|
Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz. |
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
|
|||
|
|||
Deliler gibi seviyorum intiharın eşiğindeyim
Selamun aleyküm yaşım 23, 6 senelik bir ilişkim oldu çocukluk aşkım bir kadına tutuldum deliler gibi seviyorum oda beni çok seviyordu fakat bir arkadaşı(kadın) var onun yanına ne zaman gitse ben sevdiğim insanı tanıyamaz halde görüyordum konuşmaları davranışları çok tuhaf geliyordu şimdide aynı muhabbet ayrıldık 1 ay olucak içim yana yana artık doldum onların zalimliği varsa benimde Allah im var diyerek namaza başladım her namazdan sonra dua ediyorum seccadem sırılsıklam oluyor lütfen yardımcı olun bana inanın çok zor durumdayım
|
#2
|
|||
|
|||
https://m.youtube.com/watch?v=5jdmlQRabNg
|
#3
|
|||
|
|||
Linke girilmiyorsa youtube ye mehmet yıldız bir dakikada aşk acısı nasıl geçer yaz.
|
#4
|
|||
|
|||
Hocam kavuşmak istiyorum
|
#5
|
|||
|
|||
Nasib değilse olmuyor, ben çok kez yaşadım. Bazı uygulamalarla durumu uzatsan da sanada ona da zulum oluyor.
Bu durumdan Allaha sığınman en hayırlısı, Tevbe suresi son ayet okuman hem seni rahatlatır hemde hayırlıysa dönmesine hasıl olur Fe in tevellev fe kul hasbiyallâhu, lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm Ya Allah Ya Rabb, ayşe kızı fatma ya karşı Sen bana yetersin, Sen onun kalbini bana karşı yumuşat zelil eyle. Şeklinde namazların sonrasında 30 kere tekrarlayabilirsin. Senin bu ağlama ve üzülme durumunu geçirmek içinde gene aynı ayeti ve inşirah suresini tekrar et. Aynı durumu yakın zamanda yaşadım daha öncede yaşadım. Farklı tertipler okuman genelde sende etki yapıyor, bırakıp giden kadın birdaha geri gelsede aşk artık ölmüş oluyor. Biz erkekler olarak biraz geç sevip geç unutuyoruz. Ama kadınlar kalbinde silip gittikten sonra dönse bile artık aynı duyguları hisssetmiyor. Tevekkül edip Allahın Ya vekil sıfatına sığınman daha hayırlı. Ayrıca Ya Vekil çekebilirsin 66 tane Bunun dışında vekf, tılsım vb. diğer uygulamaları deneme, hepsinin etki süresi var, geçince daha çok üzülüyorsun. |
#6
|
|||
|
|||
Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini:
- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim… İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti. - Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı. İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu dağ kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi. Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu. Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle: - Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih , kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim? - Evet , dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir. İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tespih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihini aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah… Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu: - Şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah’a adamış, gece gündüz durmadan Allah diyormuş, Allah Allah … Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam , karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını birbiri ardınca anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı… Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında dostunun gözlerine yayılan başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın. Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı, boynunu neye bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları kıpırdamıyordu artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah… Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmu ştu. Meselenin aslını merak eden padişaha, bu insanların bir yerde sürekli kalmadıklarından, bulundukları mekana bereket getirdiklerinden, ne yapıp-edip bu dervişi ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri gerektiğinden uzun uzun bahsetti başveziri . Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl yapması gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ kulübesinin yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde. Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanına bir saray yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya, sancak-tuğ vermeye kadar saydığı her şey, bilgenin: - Hünkarım , gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar etmezler, demesiyle son buldu. Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür, birinin derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi. Güldü ihtiyar: - Neden kerimenizin nikahını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi. Şaşırma sırası padişaha gelmişti. - Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul ederler mi? Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın mağarasının üstünden… Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler, onların arkasında halktan meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup bitenlere bir mana vermeye çalışan aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye başladılar. Bu arada bizim aşık kendinden öylesine geçmiş, tespihiyle öylesine bir olmuştu ki, gelenler içeri girseler ve bir tesbihten başka bir şey bulamasalar şaşırmazlardı. Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi, ellerini birbirine bağladı, duyulması güç bir sesle; - Efendim , dedi, sizi ziyarete geldik. Yavaşça başını çevirdi aşık , sonra bütün vücuduyla döndü, gözlerinde en ufak bir şaşkınlık emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi. Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban, mağara, tespih, sessizlik, duvar… Hatta güneş bile batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru uzatarak olan biteni görme telaşındaydı. Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne saray, ne vezirlik, ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü yoktu dervişin. - Efendim , diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var efendim, zat-ı alinize layık değil belki, ama lütfeder nikahınıza alırsanız bizi bahtiyar edersiniz… Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık maşukuna kavu ş acak , murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı sevinçten ağlıyordu. Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı verilsin diye yaratılmıştı. Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak istiyordu ve bütün gözler genç adamdaydı. Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle: - Hayır , dedi, kızınızı istemiyorum. Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip: - Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın? Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak: - A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim, Allah padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah deseydim |
#7
|
||||
|
||||
Alıntı:
Bahtınız güzel olsun.Allah sıkıntınızı tümüyle feraha çevirecek istikamete eriştirsin |
#8
|
||||
|
||||
Bu arada bir diğer asıl çok önemli olan kısım. eşiğindeyim demişsiniz. Kardeşim durumunuz konusunda bakın aşk ve intihar aynı terazilerde ölçülüyorsa acilen bir uzmandan yardım almanız gerekiyo.“Takıntılı aşk kişinin gerçek ya da ulaşılamayan bir aşkı takıntı haline getirip kendi benliğini ona adaması ve hayatına bu bağlamda şekil vermesidir. Karşısındaki kişiye yönelik çok yoğun duygular yaşaması duygusal bağlamda hızlı iniş ve çıkışlar yaşamasına sebep olacaktır. Böyle bir duygudurumun ardından birey hem kendine hem de başkalarına zarar verebilir. Genel tabir olarak bireyin günlük hayatındaki işlevselliğe neden olacak herşeyi sağlıksız olarak nitelendirebiliriz” Siz kendinizi gözlemleyin ve tavsiyem tecrübeli bir terapistten yardım almaya çalışın.Bunun haricinde sosyal aktiviteler ve yapmaktan zevk aldığınız faaliyetlerden faydalanabilirsiniz. Lütfen unutmayın uzman desteği de süreci hızlandıracak ve hayatınızı kaliteli kılmanıza yardımcı olacaktır.
|
#9
|
|||
|
|||
Alıntı:
Gitsin dua etsin, derdini rabbine anlatsin. Inanan biri icin kusura bakmayin ama terapist kadar saçma bisey yok. Zaten iyileşme sureci kisinin kendisiyle başlar. Terapist dediğin yol göstericidir. Kitap ehli olarak bizim yolumuz da yol göstericimizde, kapımızda bellidir. Sağlıklı düşünen birinin böyle seylere zaman ve para harcamasını anlamsiz buluyorum. Ayrica zaten hemen ilaç veriyorlar, kullanirsanda bağımlı oluyorsun, bidaha ömür billah ilaçsız duzelemiyorsun. Bu bilim dalına inanmadığımdan degil, bu kadar basit sorunlar için gerek olmadığı kanısındayim Inan 1 hafta düzgün ibadet etsin, dua ve zikir ile uğraşsın. Bu arkadaşa sor, kızın yüzünü hatirlamayacaktir. Istihare özellikle bu konuda çok etkili. Hayırsızsa direk soğutuyor |
#10
|
|||
|
|||
Hocam hava almak için dışarı çıktım eve girerken kapımın üzerinde böyle bir leke gördüm yağ a benziyor parlak [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][IMG][Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...][/IMG]
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Uçurumun eşiğindeyim | DeliDumrul06 | Sorularınız | 9 | 10.02.22 21:17 |
Seni seviyorum Allah'ım zikri | Serkan 34 | Sorularınız | 21 | 11.11.21 20:34 |
Hızır aleyhisselamı çok seviyorum | serkanbahtiyar2 | Sorularınız | 7 | 30.10.20 17:11 |
seni seviyorum | serkan2553 | Güzel Sözler & aŞka Dair | 7 | 19.12.18 14:29 |
Seni Seviyorum Demese de olur | SiLence | Sizden Gelenler | 11 | 01.05.18 00:47 |