Anladığım kadarıyla cevab vermeğe çalışayım.
Mürşid; irşad eden, yetişdiren demekdir.
Seyyid ise; Peygamberimizden sav Hz. Hüseyin kolundan gelen kimsedir.

Mürşidin Velayete kavuşup, Fena ve beka makamlarına kavuşup, nefsi emmaresini tamamen öldürmüş olması gerekir ki bunların hepsi aynı şeydir yani Allahın dostu olmakdır. Ve mürşid silsile yoluyla (Rasulullah savden hz ebu bekire, ondan selmanı farisi hazretlerine... gibi) kendisine şeyhlikden icazet verilmiş olan şeyhinden icazet alandır. Ve irşad etmeğe memurdur.

Seyyidlik ise soy ile gelen birşeydir ama herkese nasib olmaz.
Bahsettiğin Seyyidden el almak ne tür bir el almak? Tarikat işlerinde el almak farklı, havas işlerinde farklı diğer şeylerde daha farklı. Bu mürşid çalışmış yolda ilerlemiş öyle ki bu makam gelmiş. Mürşidle seyyid elbette bir olmaz. Mürşidden alınla seyyidden alınan da bir olmaz. Ama demek istediğin, mürşidden el almak (ona bağlanmak) mı efdal, seyyidden el almak mı, bunu demek iatediysen cevabını verdim. Yok, eğer yanlış anladıysam affola. Ya ben anlayamadım ya sen anlatamadım. Bende mürşidimin vekilinin numarası var, sorabilirim ama sorunu anlayamamış olabilirim bu yüzden doğru da anlatamayabilirim.

Demek istediğin şu mu; mürşide bağlanmak işi daha umumi olduğundan amaçları irşad etmek olduğundan mürşidler belli şahıslardır, yani dünyanın heryerinde bilinebilirler, onlardan el almak mertebesi daha halk arasında bilinir, ancak seyyidler ise kendilerini ifşa etmedikçe (açıkca söylemedikçe) bilinemezler, bilhassa onlardan el alma işi de pek bilinmez, mertebe olark bu daha mı hususidir, özeldir.
Böyle anladım ben.

Bir kişi seyyidden el alsa, mürşid makamını geçmiş ve avama el verebilir mi, mi diyorsun. Bunu diyorsan, asla böyle birşey olmaz. Muhakkak başkalarına el vermek için kendinin KAMİL BİR MÜRŞİDDEN İCAZETLİ olmas gerek. Ve o mürşid hakiki mütşid mi sahte mürşid mi bunu okuduğum risale-i kudsiye, halidiye, irşadül müridin gibi kitablardan öğrendiğim vecihle ilk olarakŞERİATA sonra SİLSİLEYE bakılır. Mürşid olduğunu iddia eden kimsede asla şeriata muhalif haller olmamalı. Ve silsilesindeki zatların da malum olması gerek. Bunlar hakiki mürşidliğe kuvvetli alametlerdir. Ve eğer bu kişi bir seyyidden icazet almış ise insanları irşad etme el verme hakkına sahib değildir ve onları zikirde rabıtada ilerletemez. Ve el vermiş olmaz (TARİKAT KONUSUNDA EL VERMEYSE. Çünkü bunu ancak Rasulullahın silsile yoluyla vekili olan mürşid verebilir)
Velhasıl kardeşim şimdi günümüzde mürşid bulamama gibi birşey olamaz. Mürşidler malumdur. Seyyid irşad makamına ulaşdıysa ancak mürşiddir o zaman bu geçerlidir. Ben yeterince ilimli değilim ancak emin olduklarımı yazdım.

Mürid olmuştur derken, bir mürşide bağlanmış, fakat mürşid makamında değil, sonra seyyidden el alsa diye mi sordun. Öyleyse bunu şeyhinden izinli yapmalı. Zira biz ihvanlar Önemli konularda Efendi Hazretlerinden izin almamız gerekiyor. Hacca gitmek, vird edinmek, gibi.

Tarikatta yol alması için mi ihtiyac sahiblerine el vermesinin makbul olup olmadığını soruyorsunuz. Tarikatta icazeti sadece mürşid verebilir. Vekiller de verir ama asıl veren mürşiddir zira vekiller onun naibleridir, mürşidin yönlendirmesiyle veriyorlar zaten biiznillah. Mürşidlik çok büyük makamdır herkes ulaşamaz zaten.
Doğru mu anladım sorunuzu?

Şunu yanlış yazdım, yazım hatası oldu yani.
İ
Vekiller tarikat dersi verebilir (bizde önce istihareye yatılıyor). Ama tarikattan icazeti sadece şeyh verir .
Daha da bilmiyorum. Yanlış birşeyler yazmak da istemiyorum, vesselam

(Tarikatdan icazet vermek şeyhinin yerine geçip şeyhlik makamına ulaşmakdır.)