|
|
LinkBack | Seçenekler | Stil |
#21
|
||||
|
||||
“Merhaba Ey Dostlarım!”
Yüce Allah Teâlâ sözlerine şöyle devam eder: “Merhaba ey kullarım, ziyaretçilerim, yaratıklarımın en hayırlıları, bana verdikleri sözü yerine getirenler, öğütlerimi tutanlar, Beni görmedikleri halde hakkımı gözetenler ve her hal ve durumda Bana karşı ürperti içinde bulunanlar! Vücutlarınızda sizlerden razı oluşumun alameti olarak zahmet ve meşakkati gördüm. Zamanınıza hükmedenlerin size yaptıklarını müşahede ettim. İnsanların eza ve cefası, Benim hakkımı yerine getirmekten sizi alıkoymadı. Dileyin benden ne dilerseniz!” O anda onları bir görebilsen! Bunları bizzat biricik sevgililerinden duyuyorlar. Onlara, dünyada, verdikleri ahdi yerine getirdiklerini, hakkını gözettiklerini ve sürekli olarak Kendisinden korktuklarını hatırlatır. Onlar da, O’nun haklarını gözetmeleri konusundaki iyiliklerinin boşa gitmediğini ve takdir edildiğini, korkularının mükâfatlandırıldığını ve merhabalarla karşılandıklarını duyunca sevinçten uçar gibi olurlar. Nitekim dünyada da bu arzu ve ümitle O’na kulluk etmişlerdi. O’na itaatte kusur etmedikleri ve O’ndan korkmada ihmal göstermedikleri zaman neşe ve sevinçten kalbleri adeta uçuyordu. Şiddetli korkularından ve Allah Teâlâ’nın hakkını gözetip onu koruma endişesinden dolayı, dünyada itaatle boyun eğerek, içinde bulundukları halden memnun oluyorlardı. Gönüllerini dolduran bir sevinçle, azamet ve celâline yemin ederek, O’nun kendi üzerlerindeki hakkını tam olarak yerine getiremediklerini belirterek cevap verirler. Bununla Allah Teâlâ’yı ta’zim ve ni’metlerinin çokluğunu ifade etmek isterler. Çünkü Allah Teâlâ, onları Cennetiyle mükâfatlandırmış, ziyareti ve yakınlığı ve sözlerini dinletmekle şereflendirmiştir. Sonsuz Minnettarlık Onlar şöyle derler: “İzzet ve celâline, azamet ve yüce makamına yemin ederiz ki, Senin yüceliğini hakkıyla takdir edemedik. Hakkını tam olarak yerine getiremedik. Sana secde etmemize izin ver.” Bunun üzerine Rableri onlara buyurur ki: “Ben sizden ibadet zahmetini kaldırdım. Vücutlarınızı rahata kavuşturdum. Zaten siz dünyada uzun uzun ibadetle onu oldukça yormuştunuz. Alınlarınızı benim için secdeye koymuştunuz. Şu anda ise siz benim kerem ve rahmetime koşup gelmiş bulunuyorsunuz. Öyleyse dileyin benden dileyeceğinizi!’ Bir aşka hadiste şu ifadeler de yer almaktadır “Rablerine bakınca, onun için hemen secdeye kapanırlar. Bunun üzerine Allah Teâlâ Kendi yüce kelâmiyle şöyle seslenir: ‘Kaldırın başlarınızı! Şimdi amel zamanı değildir. Şimdi sevinç ve cemalimi seyretme zamanıdır.” Öyleyse aklınla, onların Sultanlarını gördükleri ve gerçek sevgilileri, gönüllerinin sırdaşı, gözlerinin sevinci, kalblerinin hoşnutluğu ve ruhlarının huzuru olan Allah Teâlâ’nın kelâmını işittikleri zaman yüzlerinin nurunu ve onlara gelen sevinç ve coşkuyu bir göz önüne getir. Başlarım secdeden kaldırır ve hiçbir şey Kendisine benzemeyen Zatı gözleriyle seyrederler. Bu sayede şeref, ikram ve değerin doruğuna, memnuniyet ve yüksekliğin nihâyetine ererler. Hayallerin bile konamadığı, zihinlerin kuşatamadığı, düşüncenin yetişemediği ve anlayışların ihata edemediği aziz ve celil olan Allah Teâlâ’nın cemalini seyretmeyi sen ne sanıyorsun?! O, akılların idrakinden şaşırıp hayretlere düştüğü kadîm olan Ezelîdir. Hiç bir anne rahmi ona mekan olmamış, hiç bir babanın sulbünden gelmemiş, hiçbir cisim suretinde görünüp de şekil değiştirmemiştir. O bütün bunlardan münezzehtir. Diller O’nun sıfatlarına misaller getirmekten aciz kalır. O zatiyle tek olup başka varlıklara benzemekten münezzehtir. Yaratıklara eş olmaktan celâliyle yücedir. O öyle bir yücedir ki, ona denk olacak hiçbir şey yoktur. Ona ortak olacak hiçbir şeriki bulunmaz. Yaratmasını irade edip de kendisine zor gelecek veya yaratmasından aciz kalacak hiçbir şey yoktur. Zorba zalimler O’nun azametine teslim olup boyun eğmişlerdir. Evvelkiler ve sonrakiler O’nun hükmüne musahhar olmuşlardır. Olmuşuyla, olacağıyla ve olacaksa nasıl olacağıyla her şeye ilmi nüfuz etmiştir. İlmiyle bütün varlıkları kuşatmıştır. Hepsinin seslerini çok iyi duyar. Zatlarını ihata eder, iradesi hepsine geçer. Meşieti hepsine boyun eğdirir. Her şey O’nun tarafından çekip çevrilmektedir. Bütün mevcudatı yoktan icad eder. Hiçbir şey, O’nun istediği vakitten önce var olamaz. Hiç bir şey O’nun iradesine karşı gelemez. Öyleyse daha önce adı bile anılacak bir nesne değilken, Vahid ve Kahhar olan Allah Teâlâ tarafından var edilen şeyler nasıl O’nun emri karşısında diretebilir? Saraylara Dönüş Allah Teâlâ sevgili kullarını Kendisini görmekle sevindirip onlara yakınlığıyla ikram edip şereflendirerek, doğrudan doğrula Kendisiyle konuşmak ve yüce sözlerini dinlemekle nimetlendirince, hazırladığı ikram, nimet ve lezzetlerine dönüp gitmeleri için onlara izin verir. Onlar da dönüp inci ve yakuttan bir takım atların yanına gelirler ki eyerlerinin üzerinde Cennetlerin bahçelerinde kanat çırpıp uçan ve özel hazırlanmış tahtları vardır. İzzet ve celâl sahibi Allah Teâlâ’yı gören ve onun mübarek kelâmını işiten yüzleri ne zannedersin? Onların güzellikleri ve cemali nasıl da kat kat artar ve bu bakış onların parlaklık ve nurunu nasıl da artırır?! Yürümeye devam ederler. Nihayet saraylarını görürler. Hizmetçileri, uşakları ve çocuk hizmetkârları onları farkedince, herbiri sarayının kapısında onu karşılamak için koşar. Sarayının kapısına geldiğinde, hepsi onun etrafını sararlar ve ona saray ve otağına kadar refakat ederler. Saray ve otağının kapısına yaklaştığında perdedar büyük bir tazim ve saygıyla kalkıp sarayının kapısını açar. Zevceleri onu karşılamak üzere koşuşurlar. Zevcesi yüzünün hüsn-ü cemaline bakıp da, güzellik, parlaklık ve nurunun kat kat arttığını görünce, ona olan aşk ve muhabbeti daha da artar. Sarayları, otağları, kubbeleri ve zevceleri, yüzünün nur ve cemaliyle parlar. Zevcelerinin hüsün, cemal, nezaket ve haşmetleri ziyadeleşir. Sonra atlarından inerler ve saraylarının salonlarına doğru ilerlerler. Yataklarına kurulup konforlarına geri dönerler. Derken dostlarının hoş ve tatlı meclislerini özlerler. Hemen cins at ve kısraklarına binip birbirlerini ziyarete giderler. Cennet nehirlerinin kıyısında buluşurlar. Orada misk ve kâfur tepeleri üzerinde kendileri için Cennet minderleri ve halıları döşenmiştir. Dostlar sevinçle karşı karşıya oturur, Cennet içeceklerinden içerler. Cennet çocukları Cennetin şarap, tatlı içimli meşrubat ve selsebil nehirlerinden sürahi, bardak ve kadehlerle alarak kendilerine servis yaparlar. Cennet çocukları Allah Teâlâ dostlarına ikram etmek için kadehleri alıp nehirlere daldırınca, onlar ancak Allah Teâlâ’nın şu seslenişini duyarlar: “Ey dostlarım! Dünyada çok kez sizi susuzluktan dudakları çatlamış ve boğazları kurumuş olarak gördüm. Şimdi karşılıklı olarak isteğiniz kadar için ve nimetlerinizin arasına dönün. “Geçmiş günlerde işlediklerinize karşılık afiyetle yiyin, için!” (Hakka Sûresi: 24) İnsanlar, yaptıkları iyi işleri takdir ederek anlatan Mevlâlarının sözünü işittikleri anda ve ehl-i dünyanın içki meclislerine karşılık, onların da kendi aralarında Cennette bu tür meclisler düzenleyip karşılıklı Cennet içeceklerinden içmeye çağrıldıklarında gönüllerinin sevincini mümkün değil anlatamazlar. Mevlâlarının sözlerini işitmenin süruruyla parlamış iken onların yüzünü bir görsen! Gerçekten o ne büyük meclistir! O ne muazzam topluluktur! Öyleyse Rabbine müştak olmaya O’nun tarafından sevilmeye bak! Muvaffakiyet ise Allah Teâlâ’nın sayesindedir ve dönüş ancak O’nadır. Cennet ise mü’minlerin girip karar kılacağı yerdir. Cennet, müttakilerin mükâfatı ve gönlü kırıkların sevincidir. Kuvvet ve kudret ancak Yüce ve Ulu olan Allah Teâlâ’nın yardımı iledir. Kaynak: Haris El-Muhasibî, Ahiret Perdesini Aralarken, (Kitâbu’t-Tevehhum),Tercüme: Abdulaziz HATİP, İstanbul 1995 |
#22
|
||||
|
||||
Aklınızda hiç bir soru kalmayacak şekilde derlenmiş harika bir konu, bu olayları hepimiz yaşayacağız yabancı kalmamak için bunları sizden ricam okuyun, okutturun.
__________________
öLürüm yoLuna öLürümde yine boyun eğmem, yakarım dünyayı uğruna ama sana eğiLmem.. öyLe sInIrsIz öyLe Derin öyLe Çok Severim ki KORKARSIN!! Kuruyup çöLe dönsemde Pare Pare oLsamda YENiLMEM!!.. |
#23
|
|||
|
|||
Guzel bir paylasim olmus.
|
#24
|
|||
|
|||
güzel paylaşım ALLAH c c razı olsun
|
#25
|
|||
|
|||
Ölümle bedenden ayrılan ruhumuz, kabir âlemi denilen yeni bir âlemle tanışır. Ölüm anında Azrail'i (aleyhisselam) gören insan, bu yeni âlemde sorgu melekleriyle karşılaşılır.
Müminin güzel amelleri, bu yeni hayatta birlikte olurlar. Ölümle başlayıp, âhiret hayatının ikinci devresi olan tekrar dirilme anına kadar devam eden devreye kabir hayatı veya berzah adı verilir. İki çeşit kıyamet vardır. Birisi İsrafil (a.s.)'in Sûr'a üflemesiyle kopacak olan veAllah'ın dilediğinin dışında kâinatta her şeyin öleceği kıyamettir ki, buna büyük kıyamet denir. Diğeri ise her insanın kendi ölümüdür ki, buna küçük kıyamet denir. İşte bu iki kıyamet arasında geçen zamana berzah denir. Kabirdeki hayat dahil, ölümden sonraki âhirete ait bütün devrelere ait bilgiler, gayba ait bilgilerdir. Akıl ve duyularla bilgi edinme ve hüküm verme imkânı olmayan bu gibi konular Allah ve Resulü'nün haber verdiği bilgilerle sınırlıdır. Yani Kur'ân ve hadis bu konuları yeterince aydınlatmaktadır. Kabir hayatında, sual, azap ve nimet olarak üç durum söz konusudur. Kabirde sorgu-sual: İnsan öldükten sonra kabre konulunca münker ve nekir adında iki melek kendisine gelerek, "Rabbin kimdir, dinin nedir, Peygamberin kimdir?" diye sorular soracaklar ve imân ve salih amel sahipleri bu sorulara doğru cevap vereceklerdir. Bu sorulara doğru cevap verebilen müminlere cennet kapıları açılacak, cennet kendilerine gösterilecek ve bundan sonra kıyametin kopmasına kadar nimet ve mutluluk içinde bekleyeceklerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kabir suali için, "Ölü mezara konulunca birine münker, diğerine nekir adı verilen iki melek gelir. Ona derler ki: 'Şu Muhammed (s.a.s.) denilen zat hakkında ne dersin?' O da şöyle cevap verir: 'Allah'ın kulu ve resûlüdür. Ben şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhammed O'nun kulu ve resûlüdür. Bunun üzerine melekler biz böyle diyeceğini zaten biliyorduk' derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra ölünün mezarı ışıklandırılır, aydınlatılır." buyurur. (Tirmizî, Cenâiz, KABİR AZABI NEDİR? Berzah âlemi hakkındaki ayet ve hadislerde en çok kabir azabından bahsedilir. Kabirdeki azap ya da nimet, kişinin dünyadaki yaşama şekline göre olacaktır. Yani herkes berzah hayatında karşılaşacağı durumu bu dünya hayatında hazırlar. Çünkü berzah, dünyadaki iyilik ve kötülüklerin ceza veya ödülün verileceği ilk aşamadır. Kur'ân ve hadislerde kabir azabı ile ilgili açık ifadeler bulunduğu için kabir azabına inanmak gereklidir. Kabir azabından haber veren ayetlerde "iyilerle, kötülerin, müminlerle, kafirlerin hayatlarında ve ölümlerinde kendilerine yapılacak işlemlerin farklı olacağı, herkese yaşayışının karşılığı verileceği, ilâhi adaletin bunu gerektirdiği bildirilmektedir." (Casiye, 45/21-22; Tâhâ, 20/124; Tövbe, 9/101) Firavun ve yakınlarının ölümden sonraki durumlarını açıklayan ayette, "Onlar (kabirlerinde kıyamet gününe kadar) sabah ve akşam ateşe arz edileceklerdir. Kıyamet koptuğu gün de 'Firavun ve kavmini en şiddetli azaba sokun' denilecektir" (Mü'minun 23/46) Peygamber Efendimizin (s.a.s.), "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur" (Tirmizî, Kıyame: 26) hadisi, bu konuda bir başka delildir. Yine Efendimizin, "Kabir azabından Allah'a sığınınız" (Müslim, Cennet, 17) buyurması kabir azabının şiddetini ifade etmektedir.
__________________
“gücümü, içimdeki güçsüzlükle boğuşurken tükettim.” |
#26
|
|||
|
|||
Kıyâmet Gününün Şiddeti O Kadar Büyüktür ki, Onun Hakkında, “Muhakkak ki, Kıyâmet Zelzelesi Azîm Bir Şeydir.” Buyurulduğunu Anlayan Gönüller Zelzeleye Uğrar, Göğüsler Parça-Parça Olur. Nitekim Onun Hakkında Yine Buyurulmuştur ki, “O Günün Şiddetini İşiten Küçük Çocuklar, Saçları ve Sakalları Ağarır, Birden İhtiyarlar.” Yine Buyurulmuştur ki, “Eğer O Günün Şiddetini Dağlar Duysaydı, Dayanamayıp Parça-Parça Olurlardı.” Yine Kur’an’da, “Eğer Biz Kur’an’ı Dağ Üzerine İndirseydik Dayanamazdı” Diye Buyurulması da, Bu Kıyâmet Haberlerindendir.
O Hâlde Dağların Dayanamadığı Şeye, Bu Zayıf İnsanın Dayanması, Gâfletinden, Hâlin Hakîkâtini Tam Olarak Bilmediğinden ve Tam Anlamadığındandır. Yoksa Gerektiği Gibi Hakkıyla Bilse, Gözüyle Görmüş Gibi Anlardı, Toz Gibi Eriyip Dağılacağı Muhakkaktı. Nitekim Çok Sâlihlerden Rivâyet Olunmuştur ki, Azâb Âyetleri Okunduğunda Dayanamayıp Düşmüş, Rûhlarını Teslim Etmişlerdir. Eshâbdan Birisi Îmâmlık Ediyordu. Gözü Yaşlı Civân Gibi Bir Sâlih Oğlu Vardı. Babası, Onun Korkusundan Namazda el-Karıatu Sûresini Okumaz idi. İşitince Belki Sabredemez, Dayanamaz Derdi. Bir Gün Farza Kâmet Olundu. Baktı, Oğlunun Cemaât İçerisinde Bulunmadığını Gördü. Tekbir Alıp Namaza Durdu. Oğlu da Biraz Sonra Gelip Namaza Yetişti ve Tekbir Alıp Îmâma Uydu. Delikanlının Babası Fâtiha’dan Sonra el-Karıatu Sûresini Okudu. Çocuk Bunu İşitip Çığlık Attı ve Düşüp Rûhunu Teslim Etti. Bir Gün Ahmed-i Hadrevî Şu Âyeti Okudu; Muhakkak Onlara Ateşten Zincirler Vurulmuştur, Yiyecekleri de Ateşten ve Kederden İbârettir ve Onların Azâbı Ne Şiddetli Bir Azâbdır. Meğer Orada Bir Kadın Varmış, Bunu İşitmiş. Kadın, Dönüp Onlara Demiş ki, “SübhanAllah! Hem Bu Âyeti Okursunuz, Hem de Yüzünüz Güler, Gözleriniz Sapasağlamdır? Yazıklar Olsun Size!” Kadın Böylece Haykırıp Yere Düşmüş ve Rûhunu Teslim Etmiş. [Bir de Şu İnsanlara Bakın; Kendilerine Kıyâmetten, Haşr ve Neşirden, Hesap ve Cezadan, Cennet ve Cehennemden Bahsediliyor da, Parmaklarıyla Pati Çeke Çeke Göze Çarpan Bâzı Kelimelere Arada LAYKgood Bırakıp, Akılları Sıra Kendilerini ve Paylaşanı Memnun Etmiş Oluyorlar?! ÂF YÂ RABB ÂF!] |
#27
|
|||
|
|||
Kaçınılmaz son Allah razı olsun.
|
#28
|
|||
|
|||
Paylaşım için teşekkürler, emeğinize sağlık...
|
#29
|
|||
|
|||
Allah razı olsun bu güzel paylaşım için.
|
#30
|
|||
|
|||
Sayın @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...], Hak Subhanehu ve Teala razı olsun.
__________________
Sözün kıymetini '' Lal'' olandan,
Ekmeğini kıymetini ''Aç '' olandan, Aşkın kıymetini ''Hiç'' olandan öğren.. |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevap | Son Mesaj |
Rüyada Kabir Görmek | NGB | K Harfi Rüya Tabirleri | 0 | 14.09.23 00:51 |
Ölümün Şiddeti | HeartLess | Ölüm & Kabir & Kıyamet | 2 | 17.04.22 13:19 |
Ölümün Şiddeti | Swordsfish | islam & islami Konular | 0 | 21.06.20 21:07 |
Ölüm Ve Mezar Efsaneleri | madlen | Gizemli Olaylar ve Mekanlar | 3 | 15.06.18 23:24 |
Yahudilik'te Âhiret İnancı Nasıldı? | SiLence | Off Topic | 4 | 22.05.17 14:41 |