Havas Okulu - Tekil Mesaj gösterimi - kuranda sihir ve hükümleri
Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 05.02.17, 14:10
SiLence SiLence isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Daimi Üye
 
Üyelik tarihi: 21.12.16
Mesajlar: 10,580
Etiketlendiği Mesaj: 1583 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

2. BÖLÜM.KURAN’DA SİHİR KAVRAMI

2aSİHRİN ÇEŞİTLERİ (FAHREDDİN RAZİ’YE GÖRE)

Kelamcı ve meşhur müfessir Fahreddin Râzi Tefsir-i Kebir adlı eserinde sihrin sekiz çeşidini saymıştır.Şimdi Fahreddin Râzi’nin tefsirindeki sihrin çeşitlerini görelim:
1-)Eski zamanda yaşamış Keldani’ler ile Kestani’lerin sihri.Bunlar yıldızlara tapan,yıldızların bu kainatı idare ettiğini zanneden, hayır ile şerrin, mutluluk ile uğursuzluğun yıldızlardan olduğuna inanan bir topluluk olup, Hak Teâla’nın görüşlerini geçersiz kılmak ve mezheplerini reddetmek için Hz İbrahim’i gönderdiği kavimdir.

2-)Sihrin ikinci çeşidi, vehim sahiplerinin ve kuvvetli nefislerin(ruhların)sihri.Bunlar öyle sanırlar ki, insanın ruhu terbiye ve tasfiye ile kuvvetlenir ve tesir gücünü arttırır.İdraki, gizli kapalı şeyleri algılayacak derecede gelişir, iradesi de kendi dışında bir takım olayları etkileyecek derecede güçlenir.O zaman istediği bir çok şeyleri yapar, eşya da canlılar da ve diğer insanlar da kendi bedeninde ki gibi tasarruf eder.Hatta o dereceye varır ki bir irade ile bünye ve şekilleri değiştirebilir, isterse öldürür ve yeniden diriltir, varı yok, yoku var edebilir.Fakat ruhun bu derece güç kazanması, bir ilahi ihsan olmadan, yalnızca çalışmayla elde edilebilir bir şey olduğunu farz etmek evhamdan öte bir şey değildir.M.Hamdi Yazır sihrin en aldatıcı ve en tehlikeli çeşidinin bu kısmı olduğunu söylemiştir.

3-)Sihrin üçüncü çeşidi, yerdeki ruhlardan yardım dilemektir.Cinlerden yardım hususundaki görüşe gelince Müteahhir Felsefeciler ve Mutezile uleması bunu kabul etmemiştir.Ama önde gelen felsefecilere gelince, onlar bu hususla ilgili hükmü inkar etmemişlerdir ve “Ervâh-ı Arziye”(yere ait ruhlar)diye isimlendirmişlerdir.Bunlar kendi aralarında farklılık gösterirler.Bunların bir kısmı hayırlı, bir kısmı da şerlidir.Hayırlı olan mümin cinler; şerli olanlar ise cinleri kafirleri ile şeytanlardır.Bu ruhların belli sebepler altında insanların ilişki ve bağlantı sağlayıp sağlayamayacakları ilmi bir şekilde tetkik edilip ortaya konamamıştır, lakin bu yola yapılacak sihirlerin varlığını inkar eğil, kabul etmek gerekir.

4-)Sihrin,dördüncü çeşidi, tahayyulat ve gözbağcılığıdır.Yani gözü yanıltmak el çabukluğu denilen sihirlerdir ki bunlara sihirden ziyade hokkabazlık ve şa’beze adı verilir.Bunun esası duyuları aldatmadır.Bu tıpkı vapurda ve trende giderken sahili hareket ediyor gibi görmeye benzer ve dilimizde buna “gözbağcılığı”denilir.

5-)Sihrin beşinci çeşidi, bazen geometrik(hendesî) oranlara göre ve bazen de çeşitli sanat hilelerine göre yapılmış aletlerin birleştirilmesi ile ortaya çıkartılan, insanı şaşırtan işlerdir.Firavun’un sihirbazlarının sihri de bu çeşittendir.Zamanımızda fen ve tekniğin gelişmesi, gerek mekanik gerek elektronik açıdan bunlara bir çok misaller vermeye elverişlidir.Sinemalar bunun çok canlı bir misalidir.

6-)Sihrin altıncı çeşidi, ilaçların özelliklerinden istifade edilerek yapılan sihirlerdir.Mesela, insanın yemeğine aklı uyuşturan bazı ilaçların konulması, sarhoş edici uyuşturucuların katılması.

7-)Sihrin yedinci çeşidi kalbi bağlamaktır.Bu da sihirbazın İsm-i Â’zam duasını bildiğini,cinlerin kendisine itaat edip pek çok işte kendisine boyun eğdiklerini iddia etmesidir.Onun bu sözlerini dinleyen zayıf akıllı ve temyiz kabiliyeti olmayan birisi olduğunda bunların gerçek olduğuna inanır ve kalbi buna bağlanır.Böylece bu kimsede bir çeşit korku ve çekingenlik hasıl olur.Korku meydana geldiğinde, hissi kuvvetleri zayıflar böylece sihirbaz ona o zaman istediğini yapabilir
8-)Sihrin sekizinci çeşidi şudur:Koğuculuk ve kışkırtmacılık gibi şeylere gayret etmekte, latif ve gizli şeylerdendir.Bu, insanlar arasında yaygındır.

İşte bütün bu saydıklarımız sihrin kısımları, çeşitleri ve bölümleri hakkında söylenen sözlerdir.


2bRESULULLAH’IN SİHRE MARUZ KALMASI

Cenâb’ı Peygambere sihir yapıldığı hadisçilerin ve diğer siyer ehlinin nakilleri ile sübut bulmuş bir vakıadır.Bu rivayetlerin sabit olma cihetinden en sahihi Hişam bin Urve’nin babası Urve’den ,onun da Hz Aişe’den yapmış olduğu rivayettir.Mezkur hadisin en sahih rivayeti olan Aişe hadisi Buhari ile Müslim’in Sahihlerinde yer almıştır.Nitekim Cenâb’ı Peygamber kendisin yapılan sihir sebebiyle günlerce hasta olarak kaldıktan sonra, Allah’ın kendisine gönderdiği melekler vasıtasıyla yapılan sihirden haberdar olmuş da, bir kuyuya atılan sihir2. BÖLÜM.KURAN?DA SİHİR KAVRAMI



2aSİHRİN ÇEŞİTLERİ (FAHREDDİN RAZİ?YE GÖRE)



Kelamcı ve meşhur müfessir Fahreddin Râzi Tefsir-i Kebir adlı eserinde sihrin sekiz çeşidini saymıştır.Şimdi Fahreddin Râzi?nin tefsirindeki sihrin çeşitlerini görelim:

1-)Eski zamanda yaşamış Keldani?ler ile Kestani?lerin sihri.Bunlar yıldızlara tapan,yıldızların bu kainatı idare ettiğini zanneden, hayır ile şerrin, mutluluk ile uğursuzluğun yıldızlardan olduğuna inanan bir topluluk olup, Hak Teâla?nın görüşlerini geçersiz kılmak ve mezheplerini reddetmek için Hz İbrahim?i gönderdiği kavimdir.



2-)Sihrin ikinci çeşidi, vehim sahiplerinin ve kuvvetli nefislerin(ruhların)sihri.Bunl ar öyle sanırlar ki, insanın ruhu terbiye ve tasfiye ile kuvvetlenir ve tesir gücünü arttırır.İdraki, gizli kapalı şeyleri algılayacak derecede gelişir, iradesi de kendi dışında bir takım olayları etkileyecek derecede güçlenir.O zaman istediği bir çok şeyleri yapar, eşya da canlılar da ve diğer insanlar da kendi bedeninde ki gibi tasarruf eder.Hatta o dereceye varır ki bir irade ile bünye ve şekilleri değiştirebilir, isterse öldürür ve yeniden diriltir, varı yok, yoku var edebilir.Fakat ruhun bu derece güç kazanması, bir ilahi ihsan olmadan, yalnızca çalışmayla elde edilebilir bir şey olduğunu farz etmek evhamdan öte bir şey değildir.M.Hamdi Yazır sihrin en aldatıcı ve en tehlikeli çeşidinin bu kısmı olduğunu söylemiştir.



3-)Sihrin üçüncü çeşidi, yerdeki ruhlardan yardım dilemektir.Cinlerden yardım hususundaki görüşe gelince Müteahhir Felsefeciler ve Mutezile uleması bunu kabul etmemiştir.Ama önde gelen felsefecilere gelince, onlar bu hususla ilgili hükmü inkar etmemişlerdir ve ?Ervâh-ı Arziye?(yere ait ruhlar)diye isimlendirmişlerdir.Bunlar kendi aralarında farklılık gösterirler.Bunların bir kısmı hayırlı, bir kısmı da şerlidir.Hayırlı olan mümin cinler; şerli olanlar ise cinleri kafirleri ile şeytanlardır.Bu ruhların belli sebepler altında insanların ilişki ve bağlantı sağlayıp sağlayamayacakları ilmi bir şekilde tetkik edilip ortaya konamamıştır, lakin bu yola yapılacak sihirlerin varlığını inkar eğil, kabul etmek gerekir.



4-)Sihrin,dördüncü çeşidi, tahayyulat ve gözbağcılığıdır.Yani gözü yanıltmak el çabukluğu denilen sihirlerdir ki bunlara sihirden ziyade hokkabazlık ve şa?beze adı verilir.Bunun esası duyuları aldatmadır.Bu tıpkı vapurda ve trende giderken sahili hareket ediyor gibi görmeye benzer ve dilimizde buna ?gözbağcılığı?denilir.



5-)Sihrin beşinci çeşidi, bazen geometrik(hendesî) oranlara göre ve bazen de çeşitli sanat hilelerine göre yapılmış aletlerin birleştirilmesi ile ortaya çıkartılan, insanı şaşırtan işlerdir.Firavun?un sihirbazlarının sihri de bu çeşittendir.Zamanımızda fen ve tekniğin gelişmesi, gerek mekanik gerek elektronik açıdan bunlara bir çok misaller vermeye elverişlidir.Sinemalar bunun çok canlı bir misalidir.



6-)Sihrin altıncı çeşidi, ilaçların özelliklerinden istifade edilerek yapılan sihirlerdir.Mesela, insanın yemeğine aklı uyuşturan bazı ilaçların konulması, sarhoş edici uyuşturucuların katılması.



7-)Sihrin yedinci çeşidi kalbi bağlamaktır.Bu da sihirbazın İsm-i Â?zam duasını bildiğini,cinlerin kendisine itaat edip pek çok işte kendisine boyun eğdiklerini iddia etmesidir.Onun bu sözlerini dinleyen zayıf akıllı ve temyiz kabiliyeti olmayan birisi olduğunda bunların gerçek olduğuna inanır ve kalbi buna bağlanır.Böylece bu kimsede bir çeşit korku ve çekingenlik hasıl olur.Korku meydana geldiğinde, hissi kuvvetleri zayıflar böylece sihirbaz ona o zaman istediğini yapabilir

8-)Sihrin sekizinci çeşidi şudur:Koğuculuk ve kışkırtmacılık gibi şeylere gayret etmekte, latif ve gizli şeylerdendir.Bu, insanlar arasında yaygındır.



İşte bütün bu saydıklarımız sihrin kısımları, çeşitleri ve bölümleri hakkında söylenen sözlerdir.





2bRESULULLAH?IN SİHRE MARUZ KALMASI



Cenâb?ı Peygambere sihir yapıldığı hadisçilerin ve diğer siyer ehlinin nakilleri ile sübut bulmuş bir vakıadır.Bu rivayetlerin sabit olma cihetinden en sahihi Hişam bin Urve?nin babası Urve?den ,onun da Hz Aişe?den yapmış olduğu rivayettir.Mezkur hadisin en sahih rivayeti olan Aişe hadisi Buhari ile Müslim?in Sahihlerinde yer almıştır.Nitekim Cenâb?ı Peygamber kendisin yapılan sihir sebebiyle günlerce hasta olarak kaldıktan sonra, Allah?ın kendisine gönderdiği melekler vasıtasıyla yapılan sihirden haberdar olmuş da, bir kuyuya atılan sihir





materyalini çıkarttırıp eski sağlığına kavuşmuştur.Sahih hadis kaynaklarında yer alan bu Aişe hadisi sarâhaten sihrin tesirine delalet etmektedir ki bu sihir, Allah Rasulünün pâk cesed-i şeriflerine bile etkide bulunmuş ,ayrıca bu ameliyede çiçek kapçığı, tarak tarantısı olan kıl ve tarak kullanılmak suretiyle bir sihir ameliyesi gerçekleştirilmiştir.Bu durumu müminlerin annesi ve peygamberin hanımı olan Hz Aişe?den dinleyelim:

?Aişe dedi ki:Benû Zurayk?tan Lebid İbni?l A?sam adında birisi Resulüllah?a sihir yaptı.Hatta Resulullah, bazı şeyleri işlemediği halde ,kendisine onu yaptığı hayali gelirdi.Nihayet günün yahut gecenin birinde ve o benim yanımda iken dua etti ve dua etti.Sonra buyurdu ki :?Ey Aişe ; bildin mi,kendisimden fetva istediğim şey hakkında Allah?ın bana ne fetva verdiğini?Bana iki kişi geldi.Bunlardan birisi başucumda oturdu, diğeri ise ayak ucumda.Sonra ikisinden birisi arkadaşına dedi ki:?Bu zatın hastalığı nedir?(Cevaben diğeri)dedi ki:?Sihirlenmiş?(öteki)?Ona kim sihir yapmıştır?(öbürü cevaben)?Lebid İbn A?sam?dedi.?(yine sordu)?Hangi şeyle yapılmıştır?(öbürü cevaben)?Bir tarak, saç ve sakal tarantısı ve erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile?dedi.(peki sihir materyali)?Nerededir?(ötekisi buna cevaben)?Zervan kuyusundadır.?dedi.(daha sonra)Resulüllah ashabından bir grupla beraber oraya gitti ve geldi ve?Ey Aişe kuyunun suyu sanki içine kına bekletilen su ve kuyunun etrafında yetişen hurma ağaçlarının uçları da şeytan başları gibiydi.?buyurdu.(Aişe)Dedim ki :?Ya Resulüllah !Onu çıkardın mı?Dedi ki: (hayır)Artık Allah bana afiyet verdi ,onunla insanlara şer yayılmasını istemdim.?Daha sonra kuyunun kapatılmasını emretti ve kuyunun üstü kapatıldı.?



Bazı dinsizler, zayıf akıllı olanları din işlerinde şek ve şüpheye düşürmek için, bu hadisi vasıta olarak kullandılar.Resulullah?ın bazı şeyleri işlemediği halde kendisine onu yaptığı hayali gelirdi sözündeki hal, Nebi?nin nübüvvet vazifesini tebliğine, şeriatın hükümlerini, ümmetine beyan etmesine ve sıdkına şüphe getiren bir şeymiş gibi topluma gösterip , şeriatın hükümlerine olan güveni sarsmaya çalışmışlardır.

Ancak hadis-i şerifte varit olan bu hal, kendisi için dünya işlerinde vaki olması caizdir.Zira o, bu işlerden dolayı gönderilmemiş ve bu işlerden dolayı başkaları üzerine de üstün kılınmamıştır.Nebi Muhterem,tüm hallerinde beşer olan diğer insanlar gibi dünya işlerinde her türlü afete hedef olabilir.

Allah Teâla, Resulüllah?ı ve onu getirdiği dini, şek ve şüphe verecek hususlardan beri kılmıştır.Müslümanlar sihrin, onun peygamberliğine leke getirmeyecek diğer çeşitli hastalıklar gibi vukuunun mümkün olduğunda ittifak etmişlerdir.Sihir, ancak nebinin dış âlemine ve azalarına tesir yapmıştır;kalbine ,aklına ve itikadına hiçbir etkide bulunmamıştır.Nitekim Allah?ü Teâla yüce kitabı Kurân-ı Kerim?de şöyle buyurmaktadır:?Arkadaşınız (Muhammed)sapmadı ve batıla inanmadı; o, kötü arzularına göre de konuşmaz.O(nun konuşması kendisine)vahiy edilenden başkası değildir.?(Necm/1-4)





2c MUCİZEYLE SİHİR ARASINDAKİ FARKLAR

Ebu Tahir el Kazvini ,Sirâcu?l ?Ukul adlı kitabında mucizeyi şöyle tanımlamaktadır:Peygamberleri n nübüvvetlerinin kesin burhanları mucizelerdir.Mucize;Allah Teâ?lanın nübüvvet davasını itiraf mahiyetinde yarattığı harikulade fiildir.

İbn Haldun Mukaddimesinde şöyle demektedir:Elbette sihir ve mucize birçok noktada birbirinden ayrılmaktadır.Bu farkların en önemlisi ,mucize ilahi bir kuvvet olup nefislerde bu tesir kudretini hasıl eder.Mucize sahibi göstereceği harikulade hallerde Allah?tan yadım görmektedir;sâhir ise sihri ancak kendi nefsinin ve kendi kuvvetinin ve bazı hallerde şeytanların yardımı ile yapar.

Yine ilahiyatçı felsefeciler mucize ile sihri şu yolla ayırırlar: Mucize ,hayırlı kimseler tarafından hayırlı maksatlar için ve hayır ile yoğrulmuş nefesler ve?Ben Allah?ın resulüyüm, işte mucizem, inanmaz iseniz siz de bu mucizenin benzerini gösteriniz?diye peygamber tarafından açıklanması ile ortaya atılır.Buna karşılık sihir; ancak kötü insanlarda bulunur ve kötü maksatlar için ve çoğunlukla karı ile kocanın arasını bozmak, birbirinden ayırmak ve düşmanlara zarar vermek için kullanılır.

Kurtûbi ise sihir ile mucize arasındaki farkı şöyle belirtmektedir: Sihir; sâhirde olabileceği gibi başka insanlarda da bulunabilir.Bir cemaat, sihri tarif ederek onun belirli, tek bir vakit içinde ortaya çıkmasını mümkün görmektedir.Mucize ise; Allah?ın benzerini ve muarızının çıkmasını imkansız kıldığı bir şeydir.Sâhir, umumiyetle peygamberlik davasında bulunmaz, ondan sadır olan da mucizeden ayırt edilebilir.Mucizenin şartı, peygamberlik iddiası ile birlikte meydan okumanın mevcut olmasıdır.

Kelamcılara göre; mucize, sihirden tehâddi yani?Ben peygamberim, işte mucizem ,inanmıyorsanız sizde bunun bir mislini gösterin?diye meydan okunması ve mucizenin davaya uygun olarak vukuu bulması şartı ile ayrılır.Sâhir ise böyle bir iddiada bulunmaz.

Resullerin en büyük hususiyetlerinden biri mucizelerinde meydan okumanın (tehâddi)olmasıdır.Bu ise, peygamberlerin mucizelerini gördüklerinde, o peygamberin rabbısından getirdiği şeyin hak olduğunda bir şüphesi kalmaz.Zayıf akıllılar ise o resule icabet etmeyip imanda etmezler.Mucize vesilesiyle peygambere icabet edip iman edenler , genellikle zayıf imanlılardır; diğerleri ise bir mucizenin zuhuruna ihtiyaç göstermeksizin , hatta resul ile ilk karşılaştıklarında imandan olan güçlü nasipleri nedeniyle küçük bir vesile ile iman ederler.İmandan hiçbir nasipleri olmayanlar ise ne mucize ne de başka bir şeyle peygambere icabet etmezler.Nitekim bu noktaya işaretle Allah Teâla yüce kitabında şöyle buyurmaktadır:?Allah kimi saptırmak isterde onun göğsünü daraltır ve göğe meşakkatlendirir.?(En?âm/125)





2d SİHRİN DİN VE BİLİMLE İLİŞKİSİ



İnsan kültüründe sihir, din kadar eski bir olgudur.Eski Mezopotamya ve Mısır?dan kalma efsun sözleri ve sihir formülleri içeren pek çok metin günümüze kadar ulaşabilmiştir. I. ve IV. yüzyıllarda ait Yunan ve Mısır papirüslerinde de insan ve hayvanlarla ilgili majik formülasyonlar pek çoktur.Akad, Babil ve Asur?larda şeytanlara karşı korunmak için muskalar yapılmakta idi.Özellikle Babil?lerde toplum hayatı sihir üzerine kurulmuştu.Öyle ki sanat , din , ticaret , savaş , avcılık v.s.faaliyetler sihir ile iç içe idi.

Uzak doğuda Çin, Japonya ve Hindistan?da dolayısıyla Taoizm, Şintoizm , ve Hinduizm?de sihir oldukça yaygındı.Özellikle hastalıkların tedavisinde ve tıbbi uygulamalar olarak çeşitli şekillerde majik ameliyeler icra ediliyordu.

Eski Türklerde sihir, kehanet ve falcılık oldukça yayılmıştı.Tanrı , ruhlar ve cinlerle ilişki kurabildiğine inanılan kişilere Şaman deniliyordu.Şamanlara çok sık müracaat edilir, insanların cinlere ve nazara karşı korunması için sihir ve efsun yaptırılırdı.Mesela cin tasallutuna karşı hastaya soğuk su serpilerek ?kovuç kovuç?(çık git , çık git)denilerek üzerlik ve öd ağacı tütsülenirdi.Ayrıca bugünde Anadolu?da yaygın olan kurşun dökme ameliyesi ta eski Türk boylarından beri uygulanmakta idi.

İlahi dinlere gelince :Yahudilikte hem gelecekten haber verme ;kehanet ,falcılık ve müneccimlik hem de direkt olarak efsun ve sihirle bir takım gayelere ulaşma formül ve ameliyeleri söz konusu olmuştur.Tevrat?ta bir takım sihir uygulamalarının geçtiği kıssalar anlatılmıştır.Ancak İslamiyet de olduğu gibi Musevilikte de sihirden genel bir yasaklama söz konusu olmuştur.Talmut ve Mişna metinlerinde sihrin haram oluşu takrir olunmuş, hatta Mişna da putperestlikle bir tutulmuştur.Bu yasaklama Hristiyanlık?ta da sürdürülmüştür.İncil?de İsa peygamberin havarilerinden Paulos?un cin çıkarma operasyonları anlatılır.Hristiyan engizisyonu sâhir ve sâhirilere karşı sert bir tutum takınmış ve sihri putperest kavimlerin adeti olarak tanımlamıştır.

Sihrin İslam düşüncesindeki yeri, boyutları ve hukuki platformda uygulayıcılara karşı takınılan tavır ilerideki bölümlerde ele alınacaktır.

Modern batılı bilim adamlarının çoğunluğu sihri;bir uydurma bilim olarak niteleyerek ilkel kabilelerin sihir ile olaylar arasında kendi düşünce ve inançlarına göre bir sebep-sonuç ilişkisi kurmaya çalıştıklarını, dolayısıyla dinle sihrin aynı düşünce sisteminin ayrı parçaları olduğunu ileri sürmüşlerdir.







2e BAKARA SURESİ 102. AYETİN MEÂLİ VE TEFSİRİ

İnsanlara doğruyu ve erdemli olmayı gösteren peygamberlerin bir çoğu çevresindeki insanlar tarafından çeşitli iftiralara maruz kalmıştır.Maruz kaldıkları iftiraların en belirgini de ?kahin, mecnun, sihirbaz?ve okudukları ayetlere de ?Sihir?denilmesiydi.

Allah?ın kadim kelamı olan Kuran?ı Kerim?de sihir ve sâhir şu üç şey için kullanılmıştır:

1-Genel olarak mucizeler.Çünkü mucizeler, bir çeşit normal üstü olaylar meydana getirmek anlamına geldiği için isyankar ve inançsız toplumlarca aynı sonuçları oluşturabilen sihir ile bir tutulmuştur.Mucize ile sihrin çatışması Kuran?da ayı yerde Firavunun sâhirleri ile Hz.Musa?nın mucizesi arasındaki düelloda oldukça ayrıntılı bir şekilde birkaç kez tekrar tekrar anlatılarak, mucizenin ezici gücüne parmak basılmıştır.

2-Peygamberin davetini ulaştırmakta ve kendilerine uyanların sayısını çoğaltarak taraftar toplamadaki başarısı karşısında bu kısa ayetlerde peygambere ümmetleri tarafından yöneltilen çirkin iddialara değinilmiştir.

3-Allah?ın vahyi, kitabı ve bilhassa Mekke müşrikleri için söz konusu olmak üzere müminleri adeta büyüleyen Kuran?ı Kerim hakkında ?sihir?benzetmesi ve karalaması yapılmıştır.

Peygamberimizde (sav)haksız iftiralara hedef olmuş, Allah!da onun ne kahin ne de mecnun olmadığını haber vermiştir.Peygamber deli ve büyücü olmadığı, bu iddiada bulunanların kafir oldukları hakkındaki ayetlerden birkaçını burada belirtelim:

1-?Onlardan evvelkilere de herhangi bir peygamber gelmedi ki (onun hakkında da)mutlaka böylece sihirbaz, yahut mecnun dediler.?(Zâriyat /52)

2-?(Habibim)de ki:?Ben size sırf Allah için ikişer ikişer, teker teker (karşımda)durmanız, sonra arkadaşınızın da hiçbir mecnunluk olmadığını iyi düşün(üp bil)menizi vaaz ederim.(Sebe?/46)

3-?O kafirler içlerinden (kendilerinin başına çökecek)tehlikeleri bildiren (bir peygamber)geldiğine şaştılar, ?Bu,dediler, bir büyücü, bir yalancıdır.?(Sâd/4)

Kafirler, Kuran ayetlerine de sihir dedikleri gibi peygamberin mucizelerine de sihir dediler.?Karşılarında açık açık ayetlerimiz okunduğu vakit (içlerinde)küfredenler, kendilerine o hak gelince ?Bu, apaşikar bir büyüdür?dediler.?(Ahkâf/7)Bütün bu iftiraların tek amacı onun peygamberliğine gölge düşürmeye çalışmaları idi.Bu bakımdan,peygamberlik tarihinde sihir,önemli bir yer işgal eder.

Sihrin, toplumsal ve tarihsel boyutuna ışık tutan Bakara Suresinin 102. ayeti, yapılan tefsir ve te?villeri ile birlikte sihrin, orijini ve hükmü açısından pek çok noktasının aydınlatılmasını temin etmiştir.Şimdi bu ayetin meâli ile tefsirini detaylı bir şekilde inceleyelim:



?Süleyman?ın mülkü hakkında onlar(ehl-i kitaptan bir grup), şeytanların söylediklerine tabii oldular.Halbuki Süleyman kafir olmadı.Çünkü insanlara sihri ve Babil?de Harut ile Marut?a indirileni öğretiyorlardı.Halbuki o iki melek ?Biz imtihanız, ancak sakın küfre girme?demedikçe kimseye öğretmezlerdi.Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açan şeyleri öğreniyorlardı.Onlar Allah?ın izni olmadan zarar verici değillerdir.Onlar kendilerine fayda vereni, zarar vereni öğreniyorlardı.Andolsun , onlar muhakkak biliyorlardı ki , onu satın alan kimsenin ahirette bir nasibi yoktur.Ne kötü bir şey karşılığında nefislerini sattılar , şayet bilmiş olsalardı.?(Bakara/102)



İTTİBAETTİLER,TABİİOLDULAR;Raz i diyor ki:Yahudilerin kötü fiillerinden bir başkası da onların sihirle meşgul olup insanları bunu öğrenmeye çağırmaları idi.

İttiba ettiler lafzı , ilk etapta ayetin öncesinde ?Bakara 101?zikir olunan Yahudilere matuf ise de bu hususta birkaç görüş vardır:

1-Bunlar Cenâb?ı Pamgamber?in zamanındaki Yahudilerdir.

2-Daha önce yaşamış olan Yahudilerdir.

3-Hz. Süleyman zamanında bulunan sihirbazlardır.Çünkü Yahudilerin pek çoğu Hz. Süleyman?ın peygamberliğini kabul etmez , onu dünyadaki hükümdar ve krallar cümlesinden materyalini çıkarttırıp eski sağlığına kavuşmuştur.Sahih hadis kaynaklarında yer alan bu Aişe hadisi sarâhaten sihrin tesirine delalet etmektedir ki bu sihir, Allah Rasulünün pâk cesed-i şeriflerine bile etkide bulunmuş ,ayrıca bu ameliyede çiçek kapçığı, tarak tarantısı olan kıl ve tarak kullanılmak suretiyle bir sihir ameliyesi gerçekleştirilmiştir.Bu durumu müminlerin annesi ve peygamberin hanımı olan Hz Aişe’den dinleyelim:
“Aişe dedi ki:Benû Zurayk’tan Lebid İbni’l A’sam adında birisi Resulüllah’a sihir yaptı.Hatta Resulullah, bazı şeyleri işlemediği halde ,kendisine onu yaptığı hayali gelirdi.Nihayet günün yahut gecenin birinde ve o benim yanımda iken dua etti ve dua etti.Sonra buyurdu ki :”Ey Aişe ; bildin mi,kendisimden fetva istediğim şey hakkında Allah’ın bana ne fetva verdiğini?Bana iki kişi geldi.Bunlardan birisi başucumda oturdu, diğeri ise ayak ucumda.Sonra ikisinden birisi arkadaşına dedi ki:”Bu zatın hastalığı nedir?”(Cevaben diğeri)dedi ki:”Sihirlenmiş”(öteki)”Ona kim sihir yapmıştır?”(öbürü cevaben)”Lebid İbn A’sam”dedi.”(yine sordu)”Hangi şeyle yapılmıştır?”(öbürü cevaben)”Bir tarak, saç ve sakal tarantısı ve erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile”dedi.(peki sihir materyali)”Nerededir?”(ötekisi buna cevaben)”Zervan kuyusundadır.”dedi.(daha sonra)Resulüllah ashabından bir grupla beraber oraya gitti ve geldi ve”Ey Aişe kuyunun suyu sanki içine kına bekletilen su ve kuyunun etrafında yetişen hurma ağaçlarının uçları da şeytan başları gibiydi.”buyurdu.(Aişe)Dedim ki :”Ya Resulüllah !Onu çıkardın mı?”Dedi ki: (hayır)Artık Allah bana afiyet verdi ,onunla insanlara şer yayılmasını istemdim.”Daha sonra kuyunun kapatılmasını emretti ve kuyunun üstü kapatıldı.”

Bazı dinsizler, zayıf akıllı olanları din işlerinde şek ve şüpheye düşürmek için, bu hadisi vasıta olarak kullandılar.Resulullah’ın bazı şeyleri işlemediği halde kendisine onu yaptığı hayali gelirdi sözündeki hal, Nebi’nin nübüvvet vazifesini tebliğine, şeriatın hükümlerini, ümmetine beyan etmesine ve sıdkına şüphe getiren bir şeymiş gibi topluma gösterip , şeriatın hükümlerine olan güveni sarsmaya çalışmışlardır.
Ancak hadis-i şerifte varit olan bu hal, kendisi için dünya işlerinde vaki olması caizdir.Zira o, bu işlerden dolayı gönderilmemiş ve bu işlerden dolayı başkaları üzerine de üstün kılınmamıştır.Nebi Muhterem,tüm hallerinde beşer olan diğer insanlar gibi dünya işlerinde her türlü afete hedef olabilir.
Allah Teâla, Resulüllah’ı ve onu getirdiği dini, şek ve şüphe verecek hususlardan beri kılmıştır.Müslümanlar sihrin, onun peygamberliğine leke getirmeyecek diğer çeşitli hastalıklar gibi vukuunun mümkün olduğunda ittifak etmişlerdir.Sihir, ancak nebinin dış âlemine ve azalarına tesir yapmıştır;kalbine ,aklına ve itikadına hiçbir etkide bulunmamıştır.Nitekim Allah’ü Teâla yüce kitabı Kurân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:”Arkadaşınız (Muhammed)sapmadı ve batıla inanmadı; o, kötü arzularına göre de konuşmaz.O(nun konuşması kendisine)vahiy edilenden başkası değildir.”(Necm/1-4)
__________________
Kaybettiklerim arasında en çok kendimi özledim, oysa ne güzel gülerdim..
Alıntı ile Cevapla
 

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147