Kişi sadece bir yanlış anlamanın ürünüdür. Gerçekte öyle birşey yoktur. Duygular, düşünceler ve eylemler, gözlemcinin önünden ardı arkası gelmezcesine ve beyinde izler bırakarak ve süreklilik illüzyonu yaratarak art arda koşarlar. Gözlemcinin zihindeki bir yansıması "Ben" duygusu yaratır ve kişi görünüşte bağımsız bir varlık kazanır. Gerçekte kişi yoktur, sadece kendisini "ben" ve "benim" ile özdeşleştiren gözlemci vardır. Öğretmen gözlemciye şöyle der: Bu sen değilsin, o küçük "Ben-im" noktasından başka bunda senin olan hiçbir şey yok ve o gözlemci ile rüyası arasındaki köprüdür. "Ben buyum","Ben şuyum" bir rüyadır, halbuki saf "Ben-im (var olanım)"gerçeğin damgasını taşır. O kadar çok şeyin tadına baktın -hepsi boş çıktı. Sadece "Ben-im" duygusu değişmeden kaldı.Değişkenler arasında değişmez olan ile kal, onun ötesine geçmeye gücün yetinceye kadar.