Kanaatin Fazileti - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > islam & Tasavvuf > islam & islami Konular

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #1  
Alt 21.06.20, 20:32
Swordsfish - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 24.10.19
Bulunduğu yer: TR
Mesajlar: 2,490
Etiketlendiği Mesaj: 78 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart Kanaatin Fazileti

Bilesin ki, fakirin kanaatkar baskalarinin elindekinde gözü olmayan, kimseyi
kiskanmayan ve zengin olmayi ihtiras haline getirmemis, olmasi lâzimdir bu
ancak zaruret miktari yiyecek, giyecek ve barinak sartlari ile yetinmesi, bunlarin
en az ve en ucuzuna razi olmasi, özlemini gündelik veya aylik geçim ihtiyaçlarini
saglamakla sinirlayarak gönlünü bir
ay sonrasi ile oyaîam sayesinde mümkündür.
Çünkü eger fakir, cok seye sahip olma arzusuna kapilirsa, veya uzak vadeli
emellere tutulursa, kanaatinin serefini yitirir, kaçinilmaz olarak tamah ve ihtiras
kirine, bulasir, ihtiras ve tamahkârlik ise onu insanliga yakismaz, kötü huylar
edinmeye ve egri davranislarda bulunmaya sürükler.
Zaten insanoglu ihtirasa, tamahkârliga ve kanaatsizlige yaradirilistan yatkindir.
Nitekim Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Ademoglunun iki nehir yatagi dolusu altini olsa üçüncüsü ister, onun karnini
ancak toprak doldurur. Allah (C.C), tevbe edenlerin tevbesini kabul eder.»
Ebû Vakid Ül Beysî (R.A.) der ki; «Peygamber (S.A.S.)´imize yeni vahiy geldigi
zaman zaman yanina giderdigi inen vahyi bize ögretirdi. Bir gün yanima vardigim
zaman bana söyle buyurdu:
«— Allah (C.C) buyuruyor ki:
«Biz kullara mali Namaz kilsinlar ve zekâti versinler diye verdik. Insanoglunun bir
nehir yatagi dolusu altini olsa, ikincisini, iki nehir yatagi dolusu altini olsa
üçüncüsünü ister. Topraktan baska hic bîr sey onun karnini dolduramaz... Allah
(C.C) tevbe edenlerin tevbesini kabul eder.»
Ebû Mûsâ el-Es'arî (R.A) buyurdu ki; «Barae» süresi kadar bir süresi kadar bir
süre indi, sonra yine Allah Allah (C.C) tarafindan geriye alindi, o sürenin su kismi
akillarda kaldi:
«— Allah bu dini ile güçlendirecektir, insanoglunun iki nehir yatagi dolusu serveti
olsa üçüncüsünü ister. Onun karnini topraktan baska hic bir sey dolduramaz.
Allah tevbe edenlerin tevbesini kabul eder.»
Peygamber 'imiz (S.A.S) buyuruyor ki:
«— Iki ac gözlü vardir ki doymazlar birisi ilim doyumsuzlugu digeri mal
doyumsuzlugudur.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Ademoglu yaslandikça iki sey onda gençlesir. Uzak vadeli ihtiraslar ile mal
sevgisi.»
Burada gördügümüz ve nakletmedigimiz muhtelif hadislerden de anlasilacagi
üzere ihtiras ve tamahkârlik insanin yaratilisinin sapik bir yönü ve helâke götüren
bir ic güdüsü oldugu için, Allah (C.C) ve O'nun Rasû'lü (S.A.S.) sik sik
kanaatkârligi övmüslerdir.
Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Islâm dinini kabul eden ve asgari geçim sartlari içinde yasadigi halde bu
duruma kanaat eden kimselere müjdeler olsun!»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Zengin - fakir herkes Kiyamet Günü «keske dünyada bana sadece zarurî
geçimimi saglayacak kadar mal verilseydi» diye temenni edecektir."
Yine
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Zenginlik mal çoklugu ile olmaz. Gerçek zenginlik, gönül zenginligidir."
Öteyandan Peygamber'imiz (S.A.S.) siddetli ihtirasa kapilmayi ve doyumsuz bir
istekle varlik pesinde kosmayi yasaklayarak söyle buyurmustur:
«— Ey insanlar! sözüme kulak verin! Varlik ihtirasina kapilmadan mal kazanmaya
girisiniz. Çünki hiç bir kul kendisine ayrilan paydan daha fazlasini elde edemez ve
yine hiç bîr kul istese de istemese de dünyadaki nasibini tamamen ele geçirmeden
oradan göçmez.»
Bildirildigine göre Hz. Müsâ (A.S.), Allah (C.C)'a «hangi kul zengindir?» diye
sorar.
Allah (C.C) «benim kendisine verdigime en çok kanaat eden» diye buyurur.
Yine Hz. Müsâ (A.S.), Allah (C.C)'a «peki, en adil kul kimdir?» diye sorar Allah
(C.C)`da «kendine karsi hakka uygun davranandir» «diye buyurur.
Peygamberimiz (S.A.S.) söyle buyurdu:
«— Rûh-ul Kudus (Cebrail A.S) bana rizkini tüketmeden hiç kimsenin
ölmeyecegini bildirdi. O halde Allah (C.C)'dan korkun ve mesru sekilde kazanç
pesinde kosun.»
Sahâbelerden Ebû Hureyre (R.A.) buyuruyor: «Peygamber'imiz (S.A.S.) bana
söyle buyurdu:
"Ya Ebû Hureyre, karnin çok acikinca sana gereken bir çörek ile bir bardak sudur.
Dünyanin cani cehenneme!»
Yine Ebû Hureyre der ki: «Peygamber'imiz (S.A.S.) bana söyîe buyurdu:
«Allah (C.C)'dan kork ki, insanlarin en ibadet edeni olasin. Kanaatkar ol ki
herkesin en sevdigi ve ençok sükreden insan olasin. Kendi hesabina istedigini
baskalari için de dile ki, gerçek mümin olasin.»
Ebû Eyyüb-ül Ensarî (R.A.}'nin rivayet ettigi su hadiste de, Peygamber'imiz
(S.A.S.) tamahkârligi yasaklamistir. Bir gün tasrali bir arap Peygamber
(S.A.S.)'imize gelerek: «Yâ Rasülallah, bana kisa ve öz bir nasihat ver» dedi.
Bunun uzerine Peygamber'imiz (S.A.S.) adama sunlari söyledi:
"Her namazini sonuncu namazinmis gibi kil. Ertesi gün özür dileyecegin hiç bir söz
agzindan çikarma. Baskalarinin elindeki mala aç gözle bakma.»
Avf Ibni Malik-ül Escaî (r.a.) der ki: Bir gün Peygamber'imizin (S.A.S.) huzurunda
ya dokuz ya sekiz veya yedi kisi idik. Peygamber'imiz (S.A.S.) bize «Allah (C.C)
´in Resûl'üne biat edemezmisiniz?» dedi. «Biz daha önce sena biat etmedik mi?»
Yâ Resulallah diye cevap verdik. Ö yine «Allah (C.C)'in Resul'üne biat etmez
misiniz» diye israr edince hepimiz sira ile O'na ellerimizi uzatarak biat etmeye
basladik.
Içimizden birinin sirasi gelince, Peygamber (S.A.S.)´imize «sana daha önce biat
etmistik. Simdi niçin sana yeniden biat ediyoruz?» diye sordu. Bunun üzerine
Peygamber (S.A.S.)`imiz söyle buyurdu:
"Allah'a hic bir seyi ortak kosmadan kulluk edeceginize, bes vakit namazi
kilacaginiza, aldiginiz emirleri dinleyip onlara uyacaginiza (sesini fisildar gibi
alçaltarak) ve kimseden bir sey istemeyeceginize (dilenmeyeceginize) dair bana
biat etmenizi istiyorum.»
Bu hadiseden sonra orada bulunanlardan biri, atinin üzerinde iken elinden düsen
kamçisini bile kendisine uzatilmasini kimseden istemezdi.
Hz. Ömer (r.a.) der ki; "tamahkârlik fakirlik, tok gözlülülk ise zenginliktir.
Baskasinin elindekine göz dikmeyen kimse, hic kimseye muhtaç olmaz."
Ehli hikmetten bir zata «zenginlik» nedir, diye sorarlar, o da «az sey istemek ve
geçimini saglayacak kadar dünyaliga razi olmakdir.» diye cevap verir.
Bu hususta bir sâir söyle der :
«Hayat, biribirini kovalayan anlardan ve günlerin tekerrür eden olaylardan
ibarettir.
Hayat standartlarina kanaat et, ona razi ol
Bos arzulardan siyril ki, hür yasayasin
Nice ölüm var ki, ona sürüklemistir.
Altin, yakut ve inci.»
Muhammed Ibni Vâsi [r.a.) kuru ekmegi suda islatarak yerdi ve «buna kanaat
eden hic kimseye muhtaç olmaz» derdi.
Sûfyan-üs Sevrî (r.a.) der ki: «dünyanizin en hayirli varligi hiç imtihan
edilmediginiz seydir kendisiyle imtihan edildiklerinizin en hayirlisi elinizden
çikandir.»
Ibni Mes'ûd (r.a.) der ki; «her gün bir melek söyle seslenir: Ey ademogiu. sana
yetebilen az varlik, seni azdiran cok varliktan daha iyidir.»
Sümeyf Ibni Adan (r.a.) der ki: «ey ademoglu, senin karninin eni ve boyu birer
karis kadardir. içine niye ates giriyor?»
Ehli hikmetten bir zata «malin, mülkün nedir?» diye sorarlar. Adam da: «disa
karsi tok gözlülük, hususi hayatimda iktsat ve baskalarinin elindekine göz
dikmemektir» der.
Bildirildigine göre, ulu Allah (C.C) buyurur ki:
«ey ademoglu, dünyanin tümü senin olsa sana ancak geçimini saglayacak kadari
düserdi. Eger ben geçinecegin kadarini sana verdikten sonra geriye kalan dünya
varliginin hesaplasma mes'uliyetini baskasinin omuzlarina yüklemem, sana iyilik
etmis olurum.»
ibni Mes'ûd (r.a.) der ki: «Biriniz bir sey isterken nezaket ile istesin. Adama varip
«illâ vereceksin, mutlaka vermelisin» diye girtlagina basmasin. Ona ancak ayrilan
rizik verilir.»
Emevî halifelerinden biri Ebû Hazim'a (r.a.) bir mektub göndererek istediklerini
kendisine bildirmesini söyler. Ebu Hazim söyle yazar:
«Isteklerimi efendime bildirdim. Bunlarin hangisini verirse kabul ediyorum ve
hangisini vermezse kanaat ediyorum.»
Ehli hikmetten bir zâta «akilli biri için en sevinilecek sey ve üzüntüyü gidermeye
en yarayisli sey nedir?» diye sorarlar, o da «akli basinda biri için en sevinilecek
sey ilerisi için gönderdigi salih emel ve üzüntüyü gidermeye en yarayacak sey de
Allah (C.C)'in takdirini hosnutluk ile karsilamaktir» dedi.
Ehli hikmetten bir zat der ki, «en bitmez dertli insanlarin kiskançlar, en mesut
yasayanlarin kanaatkarlar, en çok sikintiya katlananlarin muhteris ve
tamahkârlar, en sarsintisiz yasayanlarin dünyayi en az umursayanlâr ve en çok
pismanlik duyanlarin bildigi ile amel etmegi ihmal eden alimler oldugunu
gördüm.»
Bu konuda bir sâir söyle der:
«Ne mutlu o kimseye ki, kesinlikle güveniyor.
Riziklari bölüsütürenin kendi rizkini verecegine.
Onunun namusu dokunulmazdir, kirletmez onu
Onun yüzü aktir, yipratmaz onu
Kanaat alanina giren kimse
Ömrü boyunca uykusunu kaçiracak tatsiz bir olay ile karsilasmaz.»
Baska bir sâir de ihtirastan söyle yakiniyor:
«Ne zamana kadar hayatim kona-göçe geçecek.
Ne zamana kadar hayat durmadan didinecek, gâh düsüp gâh kalkacagim.
Ne zamana kador evimden uzak, devamli gurbete katlanacagim.
Dost ve yakinlarimdan ayri, ne durumda oldugum onlarca bilinmeden.
Gâh yeryüzünün dogu ucunda, gâh bati ucunda.
Ihtirasim yüzünden ölüm hatirima gelmiyor.
Oysa eger kanaatkar olsam, rizkim gelirdi yanima bagis olarak.
Zenginlik mal bollugu degil, kanaattir.»
Hz. Ömer (R.A.) der ki: «sözüme kulak verin, size Allah (C.C)'in malindan ne
kadarini kendime helâl saydigimi aciklayayim mi; Biri kislik, biri yazlik olmak
üzere iki entari, hac ve ömre için bir ihram, bunlarin disinda herhangi bir
Kureys'linin ki kadar zaruri geçim kaynagi bunlardan ne daha fazla ya ne daha
aza malik degilim, Allah (C.C)'a yemin ederim ki, bu kadarinin bile helâl olup
olmadigini bilemiyorum.»
Görüldügü gibi Hz. Ömer (R.A.) bu kadarlik dileklerinin, kanaat edilmesi gereken
azgarî standarttan daha fazla olmadigindan emin degildir!
Tasrali bir arap kardesine hirsindan dolayi sitem ederek söyle der: "ey kardesim,
sen bir yandan arayis içinde iken öte yandan kovalaniyorsun. Henüz
kullanmadigin rizkin seni kovaliyor, sen ise elde ettigini korumak pesindesin sanki
aklinda olmayan rizik kaynagi önüne açilmis ve elindeki avucundan koyip gitmis
gibi ey kardesim sanki sen hic muhteris hiç mahrum ve hiç riziklanmis zahit
görmemis gibisin."
Bu hususda bir sâir söyle demistir:
«Görüyorum ki, servetin arttikça artiyor hirsin
Dünyaya karsi, hiç ölmeyecekmissin gibi
Senin bir amacin var mi ki, bir gün ulassan ona.
«Artik yeter, daha fazlasini istemem» diye bilesin.»
Sabi {r.a.) söyle bir hikâye anlatir:
"Avcinin biri bir gün bir serçe avlar, serçe dile gelerek avciya «bana ne« yapmayi
düsünüyorsun» diye sorar, avci serçeye «seni kesip yiyecegim» cevabini verir.
Bunun üzerine serçe avciya «vallahi, benim etim ne kahvaltilik olur, ne de karin
doyurur. Fakat eger beni saliverecek olursan sana üç sey ögretirim, onlar etimi
yemekten daha çok isine yarar. Kabul edersen bu üc seyin itkini simdi elinde iken,
ikincisini elinden uçup karsidaki agaca konunca, üçüncüsünü de agaçtan uçup
önümüzdek tepeye varinca söyleyecegim» der.
Kusun teklifine avcinin akli yatar, onu salivermeye karar verir, «ögretecegin ilk
seyi söyle bakalim» der. Bunun üzerine kus avciya «elinden kacan firsatlar için
hayiflanma» der.
Avci kusu saliverir. Uçup karsi agacin dalina konunca da ikinci seyi ögretmek
üzere «olmayacak seye inanma» der. Bu sözlerden sonra kanadlanan kus avcinin
önündeki bir tepeye varir konar, oradan avciya söyle der:
Ey Bedbah adam: "Eger beni kesmis olsaydin kursagindan her biri yirmi miskal
agirliginda iki inci cikaracaktin."
Bu sözleri duyan avci kaçirdigi firsat karsisinda hayiflanarak dudaklarini isirir.
Artik elinden bir sey gelmeyecegi için kusa «üçüncüyü söyle der.
Kus avciya «sen ilk iki nasihatimi unuttun üçüncüsünü sana nasil söyleyeyim ben
sana «kaçirdigin firsatlar için hoyiflanma» demedim mi? Oysa sen daha az önce
beni elinden kaçirdin diye hayiflaniverdin. Yine ben sana «olmayacak seye
inanma» demedim mi? Benim etim, kanim ve tüylerimin hepsi tartilsa yirmi
miskal çekmez, kursagimda her biri yirmi miskal agirliginda olan iki tane inci nasil
olabilir?» der ve uçup gözden kaybolur.
Bu hikâyenin özü sudur: Insanoglu, kendisini asin tamahkârliga kaptirinca basireti
kapanarak gerçegi idrak edemez oluyor ve olmayecak seyi olabilir gibi görüyor.
Ibni Semmak (r.a.) der ki: «Baskasina bagisladigin umut, kalbine cendere ve
ayagina bagdir. Insanlara bagladigim umudu kalbinden çikar ki, ayagini
köstekleyen bag çözülsün.»
Ebu Muhammed-ül Yezidî (r.a.) der ki: «Bir gün Harun-ür Resid'in (r.a.) huzuruna
girince önündeki altin yazili kâgit parçasina baktigini gördüm. Beni görünce
gülümsedi, ben de ona «Allah emirül mü´minine uzun ömür versin, elindeki
faydali bir sey mi» diye sordum.
Harun-ür Resid bana «evet, faydali bir sey. Su iki beyti emevilerden kalan bir
hazinede buldum, cok begendim, simdi ben onlara üçüncü bir beyit ekledim» diye
cevap verdi.
Arkasindan bana su üc beyti okudu:
«Dilegini karsilamak için basvurdugun bir kapi yüzüne kapaninca.
Onu birak yüzüne acilacak baska bir kapiya bas vur.
Cünki sana mide torbasinin dolmasi yeter.
Çirkin islerden kaçinmanda yeter.
Sakin namusunu harcama ve kacin.
Günaha girmekten ki, azabindan uzak kalasin.»
Abdullah Ibni Selâm, Kâ'b Ibni Ahbar'a (r.a.) «âlimlerin kazanip hafizalarina
yerlestirdikleri ilimleri neler giderebilir» diye sorar, Kâ'b da ona «tamahkârlik,
nefsin azgin arzularina teslim olmak ve kazanç pesinden kosmak» diye cevap
verir.
Adamin biri Fudayl'den Kâ'b'in yukardaki sözlerini açiklamasini ister. Fudayl'de
ona der ki;
«insan bir seyi hirsla isterken onun ugruna dini elden gidebilir. Nefsin azgin
arzularina boyun egmeye gelince nefis öteye beriye tutununca, hiç birini
kaçirmaya razi olmaz. O zaman nefsinin tutuldugu her sey senin için ihtiyaç
haline gelir. Nefsin ihtiyaç haline gelen arzularini karsiladin mi, o zaman burnuna
halkayi takarak seni istedigi yere sürükler.
Artik seni buyrugu altina almis ve sen de ona boyun egmissindir. Böyle olunca
kim seni dünya için severse ona selâm verirsin, hastalaninca ziyaretine varirsin.
Tabiiki ne ona verdigin selâm ve ne de hastaliginda yaptigin ziyaret Allah
(C.C)için degildir. Buna göre o adamdan dünyaca bir bekledigin olmamis olsaydi,
senin için ne kadar hayirli olurdu.»


imam gazali
__________________
-Eğer duanız olmasa RABBİMİN katında ne ehemmiyetiniz var.
-Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir;kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.
Alıntı ile Cevapla
 


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Mü-min (Hâ mim ) Fazileti Astra Kuran-ı Kerim 7 21.09.22 23:37
114 Surenin Fazileti haskin Sure ve Ayet Havasları 5 29.06.21 00:23
Besmele nin fazileti yenihavasci Hayat Dersleri & Hikayeler 2 15.08.20 00:08
Tevâyun ve Kanaatin Fazileti Swordsfish islam & islami Konular 0 21.06.20 21:34
Kanaatin medhi ve ona teşvik Havasokulu Hadisler 7 28.06.17 22:57


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:59.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147