#1
|
|||
|
|||
Üveysilik hakkında
Tasavvuf kaynaklarında zaman zaman Üveysî, Uveysîlik veya Üveysî-l
meşreb gibi bir takım tabirlere rastlanır. Görüldüğü gibi bunlar, Veysel Karânî kuddise sırruhu’l-azîzin adından yapılma terimlerdir. Bunların ilk defa ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemekle beraber, yazılı olarak ilk kullanıldığı yerlerden birisi de, Ferid’ud-din Attar’ın Tezkiretü’l- Evliya’sıdır.842 Üveysî demek, Allah Teâlâ’nın delaletiyle doğrudan doğruya Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem veya bir velinin ruhaniyetinden feyiz alan velî demektir. Yoksa tasavvufçuların Üveysî demeleri, üstâdı yoktur demek değildir. Çünkü üveysî demek, onun yetişmesinde rûhâniyâtın da hizmeti olmuştur demektir. Bu rüyada bir şekilde onu görüp talimatını almak suretiyle olur. Bazen bu iki kişi arasındaki zaman farkı bazen yüzyıllarla ifade edilebilir. Anlaşılıyor ki bir mürşid-i kâmil Hakk’a yürüdüğü tarihten sonra da istediği bir kimseyi irşad edebilir. Kendi ruhaniyetinden yardım isteyen birine yardımlarda bulunur ve onu manen terbiye eder. Büyüklerin çoğu bu yolla terbiye görmüşlerdir. Üveysiyyet yoluyla terbiye olunanların, kendisini terbiye eden mürşidi görmesine gerek yoktur. Bu yolla kemale ulaşanlar çok yüksek kabiliyet sahibi olanlardır. Bütün büyükler bu yolla terbiye olmayı önemli bir husus olarak saymışlardır. Yapılan incelemeler neticesinde tasavvuf tarihinde Üveysî denildiği zaman sûfîyi şu beş gruba ayrıldığı görülmüştür. 1—Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin veya büyük nebilerden birinin ruhaniyetinden nasip alanlar; Veysel Karâni Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin ruhaniyetinden terbiye görmüşlerdir. 2—Abdullah el-Yemenî, Yasir el-İstanbulî, Abdurrahman el-Halebî kuddise sırrumulhu’l-azîz gibi Veysel Karânî kuddise sırruhu’l-azîzin ruhaniyeti ile irşat olunanlar. 3—İlk dört halifeden birinin ruhaniyetinden feyz alanlar; Ebu’n-Nasr-ı Sâmânî ve Abdurrahman el-Halebî, Hz. Ebûbekir radiyallâhü anhdan; Muhammed Sâdık ve Habib-i Kaşgâri, Hz. Ali kerremallâhü veche’den; Taceddin Muhammed ed-Dihlevî, Hz. Osman radiyallâhü anhdan; Hüseyin Fazl el-Kaşgâri, Hz. Ömer radiyallâhü anhdan irşad olunmuşlardır. 4—Herhangi bir büyük şeyhin veya kutbun ruhaniyetinden irşat edilenler, Şah-ı Nakşibend kuddise sırruhu’l-azîz (Hakk’a yürüdüğü tarih Miladi: 1389) kendisinden iki yüz yıl önce Hakk’a yürümüş olan Abdulhâlik Gucdüvnânî kuddise sırruhu ile görüştüğü ve O’ndan feyz alarak terbiye olmuştur. 5—Muhyiddin b. Arabî kuddise sırruhu’l-azîz gibi bizzat Hızır Aleyhisselâmın aracılığıyla velayet mertebesine erişenler. Görüldüğü gibi bu beş grupta da ortak olan nokta, “daha önce yaşamış birinin ruhaniyetinden feyiz almak” tır. Sûfîlere göre cismanî sohbet olduğu gibi ruhanî sohbet de vardır. Fakat bu, çok zor olup nadir kişilere nasip olan bir durumdur. Mutasavvıflar arasında Üveysîliği hiç kabul etmeyenlerin bulunduğu da görülmektedir. Ancak şeyhsiz yola çıktıklarını söyleyenler eninde sonunda bu tehlikelere maruz kalacaklardır. Çünkü “şeyhi olmayanın şeyhi şeytan’dır” 843prensibi bütün eğitim yollarında geçerli olmaktadır. Bu tezi savunanların, kendi içlerindeki bölünmelere engel olmak endişesiyle hareket ettiklerini düşünebilir. Bir kişinin tarîkat ehli ile bağlantısı koparırsa, o düşük olarak bilinir. Kâmil Mürşidin manevi mirasçısı Veled-i Kalb 844 dir. Bir şeyh-i arif ve mürşid-i kâmile intisab edip, hem söz ve hem de icraat bakımından onun emrine itaat edip, kendini ona teslim edip, ona gerekli hizmeti yaparsa, o da onu, ananın çocuğunu beslediği gibi rûh-i sultanînin gıdası olan, evrâd, ezkâr, ilim ve ma’rifet ile beslerse, kâh muhabbet, kâh celâl ile, mânevî yolculukta onu kötü fiillerden vazgeçirip şeytanın hortumundan ve iblis yüzlü kimselerden muhafaza edip, irşâd ederek o kimseyi Allah Teâlâ’nın sırlarını bilme mertebesine ulaştırır. Fahri Kâinat Efendimizden alınan Mâye-i Muhammedî ve nefesi Ahmedî’yi, mürşidler, devri teslim ederek el’ân devam ettirmektedirler. Kıyamette İsrafil aleyhisselâmın sûr’a üfürmesiyle bütün ölülerin tekrar dirileceği gibi, mürşid-i kâmillerin nefesi de ölü hükmünde olan rûh-i sultaniyi uyandırır ve ona zindelik verir. Veliyyullah’ın (Allah dostlarının) nefesleri, İsrafil’in sûr’u gibidir. Rûh-i sultanîyi uyarmanın bundan başka yolu yoktur. Ey sâlik! Mürşidânda olan rûh-i sultanî, erkek menzilesindedir. Sâlikte, ölü hükmünde olan rûh-i sultanî, kadın menzilesinde olup, mürşidde olan nefs-i âlî, cevher (öz) menzilinde olup, o mürşid-i kâmil, nefs-i âlî olan cevheri, sâlikin ya ağzından ya da kulağından ilkâ eylediğinde, müridde ölü hükmünde olan rûh-i sultanî hâmile olur. Müridin isdi’dadına göre, üç seneden on iki seneye kadar ondan, (mânevî) bir çocuk doğar ki mürşidler buna “kalp çocuğu” (Veledi Kalp) derler. O kalp çocuğu da, ya erkek, ya da dişi olabilir. Eğer, doğan çocuk erkek olursa, o mürid ilerde “şeyh-i arif ve mürşid-i kâmil” olup irşad sahibi olur. Yani, başkalarını da irşad eder. Zîra ehl-i tarik arasında “ilm-i ledün” ve “ilm-i bâtın” dedikleri şey, kalp çocuğunun ilmi ve kelâmıdır (konuşmasıdır). Ve meşâyihin kalbinden doğan tulûat-ı mezkûrâtın eserleridir. O (mânevi) kalp çocuğunun erkek olarak doğması, müridin isti’dâdı ve mürşidin himmetiyle olur. Eğer kalp çocuğu, kız olursa, o kimsenin ancak kendisi irşada kadîr olup, başkasının irşadına kadîr olamaz. Ve başka kimseler de ondan feyiz alamaz. Meşâyihin de olur olmaz kimseye bey’ât vermesi caiz değildir. Zira intisab edecek kimsede kabiliyet ve isti’dat (yeterli ve becerikli olma) şarttır. İsti’dâdı ve kabiliyeti olmayan kimseye, meşâyihin bey’ât vermesi ayn-î hatanın ta kendisidir. 845 Kişi manevi istidat sahibi olmasa, zahir babası veli olsa bile velayeti çocuğuna intikal etmez. İllâ ki kabiliyet gereklidir. Taklit ile mürşid babadan kalan irşat seccadesine oturmak haramdır. Kan bağı dünyada geçerlidir. Gerçek halifelik, istidattan istidada olandır. Bu şekilde birbirine eklenerek manevi silsile altın halkalı zincir gibi kıyamete kadar devam eder. Buraya kadar anlatılanlardan manevi silsile ve ona olan ihtiyacın ne olduğu anlaşılmaktadır. Görülüyor ki manevi silsilenin başı ölümsüz olandan yani Allah Teâlâ’dan alınmaktadır. Maddi silsile ise böyle değildir. Onlar ölüden ölüyedir. Burada unutulmayacak bir husus vardır ki, Maruf el Kerhi buyurur ki; “Kamil insanlar, insanların irşadına haristirler. Bilhassa kendisine intisap eden herkesi hilafet seviyesine yükseltmek ve görevlendirmek ister” Silsileye girebilmek için ise mürşidin külli nefes-i ve teveccühü olması gereklidir. Her ne kadar mürşitler istek sahibi olsalar da, hilafet konusunda son söz Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme aittir. Çünkü irşat makamında olanlar, kavmin Efendisidir. Kavmin Efendileri tertemiz olmalıdırlar. Her hal sahibi irşada kâdir değildir. Belki de kendi bir mürşide ihtiyacı olan mürittir. Bu nedenle çoğu kimseler, hem kendilerini hem de başkalarını dalâlete sürüklediler. Bazıları kendilerine isnat bulamasa bile bu üveysiliği kullanarak kendini silsileye dâhil etmişlerdir. Silsilelerde isnat için yeterli bir keyfiyeti var mıdır, gibi bir soru akla gelirse, her şeyden önce kişinin yoldaki kabullenilmişliği, mânevî işaretler, istikâmet ve doğruluk aranmalıdır. Eğer bir türlü şüphe varsa veya kişisel işaretler herkes tarafından kabul edilmesi gereği yoktur. Çünkü bu yol bazılarına açık iken diğerlerine kapalı kalır. Neticede şeriatın ince çizgisi hepsini kapsar ve sorunları bertaraf eder. |
#2
|
|||
|
|||
hak üveysilik gerçekten cok güzeldir. tabi günümüzde üveysilik denince lap önünüze bir zikir konuyor kadın erkek karışık bulunuluyor vs vs. yoldan çıkmış olanlar çok maalesef. hakiki üveysiler çok güzeller, ruhaniyetleri insanı rahatlatıyor..
|
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rabbimiz hakkında en son ne zaman bir soru sorduk? | Gercek | ALLAH (c.c) | 2 | 07.09.22 17:39 |
Üveysilik zikri bir tuzak! Oyuna gelmeyelim | Allah Var | Zikir | 13 | 12.02.22 19:30 |
Gece başıma gelen olaylar | Han349 | Sorularınız | 62 | 30.12.21 06:14 |
Barnabas incili Hakkında Bilgiler | SiLence | Off Topic | 3 | 22.08.21 10:58 |
Theosophie (teozofi) — tasavvuf. Islâm tasavvufu. | Celil | Parapsikoloji & Spiritüalizm | 0 | 29.12.19 22:28 |