#1
|
||||
|
||||
Duayı nasıl edelim?
Önce Euzu Besmele çek
Allah'a güzelce hamd et (Elhandülillahi Rabbil Alemin) Peygamber Efendimiz'e salavat getir duaya “subhane Rabbiyel aliyyil a'lel vehhab” diyerek başla ve 3 defa “Ya Erhamerrahimin” de ki Allah da sana “buyur kulum!” desin. Duadan önce Allah'tan af dile (Estağfurullah) Duaya Besmele, Hamdele ve salvele ile başla Annene babana ve bütün müminlere dua et Deseler ki sadece 1 dua hakkın var o zaman de ki “Yarabbi bana dünya ve ahirette iyilik ve güzellik ver” Duanın sonunda salâvat getir çünkü 2 salâvat arası duanın kabulüne yakındır. Duanın kabul olması için temelinde haramdan kaçınmak, helal lokma yemek, helal giymek ve helal şeyleri istemek yatar. “Bana salâvat getirilmeyen dua göğe doğru yavaş yavaş çıkar, bana salâvat getirilen dua ise şimşek gibi çıkar.” Tirmizi Duanda ısrarcı ol! |
#2
|
||||
|
||||
Allah'ım sapmaktan veya saptırılmaktan, ayağımın kaymasından yahut kaydırılmasından Sana sığınırım. [Tirmizi, İbn Mâce]
__________________
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi, taşınacak suyu göster, kırılacak odunu, kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde.. bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin tütmesi gereken ocak nerde? |
#3
|
|||
|
|||
Nefse en ağır gelen ve onu en fazla tahrip eden şey,
başkasından gelen hak söze evet diyebilmesi, o hak sözü kabul etmesidir. Nefse en hoş gelen şey de, mümin kardeşinin gıybetini yapmaktır. Nefs, bundan haz duyar. Nefs, gıybet için, sabahlara kadar değil kırk sene oturtur adamı uyku bile getirtmez. Gıybet etmek, nefse öyle zevk verir ki, mümin kardeşini kötülemek, ondan bahsetmek ve onu alt etmek için, uykuyu bile feda eder. Böyle durumda ruh, mahvolur, perişan olur. Bunun için Din büyükleri, gıybet konusunda çok titiz davranmışlar ve asla bu konuda müsamaha etmemişlerdir. Kalbe, ruha lezzet veren şeyler, nefse sıkıntı verir. Ruhun lezzeti ile nefsin lezzeti, birbirinin zıddır. Birinin zevk duyduğundan öteki elem, sıkıntı duyar. Her insanın, kendine merhamet etmesi, aklından gaflet perdesini kaldırması, bâtılın bâtıl olduğunu görerek, ondan kurtulmaya çalışması ve Hakkın hak olduğunu görerek, ona tâbi olması lazımdır. Zira insanın, bu konuda vereceği karar, çok büyük ve çok mühimdir. Vakit ise, çok azdır. Dünyaya gelen her insan, muhakkak ölecektir. Bunun için insan, öleceği vakti düşünmesi ve öldükten sonra başına geleceklere hazırlanması lazımdır. Bir kimse, Hakka tâbi olmadıkça, ebedi azaptan kurtulamaz. Son pişmanlık ise, fayda vermez. Ayrıca son nefeste Hakkı tasdik etmek de, kabul olmaz. Ahmed bin Âsım Antâki hazretleri, kendisinden nasihat isteyenlere hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey kardeşlerim! En faydalı korku, insanı günahlardan, Allahü teâlânın beğenmediği şeylerden alıkoyan, ahiret işlerinin elden çıkması ile üzüntüye sevk eden; kalan ömrü ve son nefesindeki durumu hakkında düşünmeye sevk eden korkudur. En faydalı ümit, salih amel yapmayı kolaylaştırandır. Hak olan iş, insanlara adaletle muamele, insanın kendisi için istemediğini başkaları için de istememesi, kendisinden aşağıda olanın hak olan sözünü kabul etmesidir. En faydalı doğru söz, Allahü teâlânın rızası için nefsinin ayıplarını kabul ve tasdik etmektir. En faydalı ihlâs, riyâdan ve gösterişten kurtulmaktır. En faydalı hayâ, hoşuna giden bir şeyi Allahü teâlâdan isteyip, sonra da Onun rızasına uygun olmayan işi yapmamaktır. En faydalı şükür, yapılan günahları Allahü teâlânın setredip, gizleyip hiçbir kuluna bildirmediğini, bilmektir.” Doğru sözü, itiraz etmeden kabul edebilmek, herkese nasip olmaz. Çünkü Hakkı kabul etmek, nefse ağır gelmektedir. Peygamber efendimizden beş asır sonra yaşayan İmam-ı Gazâli hazretleri, kendi zamanında yaşayan insanlar için; "Bu zaman, benim sözlerimi kaldıramaz. Bu zamanda bir hak söz söyleyenin, kapı ve duvar bile aleyhine geçer" buyurmuştur. Gerçekten de, o asırda İslam dünyasını saran bid’at, sapık görüşler ve felsefi düşünceler sebebiyle insanlar, İmam-ı Gazâli hazretlerinin naklettiği doğru sözleri kabul etmedikleri gibi, Ona düşman olmuşlardı. Peygamber efendimizden üç asır sonra yaşayan Ahmed bin Âsım Antâki hazretleri de; "Ben öyle bir zamana yetiştim ki, o vakit İslam, başlangıcındaki gibi garip oldu. Hak söz de garip oldu” buyurmuştur. Hak sözü kabul etmek zor olduğu gibi, doğru sözü söylemek de herkese nasip olmaz. Doğru olan, hak olan sözler nefslere ağır geldiği için, hak sözü söyleyenlere karşı, insanların nefsleri itiraz eder. Hatta itirazdan da ileri giderek, elleri ve dilleri ile, doğru söylen kimseye eziyet ederler, sıkıntı verirler. Bunun için bütün Peygamberler sıkıntı çekmişler, eziyet görmüşlerdir. Peygamberlerin vârisleri de, aynı itirazlara maruz kalmışlar ve eziyet, sıkıntı çekmişlerdir. Ancak doğruluktan hiçbir zaman ayrılmamışlar ve kazanmışlardır. Çünkü doğrunun yardımcısı, Allahü teâlâdır. Câfer-i Sadık hazretleri, oğlu Musa Kâzım hazretlerine hitaben; "Ey oğlum, lehinde veya aleyhinde de olsa, hakkı, doğruyu söyle! Böyle yaparsan herkes seninle istişâre eder danışır, fikrini alır" buyurmuştur. Ebu Abdullah el-Kureşi hazretlerinin annesinden kendisine bir ev miras kalmıştı. Bu evi elli altına sattı. Altınları bir keseye koyup beline bağladı ve hacca gitmek üzere yola çıktı. Yolda eşkıyâ yolunu kesip; -Neyin var? dedi. -Elli altınım var buyurdu. Eşkıyâ; -Altınları ver! deyince; çıkarıp verdi. Eşkıyâ altınları eline alıp bir müddet düşünceye daldı. Sonra geri verip, devesini çöktürdü ve; -Buyurunuz efendim, deveme bininiz! dedi. Ebu Abdullah el-Kureşi hazretleri hayret edip; -Sana ne oldu? buyurdu. O kimse; -Siz, bu altınların bulunduğunu inkâr etmeyip doğruyu söylediğiniz için kalbimde size karşı muhabbet hasıl oldu. Ben şimdiye kadar yaptıklarıma pişman olup tevbe ettim. Sizinle beraber gelmek istiyorum dedi. Beraberce hacca gittiler. O kimse, hazret-i Ebu Abdullah ile olan bu beraberliği ve sohbetinde bir müddet bulunmasıyla Allahü teâlânın veli kullarından oldu. İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri, Hârun Reşid hazretlerine yazdığı bir mektupta; “Doğruluktan ayrılma, yoksa idare ettiğin kimseler de doğruluktan ayrılır” buyurmuştur. .
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
#4
|
|||
|
|||
Allah razı olsun
|
#5
|
|||
|
|||
Allah razı olsun..
|
#6
|
|||
|
|||
Allah Razı Olsun.
|
Seçenekler | |
Stil | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
insan Cinni Melezleri Nasıl Vücut Buluyor? Cinnilerin Mutasyonları | Rahle | Cin & Şeytan & Melek & Ruh | 19 | 20.02.23 16:13 |
Gördüklerim Cin mi, Gördüğüm cinlerden nasıl yararlanabilirim? | Lyqus | Sorularınız | 10 | 19.08.22 15:35 |
Bu nasıl bir iman ki her yerinden şer akıyor! | Torlak | islam & islami Konular | 0 | 21.11.21 03:09 |
Duanın fazduanın fazileti ve vaktiileti ve vakti 3 | Tuana | Dualar & Dua Kardeşliği | 7 | 10.05.18 10:11 |
Kozmik Metotlarla Hepatit B'den Nasıl Kurtuldu? | SiLence | Sağlık | 1 | 18.04.17 14:27 |