Mezheb görüşleri neden görüş ayrılığına düşer ? - Sayfa 3 - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #21  
Alt 27.08.23, 06:26
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,327
Etiketlendiği Mesaj: 192 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

İtiraf etmeliyiz ki biz, şer’i meselelerin, hâdiselerin hükümlerini, öteden beri herkesin kabulüne mazhar olmuş olan o büyük müçtehitlerden öğrenmek mecburiyetindeyiz. İçtihat için gerekli olan ilmî güce sahip olmayan kimselerin, dini meseleler hakkında -müçtehitlerin mezheplerine aykırı olarak- kendi anlayışlarına göre hükmetmeleri, kendi düşüncelerine göre cevap vermeleri Allah katında pek büyük mesuliyete sebep olacaktır. Böyle bir kimse vereceği cevapta isabet etse bile, bilmeksizin cevap vermiş olacağı için yine mesuliyetten kurtulamaz. Nitekim bir hadis-i şerif: “Sizin ateşe atılmaya en cüretkârınız fetvaya yani Şer’i meselelere dair cevap vermeye en fazla cüret göstereninizdir.” mealindedir Bir kere düşünelim, bir kimse mesela tıbba, astronomiye veya fen ilimlerine dair bilgisi olmadığı takdirde, bunlara ait söz söylemeye, yazı yazmaya cesaret edemez. Cesaret edecek olursa büyük hatalara düşmüş, kendisini teşhir etmiş olur. Artık bu ilimlerden daha geniş ve ehemmiyeti, mesuliyeti daha büyük olan dini ilimlere dair kâfi derecede malûmatı olmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye cüret göstermeleri nasıl doğru olabilir?. Böyle bir cüret büyük mesuliyetleri gerektirmez mi? Yine bunun gibi insanların yapmış oldukları kânun maddelerini bilmeyen kimselerin bu maddeler hakkında gelişi güzel söz söylemeleri, bunların nelerden ibaret olduğunu ve nasıl tatbik edileceğini tayin etmeye kalkışmaları asla doğru görülemez. O halde ilahi bir kânun olan dinin yüksek hükümleri hakkında lâyıkıyla bilgileri bulunmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye kalkışmaları nasıl doğru olabilir?
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 27.08.23, 12:43
La Tahzen12 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 17.01.21
Bulunduğu yer: Yaradanın Rahmetinde
Mesajlar: 3,078
Etiketlendiği Mesaj: 107 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İtiraf etmeliyiz ki biz, şer’i meselelerin, hâdiselerin hükümlerini, öteden beri herkesin kabulüne mazhar olmuş olan o büyük müçtehitlerden öğrenmek mecburiyetindeyiz. İçtihat için gerekli olan ilmî güce sahip olmayan kimselerin, dini meseleler hakkında -müçtehitlerin mezheplerine aykırı olarak- kendi anlayışlarına göre hükmetmeleri, kendi düşüncelerine göre cevap vermeleri Allah katında pek büyük mesuliyete sebep olacaktır. Böyle bir kimse vereceği cevapta isabet etse bile, bilmeksizin cevap vermiş olacağı için yine mesuliyetten kurtulamaz. Nitekim bir hadis-i şerif: “Sizin ateşe atılmaya en cüretkârınız fetvaya yani Şer’i meselelere dair cevap vermeye en fazla cüret göstereninizdir.” mealindedir Bir kere düşünelim, bir kimse mesela tıbba, astronomiye veya fen ilimlerine dair bilgisi olmadığı takdirde, bunlara ait söz söylemeye, yazı yazmaya cesaret edemez. Cesaret edecek olursa büyük hatalara düşmüş, kendisini teşhir etmiş olur. Artık bu ilimlerden daha geniş ve ehemmiyeti, mesuliyeti daha büyük olan dini ilimlere dair kâfi derecede malûmatı olmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye cüret göstermeleri nasıl doğru olabilir?. Böyle bir cüret büyük mesuliyetleri gerektirmez mi? Yine bunun gibi insanların yapmış oldukları kânun maddelerini bilmeyen kimselerin bu maddeler hakkında gelişi güzel söz söylemeleri, bunların nelerden ibaret olduğunu ve nasıl tatbik edileceğini tayin etmeye kalkışmaları asla doğru görülemez. O halde ilahi bir kânun olan dinin yüksek hükümleri hakkında lâyıkıyla bilgileri bulunmayan kimselerin söz söylemeye, cevap vermeye kalkışmaları nasıl doğru olabilir?

Çok güzel yazmışsınız emeğinize sağlık
Gerekli bilgilendirme olmuş aslında
Konu esas alındığında sadece 1 hadisten değil aynı konuya hitap eden biçok hadisi ele alıp öyle düşünmek gerekir .
Keza O zaman alimleride bu şekilde hataya düşmüşler ...
Mezhep görüşleri aslında değim şey bir konu sabit o konuya aid bi çok hadis ile Hüküm belirlenmiş .
Tek hadisle verilen kararlarda vardır elbet fakat. bilen daha doğru söyler. . .

Gerçekktende çok istifade ettim .
Allah hepinizden Razı olsun @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.)
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 27.08.23, 13:04
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,327
Etiketlendiği Mesaj: 192 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
La Tahzen12 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok güzel yazmışsınız emeğinize sağlık
Gerekli bilgilendirme olmuş aslında
Konu esas alındığında sadece 1 hadisten değil aynı konuya hitap eden biçok hadisi ele alıp öyle düşünmek gerekir .
Keza O zaman alimleride bu şekilde hataya düşmüşler ...
Mezhep görüşleri aslında değim şey bir konu sabit o konuya aid bi çok hadis ile Hüküm belirlenmiş .
Tek hadisle verilen kararlarda vardır elbet fakat. bilen daha doğru söyler. . .

Gerçekktende çok istifade ettim .
Allah hepinizden Razı olsun @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Öncelikle çok mühim bir konu açtığınız için sizi hassaten tebrik ederim. Zarif üslubunuz için size teşekkür ederim. Allah (c.c) cümlemizden razı olsun. Saygılar…
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 27.08.23, 13:08
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 29.06.23
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,517
Etiketlendiği Mesaj: 103 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
La Tahzen12 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İbadet veya helal haram konularında neden görüş ayrılığına düşerler ?
Sigara nın helal olduğunuda mekruh olduğunuda söyleyen alimler delil olmaksızın neden görüş ayrılığına düşerler ? Sigaranın günümüzce israfıda zararıda ortadadır .

Keza Sünnet olan namazın rekatları
Abdest bozulma hususları fitre miktarı
Ve bi çok konuda görüş ayrılığı vardır .
2 mezhebe uymak dinsizlik olarak adlandırılıyor
Fakat bir şafi hanifi mezhebi üzerinden bi ameli gerçekleştiriyor buda dinsizlik olmuyormu ?

İlmi yeten bu hususları açıklasın ?

Kendi zannımdan vazgeçeyim .
Keza mezhepsizlik dinsizliktir diyenlerin delili nedir ?

Çünkü delilsizce söylenen kafirlik itamı ağır vebaldir !
Görüş ayriligina düşme sebepleri bence Kur'an'ı yorum farkından kaynaklanıyor. Örneğin sadilerde karşı cinse temasta abdestin bozulması gibi. Ayeti tam hatırlamıyorum bayağı oldu okudugda tefsirine de baktığımda iki farklı anlam cikabiliyordu. Safiiler bozulur diye yorumlayıp o şekilde karar kilmislar.

Sigara konusunda kim helal demiş hiç duymadım. Alkolün haram olduğu net biliniyorsa bence sigaranın da haram olması gerekir. Her şeyden önce bu bedenine zararlı. Bu beden de bize Allah'ın emaneti değil mi? Yeri geldiğinde eller ve ayaklar konuşup şahitlik yapmayacaklar mi bize? Emaneti kollamak gerekir. Hak huzurunda bunun vebalini vermek güç olur. ( Şimdi bu hangi mezhebe giriyor bilmiyorum. Dün soylemek istediğimde bir bakıma buydu)

Rekat sayısı, fitre miktarı değişiklik hakkında da açıkçası fikrim yok. Ama iki mezhebe uymak dinsizlik olmamalı. Her mezhep Allah'a ulaşmak için birer Salih yol değil mi? Allah zorlastirmayin kolaylaştırır demez mi? İnsan kendine uyan şekilde kolay bir şekilde yollar arası geçişler de yapabilmek kolayına göre. Tabiki yollar ehil ve Allah'a çıkmalı..
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 27.08.23, 13:25
La Tahzen12 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 17.01.21
Bulunduğu yer: Yaradanın Rahmetinde
Mesajlar: 3,078
Etiketlendiği Mesaj: 107 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
siruss Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Görüş ayriligina düşme sebepleri bence Kur'an'ı yorum farkından kaynaklanıyor. Örneğin sadilerde karşı cinse temasta abdestin bozulması gibi. Ayeti tam hatırlamıyorum bayağı oldu okudugda tefsirine de baktığımda iki farklı anlam cikabiliyordu. Safiiler bozulur diye yorumlayıp o şekilde karar kilmislar.

Sigara konusunda kim helal demiş hiç duymadım. Alkolün haram olduğu net biliniyorsa bence sigaranın da haram olması gerekir. Her şeyden önce bu bedenine zararlı. Bu beden de bize Allah'ın emaneti değil mi? Yeri geldiğinde eller ve ayaklar konuşup şahitlik yapmayacaklar mi bize? Emaneti kollamak gerekir. Hak huzurunda bunun vebalini vermek güç olur. ( Şimdi bu hangi mezhebe giriyor bilmiyorum. Dün soylemek istediğimde bir bakıma buydu)

Rekat sayısı, fitre miktarı değişiklik hakkında da açıkçası fikrim yok. Ama iki mezhebe uymak dinsizlik olmamalı. Her mezhep Allah'a ulaşmak için birer Salih yol değil mi? Allah zorlastirmayin kolaylaştırır demez mi? İnsan kendine uyan şekilde kolay bir şekilde yollar arası geçişler de yapabilmek kolayına göre. Tabiki yollar ehil ve Allah'a çıkmalı..

Abdest konusuda şöyleki 2 mezhep imamının zayıf bulduğu ve kendine göre hüküm belirlediği hadis
Bi gün peygamberimiz s.a.v başından yaralanır aişe annemiz gidip kanı siler ve peygamberimiz gidip abdest alır . hanefi mezhep imamı derki kan abdesti bozmuştur O yüzden resulu ekrem abdest almıştır
Şafi mezhep imamıda derki kan bozmamıştır hz aişe annemiz temas ettiği için abdest almıştır

Ya bu olay zuhur ettiğinde zaten abdestsizse yani abdest konusu biraz vahim
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.)
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 27.08.23, 13:32
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 20.02.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,939
Etiketlendiği Mesaj: 164 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Allah razı olsun yazınızdan ötürü ekleme olsun.

Sual: Dört hak mezhebe uymanın farz olduğu söyleniyor. Bunun delili nedir?
CEVAP
Kitaplarda, (Dört hak mezhepten birine uymak vacibdir) deniyor. Buradaki vacib, farz anlamındadır. Hadis-i şeriflerde bildirilen vacib kelimesi de, genelde farz anlamındadır. Diğer üç mezhepte de, vacib denince farz anlaşılır. Hanefî’deki vacib hükmü, bu üç mezhepte yok gibidir.

Dinimizde dört delil vardır:
1- Kitab [Kur’an-ı kerim].

2- Sünnet [Resulullah efendimizin bildirdiği sahih hadisi şerifler].

3- İcma [Eshabı kiramın veya Tâbiînin yahut Tebe-i tâbiînin sözbirliği].

Eshab-ı kiramın sözbirliğine icma denir. Bir şeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliğiyle bildirmediyse, Tabiînin sözbirliği bu şey için icma olur. Tabiîn de bu şeyi sözbirliğiyle bildirmediyse, Tebe-i tabiînin sözbirliğiyle bildirmeleri, bu şey için icma olur, çünkü bu üç asrın âlimleri yani müctehidleri, hadis-i şerifle övülmüştür. Bunlara Selef-i salihin denir. İcma’a uymak farzdır. İcma’ı inkâr ise küfürdür. (Redd-ül-muhtar, Seadet-i Ebediyye)

İmam-ı Rabbanî hazretleri, (Bir hüküm üzerinde, dört hak mezhebin hükümleri arasında icma hâsıl olursa, bu icmaya da inanmak lazımdır, inanmayan küfre girer) buyuruyor. (2/36)

4- Kıyas [Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur’an-ı kerim ve hadisi şeriflerden çıkardıkları hüküm].

Dört mezhepten birine uymak, bu dört delilde de bildirilmiştir:

1- İcma olduğu için vacibdir:

İmamı azamdan beri 14 asırdır, bütün Müslümanlar, bilinen dört imamı taklit etmişler. Bunlara itaat etmekte, mezheplerine uymakta icma hâsıl olmuştur. İcma’ya uymak ise vacibdir. Buradaki vacib farz demektir.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ümmetim[in âlimleri] dalalet olan bir şeyde icma yapmaz!) [İ. Ahmed]

(Allahü teâlânın rızası, icmadadır. Cemaatten ayrılan, Cehenneme gider.) [İbni Asakir]

(Ümmetim[in âlimleri], hiç bir zaman dalalette icma yapmazlar. İhtilaf olunca sivad-ı a'zama [Ehl-i sünnet âlimlerinin ekseriyetinin bildirdiği yola] tâbi olun!) [İbni Mace]

Dört mezhepten başkasıyla amel etmek caiz değildir, bunda icma hâsıl olmuştur. (El-Mesail-ül-müntehabatü fir-risaleti vel vesileti)

2- Tefsirlerde bildirildiği için vacibdir:

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün, her fırkayı imamları ile çağırırız!) [İsra 71]

Kadi Beydavi hazretleri, bu âyeti (Her ümmeti peygamberleri ve dinde uydukları imamları ile çağırırız) şeklinde açıklamıştır.

Ruh-ul beyan ve Tefsir-i Hüseyni’de ise, (Herkes mezhebinin imamı ile çağırılır. Mesela "Ya Şafii" veya "Ya Hanefi" denir) şeklinde açıklanmaktadır. Bu açıklamalar da, dört hak mezhepten birine uymanın vacib olduğunu göstermektedir. Yine Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider.) [Nisa 115]

Medarik tefsirinde bu âyetin açıklamasında, (Kitab ve Sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor.

Beydavi tefsirinde ise, aynı âyet-i kerimenin açıklamasında (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir. Müminlerin yolundan ayrılmak haram olunca, bu yola uymak da vacib olur, şart olur) buyuruluyor. İmam-ı Şa’ranî hazretleri buyuruyor ki:
(Tasavvuf büyükleri ve fıkıh âlimleri, kendilerine uyanlara şefaat ederler. Ruh teslim ederken, kabirde Münker ve Nekir sual ederken ve Haşrda, Neşirde, Hesapta, Sıratta yanında bulunurlar. Onu unutmazlar. Tasavvuf büyükleri, kendilerine uyanları, bütün korkulu yerlerde kolladıkları gibi, müctehid imamlar da korurlar. Bunlar, mezhep imamlarıdır. Bu ümmetin bekçileridir. Sevin ey kardeşim! Dört mezhep imamlarından dilediğini taklit et de saadete kavuş!) [Mizan-ül-kübra]

Görülüyor ki, kıyamette, herkes mezhep imamının ismi ile çağrılacaktır. İmam, kendisini taklit edene, şefaat edecektir. Dört mezhep imamlarının her biri böyle yüksek idi. Bir âyet meali şöyledir:
(Bana inabet edenin yoluna uy!) [Lokman 15 ]

Bu dört büyük imamın, bu inabet yolunda oldukları icma ile bildirilmiştir.

3- Müminleri yolu olduğu için vacibdir:

Bir âyeti kerime meali şöyledir:
(Hidayet yolunu öğrendikten sonra, Resule uymayıp müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleyip çok kötü bir yer olan Cehenneme sokarız!) [Nisa 115]

İmam-ı Şâfiî hazretleri, (İcmaın delil olduğunu gösteren bu âyet, müminlerin yolundan ayrılmayı haram ettiği için, bu yola uymak vacib olur) buyuruyor. Müfessir Abdullah Nesefî hazretleri, bu âyeti açıklarken, (İcmaın delil olduğunu ve icmadan ayrılmanın da caiz olmadığını bu âyet göstermektedir) buyuruyor. (Medarik)

İmam-ı Kadi Beydavi hazretleri, (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu gösteriyor. Müminlerin yolundan ayrılmak haram olunca, bu yola uymak vacib olur) buyuruyor. (Tefsir-i Beydavi)

Gerçek âlimler, (Bir mezhebi taklit etmek vacibdir. Mezhepsiz olmak büyük günahtır) buyuruyor. Âlimlerin bu ittifakından ayrılmak, bu âyetten ayrılmak olur) dediler. Bir âyette de mealen, (Siz, insanlar için en hayırlı ümmetsiniz. İyiyi emreder, kötüyü men edersiniz) buyuruldu. (Âl-i İmran 110)

4- Âlimlere uymak gerektiği için vacibdir:

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Bilmiyorsanız, zikir ehline [âlimlere] sorun!) [Nahl 43]

Bu âyet, ibadet ve işlerin nasıl yapılacağını bilmeyenlerin, bilenlerden sorup öğrenmelerini emretmektedir. Herkesten değil, âlimlerden sorup öğrenmek emir olunmaktadır. Bunun için, bir kimse, yapacağı şeyi, Kur'an ve hadiste arayamaz, taklit ettiği mezhebin müctehidinden sorup öğrenmesi lazım olur. Yahut mezhebinin âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenir. Sorup, öğrendiğine göre yapan, o müctehidi taklit etmiş olur. Müctehidin sözüne uymayıp inkâr ederse, mezhepsiz olur. Âyetteki zikir ehli mezhep imamı demektir. Çünkü hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
(Cihad, oruç, namaz, zekât ve hac ibadetini yapanlar içinde ecri daha büyük olan zikir ehlininkidir.) [İ. Ahmed] İbni Merdeveyh Ebu Bekr Ahmed’in bildirdiği ve Enes bin Malik’in haber verdiği hadis-i şerifte, (Namaz kılan, oruç tutan, hac ve gaza eden; eğer imamını beğenmezse, o münafıktır. Onun imamı, zikir ehlidir) buyuruldu. Demek ki, âyetteki Ehl-i zikir, ulema-i rasihin ve dört mezhebin imamlarıdır. (Ancak âlim olanlar anlar) ve (Ey akıl sahipleri, ibret alın!) mealindeki âyetler, dört mezhep imamlarının üstünlüklerini göstermektedir.

Ahmed bin Muhammed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
Kur'an-ı kerimdeki (Allahın ipi)’nden maksat, cemaattir. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sivad-ı a'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullah’ın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Bu yoldan ayrılanlar, Cehenneme gider. Allahü teâlânın rahmeti, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasında bulunanlara, gazabı da bu yoldan ayrılanlaradır. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu dört mezhep, Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî’dir. Bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at ehli olup Cehenneme gider. (Tahtavi)

Bugün dört mezhepten başkasına uymak caiz değildir. (Hadika)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Dört Mezhebin birinden ayrılmak, mezhepsiz olmak ilhaddır. (Mebde ve Mead)

Kitap, sünnet ve icma
Sual: Din kitaplarında bir hüküm bildirilirken, (Kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabittir) deniyor. Kitap ve sünnet, başlı başına bir delil değil mi de, ne diye üçü birden söyleniyor?
CEVAP
Elbette Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler başlı başına delildir. Ancak farklı teviller yapılmışsa, o âyet-i kerimeyi Resulullah efendimiz nasıl uygulamıştır, müctehidler ona bakar. Mesela namazın beş vakit olduğu kesindir. Ama üç vakit diyenler var. O zaman Resulullah efendimizin uygulamasına bakılır. İcma hangi yönde ona bakılır. Kur’an-ı kerimde namaz yerine kullanılan salât kelimesi için bazı sapıklar, (Salât, dua demektir. İslamiyet’te, şimdi yapıldığı şekilde bir ibadet yoktur. Allah’ı anan, dua eden, namaz kılmış sayılır) diyorlar. Salât’ın bunların dedikleri gibi olmadığı, günde beş vakit kılınan namaz olduğu sünnet ile açıklanmış ve icmayla da uygulandığı gösterilmiştir. Demek ki, Kur’an-ı kerimde bildirilen bir hüküm, Sünnet ile ve İcma ile de uygulanarak farz olduğu inkâr edilemez hale geliyor.

Aklın yolu
Sual: Bir ders kitabında, (Vahiyle yani Kur’anla bildirilen dînî ilkelerin anlaşılıp uygulanması, sünnetle, icma ve kıyasla değil, akılla gerçekleşir) deniyor. Akıl tek başına dinde ölçü olur mu?
CEVAP
Elbette, ölçü olmaz. Kur’an-ı kerimi açıklayan sünnettir. Peygambersiz din, dinsizlik olur. İcma ve kıyas da sünneti açıklar. Sünnet, icma ve kıyası bir kenara bırakarak, (Akılla her şeyi buluruz) demek dinimize aykırıdır. Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri buyuruyor ki:
Din işleri, akıl üzerine kurulamaz, çünkü akıl, bir kararda kalmaz. Herkesin aklı, birbirine uymadığı gibi, bir adamın selim olmayan aklı da bazen doğruyu bulur, bazen de yanılır ve yanılması daha çok olur. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, uzman olduğu dünya işlerinde bile çok hata eder. Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir? Devamlı, sonsuz olan âhiret işlerinde, nasıl olur da akla uyulur? (Seadet-i Ebediyye)

İman bilgileri, namaz, oruç, zekât ve diğer din işlerinin hiçbiri akılla bulunamaz. Hepsi nakle dayanır. Akıl, nakli anlamakta kullanılır. Akıl doğru kullanılmazsa gerçeği bulamaz. İslamiyet, selim akla dayanan nakil dinidir. Nakil olmazsa, akıl, tek başına doğruyu yanlışı bulamaz.

Müctehidler için dört kaynak esastır
Sual: Müctehid olan âlimler, dinimizin bildirdiği hükümleri, hangi kaynaklardan ve nasıl çıkarmışlardır?
Cevap: Müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını, Kur'ân-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadîs-i şeriflere bakarlar. Hadîs-i şeriflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için, İcmâ var ise, öyle yapılmasını bildirirler.

İcmâ; söz birliği demektir. Yani, bu işi, Eshâb-ı kiramın hepsinin aynı suretle yapması veya söylemesi demektir. Eshâb-ı kiramdan sonra gelen tabiinin de icmâsı delildir, senettir. Daha sonra gelenlerin, hele bu zamandaki insanların, dinde reformcuların, din cahillerinin yaptıkları, söyledikleri şeye, icmâ denmez.

Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu, icmâ ile de bilinemezse, müctehidlerin kıyasına göre yapmak lazım olur. İmâm-ı Mâlik hazretleri, bu dört delilden başka, Medine-i münevverenin o zamanki ahalisinin söz birliğine de senet dedi. Bu âdetleri, babalarından, dedelerinden ve nihayet, Resûlullah efendimizden görenek olarak gelmiştir, dedi. Bu senet, kıyastan daha sağlamdır dedi. Fakat diğer üç mezhebin imamları, Medine ahalisinin söz birliğini senet olarak almadı.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 27.08.23, 13:36
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,327
Etiketlendiği Mesaj: 192 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
twennywann Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Allah razı olsun yazınızdan ötürü ekleme olsun.

Sual: Dört hak mezhebe uymanın farz olduğu söyleniyor. Bunun delili nedir?
CEVAP
Kitaplarda, (Dört hak mezhepten birine uymak vacibdir) deniyor. Buradaki vacib, farz anlamındadır. Hadis-i şeriflerde bildirilen vacib kelimesi de, genelde farz anlamındadır. Diğer üç mezhepte de, vacib denince farz anlaşılır. Hanefî’deki vacib hükmü, bu üç mezhepte yok gibidir.

Dinimizde dört delil vardır:
1- Kitab [Kur’an-ı kerim].

2- Sünnet [Resulullah efendimizin bildirdiği sahih hadisi şerifler].

3- İcma [Eshabı kiramın veya Tâbiînin yahut Tebe-i tâbiînin sözbirliği].

Eshab-ı kiramın sözbirliğine icma denir. Bir şeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliğiyle bildirmediyse, Tabiînin sözbirliği bu şey için icma olur. Tabiîn de bu şeyi sözbirliğiyle bildirmediyse, Tebe-i tabiînin sözbirliğiyle bildirmeleri, bu şey için icma olur, çünkü bu üç asrın âlimleri yani müctehidleri, hadis-i şerifle övülmüştür. Bunlara Selef-i salihin denir. İcma’a uymak farzdır. İcma’ı inkâr ise küfürdür. (Redd-ül-muhtar, Seadet-i Ebediyye)

İmam-ı Rabbanî hazretleri, (Bir hüküm üzerinde, dört hak mezhebin hükümleri arasında icma hâsıl olursa, bu icmaya da inanmak lazımdır, inanmayan küfre girer) buyuruyor. (2/36)

4- Kıyas [Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur’an-ı kerim ve hadisi şeriflerden çıkardıkları hüküm].

Dört mezhepten birine uymak, bu dört delilde de bildirilmiştir:

1- İcma olduğu için vacibdir:

İmamı azamdan beri 14 asırdır, bütün Müslümanlar, bilinen dört imamı taklit etmişler. Bunlara itaat etmekte, mezheplerine uymakta icma hâsıl olmuştur. İcma’ya uymak ise vacibdir. Buradaki vacib farz demektir.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ümmetim[in âlimleri] dalalet olan bir şeyde icma yapmaz!) [İ. Ahmed]

(Allahü teâlânın rızası, icmadadır. Cemaatten ayrılan, Cehenneme gider.) [İbni Asakir]

(Ümmetim[in âlimleri], hiç bir zaman dalalette icma yapmazlar. İhtilaf olunca sivad-ı a'zama [Ehl-i sünnet âlimlerinin ekseriyetinin bildirdiği yola] tâbi olun!) [İbni Mace]

Dört mezhepten başkasıyla amel etmek caiz değildir, bunda icma hâsıl olmuştur. (El-Mesail-ül-müntehabatü fir-risaleti vel vesileti)

2- Tefsirlerde bildirildiği için vacibdir:

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(O gün, her fırkayı imamları ile çağırırız!) [İsra 71]

Kadi Beydavi hazretleri, bu âyeti (Her ümmeti peygamberleri ve dinde uydukları imamları ile çağırırız) şeklinde açıklamıştır.

Ruh-ul beyan ve Tefsir-i Hüseyni’de ise, (Herkes mezhebinin imamı ile çağırılır. Mesela "Ya Şafii" veya "Ya Hanefi" denir) şeklinde açıklanmaktadır. Bu açıklamalar da, dört hak mezhepten birine uymanın vacib olduğunu göstermektedir. Yine Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Müminlerin [itikad ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider.) [Nisa 115]

Medarik tefsirinde bu âyetin açıklamasında, (Kitab ve Sünnetten ayrılmak gibi icmadan da ayrılmak caiz değildir) buyuruluyor.

Beydavi tefsirinde ise, aynı âyet-i kerimenin açıklamasında (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu göstermektedir. Müminlerin yolundan ayrılmak haram olunca, bu yola uymak da vacib olur, şart olur) buyuruluyor. İmam-ı Şa’ranî hazretleri buyuruyor ki:
(Tasavvuf büyükleri ve fıkıh âlimleri, kendilerine uyanlara şefaat ederler. Ruh teslim ederken, kabirde Münker ve Nekir sual ederken ve Haşrda, Neşirde, Hesapta, Sıratta yanında bulunurlar. Onu unutmazlar. Tasavvuf büyükleri, kendilerine uyanları, bütün korkulu yerlerde kolladıkları gibi, müctehid imamlar da korurlar. Bunlar, mezhep imamlarıdır. Bu ümmetin bekçileridir. Sevin ey kardeşim! Dört mezhep imamlarından dilediğini taklit et de saadete kavuş!) [Mizan-ül-kübra]

Görülüyor ki, kıyamette, herkes mezhep imamının ismi ile çağrılacaktır. İmam, kendisini taklit edene, şefaat edecektir. Dört mezhep imamlarının her biri böyle yüksek idi. Bir âyet meali şöyledir:
(Bana inabet edenin yoluna uy!) [Lokman 15 ]

Bu dört büyük imamın, bu inabet yolunda oldukları icma ile bildirilmiştir.

3- Müminleri yolu olduğu için vacibdir:

Bir âyeti kerime meali şöyledir:
(Hidayet yolunu öğrendikten sonra, Resule uymayıp müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleyip çok kötü bir yer olan Cehenneme sokarız!) [Nisa 115]

İmam-ı Şâfiî hazretleri, (İcmaın delil olduğunu gösteren bu âyet, müminlerin yolundan ayrılmayı haram ettiği için, bu yola uymak vacib olur) buyuruyor. Müfessir Abdullah Nesefî hazretleri, bu âyeti açıklarken, (İcmaın delil olduğunu ve icmadan ayrılmanın da caiz olmadığını bu âyet göstermektedir) buyuruyor. (Medarik)

İmam-ı Kadi Beydavi hazretleri, (Bu âyet, icmadan ayrılmanın haram olduğunu gösteriyor. Müminlerin yolundan ayrılmak haram olunca, bu yola uymak vacib olur) buyuruyor. (Tefsir-i Beydavi)

Gerçek âlimler, (Bir mezhebi taklit etmek vacibdir. Mezhepsiz olmak büyük günahtır) buyuruyor. Âlimlerin bu ittifakından ayrılmak, bu âyetten ayrılmak olur) dediler. Bir âyette de mealen, (Siz, insanlar için en hayırlı ümmetsiniz. İyiyi emreder, kötüyü men edersiniz) buyuruldu. (Âl-i İmran 110)

4- Âlimlere uymak gerektiği için vacibdir:

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Bilmiyorsanız, zikir ehline [âlimlere] sorun!) [Nahl 43]

Bu âyet, ibadet ve işlerin nasıl yapılacağını bilmeyenlerin, bilenlerden sorup öğrenmelerini emretmektedir. Herkesten değil, âlimlerden sorup öğrenmek emir olunmaktadır. Bunun için, bir kimse, yapacağı şeyi, Kur'an ve hadiste arayamaz, taklit ettiği mezhebin müctehidinden sorup öğrenmesi lazım olur. Yahut mezhebinin âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenir. Sorup, öğrendiğine göre yapan, o müctehidi taklit etmiş olur. Müctehidin sözüne uymayıp inkâr ederse, mezhepsiz olur. Âyetteki zikir ehli mezhep imamı demektir. Çünkü hadis-i şerifte bildiriliyor ki:
(Cihad, oruç, namaz, zekât ve hac ibadetini yapanlar içinde ecri daha büyük olan zikir ehlininkidir.) [İ. Ahmed] İbni Merdeveyh Ebu Bekr Ahmed’in bildirdiği ve Enes bin Malik’in haber verdiği hadis-i şerifte, (Namaz kılan, oruç tutan, hac ve gaza eden; eğer imamını beğenmezse, o münafıktır. Onun imamı, zikir ehlidir) buyuruldu. Demek ki, âyetteki Ehl-i zikir, ulema-i rasihin ve dört mezhebin imamlarıdır. (Ancak âlim olanlar anlar) ve (Ey akıl sahipleri, ibret alın!) mealindeki âyetler, dört mezhep imamlarının üstünlüklerini göstermektedir.

Ahmed bin Muhammed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
Kur'an-ı kerimdeki (Allahın ipi)’nden maksat, cemaattir. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sivad-ı a'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur. Fıkıh âlimlerinin yolu da, Resulullah’ın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Bu yoldan ayrılanlar, Cehenneme gider. Allahü teâlânın rahmeti, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasında bulunanlara, gazabı da bu yoldan ayrılanlaradır. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu dört mezhep, Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî’dir. Bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at ehli olup Cehenneme gider. (Tahtavi)

Bugün dört mezhepten başkasına uymak caiz değildir. (Hadika)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Dört Mezhebin birinden ayrılmak, mezhepsiz olmak ilhaddır. (Mebde ve Mead)

Kitap, sünnet ve icma
Sual: Din kitaplarında bir hüküm bildirilirken, (Kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabittir) deniyor. Kitap ve sünnet, başlı başına bir delil değil mi de, ne diye üçü birden söyleniyor?
CEVAP
Elbette Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler başlı başına delildir. Ancak farklı teviller yapılmışsa, o âyet-i kerimeyi Resulullah efendimiz nasıl uygulamıştır, müctehidler ona bakar. Mesela namazın beş vakit olduğu kesindir. Ama üç vakit diyenler var. O zaman Resulullah efendimizin uygulamasına bakılır. İcma hangi yönde ona bakılır. Kur’an-ı kerimde namaz yerine kullanılan salât kelimesi için bazı sapıklar, (Salât, dua demektir. İslamiyet’te, şimdi yapıldığı şekilde bir ibadet yoktur. Allah’ı anan, dua eden, namaz kılmış sayılır) diyorlar. Salât’ın bunların dedikleri gibi olmadığı, günde beş vakit kılınan namaz olduğu sünnet ile açıklanmış ve icmayla da uygulandığı gösterilmiştir. Demek ki, Kur’an-ı kerimde bildirilen bir hüküm, Sünnet ile ve İcma ile de uygulanarak farz olduğu inkâr edilemez hale geliyor.

Aklın yolu
Sual: Bir ders kitabında, (Vahiyle yani Kur’anla bildirilen dînî ilkelerin anlaşılıp uygulanması, sünnetle, icma ve kıyasla değil, akılla gerçekleşir) deniyor. Akıl tek başına dinde ölçü olur mu?
CEVAP
Elbette, ölçü olmaz. Kur’an-ı kerimi açıklayan sünnettir. Peygambersiz din, dinsizlik olur. İcma ve kıyas da sünneti açıklar. Sünnet, icma ve kıyası bir kenara bırakarak, (Akılla her şeyi buluruz) demek dinimize aykırıdır. Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri buyuruyor ki:
Din işleri, akıl üzerine kurulamaz, çünkü akıl, bir kararda kalmaz. Herkesin aklı, birbirine uymadığı gibi, bir adamın selim olmayan aklı da bazen doğruyu bulur, bazen de yanılır ve yanılması daha çok olur. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, uzman olduğu dünya işlerinde bile çok hata eder. Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir? Devamlı, sonsuz olan âhiret işlerinde, nasıl olur da akla uyulur? (Seadet-i Ebediyye)

İman bilgileri, namaz, oruç, zekât ve diğer din işlerinin hiçbiri akılla bulunamaz. Hepsi nakle dayanır. Akıl, nakli anlamakta kullanılır. Akıl doğru kullanılmazsa gerçeği bulamaz. İslamiyet, selim akla dayanan nakil dinidir. Nakil olmazsa, akıl, tek başına doğruyu yanlışı bulamaz.

Müctehidler için dört kaynak esastır
Sual: Müctehid olan âlimler, dinimizin bildirdiği hükümleri, hangi kaynaklardan ve nasıl çıkarmışlardır?
Cevap: Müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını, Kur'ân-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadîs-i şeriflere bakarlar. Hadîs-i şeriflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için, İcmâ var ise, öyle yapılmasını bildirirler.

İcmâ; söz birliği demektir. Yani, bu işi, Eshâb-ı kiramın hepsinin aynı suretle yapması veya söylemesi demektir. Eshâb-ı kiramdan sonra gelen tabiinin de icmâsı delildir, senettir. Daha sonra gelenlerin, hele bu zamandaki insanların, dinde reformcuların, din cahillerinin yaptıkları, söyledikleri şeye, icmâ denmez.

Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu, icmâ ile de bilinemezse, müctehidlerin kıyasına göre yapmak lazım olur. İmâm-ı Mâlik hazretleri, bu dört delilden başka, Medine-i münevverenin o zamanki ahalisinin söz birliğine de senet dedi. Bu âdetleri, babalarından, dedelerinden ve nihayet, Resûlullah efendimizden görenek olarak gelmiştir, dedi. Bu senet, kıyastan daha sağlamdır dedi. Fakat diğer üç mezhebin imamları, Medine ahalisinin söz birliğini senet olarak almadı.
Çok güzel yazı oldukça açıklayıcı destek mahiyetinde şunları yazayım Sahabe-i Kiram’dan Muaz ibni Cebel (r.a.) Yemen’e kadı tayin olunmuştu. Peygamber Efendimizin: “Ya Muaz! Ne ile hükmedeceksin?” sualine, “Kitap ile hükmedeceğim, onda bulamazsam sünnet ile hükmedeceğim, onda da bulamazsam içtihadımla hükmedeceğim.” diye cevap vermekle Resûl-ü Ekrem Hazretleri “Allah Teâlâ’ya hamd olsun ki resulünün elçisini resulünün razı olduğu şeye muvaffak buyurmuş” diye memnuniyetini belirtmişti. Bu sebeple salahiyetli zatların kıyas yolu ile içtihatta bulunmaları da şer ’an pek güzel ve makbul bulunmaktadır. Kitap, sünnet, icma-ı ümmet ile kıyası fukaraya, “Edile-i Erbaa= dört delil”, “Usulü Erbaa= dört temel, asli delil” denir. Bütün müçtehitlerin ekseriyeti bu dört delili kabul etmiş, bütün yüksek müçtehitler, şer’i hükümleri bu dört delilden birine veya birkaçına dayandırmıştır. Artık bu delillerin hepsini de kabul etmek gerekli bir vazifedir. Bu deliller insanların haklarını vazifelerini bildiren İslam hukukunun gelişmesini temine mahsus birer çok yüksek feyiz ve hikmet kaynağıdır. Müslümanların dini hayatı bu dört feyizli hikmet ve maslahat kaynağından asla uzak, beri olamaz. Bu pek muhterem müçtehitlerin hepsi de dini meselelerin esasında ittifak etmişlerdir. Aralarında bir ayrılık yoktur. Ancak ikinci derecede bulunan bir kısım Fer’i (ayrıntılı) meselelerde ihtilaf etmişlerdir. Fakat güzelce incelenirse görülür ki, bunların birçoğu da görünüşte bir ihtilaftan başka şey değildir. Çünkü bu meselelerin birçoğunda bu mübarek zatlardan biri, bir azimet ve takva yolunu, diğeri de bir ruhsat ve müsaade yolunu tercih etmiş, bu şekilde ümmeti merhumenin önünde geniş bir rahmet sahası açık bulunmuştur. İşte: “Ümmetimin ihtilafı bir rahmettir.” Hadis-i şerifi ile buna işaret buyurulmuştur. Evet… Düşünmeli ki, Müslümanlıkta ibadetlere, muamelelere ve diğer konulara ait ne kadar çok meseleler vardır. Bunların hükümlerini, Kur’an-ı Mübin ile hadis-i şeriflerden ve ümmetin icmâından bulup meydana çıkarmak öyle her Müslüman için kolay bir şey değildir. Bu pek büyük bir ihtisas işidir. İşte bu yüksek müçtehitler, bu vazifeyi sadece Hak Teâlâ’nın rızası için yapmış, Müslümanlara lazım olan bütün meseleleri açıkça bildirmiş, her asırda milyonlarca ehli İslam’a rehber olmuşlardır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 27.08.23, 13:40
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 20.02.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,939
Etiketlendiği Mesaj: 164 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Son not olarak;

Bazı halk arasında sözler olur, işte bir Mezhebte o deniyor öbürü niye böyle diyor diye.

Bir Allah dostunun cevabı; “Bu durumdan Rahmet doğmuştur, Rahmet olmuştur”

“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız….”

Son değinilmesi gereken nokta ise bahsedilen Alimler manevi alemde Hz.Muhammed Mustafa SAV Efendimizden onay, müsaade, izin, soru sorma gibi durumlardan Allahın lutfu keremiyle nasiplenebilen Alimlerdir, tıpkı Evliyahullah gibi. Ki 4 Mezheb İmamlarımız da EvliyaAllah’tır. Dolayısıyla, noktalar , halkalar hep birbirleriyle bitişik hiç kopukluk olmaz.

Allah Kitabı koruyacağını Vaad ediyor, ve Habibi’ne SAV’e indiriyor Kitabı. Yani onun Anlatmasıyla biz anlayacağız, onun öğretmesiyle biz amel edeceğiz.

Bana göre bu ayet böyledir. Demek yerine, Hayır EfendimiZ SAV bir hadisi derki… deyip; Hadislerden delil arayacağız. Çünkü aramızdaki hiç kimse Kur’anı Kerimi Hz Muhammed Mustafa Sav gibi anlayamaz, bilemez.


Şimdi Hadisi Şerifleri reddeden birine , sen Deccal şuanda Pasifik Okyanusunda bir adada desen, nasıl ikna edebilirsin? Edemezsin. Hatta belki de sana derki, deccal internettir, elektriktir odur budur. Halbuki Hadisi Şerif net belirtiyorki Sahabe Efendilerimiz o adaya gitti ve onu gördü, konuştu, görüştü.

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok güzel yazı oldukça açıklayıcı destek mahiyetinde şunları yazayım Sahabe-i Kiram’dan Muaz ibni Cebel (r.a.) Yemen’e kadı tayin olunmuştu. Peygamber Efendimizin: “Ya Muaz! Ne ile hükmedeceksin?” sualine, “Kitap ile hükmedeceğim, onda bulamazsam sünnet ile hükmedeceğim, onda da bulamazsam içtihadımla hükmedeceğim.” diye cevap vermekle Resûl-ü Ekrem Hazretleri “Allah Teâlâ’ya hamd olsun ki resulünün elçisini resulünün razı olduğu şeye muvaffak buyurmuş” diye memnuniyetini belirtmişti. Bu sebeple salahiyetli zatların kıyas yolu ile içtihatta bulunmaları da şer ’an pek güzel ve makbul bulunmaktadır. Kitap, sünnet, icma-ı ümmet ile kıyası fukaraya, “Edile-i Erbaa= dört delil”, “Usulü Erbaa= dört temel, asli delil” denir. Bütün müçtehitlerin ekseriyeti bu dört delili kabul etmiş, bütün yüksek müçtehitler, şer’i hükümleri bu dört delilden birine veya birkaçına dayandırmıştır. Artık bu delillerin hepsini de kabul etmek gerekli bir vazifedir. Bu deliller insanların haklarını vazifelerini bildiren İslam hukukunun gelişmesini temine mahsus birer çok yüksek feyiz ve hikmet kaynağıdır. Müslümanların dini hayatı bu dört feyizli hikmet ve maslahat kaynağından asla uzak, beri olamaz. Bu pek muhterem müçtehitlerin hepsi de dini meselelerin esasında ittifak etmişlerdir. Aralarında bir ayrılık yoktur. Ancak ikinci derecede bulunan bir kısım Fer’i (ayrıntılı) meselelerde ihtilaf etmişlerdir. Fakat güzelce incelenirse görülür ki, bunların birçoğu da görünüşte bir ihtilaftan başka şey değildir. Çünkü bu meselelerin birçoğunda bu mübarek zatlardan biri, bir azimet ve takva yolunu, diğeri de bir ruhsat ve müsaade yolunu tercih etmiş, bu şekilde ümmeti merhumenin önünde geniş bir rahmet sahası açık bulunmuştur. İşte: “Ümmetimin ihtilafı bir rahmettir.” Hadis-i şerifi ile buna işaret buyurulmuştur. Evet… Düşünmeli ki, Müslümanlıkta ibadetlere, muamelelere ve diğer konulara ait ne kadar çok meseleler vardır. Bunların hükümlerini, Kur’an-ı Mübin ile hadis-i şeriflerden ve ümmetin icmâından bulup meydana çıkarmak öyle her Müslüman için kolay bir şey değildir. Bu pek büyük bir ihtisas işidir. İşte bu yüksek müçtehitler, bu vazifeyi sadece Hak Teâlâ’nın rızası için yapmış, Müslümanlara lazım olan bütün meseleleri açıkça bildirmiş, her asırda milyonlarca ehli İslam’a rehber olmuşlardır.


Allah razı olsun.
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 31.08.23, 12:37
La Tahzen12 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Vefalı Üye
 
Üyelik tarihi: 17.01.21
Bulunduğu yer: Yaradanın Rahmetinde
Mesajlar: 3,078
Etiketlendiği Mesaj: 107 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] emeginize sağlık çok güzel eklemeler olmuş .
Bunları çokça okudum keza basiret kapalıyken okununxa insanın pek nasibi olmuyor .
Fıkıh öğrenmek için 4 mezhebe mi bakmak lazım yoksa kendi mezhebinin. İmamının mı fıkıh kitaplarına bakmak lazım veyahut genel fıkıh kitapşarına mı bakmak gerek bu tür konuları öğrenmek ibadet konusunda Bilgilenmek ve sosyal hayatta baya iyi oluyor bilgiyi yayınca bilginin kıymeti var neyse
2. Sorum şu ki mezheblerde ki alimler kendi mezheplerine muhalefet ettiği konular var . 2 mezhepte gördüm bunu peki mezhebe muhalefet edince o mezhepten çıkılırmı
Keza çıkılmış
__________________
Resulullah sav buyurduki 'herkim kendisine fayda veya zarar giderdigine inanarak muska takarsa Allah onun hayatta hiçbir işini tamamlamasın başka bi rivayette ise 'kim muska veya temime takarsa Allah'a şirk koşmuştur . (Ahmed. 17372 ,Ahmed 16781.Elbani 492.)
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 31.08.23, 13:07
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,327
Etiketlendiği Mesaj: 192 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Dört büyük imam, Müslümanlar hakkında bir ilahi rahmettir. Bunlar dört temel delilden dini hükümleri çıkarmış, Müslümanlara takip edecekleri yolu açıkça göstermişlerdir. Artık bunlardan her hangisinin mezhebine uyan bir Müslüman, hak bir mezhebe intisap etmiş, peygamberimizin yolunda bulunmuş olur. Bu pek muhterem müçtehitlerin hepsi de dini meselelerin esasında ittifak etmişlerdir. Aralarında bir ayrılık yoktur. Ancak ikinci derecede bulunan bir kısım Fer’i (ayrıntılı) meselelerde ihtilaf etmişlerdir. Fakat güzelce incelenirse görülür ki, bunların birçoğu da görünüşte bir ihtilaftan başka şey değildir. Çünkü bu meselelerin birçoğunda bu mübarek zatlardan biri, bir azimet ve takva yolunu, diğeri de bir ruhsat ve müsaade yolunu tercih etmiş, bu şekilde ümmeti merhumenin önünde geniş bir rahmet sahası açık bulunmuştur. Şunu da ilave edelim ki, bu dört büyük müçtehide ait dört mezhepten her birinin müntesipleri, kendi mezheplerinin daha doğru, daha isabetli, sünnete, maslahata daha uygun ve daha elverişli olduğuna inanırlar. Aksi takdirde, o mezhebi tercih etmelerinin hikmeti kalmaz. Fakat bundan dolayı diğer mezheplerin itibarını azaltmak da akıllarından geçmez, bu dört mezhebin dördüne de hürmet ederler. Bu hürmet, ehli sünnetin şiarıdır. Bir kimse zaman içinde çeşitli ihtiyaçların sonucu ya da kişisel tercih olarak mezhebini değiştirmek isteyebilir. Bu konuda olumsuz görüş bildirenler bulunmakla birlikte, tarihî süreçte tabi olduğu mezhebi değiştiren pek çok âlimin varlığı da bilinmektedir. Örneğin Abdülaziz b. İmrân el-Huzâî Mâlikî iken Şâfiîliği, Tahâvî Şâfiî iken Hanefîliği, Hatîb el-Bağdâdî Hanbelî iken Şâfiîliği, İbn Fâris Şâfiî iken Mâlikîliği tercih etmiş âlimlerdir. Bu ve benzerleri, kişinin bağlı olduğu mezhebi değiştirmesinin mümkün ve caiz olduğunun somut örnekleridir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
M. Kemalin din hakkındaki görüşleri Mikail23 Derin Konular & Beyin Fırtınası 46 11.10.23 20:15
Mezheb imamlarının tasavvuf hakkında görüşleri ebu ubeyde bin cerrah Tasavvuf & Tarikatler 1 24.09.20 07:24
Metafizik ve Diyalektik görüş bitter Metafizik 0 12.06.19 12:10
Yahudilerin Cin Hakkında Görüşleri Tuana Parapsikoloji & Spiritüalizm 2 24.09.18 00:23
Batılıların Cin Hakkındakı Görüşleri Tuana Parapsikoloji & Spiritüalizm 1 21.04.17 09:19


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:46.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147