashabıyla ilgili bazı ayetleri, Hz. Resulullah ve Ehl-i Beyt İmamlarından gelen tefsirleriyle birlikte zikrediyoruz:

1- “Müşrikler istemese de dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak dinle gönderen O’dur.” [2]

Şeyh Saduk, Ebu Basir’den şu hadisi rivayet eder:

Hz. İmam Sadık bu ayetle ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: “Allah’a ant olsun ki, bu ayette zikredilen vaat henüz gerçekleşmiş değildir;Kaim (Kıyam edecek olan Hz. Mehdi) zuhur edinceye kadar da bu gerçekleşmeyecektir. Kaim zuhur ettiğinde onun kıyam ve zuhurundan rahatsızlık duymayacak olan hiç bir kâfir ve müşrik kalmayacaktır. Kâfir veya müşrik olan bir kimse, taşın içine de girecek olsa, o taş dile gelecek ve “Ey mü’min! İçimde bir kâfir var, beni kır ve onu öldür!” diyecektir.”[3]



2- “Müşrikler istemese de dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak dinle gönderen O’dur.” [4]

Büyük Şafii alimlerinden Allame Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf Genci “el-Beyan fi-Ahbari Sahib-iz Zaman” adlı kitabının 103. sayfasında şöyle yazıyor: “Said b. Cubeyr, bu ayetten Fatımat-üz Zehra selâm’ullahi aleyha’nın neslinden olan Hz. Mehdi’nin kastedildiğini söylemiştir.”[5]

Yine diğer bir Ehl-i Sünnet alimi de bu ayeti tefsir ederken şöyle demiştir:

“Mehdi zuhur edince bütün yeryüzünde yaşayanlar ya İslam dinine girecek, ya da cizye vermeyi kabul edecekler.”[6]



3- “Ey İman edenler! İçinizden kim dinden dönerse, Allah (onun yerine), kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü’minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşıysa güçlü ve onurlu, Allah’ın yolunda cihat eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir...” [7]

İbn-i Ebi Zeyneb-i Nu’mani olarak tanınan Muhammed b. İbrahim “Gaybet” adlı eserinde Süleyman b. Harun İcli’den şu hadisi rivayet eder:

İmam Sadık aleyhi’s-selâm bu ayetle ilgili olarak şöyle buyurdular: “Şüphesiz, Hz. Mehdi’nin bunu yapacak olan dost ve yardımcıları vardır; bütün insanlar ortadan kalkmış olsa bile, Allah Teala onun yardımcılarını getirecektir. Bu ayette sözü edilen topluluk işte onlardır.”



4- “....ve şüphesiz o (Hz. Mehdi’nin kıyamı) kıyametin yaklaştığını bildirir.” [8]

Allame Hamzavi “Meşarik-ul Envar fi-Fevzi Ehl-il İtibar” adlı kitabında şöyle yazıyor:

“Mukatil b. Süleyman ve tefsir hususunda ona tabi olan bir grup tefsir yazarları, bu ayetten ahir zamanda zuhur edecek olan Mehdi’nin kastedildiği inancındadırlar.”

Yine Ehl-i Sünnet’in geçmiş ve günümüz ulemasından kalabalık bir grup, bu ayet-i kerimenin Hz. İmam Mehdi aleyhi's-selâm hakkında olduğunu belirtmişlerdir. Bu cümleden aşağıda adı geçenleri sayabiliriz.

Kadı Beyzavi (H. 585-691) “Envar-üt Tenzil” adlı kitabında, Şafiî mezhebinden olan Ali b. Burhan-ı Halebi “Siret-ül Halebiyye” adlı kitabının birinci cildinin 226. sayfasında (Mısır bas.), Muhammed b. Ali Sabban “İs’af-ür Rağibin” adlı kitabının 156. sayfasında ve İbn-i Hacer “es-Savaik-ul Muhrika” adlı kitabının 96. sayfasında bu ayetin Hz. Mehdi’ye işaret ettiğini belirtmişlerdir. Yine, Zimahşeri “el-Keşşaf” adlı tefsirinde ve “Ruh-ul Beyan” tefsirinin yazarı, mezkur tefsirinde bu ayeti tefsir ederken Hz. İsa aleyhi’s-selâm’ın, İmam’ın (Hz. Mehdi’nin) arkasında namaz kılacağını belirtmişlerdir. Alusi “Ruh-ul Meani” adlı tefsirinin 25. cildinin 95. sayfasında bu ayeti tefsir ederken şöyle diyor: “Meşhur görüşe göre, İsa aleyhi’s-selâm Şam şehrinde halk sabah namazını kılmak isterken inecektir. Bu arada İmamMehdi aleyhi's-selâm geri çekilecek, fakat İsa onu öne geçirip arkasında namaz kılacaktır ve, senin için kamet getirilmiştir, diyecektir.”



5- “....onlar için dünyada aşağılanma ve zillet vardır...” [9]

Hafız Muhammed b. Cerir-i Taberi “Cami-ül Beyan” adlı tefsirinin 1. cildinin 501. sayfasında bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak aşağıdaki hadisi nakletmiştir:

“Onların (Hıristiyanların) aşağılanma ve zilleti, Mehdi’nin zuhur ettiği zaman olacaktır. O, Konstantiniye’yi fethedecek ve onları katledecektir. İşte onların dünyadaki aşağılanma ve zilleti budur.”[10]



6- “...Göklerde ve yerde ne varsa, isteyerek ve istemeyerek O’ na teslim olmuştur.” [11]

Ayaşi, kendi senediyle Rifaa b. Musa’dan şöyle aktarır: İmam Sadık aleyhi’s-selâm bu ayete istinat ederek şöyle buyurdular: “Hz. Mehdi kıyam ve zuhur ettiğinde, “La ilahe illellah, Muhammedun Resulullah” sesinin yükselmediği bir tek belde kalmayacaktır.”[12]

Ayaşi, yine kendi senediyle İbn-i Bükeyr’den şöyle nakleder: Allah Teala’nın, “Göklerde ve yeryüzünde ne varsa, istese de istemese de O’ na teslim olmuştur.” buyruğu hakkında İmam Musa Kâzım aleyhi’s-selâm’dan sorduğumda şöyle buyurdular: “Bu ayet Hz. Mehdihakkında nazil olmuştur. Kıyam ettiğinde tüm yeryüzündeki Yahudiler, Hıristiyanlar, sabiiler, zındıklar, mürtetler ve kâfirlere İslam’ı sunacaktır. Kendi rızasıyla Müslüman olanları namaz, zekat gibi bir Müslüman’a farz olan amelleri yapmaya mükellef kılacaktır; İslam’ı kabul etmeyenleriyse katledecektir. Artık yeryüzünde “Allah birdir!” demeyen kimse kalmayacaktır.”[13]

Hanefi mezhebi ulemasından olan Hace Kelan Kunduzi “Yenabi-ül Meveddet” adlı kitabının 421. sayfasında şöyle yazıyor:

“Rifaa b. Musa, mezkur ayetle ilgili olarak, Hz. İmam Sadık aleyhi’s-selâm’ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Hz. Mehdi’nin kıyam ettiği zamanda yeryüzünde Allah’ın birliğine (La ilahe illellah) ve Hz. Resulullah’ın O’nun Peygamberi olduğuna (Muhammed’un Resulullah) şahadet getirme sesinin yükselmediği hiç bir bölge kalmayacaktır.”

Beyazkartal 08.11.16 22:10

kıyametten önce gelecekler o zamana kadar sınav var allah razı olsun

madlen 05.05.17 23:33

#SORU 34: Mehdi aleyhisselam kimdir? Gelmiş midir? Yoksa gelecek midir?

#CEVAP: Kıyametin büyük alametlerinden biri de, kıyamet kopmadan önce

Mehdi aleyhisselam’ gelmesidir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mehdi aleyhisselam’ın geleceğini haber veren bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“Dünya da yalnızca bir gün kalsa bile, yeryüzünü zulmün kapladığı gibi adaletle dolduracak, ismi benim ismime, babasının ismi benim babamın ismine uyan, benden veya ehl-i beytimden birini göndermek için Allah-u Teala o günü uzatacaktır. ” (Ebu Davud)

Mehdi aleyhisselam Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yolundan gidecek, uyuyan kimseyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır. İhya etmedik sünnet, kaldırmadık bid’at bırakmayacaktır. Ahir zamanda, aynı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gibi dinin icaplarını yerine getirecektir.

Mehdi aleyhisselam Zülkarneyn ve Süleyman aleyhisselam gibi bütün dünyaya hakim olacaktır. Haçı kıracak, domuzu öldürecektir. Yeryüzü zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır.

Her şeyi hak ve adalet ölçüleriyle eşit bir halde taksim edecektir. Böylece yer ve gök sakinleri ondan razı oldukları gibi, havadaki kuşlar, ormandaki yırtıcı hayvanlar, denizdeki balıklar bile memnunluk duyacaklardır.

Mehdi aleyhisselam’dan bahsetmemin sebebi şudur ki; bazı insanlar: “Şu Mehdi midir? ” ya da “Bu Mehdi midir? ” diye soruyorlar. Halbuki Mehdi aleyhisselam kısaca anlattığım bu özelliklere sahiptir.

Maalesef zamanımızdaki bazı sapık insanlar kendilerini Mehdi olarak müslümanlara lanse ettiriyorlar. Halbuki Mehdi aleyhisselam Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşadığı gibi yaşayacak ve onun ahlakı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlakı gibi olacaktır.

Bazı insanlar aynı anda yüz kişiyi Mehdi ilan edebiliyorlar. Halbuki Mehdi aleyhisselam bir tanedir. Bir grup insan ortaya çıkı-yor ve: “Bizim dediğimiz kimse Mehdi ’dir. ” diyorlar. Diğer tarafta başka bir grup atılarak: “Yok sizin dediğiniz kimse değil, bizim dediğimiz kimse Mehdi ’dir. " diyorlar ve aralarında kıskançlık ve kin meydana geliyor.

Gerçek Mehdi aleyhisselam zuhur ettiğinde bu gibi insanların ona

tabi olmamasından korkulur. Mehdi aleyhisselam’m zuhuru Allah-u Zülcelal’in görevidir. O, dilediği zaman mutlaka gönderecektir.

[ASRIMIZ MESELELERİNE FETVALAR SEYDA MUHAMMED KONYEVİ]

verdamhan 28.09.17 11:13

bilgi için sağolun

nokta.x 02.10.17 14:44

Ben, Yaşar Nuri Öztürk'ü bir kaynak ve bilgi merkezi olarak kabul etmiyorum,
kendisini din konusunda güvenilir bulmuyorum.

.........................................

(Eğer Kerbela'dan Zeynel Abidin Efendimiz, Türk süvariler eliyle kurtarılmamış olsaydı, bugün dünya üzerinde seyyid olmayacaktı. Yani aslında dünya olmayacaktı. Allah-u Teala hükmünü yürütmek için Türkleri sevk etmiş ve Zeynel Abidin Efendimiz Türklerin içinde korunmuş, oradan da tüm dünyaya yayılmıştır Ehli Beyt soyu. Allah-u Alem, İşte bu yüzden Mehdi a.s Türklerin içinden çıkacak bir seyyid ve şerif olacaktır inşallah.)

Alıntıdır

Labezerin 19.11.17 13:41

hz İsa as tekrar geleceginin kurandan delillendirilmesi
Değerli kardeşimiz,

Kur'an-ı Kerim'de Hz. İsa (as)'ın kıyametten önce tekrar yer yüzüne indirileceği bir çok ayette açıkça ifade edilmiştir.

Kur'an'dan Deliller

I. Delil

"... sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim..."

Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne geleceğine dair işaretler taşıyan ayetlerden ilki Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetidir:

"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." (Al-i İmran, 3/55)

Allah kıyamete kadar inkar edenlere üstün gelen ve Hz. İsa (as)'ya gerçekten tabi olan bir grubun varlığından söz etmektedir. Hz. İsa (as) hayatta iken ona uyanların sayısı çok azdı. Ve onun Allah Katına yükselişinin ardından da hızla dinde dejenerasyon başladı. Sonraki iki yüzyıl boyunca da, Hz. İsa (as)'ya iman edenler (İseviler) şiddetli baskılara maruz kaldılar. Üstelik İsevilerin hiçbir siyasi gücü de bulunmamaktaydı. Bu durumda geçmişte yaşayan Hristiyanların, inkar edenlere üstün geldiklerini ve bu ayetin onlara baktığını söyleyemeyiz.

Günümüzde ise Hristiyanlığın özünden uzaklaştığını, Hz. İsa (as)'nın anlattığı hak dinden farklı bir dine dönüştüğünü görürüz. Hıristiyanların çoğu arasında Hz. İsa (as)'nın Allah'ın oğlu olduğu şeklindeki (Allah'ı tenzih ederiz) sapkın inanç benimsenmiş ve teslis inancı (üçleme; Baba, oğul, kutsal Ruh) asırlar önce kabul edilmiştir. Bu durumda, dinin aslından iyice uzaklaşmış olan günümüz Hristiyanlarını da Hz. İsa (as)'ya uyanlar olarak kabul edemeyiz, çünkü Allah, Kur'an'ın birçok ayetinde "üçleme"ye inananların inkar içerisinde olduklarını bildirmiştir:

"Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur..." (Maide, 5/73)

Bu durumda "sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim" ifadesi, açık bir işaret taşımaktadır. Hz. İsa (as)'ya uyan ve kıyamete kadar yaşayacak olan bir topluluk olması gerekmektedir. Böyle bir topluluk, kuşkusuz Hz. İsa (as)'nın yeryüzüne tekrar gelişiyle ortaya çıkacaktır. Ve tekrar dünyaya gelişi sırasında bu kutlu insana tabi olanlar, kıyamete kadar inkar edenlere üstün kılınacaktır.

Ayrıca ayetin sonunda geçen "...Sonra dönüşünüz Banadır..." ifadesi de dikkat çekicidir. Allah Hz. İsa (as)'ya uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğini haber verdikten sonra Hz. İsa (as) da dahil olmak üzere tümünün kendisine döneceğini bildirmektedir. "Allah'a dönmeleri" ölmeleri olarak anlaşılmaktadır. Bu da, Hz. İsa (as)'nın da kıyamete yakın dönemde yeryüzüne tekrar geldikten sonra ölümünün gerçekleşeceğine bir işaret olabilir.

II. Delil

"... ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur..."

Nisa Suresi'nin 156-158. ayetlerinin arkasından Allah, 159. ayette şöyle buyurmaktadır:

"Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır." (Nisa, 4/159)

Yukarıdaki ayette yer alan "ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur" ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Bu cümlenin Arapça karşılığı şu şekildedir: "... ve in min ehlil kitâbi illa leyü'minenne bihi kable mevtihi"

Burada bazı tefsirciler "o" zamirinin Hz. İsa (as) yerine Kur'an'a baktığını düşünmüşler ve ayete Kitap Ehlinin ölmeden Kur'an'a iman edeceği şeklinde bir yorumda bulunmuşlardır. Oysa bu ayet öncesindeki iki ayette de "o" zamiri tartışmasız bir biçimde Hz. İsa (as) için kullanılmıştır:

Nisa Suresi, 157. ayet:

"Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük." demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler."

Nisa Suresi, 158. ayet:

"Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."

Bu ayetlerin hemen arkasından gelen ayette kullanılan "o" zamirinin Hz. İsa (as)'dan başka bir varlığı kastettiğinin hiçbir delili yoktur.

Nisa Suresi, 159. ayet:

"Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır."

Diğer taraftan ayetin ikinci cümlesinde yer alan "Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır" ifadesi de oldukça önemlidir. Kur'an'da kıyamet günü insanın dilinin, ellerinin ve ayaklarının (Nur Suresi, 24, Yasin Suresi, 65), işitme, görme duyularının ve derilerinin (Fussilet Suresi, 20-23) kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri bildirilmektedir. Kur'an'ın şahitliği ile ilgili ise hiçbir ayet yoktur. İlk cümlenin -cümle yapısı olarak veya ayetlerin ardarda gelişi açısından herhangi bir delil bulunmamasına rağmen- "Kuran"ı ifade ettiği kabul edilirse, ikinci cümlede yer alan "o" zamirinin de Kur'an'a işaret ettiği iddia edilmiş olur. Oysa Allah Kur'an'da bizlere bu konuyla ilgili herhangi bir bilgi vermemiştir. (En doğrusunu Allah bilir)

Kur'an ayetlerine baktığımızda aynı zamirin, Kur'an'a işaret ettiği durumlarda, (Tarık Suresi, 13; Tekvir Suresi, 19; Neml Suresi, 77 ve Şuara Suresi, 192-196'da olduğu gibi) ayetin öncesinde ya da sonrasında mutlaka Kur'an'dan bahsedildiğini görürüz. Ayetin öncesinde, sonrasında veya ayetin içinde Kur'an'dan bahsedilmiyorsa, bu ayetin Kur'an'ı tarif ettiğini söylemek yanlış olabilir. Ayet çok açık bir biçimde Hz. İsa'ya inanılmasından ve onun inananlara şahit olmasından bahsetmektedir.

Ayetin manası hakkında belirteceğimiz ikinci nokta ise "ölümünden önce" ifadesinin yorumu ile ilgilidir. Bazıları bu ifadenin "Kitap Ehlinin kendi ölümlerinden önce" inanması anlamında olduğunu düşünmektedirler. Bu yoruma göre Kitap Ehlinden olan her kişi kendisine ölüm gelmeden Hz. İsa (as)'ya mutlaka iman edecektir. Oysa Hz. İsa (as) döneminde Kitap Ehli tanımlamasına dahil olan Yahudiler ona iman etmemekle kalmamış, onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır. Daha sonra da onu öldü sanıp inkarlarını sürdürmüşlerdir. Aynı durum bugünkü Yahudiler için de geçerlidir, çünkü onlar Hz. İsa (as)'yı peygamber olarak kabul etmemektedirler. Bugüne kadar Hz. İsa (as)'ya iman etmemiş milyonlarca Ehli Kitap Yahudi yaşamış ve Hz. İsa (as)'ya iman etmeden ölmüştür. Dolayısıyla ayette söz konusu olan Kitap Ehlinin değil, Hz. İsa (as)'ın ölümüdür. Sonuç olarak, ayetlerin bizlere gösterdiği gerçek ise şudur: "Hz. İsa (as) ölmeden önce tüm Ehli Kitap ona iman edecektir."

Ayet gerçek manasıyla ele alındığında ise çok açık gerçeklerle karşılaşırız: Birincisi, ayette gelecekten bahsedildiği açıktır, çünkü Hz. İsa (as)'nın ölümü söz konusudur. Oysa o ölmemiş Allah Katına yükselmiştir. Hz. İsa (as) dünyaya yeniden gelecek ve her insan gibi yaşayıp ölecektir. İkincisi Hz. İsa (as)'ya tüm Ehli Kitabın iman etmesi söz konusudur. Bu da kesin olarak gerçekleşeceği bildirilen bir olaydır. Dolayısıyla buradaki "ölümünden önce" ifadesinin işaret ettiği kişi Hz. İsa (as)'dır. Kitap Ehli onu görüp bilecek, ona Müslüman olarak itaat edecek ve Hz. İsa (as) da onların durumlarıyla ilgili ahirette şahitlik edecektir. (En doğrusunu Allah bilir.)

III. Delil

"Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir..."

Hz. İsa (as)'nın yeniden yeryüzüne döneceği ile ilgili bir başka ayet de Zuhruf Suresi'nin 61. ayetidir. Bu surenin 57. ayetinden itibaren Hz. İsa (as)'dan bahsedilir:

"Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık. Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı." (Zuhruf, 43/57-60)

Bu ayetlerin hemen arkasından gelen 61. ayette Hz. İsa (as)'nın kıyamet saati için bir ilim olduğu belirtilmektedir:

"Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur." (Zuhruf, 43/61)

Bu ayetin Hz. İsa (as)'nın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne açık bir işaret taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü Hz. İsa (as), Kur'an'ın indirilişinden yaklaşık altı asır önce yaşamıştır. Dolayısıyla bu ilk hayatını "kıyamet saati için bir bilgi" yani bir kıyamet alameti olarak anlayamayız. Ayetin işaret ettiği anlam, Hz. İsa (as)'nın, ahir zamanda, yani kıyametten önceki son zaman diliminde yeniden yeryüzüne döneceği ve bunun da bir kıyamet alameti olacağıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)

Bu ayette geçen "O, kıyamet saati için bir ilimdir" ifadesinin Arapça karşılığı şu şekildedir: "İnnehu le ilmun lissâati."

Bu ifadede yer alan "hu" zamirinin "Kur'an"a işaret ettiğini söyleyenler vardır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi Kur'an için "hu" yani "o" zamiri kullanıldığında mutlaka ayetin öncesinde veya sonrasında veya ayetin içinde Kur'an'ı anlatan başka ifadeler de bulunmaktadır. Başka bir konu içinde "hu" zamiri ile Kur'an'dan bahsedilmez. Ayrıca bu ayetin öncesindeki ayete bakıldığında, orada da açıkça Hz. İsa (as) kastedilerek o zamiri kullanıldığı görülecektir:

"O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık." (Zuhruf, 43/59)

Bu zamirin Kur'an'a işaret ettiğini söyleyenler ise ayetin devamında geçen "Ondan kuşkulanmayın, bana uyun" ifadesini delil olarak gösterirler. Ancak bu ifadenin öncesindeki ayetler tamamen Hz. İsa (as)'dan bahsetmektedir. Bu nedenle "hu" zamirinin bir önceki ayetlerle ilgili olması ve Hz. İsa (as)'yı anlatması daha uygundur. Nitekim büyük İslam alimleri de bu zamiri gerek ayetlere gerekse sahih hadislere dayanarak Hz. İsa (as) olarak açıklamaktadırlar. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde bu konu şu şekilde açıklanmaktadır:

"Muhakkak ki o saat için bir ilimdir de -saatin geleceğini ölülerin dirilip, kıyam edeceğini bildiren bir delil ve alamettir. Çünkü İsa gerek zuhuru ve gerek emvati ihya (ölüleri diriltme) mucizesi ve gerek emvatın kıyamını (ölülerin kalkışını) haber vermesi itibarıyla kıyametin vaki olacağına bir delil olduğu gibi hadiste varid olduğuna göre eşratı saattendir (kıyamet alametidir)."2

IV. Delil

"... Ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek..."

Hz. İsa (as)'nın ikinci gelişine işaret eden başka ayetler de şöyledir:

"Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır. Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir. "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir. Ona Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek." (Al-i İmran, 3/45-48)

Ayette, Allah'ın Hz. İsa (as)'ya, Tevrat'ı, İncil'i ve bir de "Kitab'ı" öğreteceği haber verilmektedir. Bu kitabın hangi kitap olduğu kuşkusuz önemlidir. Aynı ifade Maide Suresi'nin 110. ayetinde de yer almaktadır:

"Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim..." (Maide, 5/110)

Her iki ayette de geçen "Kitap" ifadesini incelediğimizde, bunun Kur'an'a işaret ettiğini görürüz. Ayetlerde Tevrat ve İncil dışında gönderilen son hak kitabın Kur'an olduğu bildirilmektedir. (Hz. Davud'a verilen Zebur da Eski Ahit'in içindedir) Bunun yanında, Kur'an'ın başka ayetlerinde, "Kitap" kelimesi, İncil ve Tevrat'ın yanında Kur'an'ı ifade etmek için kullanılmıştır:

"Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O, sana Kitab'ı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat ve İncil'i de indirmişti." (Al-i İmran, 3/2-3)

Kitap kelimesinin Kur'an'a işaret ettiği başka ayetler de şu şekildedir:

"Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir." (Bakara, 2/89)

"Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik." (Bakara, 2/151)

Bu durumda, Hz. İsa (as)'ya öğretilecek olan üçüncü "Kitab"ın Kur'an olduğunu ve bunun da ancak Hz. İsa (as)'nın ahir zamanda dünyaya dönüşünde mümkün olabileceğini düşünebiliriz. Çünkü Hz. İsa (as) Kur'an'ın indirilmesinden yaklaşık 600 sene önce yaşamıştı. Biraz sonra detaylı olarak göreceğimiz gibi, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde Hz. İsa (as)'nın dünyaya ikinci kez gelişinde İncil ile değil Kur'an'la hükmedeceği bildirilmektedir. Bu da ayetteki manaya tam olarak uygun düşmektedir. (Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.)

V. Delil

"Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir..."

"Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir..." (Al-i İmran, 3/59)

ayeti de Hz. İsa (as)'nın dönüşüne işaret ediyor olabilir. Tefsir alimleri genellikle bu ayetin her iki peygamberin de babasız olma özelliğine, Hz. Adem (as)'in Allah'ın "Ol" emriyle topraktan yaratılması ile Hz. İsa (as)'nın yine "Ol" emriyle babasız doğmasına işaret ettiğine dikkat çekmişlerdir. Ancak ayetin ikinci bir işareti daha olabilir. Hz. Adem (as) cennetten nasıl yeryüzüne indirildiyse, Hz. İsa (as) da ahir zamanda Allah'ın Katından yeryüzüne indirilecek olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)

VI. Delil

"...doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün..."

Kur'an'da Hz. İsa (as)'nın ölümünü ifade eden bir diğer ayet ise Meryem Suresi'nde şöyle haber verilmektedir:

"Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem, 19/33)

Bu ayet Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetiyle birlikte incelendiğinde çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Al-i İmran Suresi'ndeki ayette Hz. İsa (as)'nın Allah Katına yükseltildiği ifade edilmektedir. Bu ayette ölme ya da öldürülme ile ilgili bir bilgi verilmemektedir. Ancak Meryem Suresi'nin 33. ayetinde Hz. İsa (as)'nın öleceği günden bahsedilmektedir. Bu ikinci ölüm ise ancak Hz. İsa (as)'nın ikinci kez dünyaya gelişi ve bir süre yaşadıktan sonra vefat etmesiyle mümkün olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)

VII. Delil

"... beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun..."

Hz. İsa (as)'nın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir başka delil ise Maide Suresi'nin 110. ayetinde ve Al-i İmran Suresi'nin 46. ayetinde geçen "kehlen" kelimesidir. Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:

"Allah şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun." (Maide, 5/110)

"Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran, 3/46)

Bu kelime Kur'an'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece Hz. İsa (as) için kullanılmaktadır. Hz. İsa (as)'nın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" şeklinde çevrilmektedir.

Hz. İsa (as)'nın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında Allah Katına yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını ifade eden ve İbni Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa (as)'nın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa (as)'nın nüzulüne dair bir delil olduğunu söylemektedirler.3 (En doğrusunu Allah bilir)

İslam alimlerinin bu yorumunun isabetli olduğu, söz konusu ayetler dikkatle incelendiğinde kolaylıkla anlaşılmaktadır. Kur'an ayetlerine bakıldığında bu ifadenin, yalnızca Hz. İsa (as) için kullanıldığını görürüz. Tüm peygamberler insanlarla konuşup, onları dine davet etmişlerdir. Hepsi de yetişkin yaşlarında tebliğ görevini yerine getirmişlerdir. Ancak Kur'an'da hiçbir peygamber için bu şekilde bir ifade kullanılmamaktadır. Bu ifade sadece Hz. İsa (as) için ve mucizevi bir durumu ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Çünkü ayetlerde birbiri ardından gelen "beşikte" ve "yetişkin iken" kelimeleri iki büyük mucizevi zamana dikkat çekmektedirler.

Nitekim İmam Taberi, Tefsir'inde bu ayetlerde geçen ifadeleri şu şekilde açıklamaktadır:

"Bu ifadeler (Maide Suresi, 110), Hz. İsa'nın ömrünü tamamlayıp yaşlılık döneminde insanlarla konuşabilmesi için gökten ineceğine işaret etmektedir. Çünkü o, genç yaştayken göğe kaldırılmıştı?. Bu ayette (Al-i İmran Suresi, 46), Hz. İsa'nın hayatta olduğuna delil vardır ve ehl-i sünnet de bu görüştedir. Çünkü ayette, onun yaşlandığı zamanda da insanlarla konuşacağı ifade edilmektedir. Yaşlanması da ancak, semadan yeryüzüne ineceği zamanda olacaktır."7

"Kehlen" kelimesinin açıklamaları da, Kur'an'da yer alan diğer bilgiler gibi, Hz. İsa (as)'nın tekrar yeryüzüne gelişine işaret etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir)

Tüm bu anlatılanlar Hz. İsa (as)'nın ahir zaman adı verilen dönemde yeryüzüne tekrar geleceğini ve insanları hak din olan İslam'a yönelteceğini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz bu, Allah'ın iman edenlere büyük bir müjdesi, rahmeti ve nimetidir. İman edenlerin sorumluluğu ise, Hz. İsa (as)'yı en güzel şekilde savunup desteklemek ve onun insanları çağırdığı Kur'an ahlakını en doğru şekilde yaşamaktır.

Reis 19.11.17 14:51

Sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], şuan Mehdî (a.s) Dünya’da ve bir çocuk. Kendisini tanıyor sayılırım ve hocama sözüm var daha fazlasını söyleyemem, nasıl böyle bir düşünceye kapıldınız anlamış değilim, çok şaşırdım.

FarukEfendi 19.11.17 16:51

Derince tartışılmış. Bilgi paylaşımları için teşşekkür ederim.

İpek 07.01.18 13:35

Allah razı olsun


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:22.

Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

HavasOkulu.Com


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147