ayasofyada boyut kapıları varmı? - Havas Okulu
 

Go Back   Havas Okulu > HavasOkulu Genel Bölüm > Sorularınız

Sorularınız her türlü soruyu buradan sorabilirsiniz.

Acil işlemleriniz için instagram: @HavasOkulu
Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
  #1  
Alt 18.04.24, 13:24
Üye
 
Üyelik tarihi: 13.04.24
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 43
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart ayasofyada boyut kapıları varmı?

youtube da bi kanalda metafizik varlıklardan dostları olduğunu söyleyen hoca ayasofyanın altında boyut kapıları olduğunu hatta tarsus kazısında da yıldız geçiti bulunduğunu söylüyor.bişi sorulduğu zaman mübarekler şöyle söylüyor diyor.Dedikleri doğru olabilirmi? verdiğim linkte 6.dakikada hüddamlarla ilgili konuşması var

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 18.04.24, 15:02
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,195
Etiketlendiği Mesaj: 189 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Raviyan-ı ahbar rivayet etmişlerdir ki Sultan Mehmed Han Ayasofya’da kılınan o ilk cuma namazından sonra bu mabedin gayrı bir cami olduğunu âleme ilan etmiş ve Ayasofya’nın yanına bir minare ve bir medrese yapılmasını emretmiştir. Ve kendi mülkü olan bu mabet için bir vakıf kurdurtmuş ve yine Ayasofya etrafındaki dükkânların gelirlerini Ayasofya’ya harcanması için vakfetmiştir ve kıyamete değin Ayasofya’nın cami olmasını vasiyet etmiştir. Ve yine anlatırlar ki o gün namazdan sonra Sultan Mehmed Han Ayasofya’nın rahibini çağırmış ve ondan Ayasofya ile ilgili bildiklerini sormuş, öğrenmiştir. Ve rahip dahi Ayasofya’daki kutsal emanetlerin olduğu odanın anahtarını Sultan Mehmed Han’a teslim etmiş ve bildiği ne varsa söylemiştir. Ve yine Sultan Mehmed Han rahipten yapılışından o güne değin Ayasofya’da her ne olmuşsa yazılmasını ve tez vakitte kendine sunulmasını emretmiştir. Ve işte o rahip, bütün gece düşünüp Osmanlı lisanını da bilen ve bu işte ehil olan birini buluvermiştir. Anlatanlar ve rivayet edenler bu zatın Kadmus isminde aslı Müslüman olan biri olduğunu ve büyük dedesinin doğu diyarından geldiği için de kendisine “Doğulu” manasına gelen ‘’Kadmus’’ isminin verildiğini söylemişlerdir. Ve bazıları bu Kadmus nam kâtibin Müslüman olduğunu beyan etmiş ve hatta birkaç zat onun Kadmus ismi ile sırlanmış Hızır olduğunu dahi rivayet etmişlerdir.Doğrusunu elbette ki Allah bilir...
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 18.04.24, 16:18
imas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Bilgili Üye
 
Üyelik tarihi: 18.01.20
Bulunduğu yer: her yer
Mesajlar: 14,495
Etiketlendiği Mesaj: 2971 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ilme talip Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
youtube da bi kanalda metafizik varlıklardan dostları olduğunu söyleyen hoca ayasofyanın altında boyut kapıları olduğunu hatta tarsus kazısında da yıldız geçiti bulunduğunu söylüyor.bişi sorulduğu zaman mübarekler şöyle söylüyor diyor.Dedikleri doğru olabilirmi? verdiğim linkte 6.dakikada hüddamlarla ilgili konuşması var

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
dilin kemiği yok,konuş konusabildigin kadar, sanki ayasofyanin altini gezdi gördu,
boyut kapisi nedir, nasıl oluyor, kim açiyor bunlari biliyormu?
__________________
SÜBHANALLAH, ENELLAH, EMANÜL HAFİYİ, YA KÂFİ YA SEMİ, YA ALLAHU RUHİ Lİ RUHİKE, MÜNTESİBETÜN
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 18.04.24, 16:29
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,195
Etiketlendiği Mesaj: 189 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Raviyan-ı ahbar şöyle anlatmışlardır ki Ayasofya nam bu ulu mabet, aynı mekânda yapılan üçüncü mabettir ve dahi bugüne değin âlemde ondan daha büyük ve haşmetli bir mabet yapılmamıştır. Öyledir ki görenlerin hayreti arşa dayanmış, uzak diyarlardan hangi dine inanmış olurlarsa olsunlar bu mabedin namını işitenler sırf onu görmek için şehirlerin ecesi Konstantiniyye’ye gelmiş, göremeyenler onun ismine şiirler söylemiş, hikâyeler anlatmış ve efsaneler dillendirmişlerdir. Hâsılı onu görmezden evvel âlemde ismi yayılmış ve Çin’den Hind’e, Roma’dan Asya içlerine kadar Konstantiniyye dendiği vakit akla evvel bahiste Ayasofya gelmiştir. Ayasofya’nın ilk yapılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte rivayet edenler söylemişlerdir ki İsa’nın doğumundan üç yüz altmış sene sonra ocak ayında Konstantiniyye’nin kurucusu Doğu Roma Kralı Konstantinos, Hz. İsa’nın dinini kabul edip de putlara tapmaktan vazgeçince memleketinin her yanında kiliseler yaptırmış ve devletinin merkezi olarak seçtiği Konstantiniyye’yi yeni Roma olarak inşa ettirip buraya büyük bir kilise bina etmeye azmetmiştir. Ve o kral zamanında başlanan kilise inşaatı, oğlu Konstantius zamanında ve otuz dört senede tamamlanmış ve “Megale Eklessia” yani Büyük Kilise ismiyle adlandırılmıştır. Hâlen dahi duvarlarındaki taşlara kazınmış bu isim okunmaktadır. Bu mabet şimdiki Ayasofya kadar büyük ve haşmetli olmamakla beraber o vaktin en büyük kiliselerinden olduğu anlatılmıştır. Zira Konstantiniyye’yi yeni Roma olarak hayal eden ve öyle inşa eden kralın Roma kiliselerine hem büyüklüğü ve hem de kutsiyeti ile rakip olsun diye cihanın dört bir yanından Hz. İsa dininin kutsal emanetlerini getirip de bu mabede sırladığı anlatılmaktadır.Lakin bu büyük mabet çok uzun yaşayamamış İsa’dan sonra dört yüz dört senesinde çıkan bir büyük ayaklanmada harap olmuş ve topyekûn yıkılmıştır. Bir vakit böyle harap kalan mabet Kral II. Theodosios zamanında dört yüz on beş senesinde yeniden o eski mabedin kalıntıları üzerine büyük kısmı ahşaptan olmak üzere yapılmış ve kutsanarak yeniden ibadete açılmıştır. Amma! Yine bu mabedin talihi yâver gitmemiş çok uzun yaşayamamıştır. Anlatanlar söylemişlerdir ki o vakitte yaşayanlar içinde İsa dinine inananlar ve puta tapanlar arasında sonu gelmez ve amansız bir düşmanlık vardır. İşte öyle hâllerden birinde Ayasofya’nın hemen karşısındaki hipodrom denen yerde bu iki grup arasında bir çatışma çıkmış ve neticesinde “Nika İsyanı” diye anlatılan bir isyan vuku bulmuştur. Öyle kanlı ve yıkıcı bir isyan olmuştur ki bir saatin içinde beş bine yakın insan öldürülmüştür. Ve bu azgın güruh gözü dönmüş hâlde Ayasofya’ya saldırmış ve o gün hem Ayasofya hem Aya İrini kiliselerini hem de kralın sarayını ateşe vermişler de kül eylemişlerdir. Sene İsa’dan sonra beş yüz otuz ikidir. Ve böylece ikinci kez inşa edilen Ayasofya dahi yanmış, yıkılmış ve kül olmuştur. O vaktin kralı Justinianus hem zorlukla bu isyanı bastırmış ve hem de bu isyancıların aman dilemelerine bakmadan ve acımadan onları cezalandırarak kendi kudretini perçinlemiştir. Bilenler ve görenler şöyle anlatmıştır ki görünürde Ayasofya’yı helak eden bu isyan esasında asıl ve büyük Ayasofya’nın inşasına vesile olmuş ve bu yangının küllerinde işte bugünkü o ulu mabet doğmuştur.İşte bu kral için derler ki o vaktin en büyük ve en kudretli kralıdır. Ve işte bugünkü ulu mabet Ayasofya o kral zamanında yapılmış ve bugüne değin bir sütun gibi ayakta kalmıştır. İmdi buraya değin yazılanlar bu ulu mabedin ilk ve ikinci yapısı hakkında daha ziyade kulaktan kulağa anlatılıp da gelenler ve söylenenlerdir.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 18.04.24, 16:38
Üye
 
Üyelik tarihi: 13.04.24
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 43
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Raviyan-ı ahbar rivayet etmişlerdir ki Sultan Mehmed Han Ayasofya’da kılınan o ilk cuma namazından sonra bu mabedin gayrı bir cami olduğunu âleme ilan etmiş ve Ayasofya’nın yanına bir minare ve bir medrese yapılmasını emretmiştir. Ve kendi mülkü olan bu mabet için bir vakıf kurdurtmuş ve yine Ayasofya etrafındaki dükkânların gelirlerini Ayasofya’ya harcanması için vakfetmiştir ve kıyamete değin Ayasofya’nın cami olmasını vasiyet etmiştir. Ve yine anlatırlar ki o gün namazdan sonra Sultan Mehmed Han Ayasofya’nın rahibini çağırmış ve ondan Ayasofya ile ilgili bildiklerini sormuş, öğrenmiştir. Ve rahip dahi Ayasofya’daki kutsal emanetlerin olduğu odanın anahtarını Sultan Mehmed Han’a teslim etmiş ve bildiği ne varsa söylemiştir. Ve yine Sultan Mehmed Han rahipten yapılışından o güne değin Ayasofya’da her ne olmuşsa yazılmasını ve tez vakitte kendine sunulmasını emretmiştir. Ve işte o rahip, bütün gece düşünüp Osmanlı lisanını da bilen ve bu işte ehil olan birini buluvermiştir. Anlatanlar ve rivayet edenler bu zatın Kadmus isminde aslı Müslüman olan biri olduğunu ve büyük dedesinin doğu diyarından geldiği için de kendisine “Doğulu” manasına gelen ‘’Kadmus’’ isminin verildiğini söylemişlerdir. Ve bazıları bu Kadmus nam kâtibin Müslüman olduğunu beyan etmiş ve hatta birkaç zat onun Kadmus ismi ile sırlanmış Hızır olduğunu dahi rivayet etmişlerdir.Doğrusunu elbette ki Allah bilir...
ilk defa sizden duydum ilginçmiş
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 18.04.24, 16:42
Üye
 
Üyelik tarihi: 13.04.24
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 43
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
imas Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
dilin kemiği yok,konuş konusabildigin kadar, sanki ayasofyanin altini gezdi gördu,
boyut kapisi nedir, nasıl oluyor, kim açiyor bunlari biliyormu?
zaten yasaklı yerlerden geçiş ben bir seferinde yasaklı olan kapıya gittim delikten baktığımda dehlizleri gördüm tren yolu gibi ve bazı işaretler gördüm hoca zaten metafizik istihbarattan haber alıyomuş ama hadimler hüddamlar illaki müslüman olmak zorunda değil dediği bir cümleye rastladıktan sonra şüphelendim kendisinden
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 18.04.24, 16:58
Üye
 
Üyelik tarihi: 13.04.24
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 43
Etiketlendiği Mesaj: 0 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
Yusufiyeli Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Raviyan-ı ahbar şöyle anlatmışlardır ki Ayasofya nam bu ulu mabet, aynı mekânda yapılan üçüncü mabettir ve dahi bugüne değin âlemde ondan daha büyük ve haşmetli bir mabet yapılmamıştır. Öyledir ki görenlerin hayreti arşa dayanmış, uzak diyarlardan hangi dine inanmış olurlarsa olsunlar bu mabedin namını işitenler sırf onu görmek için şehirlerin ecesi Konstantiniyye’ye gelmiş, göremeyenler onun ismine şiirler söylemiş, hikâyeler anlatmış ve efsaneler dillendirmişlerdir. Hâsılı onu görmezden evvel âlemde ismi yayılmış ve Çin’den Hind’e, Roma’dan Asya içlerine kadar Konstantiniyye dendiği vakit akla evvel bahiste Ayasofya gelmiştir. Ayasofya’nın ilk yapılış tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte rivayet edenler söylemişlerdir ki İsa’nın doğumundan üç yüz altmış sene sonra ocak ayında Konstantiniyye’nin kurucusu Doğu Roma Kralı Konstantinos, Hz. İsa’nın dinini kabul edip de putlara tapmaktan vazgeçince memleketinin her yanında kiliseler yaptırmış ve devletinin merkezi olarak seçtiği Konstantiniyye’yi yeni Roma olarak inşa ettirip buraya büyük bir kilise bina etmeye azmetmiştir. Ve o kral zamanında başlanan kilise inşaatı, oğlu Konstantius zamanında ve otuz dört senede tamamlanmış ve “Megale Eklessia” yani Büyük Kilise ismiyle adlandırılmıştır. Hâlen dahi duvarlarındaki taşlara kazınmış bu isim okunmaktadır. Bu mabet şimdiki Ayasofya kadar büyük ve haşmetli olmamakla beraber o vaktin en büyük kiliselerinden olduğu anlatılmıştır. Zira Konstantiniyye’yi yeni Roma olarak hayal eden ve öyle inşa eden kralın Roma kiliselerine hem büyüklüğü ve hem de kutsiyeti ile rakip olsun diye cihanın dört bir yanından Hz. İsa dininin kutsal emanetlerini getirip de bu mabede sırladığı anlatılmaktadır.Lakin bu büyük mabet çok uzun yaşayamamış İsa’dan sonra dört yüz dört senesinde çıkan bir büyük ayaklanmada harap olmuş ve topyekûn yıkılmıştır. Bir vakit böyle harap kalan mabet Kral II. Theodosios zamanında dört yüz on beş senesinde yeniden o eski mabedin kalıntıları üzerine büyük kısmı ahşaptan olmak üzere yapılmış ve kutsanarak yeniden ibadete açılmıştır. Amma! Yine bu mabedin talihi yâver gitmemiş çok uzun yaşayamamıştır. Anlatanlar söylemişlerdir ki o vakitte yaşayanlar içinde İsa dinine inananlar ve puta tapanlar arasında sonu gelmez ve amansız bir düşmanlık vardır. İşte öyle hâllerden birinde Ayasofya’nın hemen karşısındaki hipodrom denen yerde bu iki grup arasında bir çatışma çıkmış ve neticesinde “Nika İsyanı” diye anlatılan bir isyan vuku bulmuştur. Öyle kanlı ve yıkıcı bir isyan olmuştur ki bir saatin içinde beş bine yakın insan öldürülmüştür. Ve bu azgın güruh gözü dönmüş hâlde Ayasofya’ya saldırmış ve o gün hem Ayasofya hem Aya İrini kiliselerini hem de kralın sarayını ateşe vermişler de kül eylemişlerdir. Sene İsa’dan sonra beş yüz otuz ikidir. Ve böylece ikinci kez inşa edilen Ayasofya dahi yanmış, yıkılmış ve kül olmuştur. O vaktin kralı Justinianus hem zorlukla bu isyanı bastırmış ve hem de bu isyancıların aman dilemelerine bakmadan ve acımadan onları cezalandırarak kendi kudretini perçinlemiştir. Bilenler ve görenler şöyle anlatmıştır ki görünürde Ayasofya’yı helak eden bu isyan esasında asıl ve büyük Ayasofya’nın inşasına vesile olmuş ve bu yangının küllerinde işte bugünkü o ulu mabet doğmuştur.İşte bu kral için derler ki o vaktin en büyük ve en kudretli kralıdır. Ve işte bugünkü ulu mabet Ayasofya o kral zamanında yapılmış ve bugüne değin bir sütun gibi ayakta kalmıştır. İmdi buraya değin yazılanlar bu ulu mabedin ilk ve ikinci yapısı hakkında daha ziyade kulaktan kulağa anlatılıp da gelenler ve söylenenlerdir.
demekki hristiyanların özel ilgisi burdan geliyor.Bahsettiğiniz bu yangınlar aynı şekilde kapalı çarşınında başına gelmiş ezoterik örgütler buralarda ayin yaparken büyük yangına sebep olmuşlar.bu örgütlerin kapalı çarşıda bulunan gizli biryerindeki enerjiden faydalandıkları düşünülüyor hatta cevahir bedesteninde gümüş eşyalar satan bir dükkanda sadece orda çalışanların bildiği gizli bir geçit varmış asırlardır korunan bu geçitte farklı bir zamana açılan boyut kapısı ve enerji olduğu düşünülüyormuş orada çalışanlara kur'anın üzerine el bastırıyolarmış kimselere söylememeleri için, söyliyenin cezası ise ölümmüş.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 18.04.24, 17:39
Güvenilir
 
Üyelik tarihi: 20.02.20
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 1,878
Etiketlendiği Mesaj: 162 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
ilme talip Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
youtube da bi kanalda metafizik varlıklardan dostları olduğunu söyleyen hoca ayasofyanın altında boyut kapıları olduğunu hatta tarsus kazısında da yıldız geçiti bulunduğunu söylüyor.bişi sorulduğu zaman mübarekler şöyle söylüyor diyor.Dedikleri doğru olabilirmi? verdiğim linkte 6.dakikada hüddamlarla ilgili konuşması var

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Synergy Kendiyas kanalını takip et orada sanırım Spotify’daydı olması lazım bu konu.

Diğer kimseler hakkında yorum yapamam tanımıyorum da bu abiler tanıdık en azından güven problemi yaşamazsın rahatça dinle.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 18.04.24, 18:00
Yusufiyeli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Manevi
 
Üyelik tarihi: 24.09.16
Bulunduğu yer: Trabzon
Mesajlar: 2,195
Etiketlendiği Mesaj: 189 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Bu bahiste bir efsane gibi hikâye edilir ki: Ayasofya’nın temeli kazıldığı vakit su çıkınca mimarlar ne edeceklerini ilkin bilemezler. Ve hatta ya mabedi daha küçük yapmayı ya da bir başka yere taşımayı düşünürler. İşte o vakit bir yaşlı ihtiyar gelip de onlara bir kurşun madeninin yerini gösterir ve bu kurşunların eritilip de temele doldurulmasını bu müşkülden ancak böyle kurtulacaklarını söyler. Mimarlar da bu işi, o aksakallı ihtiyarın dediği gibi yaparlar da bu sıkıntıdan halas olurlar. Kimi işte bu ihtiyarın yine o gece kralın rüyasında gördüğü ihtiyar olduğunu söylemiştir lakin hakikati bilinmez, sadece rivayettir. Ve işte bu temel kazıldığı vakit Kral Justinianus kırk arşın yere inildiğinde bir tuhaf sevdaya düşmüştür derler ki o da şudur: Kral âlemdeki en büyük ve en kıymetli mabedi yapmayı dilediğinden bu mabedin temelini altın, gümüş ve mücevherlerle doldurmaya niyetlenmiş ve hatta olur da Ayasofya tekrar harap olursa o vakit bu temelden çıkarılacak altınlarla benden sonra gelenler bu mabedi yeniden inşa etmeye güç yetirirler diye düşünmüştür. Öyle midir, değil midir bilinmez. Yalnızca rivayettir.

AYASOFYA’NIN TEMELİ KAZILIP da inşasına başlandığından bir vakit sonra mimarlarından biri ve yaşça daha ileri olduğundan mimarbaşı olan Anthemios ruhunu teslim etmiş ve bu iş tek başına İsidoros’a kalmıştır. Bu hâl karşısında ilkin ne yapacağını, nasıl yapacağını ve hatta böyle büyük bir mabedi nasıl inşa edeceğini kestiremeyen İsidoros; kraldan, yakınlarda bir başka arazi daha istemiş ve orada da aynı şekilde bir temel kazılmasını murat etmiştir. Kralın bunu kabulünden sonra İsidoros, Ayasofya’nın inşası için yapılacakları yapmazdan evvel bu arazi üzerinde aynısını daha küçük bir ölçekte inşa etmiş sonra o modele göre Ayasofya’yı inşaya başlamıştır. Ve hatta Ayasofya’nın hemen ardındaki bu arazide ve böyle bir maksada hizmet için yapılan bu mabet dahi kutsal bir mekân olarak bilinmiş ve Aya Sergios ismi verilmiştir. Lakin halk arasında bu mabedin ismi Ayasofya’ya benzerliğinden ve bu kıssadan mülhem Küçük Ayasofya olarak anılmıştır.İsidoros temelde büyük bir değişiklik yapmadan devam etse de yine de bazı değişiklikler hem kralın arzusuyla hem de kendi istidadınca yapılmıştır. Misal kral, yeri geldiğinde çalışanları teftiş etmek ve mabet yapıldığında kimseye görünmeden gelip gidebilmek için sarayı ile Ayasofya’yı birbirine bağlayan bir dehlizin yapılmasını emretmiştir. Ve anlatılan o ki yapılmıştır da. Kralın sarayının altından Ayasofya’nın temeline oradan da bir merdivenle üst galerilerin olduğu bölüme geçen gizli bir yol olduğu ve kralın bu dehlizden gerektiği vakit gelip işçileri gözetlediği ve işlerini hakkıyla yapıp yapmadıklarını tetkik ettiği bir efsane gibi anlatılmıştır. İşte bu hâl karşısında da işçiler kralın her vakit orada olduğunu ya da olabileceğini vehmettiklerinden işlerine gayretle sarılmışlardı. Ve hatta bazıları rivayet etmişlerdir ki Konstantiniyye’nin etrafı denizle çevrili olduğundan şehir kuşatıldığı yahut bir tehlike olduğu vakit eski binalarda yapıldığı gibi Ayasofya’nın da temeli taş ve toprak üzerine değil de büyük sütunlar üzerine oturtulmuştur. Altı dehlizler ve tünellerle su dolu bir mekâna çıkmaktadır ki orada kayıkla dolaşmanın mümkün olduğunu söylerler. Ve hatta su ihtiyacı hasıl olduğunda dahi burası bir sarnıç vazifesi görüp buradan su alırlarmış. Gözümle görmemişimdir lakin rivayettir, anlatılır.
__________________
Yunusça sevgimizden anlamayana cevabımız Yavuzca olacaktır...
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 18.04.24, 18:10
 
Üyelik tarihi: 21.02.24
Bulunduğu yer: Dünya
Mesajlar: 362
Etiketlendiği Mesaj: 7 Mesaj
Etiketlendiği Konu: 0 Konu
Standart

Alıntı:
twennywann Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Synergy Kendiyas kanalını takip et orada sanırım Spotify’daydı olması lazım bu konu.

Diğer kimseler hakkında yorum yapamam tanımıyorum da bu abiler tanıdık en azından güven problemi yaşamazsın rahatça dinle.
Abi çok uzun anlatıyor ya keşke daha kısa olsa
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevap Son Mesaj
Yedinci boyut Yafes Astral Seyahat 9 13.09.23 12:01
ÜÇÜNCÜ BOYUT: ( Bulunduğumuz Boyut ) Yafes Astral Seyahat 2 12.10.18 19:33
ikinci boyut (içgüdüleriyle hareket eden varlıklar) Yafes Astral Seyahat 1 12.10.18 19:29
Birinci boyut (ilkel varlıklar boyutu) Yafes Astral Seyahat 1 12.10.18 19:25
Boyutlar hakkında(genel) Yafes Astral Seyahat 1 12.10.18 19:22


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:43.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
HavasOkulu.Com

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147